Manevi tazminat isteğinin, niteliği itibariyle tek olduğu ve bölünemeyeceği; bölümler halinde istenemeyeceği, sonradan gelişen bir durumun varlığı iddia edilip kanıtlanmadığı sürece başlangıçta talep edilen manevi tazminat miktarının, ıslahla da olsa artırılamayacağı-
Davacı tarafından evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayanılarak, aynı maddi olgular ileri sürülmek suretiyle 19.9.1996 tarihinde açılıp, ispatlanamamış olması nedeniyle reddedilen önceki davadan sonra taraflar bir araya gelmediklerine göre, taraflar arasında geçimsizlikten söz edilmesinin olanaklı olmayacağı-
Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda tarafların eşit kusurlu bulunduğunun kabulü gerekeceğinden, TMK. M. 174 uyarınca eşit kusurlu eş yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilmesine yasal olanak bulunmadığı-
Tanık hakkında yalan tanıklıktan suç duyurusunda bulunulduğu anlaşılmakta olup bu konuda bir araştırma yapılmadan ve kamu davası açılmışsa sonucu beklenilmeden, eksik araştırma ve inceleme ile karar verilemeyeceği-
Taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir olduğundan boşanmaya karar verilmesinin gerekeceği-
Özel Kanununda Aile mahkemelerin kararlarına karşı ayrı bir temyiz süresi getirilmemiş; 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa atıf yapılmış olup bu madde hükmüne göre; Asliye Hukuk Mahkemesince verilecek kararların temyiz süresinin tebliğ tarihinden itibaren 15 gün olacağı-
Taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabit olduğundan olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklı olup bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilmesinin gerekeceği-
Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olmayıp az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığının anlaşılmasının gerekeceği-
Evlilik birliği içinde velayetin kullanılması kapsamında tüm davaların ana ve baba tarafından birlikte açılması; bunlardan biri tarafından açılmış bulunan davaya, diğer eşin katılımının veya rızasının sağlanmasının gerekeceği-