Kadın, tarafların birlikte seçtikleri veya eşlerden biri tarafından seçilen (TMK. mad. 188) ya da hakim tarafından belirlenen (TMK mad.195) bağımsız bir eve davet edilmediğinden, kadının ihtara uymamakta haklı olduğu-  Kadının davasının kabulü suretiyle verilen boşanma hükmü temyizin kapsamı dışında bırakılarak kesinleşmiş, erkeğin boşanma davasındaki boşanma talebinin esası bu sebeple konusuz kaldığından, davacı-karşı davalı erkeğin boşanma davasının konusu kalmadığından, boşanma talebi hakkında "karar verilmesine yer olmadığına" dair karar verilmesi gerektiği- Kadının kabul edilen ve temyiz edilmeyerek kesinleşen nafaka davasında ileri sürülen olaylarda kusurlu olduğu, dolayısıyla erkeğin "hamile eşinin baba evine bırakıp arayıp sormadığı" ve erkeğin bu eylemlerinin kadının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşıldığından, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları dikkate alınarak kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği-
Kendisini ilgilendiren konularda (adının değiştirilmesi) beyanda bulunabilecek yaşta olan küçüğün mahkemece beyanının alınması gerektiği-
Davalı kadının tarafların birlikte seçtiği veya TMK. mad. 188 uyarınca eşlerden biri tarafından seçilen ya da hakim tarafından belirlenen eve davet edilmesi gerektiği- Uyuşmazlıkta davalı kadının ihtara uymamakta haklı olması dolayısıyla terk hukuki sebebine dayalı boşanma davasının reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Kolluk araştırmasına göre, davacı kadının ev hanımı olduğu, herhangi bir işte çalışmadığı, ağabeyine ait evde kaldığı; davalının ise, asgari ücretle sanayide işçi olarak çalıştığı, iki çocuğu ile birlikte ikamet ettiği ve 350,00 TL kira bedeli ödediği tespit edilmiş olup, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği ve özellikle davalının tespit edilen gelir durumu gözetildiğinde; mahkemece davacı kadın için hükmedilen nafaka miktarının (500 TL.) fazla olduğu-
Dava dilekçesini bir bütün olarak değerlendirerek, davayı nitelendirmek ve uygulanacak kanun maddesini belirlemek görevinin hakime ait olduğu (HMK. mad. 33)- Uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, hakimin taraflara açıklama yaptırabileceği, soru sorabileceği ve tarafların delil gösterilmesini isteyebileceği (HMK . mad. 31)-  Dava dilekçesinde, "davalı eşin yükümlülüklerini yerine getirmediği" iddiası ile "tedbir nafakası" isteminde bulunan davacının duruşmada "davalı eşinin başka bir kadınla yaşadığını ve bu nedenle nafaka istediğini" açıklaması iddianın genişletilmesi kapsamında bulunduğu ve davalının açık muvafakati olmadığından tedbir nafakası istemine ilişkin davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu- 
Davacı ayrı yaşamada haklı olduğunun ispatı hususunda tanık deliline başvurmuşsa fakat dinlenen tanıkların, davacının dava dilekçesindeki iddiaları hususunda görgüye dayalı bilgileri olmayıp, tarafların ayrı yaşamalarının nedeni hususunda tam ve kanaat verici bilgileri bulunmuyorsa, davacı dilekçesinde baba evine döndükten sonra davalının kendisini hiç arayıp sormadığını iddia etmişse de, davacı tanıklarından birinin yeminli beyanında; davalı ve ailesinin davacıyı geri götürmek için geldiklerini ancak davacı tarafın şartlarını kabul etmediklerinden davacının müşterek haneye dönmediğini, beyan etmesi karşısında davacı lehine davanın kısmen kabulünün doğru olmadığı-
Reddedilen boşanma davasından sonra davalı koca tarafından evlilik birliğinin kurulması konusunda herhangi bir çaba sarfedilmemiş, müşterek konut kurulmamış, usulüne uygun eve dön ihtarı yapılmamış taraflar arasında evlilik birliğinin tekrar kurulamadığı, tarafların halen ayrı yaşadıkları anlaşıldığından, davacı kadının ayrı yaşamakta haklı olduğu ve ayrı yaşamada haklı olan davacı lehine hakkaniyete uygun bir miktar tedbir nafakasına hükmolunması gerektiği-
Davalının kanser tedavisinin devam ettiği anlaşıldığından, mahkemece; tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, tedbir nafakasının niteliği, takdir edildiği tarih ile eldeki dava tarihi arasında geçen süre dikkate alındığında, davacı ve müşterek çocuğun geçimi için gerekli, davalının geliri ile orantılı olacak şekilde, TMK'nun 4.maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesi de gözetilerek, davacı ve müşterek çocuk lehine daha uygun bir nafakaya hükmedilmesi gerekirken, davalının tespit edilen geliri ve dosya kapsamı ile sabit olan hastalığına ilişkin tedavi masrafları da gözetilmek suretiyle davacı ve müşterek çocuk lehine daha uygun miktarda nafaka artışına hükmedilmesi gerekirken, mütenasip olmayacak şekilde fazla miktarda nafaka artışına hükmedilmesinin doğru olmadığı-
Davalı kocanın evlilik birliği gereklerini yerine getirmemesi nedeniyle ayrı yaşamada haklı olan kadının tedbir nafakası talebinde bulunabileceği; mahkemece tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve nafakanın niteliği nazara alınarak, davacı lehine hakkaniyet ölçüsünde tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekeceği-
Her ne kadar, davacı dinlettiği tanık ifadeleri ile, ayrı yaşamada haklı olduğunu ispat edemese de, gene delil olarak dayandığı, sulh ceza dosyası ile iddiasını ispat etmiş olduğundan, mahkemece; bu ilkeler gözetilerek, davacı kadının ayrı yaşamada haklı olduğu kabul edilip, tarafların ekonomik durumlarına ve hakkaniyete uygun oranda davacı kadın lehine tedbir nafakasına karar verilmesi gerekeceği-