Boşanmaya sebep olan olaylarda maddi tazminat isteyen eşin diğerinden daha ziyade ve eşit kusurlu olmadığı, bu nedenle, davacı eş yararına maddi tazminat verilmesi gerektiği-
Fiziki ve psikolojik herhangi bir sorunu bulunmadığı halde, cinsel birleşmeyi gerçekleştiremeyen davalının, boşanmaya neden olan olaylarda tamamen kusurlu olduğu anlaşıldığından mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları (TMK.md.4 BK.md.42; şimdi; TBK. mad. 50, 43; şimdi; TBK. mad. 51, 44; şimdi; TBK. mad. 52, 49; şimdi; TBK. mad. 58) dikkate alınarak davacı kadın yararına uygun miktarda maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerekeceği-
2. HD. 29.05.2018 T. E: 2016/18498, K: 6864-
Davalıların manevi tazminatla yükümlülüğüne ilişkin yerel mahkemenin ilk kararının özel dairece “dava red edilmek üzere” bozulduğu ve bozmaya uyularak davalı yararına usulî kazanılmış hakkın oluştuğu, bozmaya uyularak yeniden karar verilirken usulî hatalar yapılması ve bu sebeple “davanın reddi ve dair” ikinci kararın dahi bozulması durumunda; ilk bozmaya uyulmakla oluşan usulî kazanılmış hakkın ortadan kalkmış olmayacağı-
Show Televizyonunun ana haber bülteninde davacı için "psikolojik tedaviye muhtaç olduğunu düşünüyorum, bu konuda psikologlarımız kendisine yardımcı olursa sevinirim" şeklindeki beyanın eleştiri sınırlarını aştığı, davacının kişiliğine yönelik saldırı niteliğinde bulunduğu-
haberin yayın tarihi itibari ile güncel bir haber olduğu, eleştiri sınırları içinde olup kişilik haklarına saldırı oluşturacak unsurlar içermediği, yayındaki habercilik tekniği gereği yan unsur olarak nitelendirilebilecek ayrıntılar nedeniyle gerçeklik unsuru bulunmadığından söz edilerek davalıların manevi tazminatla sorumlu tutulmalarının usul ve yasaya uygun düşmeyeceği-
Tarafların yazar oluşu, dava konusu yazının bir köşe yazısı olması nazara alındığında eleştiri sınırının aşılmadığı-
Haksız fiil nedeniyle uğranılan manevi zararın giderilmesi istemi-
Karşılıklı Boşanma
Tarafların tesbit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında kadın lehine belirlenen maddi ve manevi tazminat az olup, hakkaniyet ilkesi ve BK. mad. 42,44 dikkate alınarak daha uygun maddi ve manevi tazminata karar verilmesi gerektiği- 
Kadının eşi ile yataklarını ayırdığı ve eşinden bahisle tanığa “yatakları ayırdım, abimler gelince tekmeyi vuracağım” dediği, davalı-davacı erkeğin ise birlik görevlerini yerine getirmediği, eşine ve müşterek çocuklarına küfrettiği ve güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu anlaşıldığından, erkeğin, kadına oranla “daha fazla” kusurlu olduğunun kabulü gerektiği-
2. HD. 20.10.2021 T. E: 5245, K: 7426-
Dikkat çekmek amacıyla kullanılan diğer açıklamaların kullanılması, yayıncılık işinin gereği olarak kabul edilecek olgular olup; hukuka uygunluk sınırları içinde kalan haberin davacıların kişilik haklarına saldırı oluşturduğundan söz edilemeyeceği-
Toplanan delillerden evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davalının ağır ya da eşit kusurlu olmadığının, bu olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiğinin anlaşıldığı, o halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları (TMK. md.4 BK. md. 42,43,44,49) dikkate alınarak davalı yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesinin gerekeceği-
Davalının sözlerinde geçen “... Onbaşı olma şerefsizliğini göstermedi” sözcüklerinin, askerliğini onbaşı olarak yapmakta olan davacının kişilik haklarına saldırı teşkil etmediği –
Davacının toplum içinde sıradan bir kişi olmayıp, siyasi bir lider olması, toplumun devamlı dikkatini çeken konumda bulunması nedeniyle bu gibi kişilerin gerektiğinde geçmiş yaşamlarına ilişkin her türlü olayların gündeme getirilmesinde hukuka aykırılık olmadığı-
Basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan tazminat isteminin dayanağının haksız fiil olduğu- Haksız fiil failine yemin teklif edilemeyeceği-
Davacı karşı davalı erkeğe atfolunan ve hükme esas alınan kusurlarının davalı karşı davacı kadının kişilik haklarını zedeler nitelikte olmadığı ve bu itibarla davalı karşı davalı kadın yararına manevi tazminat koşullarının oluşmadığı-
Haksız eylem sebebiyle maddi ve manevi tazminat istemi-
Gazete sahibi hakkında açılan basın davalarında zamanaşımı süresinin bir yıl olduğu (şimdi; iki yıl) (BK. md. 60/I; şimdi; TBK. mad. 72/1), cezai sorumluluğu bulunmadığı için, gazete sahibi hakkında uzamış (ceza) zamanaşımı süresinin uygulanamayacağı–
Davalının, davacının kızına hitaben «A.’a R. öğretmenle kırıştırmaya gittin» şeklinde sarfettiği sözler nedeniyle davacının manevi tazminat isteyemeyeceği–
Dava konusu yapılan sözler siyasi bir davranışa tepki niteliğinde olup; habercinin konuya bakış açısı ve bu konudaki düşüncesini eleştirel anlamda açıklamasının ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı-
Basın yolu ile kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat alacağına ilişkin ilamın kesinleşmeden icraya konulmasının mümkün olduğu-
Davacı kadının dava dilekçesi incelendiğinde, “Davalı erkeğin, eşinin ve müşterek çocuğun sağlık sorunları ile ilgilenmediği” ileri sürülmek suretiyle davalı erkeğin evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmediği vakıasına dayanıldığı ve bu vakıanın usulüne uygun bir biçimde ispatlandığı, davalı erkeğin, eşinin ve müşterek çocuğun sağlık sorunları ile ilgilenmemesinin davacı kadının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği, mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları dikkate alınarak davacı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekeceği-
Kişilik haklarına saldırıdan doğan manevi tazminat istemi, kural olarak saldırının doğrudan kişilik haklarına yönelik olduğu kişiye tanındığı için yansıma yoluyla manevi tazminat istenemeyeceği–
Sadakat yükümlülüğüne aykırı davranılıp davranılmadığını veyahut evlilik birliğinden doğan diğer yükümlülüklere uyulup uyulmadığını belirleme görevinin kamu düzenine ilişkin ve Aile Mahkemesine ait olduğu-
Yapılan yargılama ve toplanan delillerden; davacı-davalı erkeğin zaman zaman eşine fiziksel şiddet uyguladığı, bir sebep olmaksızın uzun süreden beri ortak konutu terkettiği, her hangi bir geliri olmayan eşini arayıp sormadığı, ortak evin ihtiyaçları ile ilgilenmediği, birlik görevlerini yerine getirmediği, davalı-davacı kadının da ameliyat olacağı kendisine bildirilmesine rağmen eşini arayıp sormadığı ve gıyabında "ölsün bana onun maaşı kalacak zaten" şeklinde sözler sarfettiği anlaşılmakta olup, tarafların gerçekleşen bu kusurlu davranışlarına göre, boşanmaya sebep olan olaylarda davacı-davalı erkeğin ağır, davalı-davacı kadının az kusurlu olduğunun kabulü gerekeceği, bu olaylar kadının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu gibi, davalı-davacı kadın boşanmakla en azından eşinin maddi desteğini yitirmiş olup, kadın yararına maddi ve manevi tazminat koşullarının oluştuğu- Toplanan delillerle, boşanmaya sebep olan olaylarda davalı-davacı kadının daha ağır kusurlu olmadığı, her hangi bir geliri ve malvarlığının bulunmadığı, boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği gerçekleştiğinden, davalı-davacı kadın yararına geçimi için uygun miktarda yoksulluk nafakası takdiri gerekeceği- Davalı-davacı kadının birleşen tedbir nafakası davası, kadının kusurlu olduğu gerekçesiyle reddedilmiş ise de; tarafların boşanmaya sebep olan kusurlu davranışları dikkate alındığında davalı-davacı kadının ayrı yaşamakta haklılığını ispatladığının kabulü gerekeceği, bu itibarla kadının tedbir nafakası davasının kabulüne karar vermek gerekeceği-
Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davalı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği bu sebeplerden davalı yararına manevi tazminata hükmedilmesi gerekeceği - TMK m.185/3 uyarınca eşlerin sadakat yükümlülüğünün evlilik süresince devam edeceği, somut olayda davacı kocanın boşanma davası açılmasından sonra güven sarsıcı davranışlar içerisinde bulunarak sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı, bu durumda davacı kocanın daha ağır kusurlu bulunduğu-
2. HD. 20.02.2019 T. E: 2017/1672, K: 1479-
Gerçek olmayan haberde yer alan olayların; salt bu anlatım biçimi nedeniyle de davacının kişilik haklarına saldırı oluşturacağı-
Yayın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemi-
Gerek yazılı ve gerekse görsel basının işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmesi, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de koruması gerekeceği, yine basının, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapması gerekeceği, o anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basının sorumlu tutulmaması gerekeceği-
Açıklamaların ifade özgürlüğü kapsamında kalması halinde, manevi tazminat talebinin reddedilmesi gerektiği-
