Davacının yaralanması sonucunda tarım ve ziraatle ilgilenemediği süre zarfında, kaybettiği arılarının bedelinin de maddi zarar kapsamına dahil edildiği, davalının eylemi ile iddia olunan bu zarar arasında uygun illiyet bağının mevcudiyetinin ispat edilemediği-
Yazı bir bütün olarak incelendiğinde eleştiri sınırları içinde kaldığı asıl amacın, sağlık hizmetlerindeki aksaklıkları anlatmak olduğu, davacı şirketle ilgili hususların ayrıntı niteliğinde bulunduğu görüldüğünden davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Bölge adliye mahkemesince son kurulan hüküm bozma ilamında belirtilen ilkelere, bozmanın amacına uygun olmayıp kadın yararına hükmedilen maddi ve manevi tazminat az olup hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak daha uygun miktarda maddî ve manevî tazminata takdir edilmesi gerektiği-
Trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemi-
Davacı ile dava dışı şirket arasında imzalanan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca davalıya davacıya ait taşınmazın satışının yapıldığı, davalıya temlik edildiği, davalı T. dışındaki tüm davalılar dava konusu bağımsız bölümün davacıya ait olduğu konusunda mutabık oldukları, davalı taşınmazın bedelini ödeyerek satın aldığını iddia ettiği, bu hususu ispata yeterli delil ibraz edemediği, dava konusu taşınmazın davacıya ait olduğunun kabulü gerektiği-
Kadının İstanbul'da 1 adet mesken, “Sosyal tesis ve havuz” niteliğinde bağımsız bölüm, Tekirdağ’da 1 mesken, 2 adet bahçeli kerpiç ev, 3 adet tarla ve 1 adet bağının bulunduğu ve maliki olduğu taşınmazlardan kira gelirleri elde ettiği anlaşıldığından kadının tespit edilen sosyal ve ekonomik durumuna göre boşanma sebebiyle yoksulluğa düşmeyeceği anlaşıldığından yoksulluk nafakası talebinin reddi gerektiği- Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında kadın yararına takdir edilen maddî ve manevî tazminat az olup hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak daha uygun miktarda maddî ve manevî tazminata takdir edilmesi gerektiği- Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre ortak çocuk yararına takdir edilen iştirak nafakasının az olup hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda iştirak nafakasına hükmedilmesi gerektiği-
Trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davası-
Takip dayanağı ceza mahkemesi ilamında hükmedilen manevi tazminat için, kararın kesinleşme tarihinden itibaren yasal faiz istenebileceği–
İş kazası nedeniyle davacıda oluşan meslekte kazanma gücü kayıp oranı gördüğü tedaviler sonrası aradan geçen zaman içerisinde değişmemiş ola da, davacının zararının, -kayıp oranı ve kontrol muayenesine gerek olmadığı bilgilerini içerir -SGK Maluliyet ve Sağlık Kurulları Daire Başkanlığı raporuyla kesin şekilde belli olduğu- İş kazasından dolayı talep edilecek maddi tazminatın sınırlarının belirlenmesi için meslekte kazanma gücü kayıp oranının gerekli olduğu ve zararın öğrenildiği tarih dikkate alındığında ıslah dilekçesi ile talep edilen maddi tazminatın zamanaşımına uğradığından söz edilemeyeceği- "Zararın öğrenilmesinin onun kapsamının değil, varlığının öğrenilmesi anlamına geldiği, zararın varlığı, niteliği ve esaslı unsurları hakkında bir dava açmaya, o davayı ciddi ve objektif bir şekilde desteklemeye, gerekçelerini göstermeye elverişli yeterli hâl ve şartların öğrenilmesinin, zararın öğrenilmiş sayılması için yeterli olduğu, davacıda oluşan meslekte kazanma gücü kayıp oranının zaman içinde değişmediği, gelişen ve değişen bir durum bulunmadığı, bu nedenle davacının zararı kaza tarihinde öğrendiğinin kabulü gerektiği" görüşünün, "29.05.2019 T. 8/3 s. içtihadı birleştirme kararına göre ıslah ek dava olmayıp dava dilekçesindeki miktarın düzeltilmesi mahiyetinde olduğundan, zamanaşımının dava tarihinde ıslah ile arttırılan miktar için de kesildiğinin kabulü gerektiği" görüşünün ve "zamanaşımının, davacının malûliyet oranının kesin olarak belirlendiği Adli Tıp Kurumu raporu tarihinden başlatılması gerektiği, bedensel zararın kesinleşmemesinin sonuçlarını davacıya yüklemenin hakkaniyete aykırı olduğu" şeklindeki değişik gerekçe içeren görüşün HGK çoğunluğunda benimsenmediği-
Davacının, Y. K. Beyatlı’nın varislerinden devraldığı hak kapsamında meydana getirmiş olduğu derleme eserin hususiyeti kapsamına, ayırt edici niteliği haiz olan “Eğil Dağlar” şeklindeki eser adı da dâhil olup davacı eserindeki bu isim, umumen kullanılan veya ayırt edici bir vasfı bulunmayan bir ad olarak da nitelendirilemeyeceğinden davacının, eserinin ismi ve bu suretle eserinin bir parçası hâline gelen “Eğil Dağlar” adı üzerinde davalıya nazaran üstün nitelikte hak sahibi olduğundan anılan eser adına ilişkin tüm korumalardan yararlanacağı- Davacının, derleme eserinin adı olarak belirleyip kamuya sunmuş olduğu “Eğil Dağlar” şeklindeki eser adının, yazar Y. K. Beyatlı’ya ait yazılardaki diğer başlıkların yahut ayırt edici niteliği bulunan diğer bir ibarenin eser adı olarak konulması imkânının mevcudiyetine rağmen davalı tarafından seçilerek sonradan ortaya çıkardığı derleme eserde iltibasa neden olacak şekilde ad olarak kullanımı, haksız rekabet tehlikesine vücut vereceğinden bu hususunda değerlendirilerek hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.