Satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan davaların kabulüne karar verebilmek için sözleşmenin ifa olanağı bulunması gerekeceği, elbirliği mülkiyetine (TMK m.701) konu bir taşınmazda elbirliği (iştirak halinde) ortaklarından birinin, ortaklık dışı bir kişiye satım vaadinde bulunması halinde, sözleşme bir taahhüt muamelesi olarak geçerli olmakla birlikte elbirliği ortaklığı çözülünceye kadar sözleşmenin ifa olanağının varlığından söz edilemeyeceği, aynı şekilde satışı vaat edilen taşınmazın tapusunda temliki tasarrufu engelleyen bir kaydın bulunması veya 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun 8. maddesi hükmüne aykırı şekilde taşınmaz satışı vaat edilmesi ya da vaade konu taşınmazın bir başka mahkemede mülkiyet uyuşmazlığına konu olması halinde de sözleşmenin ifa olanağının olmayacağı-
3. HD. 29.03.2016 T. E: 2469, K: 4798-
3. HD. 28.03.2016 T. E: 2015/6758, K: 4631-
3. HD. 28.03.2016 T. E: 1270, K: 4665-
Yoksulluk nafakasının kaldırılması talebine aile mahkemesinde bakılması gerektiği- O yerde ayrı bir aile mahkemesi varsa davanın aile mahkemesinde görülmesi için görevsizlik kararı verilmesi, aksi halde mahkemece davaya aile mahkemesi sıfatıyla bakılması gerektiği-
3. HD. 23.03.2016 T. E: 404, K: 4436-
3. HD. 22.03.2016 T. E: 2015/19918, K: 4351-
Nafaka iradının, tarafların yaptıkları sözleşmeye (boşanma protokolüne) dayanması halinde bile indirilebileceği, tamamen kaldırılabileceği, ancak sözleşme (boşanma protoklü) ile kararlaştırılmış ve hakim tarafından onaylanmış olan iradın, yasada aranan şartlar gerçekleşmeden tamamen kaldırılmasını ya da indirilmesini istemenin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olacağı- Sırf boşanmayı sağlayabilmek için, bilerek ve isteyerek mali gücünün üzerinde bir yükümlülüğü üstlenen ya da karşı tarafın mali durumunun iyi olduğunu ve geçinmek için nafakaya ihtiyacı olmadığını bilen kişinin, sonradan bu yükümlülüğün kaldırılması veya azaltılması yönünde talepte bulunmasının iyiniyet ve sözleşmeye bağlılık ilkeleri ile bağdaşmayacağı, ancak karşılıklı sözleşmelerde, edimler arasındaki denge, umulmadık gelişmeler yüzünden sonradan bozulacak olursa, sözleşme koşulları değişen koşullara uyarlanacağı kabul edildiğinden, sözleşenlerin eğer gelişmeleri baştan kestirebilselerdi, sözleşmeyi bambaşka koşullarla kurmuş olacakları söylenebiliyorsa, ayrıca, beklenmeyen gelişme yüzünden sözleşmeye baştan kararlaştırılmış koşullarla olduğu gibi katlanmak taraflardan biri için özveri sınırının aşılması anlamına geliyorsa, nihayet, yasal ve sözleşmesel risk dağılımı çerçevesinde taraflardan sözleşmeye baştan kararlaştırılmış koşullarla bağlı kalmaları beklenemiyorsa, sözleşmeye (protokole) hakimin müdahalesinin gerekebileceği- Tarafların 12.07.2013 tarihli ilamı ile anlaşmalı olarak boşandıkları, "davalı için 500 TL yoksulluk ve müşterek çocuk için de 500 TL iştirak nafakasına" ve "protokolün onaylanmasına" karar verildiği, protokole uyarınca "davalı adına kayıtlı olan büfenin, okul kantini ve unlu mamul işletmesinin davacıda olacağı"nın kabul edildiği, vergi kaydı incelemesinde; davalı adına kayıtlı olan bir merkez ve iki şube işletmesinin 20.12.2013 tarihinde terk sebebiyle kapatıldığı, işletmelerin cüzi miktarda bağ-kur borcu olduğu, davacının gelirinde ciddi oranda azalma meydana geldiği, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarının araştırılmasında; davacının iş buldukça şoför olarak günlüğü 20 TL'ye çalıştığı, 200 TL kira ödediği, tek yaşadığı, davalının ise asgari ücretle çalıştığı, akrabasının yanında kaldığı ve çocuğuna baktığı anlaşıldığından, mahkemece, boşanma kararından sonra davacının mal varlığında ve gelirindeki azalma karşısında, bunun kararlaştırılan nafaka miktarını ödemede ne ölçüde etkisi bulunduğu tartışılarak, başlangıçtaki denge gözetilerek sonucu dairesinde hüküm kurulması gerekirken "tarafların nafakaları protokol ile belirledikleri" gerekçesiyle "davanın reddine" karar verilmesinin hatalı olduğu-
3. HD. 21.03.2016 T. E: 52, K: 4277-
3. HD. 21.03.2016 T. E: 192, K: 4175-