Gayri resmi evlilikten kaynaklanan ziynet eşyası alacağı ile manevi tazminat istemine ilişkin davada davacının ziynet eşyalarını yanına almadan evden ayrıldığı anlaşıldığından, mahkemece delil olarak sunulan düğün fotoğrafları ve tanık beyanları birlikte değerlendirilerek ziynet eşyası alacağının tayin ve tespiti gerektiği- Davalının davacıya karşı birlikte yaşadıkları süre içerisinde kişilik haklarına saldırı oluşturabilecek bir eyleminin olmadığında manevi tazminat şartlarının oluşmadığı-
2. HD. 09.11.2021 T. E: 4783, K: 8343-
Kişinin ölmüş yakınlarına yapılan saldırının, o kişinin kişisel varlığına yönelmiş bir saldırı niteliğinde kabul edileceği ve kişilik haklarına saldırı teşkil edeceği–
2. HD. 21.05.2018 T. E: 2016/18942, K: 6410-
Basının haber verme görevini yerine getirirken kullanacağı bu hakkın özel hukuk alanındaki sınırının; gerçeklik, güncellik, kamu yararı ve toplumsal ilgi, konu ile ifade arasında düşünsel bağlılık kuralları ile belirlendiği, haber verme hakkının bu sınırlar içinde kullanıldığı sürece hukuka uygun olacağı, bu unsurlardan biri olan gerçekliğin; verilen habere ya da anlatılmak istenen amaca ve hedefe konu olan içeriğin, yayın sırasında olayla ilgili durumuna uygunluğu olduğu, diğer bir anlatımla gerçekliğin, haberin varlığının gerçek olması,gerçeğe uygun olması olduğu, burada aranan gerçekliğin somut gerçeklik olmayıp haberin verildiği andaki beliriş biçimine,görünürdeki gerçeğe uygunluğu olduğu-
Dava konusu yazının yayın tarihi, haberin veriliş biçimi, kullanılan ifadeler ile tarafların ekonomik ve sosyal durumları dikkate alındığında davacı lehine hükmedilen manevi tazminat miktarının makul olup objektif ölçülere göre takdir edildiğinden fazla olmadığı-
Tarafların ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında, davalı kadın yararına uygun miktarda maddi ve manevi tazminat takdiri gerekeceği-
Boşanmada manevi tazminatın amacı, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın, bozulan ruhsal dengesini telafi etmek, manevi değerlerindeki eksilmeyi karşılamak olup , kişilik haklarını ihlal eden fiille, tazminat miktarı arasında makul bir oranın bulunması gerektiği- Davacı-karşı davalı kadın yararına takdir edilen manevi tazminat miktarı, ölçülülük ilkesine uygun olmayıp fazla bulunduğundan hakkaniyet ilkesi (TMK. mad. 4) gözetilerek daha uygun miktarda tazminat takdiri gerektiği-
Yayın gününe göre gerçek olmayan dava konusu yayının, davacıların kişilik haklarına saldırı oluşturacağı-
Zayıf ve dolaylı da olsa şikayeti haklı gösterecek emare ve olguların bulunması halinde haksız şikayetten söz edilemeyeceği-
Davacı-karşı davalı erkeğe kusur olarak yüklenen "Eşini rahatsızlandığında ailesinin yanına gönderip arayıp sormadığı" vakıasına davalı-karşı davacı kadının süresinde ve usulüne uygun şekilde dayanmadığı, bu sebeple bu vakıanın erkeğe kusur olarak yüklenemeyeceği, mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen diğer kusurlu davranışları nedeniyle boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davacı-karşı davalı erkeğin yine de tam kusurlu bulunduğu- Gerçekleşen ve mahkemece de kabul olunan davacı-karşı davalı erkeğin boşanmaya sebebiyet veren bağımsız konut temin etmeyerek eşini ailesi ile yaşamaya zorladığı vakıasının kadının kişilik haklarına saldırı teşkil eder nitelikte olmadığı, Türk Medeni Kanunu'nun 174/2. maddesi koşullarının davalı-karşı davacı kadın lehine gerçekleşmediği-
Dava konusu haber ve köşe yazısı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacının katılmış olduğu bir düğün töreninde çekilmiş olan bir fotoğrafına ve gazetecilik tekniği gereği okuyucunun ilgisini çekmesi için çarpıcı bir başlığa yer verilerek eleştiri sınırları içerisinde birtakım ifadelerin kullanıldığı, haber ve fotoğrafların, görünür gerçeğe uygun ve güncel olup, öz ile biçim dengesinin aşılmadığı, haberin bu hali ile hukuka uygunluk unsurlarını taşıdığı ve kişilik haklarına saldırı teşkil etmediğinin anlaşıldığından dava konusu haberin basının haber verme hakkı toplumun da haber alma hakkı kapsamında kaldığının kabulü ile istemin tümden reddedilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle, davalının tazminat ile sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden, kararın davalılardan ... lehine bozulması gerektiği-
Kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği iddia edilen yazının (açıklamanın) bir bütün olarak değerlendirilmesi gerekeceği–
Kişilik haklarına haksız saldırıdan kaynaklanan tazminat istemi-
Affedilen olaylar nedeniyle manevi tazminata hükmedilemeyeceği-
Avukat olan tarafların yargılama aşamasında savunma hakkı kapsamında karşılıklı olarak verdikleri dilekçelerinde nezaket ve saygı çerçevesinde yazışma yapmaları gerektiği halde davalının, davacının daha önceki dilekçesindeki ifadelere karşılık verecek mahiyette ifadeler kullanmış olması nezaket kurallarını zorlamış olsa da kişilik haklarına saldırı niteliğinde olmayıp manevi tazminat gerektirir nitelikte bulunmadığı-
Kişilik haklarını ihlal eden fiille, manevi tazminat miktarı arasında makul bir oranın bulunması gerektiği-
Hiç kimsenin kendi kusurlu eylemine dayanarak tazminat isteyemeyeceği–
Söz konusu şiirinde davacıya yönelik olduğu konusunda bir ifade bulunmamakta olup, kaldı ki şiirdeki ifadeler çoğul olarak kullanılmış olup yalnızca bir üst düzey görevlinin ve davacının hedef alındığından söz edilemeyeceğinden şu haliyle yazıda matufıyet unsurunun gerçekleştiğinden söz edilemeyeceği-
2. HD. 15.05.2018 T. E: 2016/18150, K: 6220-
Tazminat isteyen kadının ağır ya da eşit kusurlu olmaması halinde ve kocanın düşük yapan karısıyla ilgilenmemesinin kişilik haklarına saldırı teşkil etmesi nedeniyle kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği-
Olayın güncelliğini yitirmiş olması halinde, mahkemece –MK. 25/II uyarınca– “yayın kararı” verilemeyeceği–
Kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği - Mevcut veya beklenen bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kusursuz ya da daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebileceği-
Mahkemece davacı yararına hükmedilen manevi tazminat miktarının fazla olup olmadığı ve daha az miktarda manevi tazminata hükmedilmesinin gerekip gerekmediği-
Dava konusu yayının, davacı tarafından davalılara yönelik olarak yazılan yazılar nedeniyle kaleme alınmış ve yerel bir yayın organında yayımlanması olmasının daha ılımlı bir düzeyde manevi tazminat takdir edilmesini gerektirdiği-
Yayın konusu yapılan haber objektif oldukça, doğru olaylara dayandıkça ve doğru amaca yönelik bulundukça eleştiri sert, kinci ve kişiyi küçük düşürücü olabilir ve böyle durumlarda hukuka aykırılığın ortadan kalkacağı-
Davacının mahkemeyi yanıltmak amacında olan bir kişi olarak tanıtılmasının davacının kişilik haklarına saldırı teşkil edeceği–
2. HD. 04.07.2019 T. E: 2920, K: 8225-
Erkeğin eve sık sık alkollü gelmek suretiyle kusurlu olduğu, kadın eşin ise; kayınvalidesine ağır küfürler ettiği ve sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı uyuşmazlıkta, tarafların kusurlarının birbirine denk olduğundan bahisle, eşit kusurlu sayılamayacakları, boşanmaya sebep olan olaylarda kadının ağır, erkeğin ise az kusurlu olduğu ve kadın eş yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmesi ve ayrıca erkek eşin tazminat taleplerinin reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Karşılıklı Boşanma
Telefon açmanın kişilik haklarına saldırı teşkil edecek yanı olmadığı-
Toplanan delillerden evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davacı-davalı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldırı teşkil etmesi nedeniyle mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları dikkate alınarak davacı-davalı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekeceği-
Boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olup olmadıkları- Maddi-manevi tazminat ile yoksulluk nafakası koşullarının oluşup oluşmadığı- Erkeğin kusurlu davranışlarının gerçekten de evlilikte ağır ve süreklilik arzeder şekilde gerçekleştiğinden tarafların kusurlu davranışları karşılaştırıldığında erkeğin ağır, buna karşılık kadının az kusurlu olduğu- Tarafların eşit kusurlu olduklarının kabulü ile dosya kapsamına uygun düşmeyen bu kusur belirlemesine bağlı olarak kadın eşin tazminat taleplerinin reddine karar verilmesinin hatalı olduğu- Yoksulluğa düşme hâlinin boşanma davası sırasındaki duruma göre belirlenmesi gerektiğinden, mahkemece kadının çalışıp çalışmadığı, çalışıyorsa yoksulluktan kurtaracak düzeyde düzenli ve sürekli bir gelirinin olup olmadığı, işten ayrılmışsa kendi isteği ile mi yoksa zorunlu olarak mı ayrıldığı hususları araştırılması gerektiği-
Özle biçim arasındaki dengenin aşılmamış olması haberin konusunda kamu yararının ve toplumsal ilgilinin varlığı, davacının gönderdiği mektubun böyle bir yazı hazırlanmasına neden olması dikkate alındığında hukuka uygun sınırlar içinde kalan yazı nedeniyle açılan davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Haksız eyleme dair genel sorumluluk sebebine dayanan manevi tazminat isteklerinin talebin dayandırıldığı maddi hadise evlilik birliği içinde meydana gelmiş olsa bile, aile mahkemelerinin değil, genel mahkemelerin görevi kapsamında değerlendirileceği-
