Borçlunun, hakkında yapılan -ilamsız- takibe itiraz etmiş ve alacaklı tarafından "itirazın iptali" davası" açılmış olması halinde, tasarrufun iptali davasında, itirazın iptali davasının kesinleşecek sonucunun "bekletici mesele" yapılması gerekeceği–
Davacı-alacaklının "alacağının çeklerin keşide tarihinden önce doğduğunu" tanık dinleterek kanıtlayabileceği–
Tasarrufun iptali davasının; borçlu tarafından alacaklısını zarara uğratmak kastıyla gerçekleştirilen tasarruftan zarar gören alacaklının, borçlunun mal varlığından çıkarmış olduğu, mal ve hakların veya bunların yerine geçen kıymetlerin, tekrar borçlunun mal varlığına geçmesini sağlamak ve bu yolla alacağını elde etmek amacıyla açtığı dava olduğu- Tasarrufun iptalinin sadece, bu davayı açan alacaklının, kendisini zarara uğratmak kastıyla hareket eden borçludan cebri icra yoluyla alacağını tahsiline olanak sağlayan bir yol olduğu-Tasarrufun iptali davasının dinlenebilmesi için; alacaklının borçluda gerçek bir alacağının olması, borcun tasarruftan önce doğması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması ve borçlu hakkında alınmış aciz belgesinin bulunmasının gerekli olduğu-Davacının alacağının "gerçek bir alacak olmadığı" iddiasının davalı borçlu tarafından ispatlanması gerektiği-
Haciz tarihinde takipte taraf olmayan üçüncü kişi adına kayıtlı olan taşınmazın, borçlunun borcu için haczinin mümkün olmadığı- Taşınmazları ihale yolu ile satın alan üçüncü kişinin taşınmazlarının, tarafı olmadığı tasarrufun iptali davası sonucunda verilen karara dayalı olarak haczedilmesinin usulsüz olduğu-
Uyuşmazlığın, TBK.'nin 19. maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı muvazaalı işlemin iptali istemine ilişkin olduğu-
Davalı borçlu alacağın gerçek olmadığını iddia etmişse de, bu konuda açtığı itiraz ve takibin iptali davasının icra mahkemesince reddedildiği ve borçlu tarafından açılmış menfi tespit davası bulunmadığından, senede dayalı yapılan icra takibinin kesinleştiği ve alacağın gerçek olduğu, haciz tutanağının İİK. mad. 105 kapsamında "geçici aciz belgesi" niteliğinde olduğu, iptali istenen tasarrufun ise takip konusu alacaklardan sonra yapıldığı ve davanın süresinde açıldığı anlaşıldığından, tasarrufun iptali davasının ön koşularının gerçekleşmiş olduğu- Davalı üçüncü kişinin borçlunun kayınbiraderi olduğu ve aralarında alacak borç ilişkisi bulunduğu, ayrıca dava konusu taşınmazların kısmen alacağa mahsuben devredilmiş olması nedeniyle dava konusu tasarrufların İİK. mad. 278/3-1, 279/1 ve 280/1 gereğince iptale tabi olduğu-
Davalının borçlunun abisinin eşi, dahili davalının da davalı ve borçlu ile aynı köyde ikamet etmesi nedeniyle davalıların borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olduğu ve bu durumda dava konusu tasarrufların İİK. mad. 280 gereğince iptale tabi olduğu-
Davacının alacağın dayanağı olan çeklerin, dava konusu tasarruf tarihinden önceki ticari bir ilişkiye dayalı olduğunun ispat edilememiş olmasına göre, mahkemece "davanın reddine" dair verilmiş olan kararda bir isabetsizlik bulunmadığı-
Dava konusu araçlara ilişkin fiili bir haczin (muhafazasının) söz konusu olmaması, davalı şirketin ihtiyati haciz talebinde bulunmasında kötüniyetli veya ağır kusurlu olduğunun ispat edilememiş olması dikkate alındığında davacı şirket lehine manevi tazminat koşullarının oluşmadığı kanaatine varıldığı-Dava konusu araçların ihtiyati haciz yoluyla tescil kayıtları üzerine haciz konulması işleminin, davalı banka tarafından davacı şirkete karşı açılan tasarrufun iptali davasında gerçekleştiği, ihtiyati haciz talebinde bulunanın davalı banka olduğu, bu durumda davacı şirket tarafından konulan ihtiyati haciz nedeniyle zarara uğranıldığı iddiası ile davalı bankaya husumet yöneltilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı, davalı bankanın daha sonra alacağını başka bir şirkete devrettiğini, bu nedenle kendisine husumet yöneltilemeyeceğini ileri sürmesinin yerinde olmadığı nazara alınarak, davalı vekilinin pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın usulden reddi gerektiği yönündeki istinaf itirazlarına itibar edilmediği-
Dava konusu olayda, murisin mirasının en yakın mirasçıları tarafından reddedildiği açık olup mirasın, iflas hükümlerine göre tasfiyesi için yasal prosedürün uygulanıp, sonuçlandırıldığı takdirde mirası reddedilen borçlu için atanacak ve yetkilendirilecek bir temsilci ile davaya devam edilmesi ve buna göre taraf teşekkülü sağlandıktan sonra karar verilmesi gerektiği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.