Satış ilanında satışın yapılacağı yer, gün ve saatinin açık ve kesin bir şekilde belirtilmesi gerektiği ve satış ilanının borçluya tebliğinin zorunlu olduğu ve borçlunun ihale anında hazır bulunması, satış ilanı tebliği koşulunun gerçekleştiği sonucunu doğurmayacağı- Borçlu icra takibinde vekil ile temsil ediliyor ise satış ilanının vekile tebliğ edilmesi gerektiği ve borçlu asile satış ilanı tebliğinin gönderilemeyeceği; borçluya satış ilanının tebliğ edilmemiş olması veya usulsüz tebliğ edilmesi başlı başına ihalenin feshine neden olacağı- Avukatın icra takibinde borçlunun vekili olması vekilin vekâlet ücreti alacağı için müvekkili aleyhinde icra takibi yapmasına engel olmadığı- Kendilerine tebliğ yapılması caiz olan kimselerin o davada hasım olarak bulunmaları halinde muhatap namına tebliğ yapılamayacağı-
Satış ilanında ilanda satışın yapılacağı yer, gün ve saatinin açık ve kesin bir şekilde belirtilmesi gerektiği- Satış ilanının borçluya satıştan makul bir süre önce tebliğ edilmesi yasal bir zorunluluk olduğu- Borçlu icra takibinde vekil ile temsil ediliyor ise satış ilanının vekile tebliğ edilmesi gerektiği aksi halde borçluya satış ilanının tebliğ edilmemiş olması veya usulsüz tebliğ edilmesi başlı başına ihalenin feshi sebebi olacağı- Tebligat Kanunu muhatap adına kendisine tebliğ yapılabilecek kimseleri saymışsa da bu kimselerle, tebliğ muhatabı arasında husumet varsa bunlara tebligat yapılamayacağı yapılırsa da tebligatın usulsüz olacağı- Vekille takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılacağı düzenlenmiş ise de vekil ile borçlu arasında menfaat çatışması bulunduğu ve vekilin icra takibinde hasım olarak ilgili olduğu işlerde borçlunun vekili sıfatı ile yapılacak tebligatların usulsüz olduğu-
Davacı, davada hasım konumunda olduğundan, davalıya aynı zamanda davacının ikamet ettiği adreste yapılan tebligatların usulsüz olduğu ve kararın kesinleşmeyeceği- Evlilik ölümle sona ermiş olup davalı mirasçılarının kararın kendilerine tebliğinden sonra süresinde davayı takip ettiklerini bildirip temyiz yoluna başvurdukları- Boşanma davasının konusuz kaldığından bahisle "karar verilmesine yer olmadığına" hükmedilmesi gerektiği- Mirasçıların davaya kusur belirlemesi yönünden devam ettikleri, bu nedenle kusur, nafakalar ve tazminatlar yönünden hüküm tesis edileceği-
Takip borçlusuna yapılan tebligatın, yetkilisi olduğu borçlu şirketin de takipten haberdar olduğu anlamına gelmeyeceği- Şirket adına çıkan tebligatı, bizzat şirket yetkilisi almış olsa da, aynı takibin borçluları olmaları nedeni ile husumet iddiasının ileri sürülebileceği- Ticaret siciline bildirilen adrese Teb. K. mad. 35 gereğince tebligat yapılabilmesi için söz konusu adrese öncelikle normal usullere göre tebligat çıkartılıp bilâ tebliğ dönmesi halinde 35. maddedeki tebliğ prosedürünün işletilmesi gerektiği Borçlunun usulsüz tebligata ilişkin şikayetinin kabulü ile, tebliğ tarihinin borçlunun bildirdiği öğrenme tarihi olarak düzeltilmesine ve icra dosyasına süresinde yapılan itiraz uyarınca takip kesinleşmeden konulan hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği-
Borçluya yapılan ödeme emrine ilişkin tebligatın, mahkemenin de kabulünde olduğu gibi Tebligat Kanunu'nun 16. maddesi gereğince usulsüz olduğu anlaşıldığından, bu durumda, İİK'nun 65. maddesinde düzenlenen gecikmiş itirazın koşullarının bulunmadığı- Borçlu adına çıkartılan ödeme emri tebligatının, Tebligat Kanunu'nun 16. maddesi gereğince takibin diğer borçlusu olan annesine yapıldığı anlaşılmakla, aynı Kanun'un hasma tebliğ yasağını düzenleyen 39. maddesi nedeniyle usulsüz olduğun- Mahkemece, Tebligat Kanunu'nun 32. maddesi uyarınca, şikayetçi borçlu yönünden ödeme emri tebliğ tarihinin, borçlunun usulsüz tebligattan haberdar olduğu tarihe göre düzeltilmesine karar verilmesi gerekeceği-
Borçlular arasında menfaat çatışması bulunduğundan, bir borçlu adına çıkarılan ödeme emrinin diğer borçlu tarafından tebliğ alınması halinde, yapılan tebligatın usul ve yasaya aykırı olacağı- Tebliğ, usulüne aykırı yapılmış olsa bile muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılacağı ve muhatabın beyan ettiği tarihin, tebliğ tarihi olarak kabul edileceği- İİK'nun 168/1. maddesinin 3, 4 ve 5. bentleri gereğince, borçlunun itirazı ve şikayetini yasal 5 günlük süresi içerisinde icra mahkemesine yapması gerektiği-
Tebliği alanın borçlu ile aynı konutta oturmadığı anlaşıldığından, tebliğ işleminin Tebligat Kanunu'nun 16. maddesi gereğince usulsüz olduğu- Borçlulardan birine yapılan tebligatın diğer borçlu tarafından alınması halinde, tebligatın, hasma tebliğ yasağına ilişkin Tebligat Kanunu'nun 39. maddesi hükmüne aykırı olduğu-
Şikayetçi borçluya çıkarılan satış ilanın aynı icra takibinde borçlu olan oğluna tebliğ edilmesi halinde, yapılan tebligatın usulsüz olacağı (Teb. K. mad. 39)- Taşınmaz satışlarında, borçluya satış ilanının usulsüz tebliğ edilmesinin başlı başına ihalenin feshi sebebi olduğu-
Tebligatın, muhatabın o anda evde olmaması sebebi ile muhatap yerine aynı evde ikamet eden oğluna tebliğ edilmiş olmakla, şeklen Tebligat Kanunu mad.16 'ya uygun olarak yapıldığı- Tebligat parçasında yazılı olan hususun aksinin her türlü delille ispatlanabileceği- Şikayetçi borçlu, şikayet dilekçesinde, tebligatı alan oğlu ile birlikte aynı çatı altında yaşamadığını ileri sürdüğüne göre, mahkemece bu konuda herhangi bir araştırma yapılmadan karar verilmesinin isabetsiz olduğu- Kendisine satış ilanı tebliğ edilen şahsa aynı satış dosyasından ilgili sıfatıyla satış ilanı tebliğ edilmesi karşısında, hasma tebliğ yasağına ilişkin 7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun 39. maddesi hükmüne göre bir değerlendirme yapılmamasının doğru olmadığı-
Ödeme emri tebliğ işlemi alacaklıya yapıldığından borçluya yapılan tebliğ işleminin hasma tebliğ yasağına ilişkin kanun maddesine aykırı olduğu-
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • kayıt gösteriliyor