Türk Medeni Kanununun 174/2 maddesi, boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceğini öngördüğünden, mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları (TMK. md.4 TBK. md. 50, 51, 52, 58) dikkate alınarak davacı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken bu yönün dikkate alınmamasının doğru görülmeyeceği-
Affedildiği en azından hoşgörü ile karşılanan eylemin diğer eşe kusur olarak yüklenemeyeceği- Erkeğin boşanmaya neden olan kusuru, davacı kadının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olmadığından, kadının manevi tazminat talebinin reddi gerektiği- Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur derecelerine, paranın alım gücüne, zedelenen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamına nazaran, kadın yararına daha uygun miktarda maddi tazminata hükmedilmesi gerektiği-
Davalının "terbiyesizler, şerefsizler"  şeklindeki beyanları nedeniyle hakaret suçundan cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği anlaşılmış olup, bu beyanları, davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğundan manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği-
Dava konusu yayında konuşulan ve davaya konu edilen görüşme teklifine ilişkin beyanların bizzat teklifin tarafı olduğu belirtilen kimse tarafından da bir kısım gazete ve internet sitelerindeki röportajlarında söylendiği anlaşıldığından, yayının görünür gerçeğe uygun olduğu, davacının kişilik haklarına saldırı oluşturmadığı sonucuna varılarak, manevi tazminat istemin tümden reddedilmesi gerektiği-
Haksız eylem nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın, birleşen dava; haksız eylem nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemi-
Davalı hakkında verilen ceza mahkûmiyet hükmü hukuk hâkimi yönünden de bağlayıcı olduğundan, ceza mahkemesi kararında hakaretin karşılıklı olduğu yönünde bir kabul olmamasına rağmen afaki gerekçelerle hakaretin karşılıklı olduğunun kabulü ve tazminat miktarının da buna göre tayininin doğru olmayacağı-
Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında kadın yararına takdir edilen maddi tazminat az olup hakkaniyet ilkesi gereğince daha uygun miktara hükmedilmesi gerektiği- Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre kadın yararına hükmolunan iştirak nafakasının az olup hakkaniyet ilkesi gereğince daha uygun nafakaya hükmedilmesi gerektiği-
Kadın, tarafların birlikte seçtikleri veya eşlerden biri tarafından seçilen (TMK. mad. 188) ya da hakim tarafından belirlenen (TMK mad.195) bağımsız bir eve davet edilmediğinden, kadının ihtara uymamakta haklı olduğu-  Kadının davasının kabulü suretiyle verilen boşanma hükmü temyizin kapsamı dışında bırakılarak kesinleşmiş, erkeğin boşanma davasındaki boşanma talebinin esası bu sebeple konusuz kaldığından, davacı-karşı davalı erkeğin boşanma davasının konusu kalmadığından, boşanma talebi hakkında "karar verilmesine yer olmadığına" dair karar verilmesi gerektiği- Kadının kabul edilen ve temyiz edilmeyerek kesinleşen nafaka davasında ileri sürülen olaylarda kusurlu olduğu, dolayısıyla erkeğin "hamile eşinin baba evine bırakıp arayıp sormadığı" ve erkeğin bu eylemlerinin kadının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşıldığından, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları dikkate alınarak kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği-
Olay gününde 14 yaşında bulunan davacıların kızı ile cinsel ilişkiye giren davalının eyleminin, davacı anne ve babanın kişilik haklarına saldırı oluşturacağı benimsenerek, davalının manevi tazminat ile sorumlu tutulması gerekeceği-
Sözleşmeye aykırı davranışın manevi zarara yol açabileceği, manevi zararın mal varlığında bir azalmayı değil ve fakat kişilik haklarına vaki tecavüz nedeniyle bir kimsenin duyduğu cismani ve manevi acı ve ızdırabı, elemi ve böylece yaşama zevkinde bir azalmayı ifade edeceği, TBK.nun 114. maddesinin ikinci fıkrasında "haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümler kıyas yoluyla sözleşmeye aykırılık hallerine de uygulanır" tarzında yapılan yollamanın kapsamına manevi tazminatın da girdiği-
"Benim işimi engellemek isteyen bir şahısın istekleri doğrultusunda hareket edenler benim hayatımla oynadılar. Yıllardır bu kendini memur sanan insanlar hala buralarda görev yapıyorlar... bunlara da memur diyorlar lütfen bu çürükleri temizleyin bana yargı yolunu açın, bu kendini memur sanan insanlara sayın hakimlerimiz gerçekleri göstersin." biçimindeki sözlerin, hak aramak amacıyla şikayet hakkının kullanılması kapsamında değerlendirilemeyeceği-
Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminat az olup hakkaniyet ilkesi gereğince daha uygun miktara hükmedilmesi gerektiği- Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre kadın yararına hükmolunan iştirak nafakasının az olup hakkaniyet ilkesi gereğince daha uygun nafakaya hükmedilmesi gerektiği-
Davacı cevaba cevap dilekçesinde sunmuş olduğu yazının dava dilekçesindeki isnatlarla ilgili olmadığı ve iddiayı kuvvetlendirici delil olarak sunulması gözetildiğinde yasal şikayet hakkını kullanıldığından, kişilik haklarına saldırının oluşmadığı-
Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur derecelerine, paranın alım gücüne, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alınarak maddi ve manevi tazminata hükmedileceği-
2. HD. 21.06.2018 T. E: 2016/20401, K: 7872-
Satış sözleşmesine aykırı davranışın tek başına manevi tazminatı isteme hakkı doğurmayacağı- Manevi tazminat talep edilebilmesi için, davacının kişilik haklarına hukuka aykırı bir şekilde tecavüzün varlığın arandığı-
Kişilik haklarının ihlali nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemi-
Avukatın vekâleten takip etmekte olduğu bir davada; taraflara oranla üçüncü kişi konumunda olduğundan görevi nedeniyle öğrendiği hususlar dışında, tanıklık etmek zorunda olup, tanık olarak dinlenilmesinde de yasal engel bulunmadığı, diğer tanıklar gibi HMK 240 vd gereğince dinlenilmesi gerektiği, aksi durumda; hukuki dinlenilme ve adil yargılanma hakkının ihlal edilip, savunma hakkı kısıtlanacağından davacı tanığı dinlenilip tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir karar verilmesi gerektiği- "Avukatlık görevini bıraktıktan sonra tanık olarak dinlenilmesi gerektiği, aynı davada vekillik ve tanıklık görevlerinin bağdaşmayacağı, hukuk davalarında vekillerin yargılamanın tüm safhalarında aktif olarak taraf adına gerek usuli gerekse esasa ilişkin bütün işlemleri yürüttükleri, davada taraf olmayan kişilerin tanık olarak gösterilmesi gerektiği, diğer tanıkların dinlenilmesi aşamasında vekillerin hazır bulundukları da düşünüldüğünde tarafın aynı zamanda vekili olan tanığın dinlenilmesinin hak kaybına da neden olacağı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca kabul edilmediği-
Avukatlık Yasası ve gerekse de yasaya dayalı olarak hazırlanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nde yer alan düzenlemeler; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun, davanın taraflarına ve hükmün kimlere yönelik olarak kurulacağına ilişkin hükümlerini kaldırıcı veya değiştirici nitelikte olmayıp; aksine, hükmün ve ayrıntısı niteliğindeki yargılama giderlerinin -ve bu bağlamda vekalet ücretinin- davanın tarafları hakkında kurulması gerekeceği, Avukatlık Yasası’ndaki, “vekalet ücreti avukata aittir” biçimindeki düzenlemenin hükmü kuran mahkemeye değil, vekil ile vekil edene yönelik bir kural olduğu, bu yorum ve varılan sonuç aynı maddedeki “bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez” biçimindeki düzenleme ile de doğrulandığından taraf sıfatı bulunmayan vekil yararına vekalet ücretine hükmedilemeyeceği-
Boşanmaya sebep olan olaylarda maddi tazminat isteyen eşin diğerinden daha ziyade ve eşit kusurlu olmadığı ve boşanma sonucu bu eşin, en azından diğerinin maddi desteğini yitirmiş olduğu anlaşıldığından, mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurları ve hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak kadın yararına uygun miktarda maddi tazminata, boşanmaya sebep olan olayların kişilik haklarına saldırı teşkil etmesi karşısında da manevi tazminata, her hangi bir geliri ve malvarlığı olmadığından ve boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceğinden yoksulluk nafakasına hükmedilmesi gerektiği- Nafaka yükümlüsünün kusurunun aranmayacağı-
Dava konusu haberin güncel bir konuya ilişkin ve kamusal yararın da mevcut olduğu, konunun kamuoyuna yansıyış biçimi ve davacının durumu göz önünde tutulduğunda, düşünsel bağlılığın korunduğu ve çatışan yararlar dengesinin davacı aleyhine bozulmadığı, davalılar yönünden de hukuka uygunluk nedeninin gerçekleştiği-
