Sosyal güvenlik destek primine ilişkin 5510 sayılı Kanunun 30/3-a ve geçiş hükümleri içeren geçici 14. maddesi ile zorunlu sigortalılık işlemleri ile ilgili 86. maddesi olup anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan, bu davaların özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmelerinin zorunlu olduğu- Hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip gerek görüldüğünde mahkemece kendiliğinden araştırma yapılarak delil toplanabileceği-
Davacının 13.10.1972 tarihini içeren işe giriş bildirgesi 01.08.1980 tarihinde Kuruma verilmiş olup bu tarihte hak düşürücü süre Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 79.maddesinin 5.fıkrasına göre 5 yıl olarak belirlenmesine ve hak düşürücü süre hakkın özünü ortadan kaldıran bir süre olduğuna göre hak düşürücü süre dolduktan sonra, işe giriş bildirgesi verilmesi ve primlerin ödenmesinin hak düşürücü süreyi yeniden canlandırmayacağı-
5510 Sayılı Kanun'un mad. 56/2 hükmüne dayanılarak açılan davada, boşandıktan sonra eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulup sonuca gidilmesi gerektiği-
Sorumlularca başlangıçta, ürün satın alınan kişilerin tevkifat yapılamayacaklar statüsünde bulunduğuna ilişkin öngörülen nitelikte Kuruma belge veya tutanakların sunulmamış olması durumunda, bu kişilerin sonradan zorunlu Tarım Bağ–Kur sigortalısı oldukları anlaşılsa dahi sorumluların, “tevkifat yükümü” gereğini yerine getirmelerinden dolayı artık kesinti yapılması gereken tutardan sorumlu tutulamayacakları-
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 6111 sayılı Kanun ile 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’na eklenen geçici 10. madde ve Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği 103. madde 4. fıkrasındaki hükümlere dayanarak, geçmiş dönemlere ilişkin belge türü veya Kanun numarası hatalı seçilerek verilen aylık prim ve hizmet belgelerini düzelterek 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu geçici 10. maddesinde düzenlenen sigorta prim teşvikinden yararlanmak için yapılan başvurunun reddine ilişkin açılan Kurum işleminin iptali davasında davacı şirketin Sosyal Güvenlik Kurumuna husumeti yöneltip yöneltemeyeceği-
Yaşamlarını yitiren sigortalı eş ve baba üzerinden hak sahibi sıfatıyla çift ölüm aylığı bağlanması gerektiğinin tespiti ile aksine kurum işleminin iptali ve menfi tespit istemi-
Yargılamaya konu prim alacağı 1997 ila 1998 devresinde tahakkuk ettirilmiş ve gecikme zammının bu tarih itibariyle başlatılmış olması karşısında, anılan devrede yürürlükte bulunan 506 sayılı Kanunun 80. maddesi uyarınca, kurum alacaklarının tahsilinde gözetilecek zamanaşımı süresinin 6183 sayılı Kanunun 102. maddesi uyarınca 5 yıl olarak belirlenmesi gerekeceği-
Uyuşmazlık, davacının Kuruma faturalandırdığı 223 adet reçetede provizyon sistemine gerçeğe aykırı kayıt yaptığı iddiasıyla, davalı Kurum tarafından hakkında uygulanan, 2019 yılı eczane protokolünün 5.3.9 uncu maddesi gereğince uyarma, 6.17 nci maddesi delaletiyle 5.3.9 uncu maddesi gereğince; 149.229,80 TL cezai şart bedelinin tahsili, 4.3.6 ncı maddesi gereğince 28.035,01 TL reçete bedelinin tahsili ve alacaklardan mahsubuna dair işleminin iptali istemine ilişkindir...
506 sayılı Kanun ile 1479 sayılı Kanun kapsamındaki sigortalılığın çakışması halinde; davacının önceden başlayan 1479 sayılı Yasa kapsamındaki Bağ-Kur sigortalılığına geçerlilik tanınacağı ve yaşlılık aylığı şartlarının buna göre değerlendirilmesi gerekeceği-
Kuruma borçlanma için başvurulması ve Kurumun başvuruyu cevapsız bırakarak işlem yapmaması hâlinde makul süre içinde dava açılması gerekmekte olup bildirdiği adrese çıkarılan borç tahakkuk cetvelinin yer aldığı tebligatın adreste tanınmadığından bahisle iade edildiği ancak davacının Kuruma yaptığı başvurunun akibetini araştırmadığı ayrıca davayı da başvuru tarihinden itibaren 3 aylık bekleme süresini takiben 3 aylık makul süre içerisinde açması gerekirken Kurum yazısının tebligat eksikliği nedeniyle iade edilmesinden çok sonra 17.02.2020 tarihinde Kuruma başvurduğu dikkate alındığında borçlanmanın dava tarihi itibariyle kabul edilmesi gerektiği- "Tebligat çıkarılan adresin davacının adres kayıt sisteminde kayıtlı olmadığı, borçlanma başvuru dilekçesinde bildirilen yurt dışı adresine tebligatın çıkarılması gerektiği, borç tahakkuk cetveli davacıya tebliğ edilemediğinden üç aylık ödeme süresinin başlamadığı, makul süre yorumu ile sonuca gidilmesinin Anayasal hak olan sosyal güvenlik hakkının kaybına yol açacağı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.