Davacılar tarafından inşa edilen ancak zemindeki kolon bağlantılarında aksaklıklar nedeni ile inşası durdurulan proje hakkında rapor alındığı ve raporda, daha önce hazırlanan onarım ve güçlendirme projesinin uygun olmadığının da belirtildiği, ayrıca valilik tarafından söz konusu inşaatın durdurulduğu; davaya konu yayında da yer verildiği şekilde davacılara ait binanın bir kısmının imar yasasına aykırılık nedeni ile yıkılmasına karar verildiği, bu durumda haber görünür gerçeğe uygun olup kamu yararının da bulunduğu-
Basın yoluyla kişilik haklarının ihlali nedeniyle manevi tazminat istemi-
Açıklamaların kişiye ve davacının başkanlığını yaptığı partiye değil, iktidar partisi olması nedeniyle proje, program ve icraatlara yönelik olduğu, kullanılan kelime ve cümlelerin sert olmakla birlikte meclis çatısı altında siyasal gündemle ilgili olup özle biçim arasında bütünlük oluşturduğu, üstlenilen görev ve sorumluluk altında davacı olan siyasal kimliğin sert üslupla dile getirilen ve kitlelere ulaştırılan eleştirilere katlanması gerektiği, bu nedenlerle davalı tarafından yapılan açıklamaların konusu, eleştirinin hedefi, topluma ulaştırılmasındaki amacı, yeri ve zamanı ile kullanım tarzı bir bütün olarak incelenip değerlendirildiğinde siyasal eleştiri sınırlarında kaldığı ve hukuka aykırılık içermediği-
Boşanma davasında tazminat tutarı belirlenirken tazminata esas olan fiilin ağırlığı ve hakkaniyet kurallarının dikkate alınacağı-
Birlik üyeliğinden ihraç kararının iptali istemi-
Manevi tazminat isteğine esas olarak İçişleri Bakanlığınca yapılan şikayet esas alındığında; davacılar murisinin tanık olarak ifadesinin alındığı, soruşturma sonunda hakkında bir rapor düzenlenmediği anlaşıldığından; hakkında rapor düzenlenen Belediye Başkanının açtığı davanın kabul ile neticelenmesinin bu dava için delil olarak kabul edilemeyeceği-
Üyesi oldukları dernek ile ilgili yayında açıkça adları geçmemekle birlikte; dernek üyelerinin kişiliklerine ve çalışmalarına yönelik nitelendirmeler nedeniyle, dernek üyelerinin doğrudan doğruya kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu savının incelenmesi gerekeceği–
Haksız fiil nedeniyle kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemi-
Davalının davaya süresinde cevap vermemiş olmasının delillerini bildirmekten vazgeçmiş sayılmasını gerektirmeyeceği- Davalının delillerinin toplanmamış olması davalının savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğuracağından mahkemece davalıya delillerini sunması için kesin süre tanınarak kesin süre içinde delillerini bildirilmemesi durumunda mevcut deliller değerlendirilerek varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği veya Yargıtay kararına karşı karar düzeltme yolunun açık olup olmadığı belirlenirken, temyiz ya da karar düzeltme hakkının doğduğu (kararın verildiği) tarihteki hukuksal durum esas alınması ve temyiz yada karar düzeltme istemine konu karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise, ona bağlı kalınması gerektiği-
Dava konusu haber ve resimler magazin haberi olup konu ile ifade arasındaki düşünsel bağlılık korunmuştur, yayınlar davacıların kişilik haklarını ihlal edecek, onur ve itibarım zedeleyecek ifadeler içermediğinden, hukuka aykırılıktan söz edilemeyeceği-
Şikayet için yeterli emarenin var olduğunun kabulü ve diğer davalılar tanık olarak bildiklerini açıklamış olup, yalancı tanıklık yaptıkları da kanıtlanmadığına göre salt tanıklık yapmış olmalarının manevi tazminat ile sorumlu tutulmalarını gerektirmeyeceği-
Boşanma sonucu manevi tazminata hükmedilebilmek için, kusur dağılımına ilişkin koşul dışında; tazminat yükümlüsü eşin boşanmaya neden olan olaylardaki kusurlu davranışları talep eden eşin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olması gerektiği-
Kiracı tarafından açılan maddi ve manevi tazminat, muarazanın giderilmesi ve müdahalenin meni istemlerine-
Zararı doğuran fiilin işlenmesinden sonra yayının her ne surette olursa olsun devredilmesi, başka bir yayınla birleştirilmesi veya sahibi olan gerçek veya tüzel kişinin herhangi bir surette değişmesi halinde, yayını devir alan, birleşen ve her ne surette olursa olsun yayın sahibi gibi hareket eden gerçek ve tüzel kişiler ve anonim şirketlerde yönetim kurulu başkanının, diğer şirketlerde üst yöneticinin, bu fiil nedeniyle hükmedilecek tazminattan müştereken ve müteselsilen sorumlu olacakları-
2. HD. 25.06.2018 T. E: 2016/17771, K: 7968-
Karşılıklı Boşanma
Asıl davanın kesinleşmesinden sonra, o davaya ilişkin yargılama giderleri ayrı bir dava konusu yapılamayacağı, ceza mahkemesince davacı yararına vekalet ücretine hükmedilmiş olup vekalet veren ile vekili arasında kararlaştırılan ücretin davalıyı bağlamayacağı- Avukat olan davacının ısrarla avukatlık kimliği ile işlem yapılmasını istemesi üzerine, davalı banka çalışanının “siz egonuzu tatmin etmek için avukatlık kimliğinde ısrar ediyorsunuz.” şeklindeki sözlerinin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olmadığından manevi tazminat talebinin tümden reddine karar verilmesi gerektiği-
Basın yoluyla kişilik haklarına saldırı iddiasına dayalı manevi tazminat istemi-
Basının haber verme hakkının, gerçeklik, güncellik, kamu yararı ve kamusal ilgi, konu ile ifade arasındaki düşünsel bağlılık temel kuralları ile sınırlı olacağı-
Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre davacı (kadın) lehine takdir edilen yoksulluk nafakası az olup, daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekeceği-
Manevi tazminatın zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşıdığı, bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmediği- Dava konusu olay tarihi, oluş şekli, tarafların sıfatları, ifadelerin ağırlığı (davalının, davacıyı HSYK’ya şikayet ederek paralel yapı (fetö/pyd) mensubu olduğunu ileri sürmesi) gözetildiğinde, davacı yararına daha üst düzeyde manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği-
Taşınmazı tahliye eden davalıların taşınmaza kasten zarar vermesi hukuka aykırı olmakla birlikte, kişilik haklarına saldırı niteliğinde olmadığından, taşınmaz maliki lehine manevi tazminata hükmedilemeyeceği-
Haberin verildiği gün üzerinden uzun bir sürenin geçmiş bulunmasına ve Borçlar Yasasının 49/2. maddesindeki ölçüler de esas alındığında; ayrıca yayına da karar verilmiş olmasının yerinde olmayacağı-
Mahkemece, bozmaya uyma ya da uymama yönünden bir ara karar oluşturulmadan hüküm kurulduğu, öncelikle bozma kararına uyulup uyulmaması takdir edilerek, direnme ya da uyma yönünde açıkça bir karar verilmesi gerekirken, bu husus gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerektiği-
Kamuoyunda tanınan ve bilinen kişilerin eleştiriye katlanma yükümlülüğünün, normal insanlardan fazla olduğunun kabulü gerektiği- Basın yoluyla kişilik haklarına saldırı sebebiyle manevi tazminat istemine ilişkin davaya konu yayınlar ülke gündemini meşgul eden ve herkes tarafından takip edilen konulara ilişkin olup yayınlanmasında kamu yararı bulunduğu- Dava konusu ifadelerin, ifade ve basın özgürlüğü kapsamında kamu yararı ve toplumsal ilgi duyulan hususlara ilişkin değerlendirmeler olup ifade özgürlüğünün muhalif olan, çarpıcı gelen veya rahatsız eden haberler veya fikirler için de uygulandığı gözetildiğinde dava konusu yayınlarda davacının kişilik haklarına saldırının gerçekleşmediğinin kabulü gerektiği-
Belediye başkanı olarak siyasi bir kişiliğe ve görünüme sahip olan davacının, hakkında yapılan sert eleştirilere katlanması gerekeceği-
Davacıdan kaynaklanan davalının kişilik haklarına saldırı mahiyetinde başka bir olay da kanıtlanamadığından davalının manevi tazminat isteğinin reddi gerekeceği-
Kocadan kaynaklanan davacı kadının kişilik haklarına saldırı teşkil eden maddi bir hadisenin varlığı kanıtlanmamış olduğundan Türk Medeni Kanununun 174/2.maddesi koşulları oluşmadığı-
Şikayet hakkının Anayasal bir hak olduğu, bu nedenle hakkında yapılan şikayette (ya da bunun sonucunda açılan ceza davasında) haklı çıkan (lehine «takipsizlik» veya «beraat» kararı verilen) tarafın, sırf bu nedenle şikayette bulunan kişiden manevi tazminat isteyemeyeceği, şikayetçinin ancak (kasten) davacıya zarar vermek amacı ile veya hiçbir duyum ve belirti olmadan sırf şüphe üzerine ağır bir suçlamada bulunarak şikayette bulunmuş olması halinde, davacıya manevi tazminat ödemeye mahkum edilebileceği–
2. HD. 27.10.2021 T. E: 6412, K: 7843-
Hakimin, boşanmada manevi tazminatı hesaplarken tazminat miktarını saptarken, bir yandan kişilik hakları zedelenen tarafın, ekonomik ve sosyal durumunu ve boşanmada kusuru bulunup bulunmadığını ve varsa kusur derecesini, fiilin ağırlığını; öbür yandan da, kişilik haklarına saldırıda bulunanın kusur derecesini, ekonomik ve sosyal durumunu göz önünde bulundurmak zorunda olacağı-
Topluma mal olan kişilerle siyasal ve idari yaşam içinde yer alan kişilerin geçmişleri, davranışları, alışkanlıkları, yaşam tarzları, kişilikleri toplumu ilgilendirdiği, okuyucunun ilgisini çekebilmek amacıyla haberi uygun sözlerle süslemek, ilginç biçime getirmek ve kamuoyunu aydınlatmanın basının hakkı ve görevi olduğu - Haber verme ve eleştiri hakkının kötüye kullanılıp kullanılmadığının saptanması için, yazıda yer alan birkaç sözcüğün tek başına ele alınmaması gerektiği, yazının bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiği-
Köşe yazarı olan davalının kişisel değer yargısı niteliğindeki bazı ifadelerinin eleştiri sınırlarını aşan küçültücü ve hakaret niteliğinde olmayıp davacının kişilik haklarına saldırı amacı taşımadığı; eleştiri sınırlarını aşmadığının kabulü gerekeceği-
Boşanma - Çocukla Kişisel İlişki Kurulması
Davalı bankanın ibraz yükümlülüğünü yerine getirmeden, ödememe protestosunu çektirmesinin “haksız protesto” niteliğinde olduğu- Protesto sonrasında davacının Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi’ne bildirildiği davalı bankanın da kabulünde olup “haksız protesto”, davalı bankanın beyanı üzerine yetkili noter tarafından düzenlendiğinden ve noterin senedin asıl borçluya ibraz yükümlülüğü ile ibrazın yapılıp yapılmadığını araştırma yükümlülüğü hususunda açık bir kanuni düzenleme bulunmadığı, bu hususun sadece özen yükümlülüğüne aykırılık teşkil edeceği gözetildiğinde, dava konusu ödememe protestosunun TTK. 721/1 gereğince yanlış kayıt içeren "sakat protesto" niteliğinde bulunduğu ve geçerli olduğu, bu geçerliliğin cirantalara, keşideciye ve diğer borçlulara karşı hamilin haiz olduğu hakların kaybolmamasını temin ve tedavül eden senede dayanan alacak hakkının korunması ve bu yönden çıkacak ihtilafların önlenmesi amacı taşıdığı da nazara alındığında, ödememe protestosunun kaldırılma şartlarının oluşmadığı- Bununla birlikte protestonun “haksız protesto” niteliğinde olması nedeniyle, zarara uğradığını iddia eden asıl borçlunun, davalı bankadan genel hükümler kapsamında tazminat talep etmesinin önünde de bir engel bulunmadığı- "TTK’da "sakat protestoya" sonuç bağladığı, ancak "haksız protestoya" bir sonuç bağlanmadığı, haksız protestonun aynı zamanda haksız fiil teşkil ettiği, bu nedenle davacının zararının tazminini talep edebileceği gibi, sürmekte olan saldırıya son verilmesini de talep edebileceği, bono ibraz edilmeden ödememe protestosu çekildiği için davacının ticari itibarı zedelendiği ve haksız protestonun söz konusu olduğu, zira bononun ibrazı zorunlu olup, noterin de ibrazın varlığını ve geçerliliğini saptama görevi bulunduğu, dolayısıyla haksız protestonun, "sakat protesto" olarak kabul edilemeyeceği, dolayısıyla ödememe protestosunun geçersiz olduğu ve kaldırılma şartlarının oluştuğu" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Avukatın görevinin, çekilme kararının müvekkiline tebliğinden itibaren 15 gün süreyle devam edeceği (Av. K. mad. 41), davacı yeni bir vekil görevlendirerek davayı yeni vekilin takip etmesi konusunda bir irade ortaya koymuş olduğundan, davacının süre talebinin reddi isabetli olmayıp, açıklama ve ispat hakkının kısıtlanmış olduğu-  Yeni vekaletname sunan davacı vekilinin mazeret dilekçesi ile bozmaya uyulup uyulmayacağı konusunda bir karar verilmeden hüküm kurulmuş olup, davacının hukuki dinlenilme hakkı ihlal edildiğinden, kararın bozulması gerektiği-
Dava konusu yayının içeriği ve yukarıda açıklanan ilkeler birlikte değerlendirildiğinde dava konusu yazının bütünü, bir köşe yazısı olması, davacının siyasi kişiliği ve konusu itibariyle eleştiri sınırları içinde kaldığı-
Savunma hakkının 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 36. maddesinde, “herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir...” biçiminde düzenlendiği, görüldüğü gibi iddia ve savunma hakkının kullanılmasının ancak, meşru vasıta ve yollardan yararlanmak suretiyle olması gerekeceği, tarafların yargı mercileri önünde iddia ve savunmalarını hiçbir endişeye kapılmadan serbestçe yapmalarının gerekeceği, bir davanın görülmesi sırasında taraflar veya vekillerince mahkemeye verilen dilekçelerde kullanılan sözlerin, kişisel hakları zedeleyici nitelikte bulunsa dahi iddia ve savunma sınırları aşılmış olmadıkça BK. 49. maddesi (şimdi; TBK. mad. 58) kapsamına giren bir haksız eylem olarak nitelendirilemeyeceği, ancak, savunmanın konusu dışında kalan ve savunma hakkı ile hiçbir ilgisi bulunmayan, hakareti kapsayıcı sözlerin bu kuralın sınırı dışında kalacağı-
Karşılıklı Boşanma
Kişilik haklarına saldırının kabul edildiği 2. neden, davacının şahsına yönelik olmayıp, bir değer yargısı ve düşünce açıklaması olduğundan sadece kabul edilen 1. nedenden dolayı tazminata karar verilmesi gerekeceği-
Ceza Mahkemesinin uyuşmazlık konusu olayın tespitine; diğer bir söyleyişle maddi olgulara ilişkin kesinleşmiş saptamasının, aynı konudaki Hukuk Mahkemesinde de kesin delil oluşturacağı - Özellikle tarafların iddia ve savunmalarını ispat için, Ceza Mahkemesinde görülmekte olan bir ceza davasına dayanmış olmaları ve ceza kararının Hukuk Mahkemesini bağlaması ihtimali mevcut ise; Hukuk Mahkemesinin, ceza davasının sonuçlanmasını bekletici sorun yapması gerektiği-
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 13/1. maddesi gereğince; kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken kusurlu eylemleri nedeniyle oluşan zararlardan doğan tazminat davalarının, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve yasada gösterilen koşullara uygun olarak, idare aleyhine açılabileceğine göre; adı geçenlere husumet tevcih edilmesinin doğru olmadığı- 
Tarafların boşanmaya sebep olan olaylarda gerçekleşen kusurlu davranışlarının tamamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde, eşit kusurlu olup olmadıkları, burada varılacak sonuca göre davacı eş yararına maddi-manevi tazminat şartlarının oluşup oluşmadığı- Boşanma kararı verilebilmesi için az da olsa davalının da kusurlu olması gerektiği- Evliliğin başından itibaren bağımsız ev temin etmeyen eşini kardeşleriyle birlikte yaşamak zorunda bırakan erkeğin diğer davranışları da dikkate alındığında daha fazla kusurlu olduğu kabul edilerek eşine karşı maddi ve manevi tazminat ödemek zorunda olduğu sonucuna varıldığı-
2. HD. 05.06.2018 T. E: 2016/19834, K: 7275-
Manevi tazminatta hükmedilecek paranın, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşıyacağı, bir ceza olmadığı gibi mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmediği, o halde bu tazminatın sınırının onun amacına göre belirlenmesi gerekeceği, takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olması gerekeceği-
Karşılıklı boşanma istemli davada, tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat, Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile Türk Borçlar Kanununun 50 ve 52. maddesi hükmü dikkate alınarak daha uygun miktarda maddi ve manevi tazminat takdiri gerektiği-
Tarafların birbirlerine fiziksel şiddet uyguladıkları anlaşıldığından kadına “fiziksel şiddet uygulama” kusurunun yüklenmesi gerektiği- Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminat fazla olup hakkaniyet ilkesi gereğince daha uygun miktara hükmedilmesi gerektiği-
Erkeğin, eşine kardeşinin düğününe gitmemesi yönünde baskıda bulunduğu, eğer giderse bir daha kendisini kabul etmeyeceğini ve kendisine uymayanın yanında yeri olmadığı yönünde beyanda bulunup, kadının kardeşinin düğününe gitmesinden sonra ise erkeğin kadına ait eşyaları da gönderdiği sabit olduğundan boşanmaya sebebiyet veren olaylarda erkeğin tam kusurlu olduğu; bu davranışların aynı zamanda kadının kişilik haklarına saldırı teşkil eder nitelikte olduğu, manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği- Usulüne uygun şekilde ileri sürülmeyen vakıanın esas alınarak davalıya kusur yüklenemeyeceği-
Kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemi-
Haksız eylemden kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkin davada takdir edilecek manevi tazminatın, eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumları da dikkate alınarak tespit edilmesi gerektiği-
Basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemi-
Yayımlanmasında kamu yararı bulunan, gerçek ve güncel bir haberin veya eleştirinin özle biçim arasında denge kurularak yayımlandığında manevi tazminat sorumluluğun temel öğesi olan hukuka aykırılığın gerçekleşmeyeceği-
Davacının olay günü aralarında komedyen bir ünlünün de bulunduğu bir grup arkadaşı ile birlikte bir arkadaşlarının doğum günü partisi için toplandıkları, restaurant çıkışı davacı ile dava dışı şahsın fotoğrafları çekilerek davalı gazetede yayımlandığı ve ayrıca fotoğrafın altında “Komedyen ..., bir arkadaşının doğum günü partisi için ... Restaurant’taydı. Sonrasında ....’e geçen gruptan sarışın bir hanımla yakınlaştığı, hatta öpüştüğü iddia edilen ünlü, fotoğraf vermemek için çaba sarf etse de başarılı olamadı” ifadelerine yer verildiği bilinerek, davacının dava dışı ünlünün kuzeni olduğu anlaşıldığından davacı ile ünlü komedyenin eğlence mekânından birlikte ayrıldıkları sabit olsa da haberde iddia edildiği şekilde bir yakınlaşmanın bulunduğu davalı tarafından ispat da edilemediğinden davacının fotoğraflarının kullanılarak “komedyen ...’ın gruptan sarışın bir hanımla yakınlaştığı, hatta öpüştüğü iddia edilerek” şeklinde yayımlanan yazının gerçek dışı haber niteliğinde olduğu, hukuka aykırılık unsurunun gerçekleştiği; davacının kişilik haklarına haksız bir saldırı oluştuğundan manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği-
Boşanma davasında daha az kusurlu olan eş yararına tazminata hükmedileceği, aynı zamanda boşanmaya sebebiyet veren olaylarda kişilik hakları saldırıya uğrayan eş yararına manevi tazminata hükmedilmesi gerekeceği-
2. HD. 21.06.2018 T. E: 2016/20182, K: 7859-
2. HD. 02.11.2021 T. E: 6804, K: 7980-
Uğradığı bıçaklı saldırı eylemi nedeniyle saldırganın yakalanması amacıyla olay anındaki bilgi ve görgüsüne dayanarak yasal şikâyet hakkını kullandığı davacıyı zararlandırma kastının bulunmadığı ve davacının kişilik haklarına saldırıda bulunulmadığı-
Haksız haczi uygulayan alacaklının sorumluluğunun, kusara dayanmayan bir sorumluluk olduğu, bunun için davalının kusurlu ya da kötü niyetli olmasının aranmayacağı–
Karşılıklı Boşanma
Haksız fiil nedeniyle uğranılan manevi zararın giderilmesine ilişkin davada, yargıcın, manevi tazminatın tutarını belirlerken hukuk ve adalete uygun (MK. mad. 4)  karar vermesi, takdir edilecek tutarın, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum (tatmin) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan düzeyde olması gerektiği-
Faturasını ödediği borç için haksız olarak icra takibine muhatap olan ancak, gönderilen ödeme emrine itiraz ederek hakkındaki takibi durdurmuş olan borçlu ayrıca “kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu” iddiası ile alacaklı aleyhine tazminat davası açabilir mi?
Davalı Belediye Başkanının, «Çevre Hareketi Avukatları»na yönelik küçük düşürücü sözleri nedeniyle, «Çevre Harekatı Avukatları» olarak tanınan Avukatların tazminat isteyebileceği–
Kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemi-
Karşılıklı Boşanma
Hukuka aykırı olarak elde edildiği ileri sürülen ses kayıtlarının kullanılması nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkin davada, .uyuşmazlığın çözümünde, sunulan kayıtların hukuka aykırılık oluşturup oluşturmadığının irdelenmesi gerekeceği-
Kamu oyunun geniş ilgisini çeken bir olayda, ilgili olarak gözaltına alınmış olan kişinin beyanında (ifadesinde) geçen açıklamaların “haber” şeklinde verilmesinde, hukuka aykırılık söz konusu olmayacağı–
Tazminat miktarı saptanırken kişilik haklarını ihlal eden fiille, tazminat miktarı arasında makul bir oranın bulunması gerektiği-
Davacı hakkında, tutuklu sanık olarak yargılandığı kamu davasının iddianamesi ile yöneltilen suçlamalar ile ilgili inancını dile getirdiği, davacının gelir kaynaklarının araştırılması gerektiğine ilişkin düşüncelerini açıklarken davacının kişilik haklarına saldırı oluşturacak bir söylemde bulunmadığı-
Yapılan yargılama ve toplanan delillerden davacı-karşı davalı kadına kusur olarak yüklenen yalanlar söyleyerek güven duygusunu zedelediği vakıasına davalı-karşı davacı erkek tarafından dava ve kadının davasına verdiği cevap dilekçesinde dayanılmadığının anlaşıldığı, dava ve cevap dilekçelerinde dayanılmayan vakıaların karşı tarafa kusur olarak yüklenemeyeceği, gerçekleşen bu duruma göre, boşanmaya sebep olan olaylarda her iki taraf da kusurlu olmakla birlikte davalı-karşı davacı erkeğin daha fazla kusurlu olduğunun kabulü gerekeceği- Mahkemece aldırılan sosyal ve ekonomik durum araştırma tutanağında davacı-karşı davalı kadının tekstilde çalıştığının tespit edildiğinin, kadının dosya içerisinde düzenlenen sosyal inceleme raporunda alınan beyanında belirttiğinin anlaşıldığı, mahkemece yeniden usulünce ekonomik ve sosyal durum araştırması yapılması, kadının çalışıp çalışmadığının belirlenmesi, çalıştığının anlaşılması halinde ise, geliri sorulmak suretiyle düzenli ve sürekli olup olmadığı araştırılarak, gerçekleşecek sonuca göre, kadının aleyhine iştirak nafakasına hükmedilip hükmedilmeyeceği hususunda karar verilmesi gerekeceği-
Kadın yararına daha uygun miktarda bir manevi tazminata hükmedilmesi gerekeceği-
Davacının 8. Ceza Dairesi üyesi olarak altında imzası bulunan kararın siyasi düşüncelerle verildiği, yargının siyasallaştığı ve 8. Ceza Dairesinin taraflı kararlar verdiği şeklindeki nitelemeler nedeniyle kişilik haklarının zedelendiği-
Dışarıya (başkalarına) karşı kendisini bir gazetenin sahibi olarak ilan eden kişinin, “ o gazetenin eylemlerinden sorumlu olmayacağını ve kendisine husumet yöneltilemeyeceğini” ileri sürmesinin, “dürüstlük kuralı” (MK.2) ile bağdaşmayacağı –
Davaya konu yazı; basın ve ifade özgürlüğü sınırlarında, sert siyasi eleştiriler ve değer yargıları içerdiği ancak ağır suçlamalar içeren ve eleştiri sınırlarını da aşan ve özle biçim arasındaki denge bozulmasına neden olan ifadelerinde kullanıldığı açık olup, davacının kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu-
Kişilik haklarına saldırı nedeniyle tazminat istemine ilişkin davada, davacı ile davalının yakın akrabası arasında bir alacak verecek meselesi bulunduğu, davalı taraf davacının başlatmış olduğu icra takibinden dolayı duyduğu üzüntüyü ve aralarındaki uyuşmazlığı sitemli bir dille mesaja döktüğü,mesaj metni bütün olarak değerlendirildiğinde, kişilik haklarına saldırı niteliğinde bir ifade bulunmadığından istemin tümden reddedilmesi gerektiği-
Davalının başka bir bayanla evlenmiş olmasına rağmen durumu davacıdan gizleyerek görüşmeye devam etmesi, niyetinin ciddi olduğuna dair vaatlerde bulunarak evleneceklerine inandırması nedeniyle davacının ruhsal çöküntü içine girdiği muhakkak ise de, manevi tazminata zenginleşme aracı olmayacak ölçüde hakkaniyete uygun şekilde hükmedilmesi gerektiği-
Dava konusu olayda Anayasa'nın 36 ve Medeni Yasa'nın Birinci Kitabı içerisinde yer alan 24 ve 25. maddeleri ile Borçlar Yasası'nın 49. maddesinin uygulanması gerektirdiğinden, eldeki davaya aile mahkemesinde değil, genel mahkemelerde bakılması gerekeceği-
Davalı açıklamalarının davacının adil yargılanma hakkını ve masumiyet karinesini zedelediği, anayasada düzenlenen kuvvetler ayrılığı prensibi ve Anayasa 138/2. fıkrasındaki düzenlemelere aykırı davranıldığı, Adalet Bakanı olan davalının yargı görevlilerini etkilediği izlenimi yaratarak davacının, adil yargılanma yapıldığına olan inancının sarsıldığı, tüm bu hususların hukuka aykırılık oluşturması nedeniyle manevi tazminatın koşullarının oluştuğunun kabulü gerekeceği-
Davacının baskı ile nafaka talebinden vazgeçerek taraf olduğu anlaşmalı boşanma sözleşmesine dayalı somut uyuşmazlıkta; davacının maddi ve manevi tazminat taleplerinin TMK'nın 178. maddesi uyarınca talep edildiği, kesinleşen boşanma kararında ise kusura ilişkin bir değerlendirme yapılmadığı gibi tarafların mahkeme huzurunda boşanma ve boşanmanın mali sonuçları hakkında uzlaştıkları, bu husustaki imzalı beyanlarının tutanağa geçirildiği, böylelikle mahkemece TMK'nun 166/3. maddesine dayalı olarak boşanma kararı verildiği anlaşıldığı ve bu itibarla anlaşmalı boşanmadan sonra artık boşanma sebebiyle (TMK md. 174/1,2) maddi ve manevi tazminat istenemeyeceği-
Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında kadın yararına takdir edilen maddi tazminatın az olduğu-
Dava konusu yazılarda yer alan ifadelerin, yazıların muhataplarını bilgilendirerek sektördeki gelişmeler aktarma ve tartışma amacına hizmet etmeyen, eleştiri sınırının ötesinde, davacının faaliyetlerini gereksiz yere incitici ifadeler olduğu ve kullanılan ifadelerin haksız rekabet oluşturduğu-
Davacının öğretmen olduğu, davalının çocuğuna özel matematik dersi verdiği, dersler aile tarafından sonlandırılınca da davalıların çocuğunun notlarında düşüş olduğundan davalı tarafından öğrencinin sınav kağıdının incelenmek istenmesi üzerine taraflar arasında tartışma yaşandığı ve davalının davacıya yönelik olarak dava konusu sözleri sarfettiği anlaşıldığından, davacının kişilik haklarına saldırı nitelikli sözleri nedeniyle manevi tazminat koşullarının oluştuğu ve davalının tazminatı ile sorumlu tutulması gerektiği-
Haksız şikayet nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkin davada, tarafların sıfatları, ekonomik ve sosyal durumları gözetildiğinde, davacı yararına hüküm altına alınan manevi tazminatın fazla olduğu-
Uyuşmazlık; boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olup olmadıkları, buradan varılacak sonuca göre davacı-birleşen davada davalı erkek eş yararına 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 174/1-2 nci maddesi gereğince manevi tazminata, davalı-birleşen davada davacı kadın yararına ise aynı Kanun'un 175 inci maddesi gereğince yoksulluk nafakasına hükmedilmesinin gerekip gerekmeyeceği noktalarında toplanmaktadır...
Davalı, şikayetinde iyi niyetli olmayıp, şikayet hak arama amacı dışında yapıldığından ve bundan davacı zarar gördüğünden manevi zararın kapsamının belirlenmesi gerekeceği-
Davacının kendi kusurlu eylemleri ile yol açtığı için davalının manevi tazminat ile sorumlu tutulmuş olmasının hukuka aykırı olduğu-
Davaya konu kitapta yazılan ve davacı tarafından kişilik haklarına saldırı oluşturduğu iddia edilen konuların iddianameye konu edildiği, davacının sanık olarak yargılanmaya başlandığı, bu hali ile kitapta yazılan olayların görünen gerçeğe uygun olduğu ve yargılamaya konu olduğu, iddiaların yazılış şeklinin öz ile uyumlu olup, basın ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, yayının bu hali ile hukuka uygunluk unsurlarını taşıdığı anlaşıldığından, manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekeceği-
Tazminat takdir edilmesi konusunda yerel mahkeme ile Özel Daire arasında uyuşmazlığın bulunmadığı, davaya konu olan, davalı tarafından davacıya karşı sarfedilen sözlerin, genel havası itibariyle ağır, BK.'nın 49. (şimdi; TBK. mad. 58) maddesindeki kişilik haklarına ağır ve haksız tecavüzün bütün unsurlarını içerdiği, röportajın televizyon kanalında yayınlanmasının ve geniş bir kitle tarafından izlenmesinin tecavüzün ağırlığını arttıracak nitelikte olduğu, tecavüzün yöneltildiği kişinin öncelikle bakanlık ve daha sonra milletvekilliği görevini yaparak tanınmış olmasının, tecavüzün ağırlığını oluşturmada bir diğer önemli faktör olduğu, davalının sosyal çevresi yaptığı iş ve ekonomik durumu itibarıyla zarurete düşmeden hükmedilen tazminatı ödeme gücüne sahip olduğu, bu nedenlerle davacı yararına hükmedilen 10.000.000.000 TL. manevi tazminatın olayın oluşuna uygun düşeceği-
Dava, yayın yolu ile kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkin olup, habere konu olguların Ergenekon olarak bilinen davanın iddianamesinde de yer aldığı, bu nedenle görünür gerçekliğin söz konusu olduğu ve haberin hukuka uygun sınırlar içinde yapıldığı-
Davacının Türkiye’deki yargılamada beraat etmiş olmasının, ülkenin yakın tarihi ile ilgili böylesine ciddi bir olayla ilgili gelişmelerin anlatılması sırasında davacı ile ilgili resmi belgelere de geçmiş olan iddiaların açıklanmasına engel teşkil etmeyeceği, bu nedenlerle yayının hukuka uygun bulunduğu anlaşıldığından davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Basının manevi tazminat sorumluluğunun doğmasının, Borçlar Kanunu’nun 49. maddesindeki koşulların gerçekleşmiş olmasına bağlı olduğu - Önemle vurgulanmalıdır ki, yayımlanmasında kamu yararı bulunan, gerçek ve güncel bir haberin veya eleştirinin, özle biçim arasında denge kurulmak suretiyle verildiği durumlarda, manevi tazminat sorumluluğunun temel öğesi olan “hukuka aykırılık” gerçekleşmeyeceğinden, basının sorumluluğunun da söz konusu olamayacağı-
Dava konusu yayın olay tarihinde beliren görünür duruma uygun olup genel anlamda eleştiri ve haber verme sınırları içerisinde kaldığından hukuka uygun olduğu-
Manevi tazminat miktarının takdirinde hakimin kişilik hakları zedelenen tarafın ekonomik ve sosyal durumu, boşanmada kusuru bulunup bulunmadığı ve varsa kusur derecesi ve fiilin ağırlığı; öbür yandan da kişilik haklarına saldırıda bulunanın kusur derecesi, ekonomik ve sosyal durumu gözeterek karar vereceği-
Davalıların belirtilen eylemlerinin hukuka aykırı olduğu, eylemle sonuç arasında illiyet bağının bulunduğu, davalıların olumsuz sicil vermeleri sonucu davacının kişilik haklarının zarar gördüğü anlaşıldığına göre, Özel Dairenin davalıların kin, hınç, düşmanlık ve benzeri duygularla davrandıklarının kanıtlanamadığını söyleyebilme olanağının bulunmayacağı-
Davacı tanık beyanlarına göre ve mahkemenin de kabul ettiği üzere erkeğin aile birliğini ekonomik açıdan sıkıntıya sokan harcamalar yaptığı, bu suretle birlik görevlerini yerine getirmediğinin, ancak erkeğin bu kusurlu davranışının dışında boşanma davasının açılmasının gündeme gelmesiyle birlikte eşine ve eşinin ailesine yönelik olarak "sizi süründüreceğim" şeklinde sözler sarf ettiğinin, bu haliyle boşanmaya neden olan olaylarda davalının ağır kusurlu olduğunun anlaşıldığı, davalı erkeğin bu şekildeki sözleri ile davacı kadının kişilik haklarının zedelendiğinin belirgin olduğu-
Uyuşmazlık; boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olup olmadıkları, buradan varılacak sonuca göre davalı-birleşen davada davacı erkek eş yararına 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 174/1-2 nci maddesi gereğince maddi ve manevi tazminata hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır..
Davalının dava konusu edilen yazısında bir haber nedeni ile gazete yorumlarını konu edindiği, daha önceden davacının kullandığı bir başlığı aynen kullanarak "Batı Müslüman soykırımına hazırlanıyor kışkırtmacılığıyla ekmek yiyen sicilli ajan provokatör yorumcu türünden kimileri ise" biçimindeki nitelendirmesinden ve yazının bütününden Y... Gazetesinde köşe yazarı olan davacıyı kastettiği, matufiyet koşulunun gerçekleştiği sonucuna varıldığından davacı yararına uygun bir tutarda manevi tazminat takdir edilmesi gerekeceği-
Davalının, davacının kişilik haklarına zarar vermek amacıyla değil, şikayet için yeterli kuşku bulunması nedeniyle şikayette bulunduğu sonucuna varıldığından manevi tazminat isteminin reddi gerekeceği-
Karşılıklı Boşanma
Hakimin, tazminat miktarını saptarken, bir yandan kişilik hakları zedelenen tarafın, ekonomik ve sosyal durumunu ve boşanmada kusuru bulunup bulunmadığını ve varsa kusur derecesini, fiilin ağırlığını; öbür yandan da, kişilik haklarına saldırıda bulunanın kusur derecesini, ekonomik ve sosyal durumunu göz önünde bulundurmak zorunda olduğundan; kadın yararına takdir edilen manevi tazminat miktarının orantısız ve çok olduğu-
2. HD. 05.10.2021 T. E: 6543, K: 6826-
Davalının yerleşim yeri Eğirdir olduğuna ve yetkili mahkemeyi seçme hakkı davalıya geçtiğine göre davaya bakmaya davalının yerleşim yerinin bulunduğu Eğirdir Asliye Hukuk Mahkemesinin yetkili olduğu-
Türk Medeni Kanununun 174/2. maddesi koşulları oluştuğundan; mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları (TMK. md.4 TBK. md. 50, 51, 52, 58) dikkate alınarak, davalı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekeceği-
Boşanma davasında, yaşı nedeniyle idrak çağında bulunan 2007 doğumlu ortak çocuğun bizzat ya da istinabe yoluyla eğitim, kültür, yaşam olanakları bakımından nerede yaşamak istediği konusunda bilgilendirilerek, velayet hakkındaki tercihinin hakim tarafından kendisinden sorulması gerektiği-
Boşanma istemli davada, tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davacı kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminat çok olup, TMK'nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile TBK. 50 ve 52. maddeleri dikkate alınarak daha uygun miktarda maddi ve manevi tazminat takdiri gerektiği-
TMK. mad. 166 uyarınca, boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp, daha fazla kusurlu bulunan tarafın da dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi gerektiği; az kusurlu eşin boşanmaya karşı çıkması halinde, karşı çıkmanın hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olması, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığının anlaşılması (TMK. mad. 166/2) gerektiği- Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince, gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, malların yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri kendiliğinden almak zorunda olduğu- Boşanmaya sebep olan olaylarda daha ağır kusurlu olmadığı ve her hangi bir geliri ve mal varlığı bulunmadığı boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği anlaşılan davalı-davacı kadın yararına geçimi için uygun miktarda yoksulluk nafakası takdiri gerekeceği- Boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceği-
Hakim, tazminat miktarını saptarken, bir yandan kişilik hakları zedelenen tarafın, ekonomik ve sosyal durumunu ve boşanmada kusuru bulunup bulunmadığını ve varsa kusur derecesini, fiilin ağırlığını; öbür yandan da, kişilik haklarına saldırıda bulunanın kusur derecesini, ekonomik ve sosyal durumunu göz önünde bulundurmak zorunda olması gerekeceği-
Mahkemece davalı erkeğe kusur olarak yüklenen uyuşturucu kullandığı vakıasının kanıtlanamaması sebebiyle kusur belirlemesine esas alınamayacağının, ancak gerçekleşen ve kabul edilen diğer vakıalara göre de davalı erkeğin, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tamamen kusurlu olduğunun anlaşıldığı- Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre davacı kadın yararına hükmolunan yoksulluk nafakasının fazla olduğu- Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davacı kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminatların fazla olduğu-
Boşanma kararı temyiz edilmediğinden kesinleşmiş fakat boşanma şartları oluşmamış ise manevi tazminat şartlarının da oluştuğundan bahsedilemeyeceği-
Bakan'ın yorumuna uyularak karar verildiği izlenimini uyandıracak biçimde yayımlanan haber, hâkimlere emir ve talimat verilemeyeceğine ilişkin okuyucu üzerindeki algıyı ve okuyucunun yargıya olan güven duygusunu zedeleyeceğinden yargı erki içerisinde Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı olarak görev yapan davacının kişilik haklarına saldırı oluşturduğu-
Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre davacı yararına takdir edilen aylık irat şeklindeki yoksulluk nafakasının az olduğu-
Olay gününde beliren görünür gerçeğe uygun olan yayının, genel anlamda eleştiri sınırları içerisinde kaldığı, hukuka uygun olduğu ve davacının kişilik haklarına saldırı oluşturmadığı sonucuna varılıp istemin tümden reddedilmesi gerekeceği-
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olup olmadıkları, buradan varılacak sonuca göre davacı eş yararına maddi ve manevi tazminat şartlarının oluşup oluşmadığı-
Yayının içeriği ve yukarıda açıklanan ilkeler birlikte değerlendirildiğinde, yayında eleştiri sınırı aşılarak kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu sonucuna varılıp davacı yararına uygun bir tutarda manevi tazminat takdir edilmesi gerekeceği-
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; boşanmaya sebep olan olaylarda, Özel Daire ile Yerel Mahkemenin gerçekleştiğini kabul ettiği olaylara göre tarafların eşit kusurlu olup olmadıkları, buradan varılacak sonuca göre kadın eş yararına 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 174. maddesinin 1 ve 2. fıkraları uyarınca tazminat şartlarının oluşup oluşmadığı-
Basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkin davada, davacı vakfın, olağanüstü hal kapsamında çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnamelere ekli listede belirtilen kurumlar arasında yer aldığı ve hak ile alacaklarının Hazineye devredildiği anlaşıldığından, mahkemece bu konuda değerlendirme yapılması gerektiği-
Davacının, boşanma davasında boşanma sebebi olarak gösterdiği olayların kadının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olmadığı-
Yayınının yapıldığı tarih itibariyle görünürdeki gerçekliği yansıttığı bu görünen gerçeğe uygun olarak yayın yapıldığı kanaatine varıldığından manevi tazminat isteminin reddinin gerekeceği-
Davalının, davacıların cevap dilekçeleri hakkında açıklamalar içerdiği, istem bölümündeki ifadenin de mahkemeye yönelik temenni niteliğinde olduğu, kullanılan ifadelerin hak arama özgürlüğü ve yasal savunma sınırları dâhilinde olduğu ve davacının kişilik haklarına saldırı mahiyeti bulunmadığı-
Yayınlanmasında kamu yararı bulunan gerçek ve güncel haberin özle biçim arasında denge kurularak verilmesi halinde hukuka aykırılıktan söz edilemeyeceği, dava konusu yayın eleştiri nitelikli olup hukuka aykırı unsurlar içermediğinden davanın reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabul kararı verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olacağı-
Uyuşmazlığın, somut olayda tarafların sosyal ekonomik durumları, maddi tazminatın niteliği ve hakkaniyet ilkesi gözetildiğinde davalı yararına takdir edilen maddi tazminat miktarının az olup olmadığı noktasında toplandığı-
Somut olayda davacının "...ajan provokatör..." olarak nitelendirilmiş olmasının, konu ile ifade arasında bulunması gereken düşünsel bağı kopardığından davacının kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunun benimsenmesi gerekeceği-
Evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmediğinden boşanma isteğinin reddi gerekeceği- Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesi mevcut veya beklenen bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kusursuz ya da daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebileceği-
Mevcut veya beklenen bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kusursuz ya da daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebileceği(TMK.mad.174/1)- Boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceği(TMK.mad.174/2)-
İdare mahkemelerine verilen «iptal» ya da «yürütmeyi durdurma» kararların yerine getirilmemesinin, bu kararı yerine getirmeyen görevli (alınan kararda imzası bulunan kişiler) için «ağır kusur» sayılacağı ve bu nedenle aleyhine manevi tazminata hükmedilmesi gerekeceği –İdari işlemin (belediye encümen kararının) uygulanmasından zarar gören kişilerin adli yargıda değil idari yargıda tazminat davası açabileceği–
Davacı Başbakan'ın atamalar konusunda isabetli davranmadığı yönünde davalı tarafından yorum yapılırken, yakışıksız bir ifade kullanıldığı açık ise de; bu ifadenin, muhatabı davacı açısından hakaret olarak değerlendirilemeyeceği-
Davalının genel sekreterlik görevine atanması öncesinden geçirdiği soruşturmalar ve hakkında açılan davalar ile genel sekreterlik görevi sırasında yaptığı disiplin cezası gerektiren eylemleri gözetildiğinde genel sekreterlik görevinden alınmasında hukuka aykırılık bulunmayıp, işlemlerin kin ve nefrete dayanmadığı, hukuki kılıf uydurulmasını gerektiren bir durum bulunmadığı, hukuksuz davranış teklif edildiğine ilişkin herhangi bir delil mevcut olmayıp, dava konusu dilekçelerde yer alan ve yukarıda özetlenen sözcüklerin kişilik haklarına saldırı oluşturduğunun kabulü gerekeceği-
Davacı-davalı kocanın boşanma davasında verilen boşanma kararı taraflarca temyiz edilmeyerek kesinleştiğinden kadının karşı davasının konusuz kalmasıyla karar verilmesine yer olmadığı kararına ve vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği- Davalı-davacı kadının kişilik haklarına saldırı teşkil eden bir kusurlu davranışın kanıtlanamadığından manevi tazminat koşullarının oluşmadığı- Mevcut veya beklenen bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kusursuz ya da daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebileceği-
Yazının içeriği ve veriliş şekline göre konunun güncel olup kamuyu ilgilendirdiği, yayının görünür gerçeğe uygun olduğu, kişilik haklarına saldırı bulunmadığı, yayın içeriğinde davacının özel hayatından bahsedilmekte ise de eleştirinin ve başarısızlığın sebebi olarak değinildiği ve yazılar bir bütün olarak ele alındığında saldırı amacı taşımadığı-
Maddi ve manevi tazminatlar ile bu tazminatlara ilişkin faizin boşanma hükmü kesinleşinceye kadar istenebileceği-
Haksız suç isnadı nedeniyle davacılar hakkında hırsızlık suçundan soruşturma yapıldığını, yaşadığı küçük yerde yüz kızartıcı suç ithamı ile büyük bir utançla karşı karşıya kaldığını, dört yıl süren soruşturma boyunca isnat olunan suçun ağırlığı altında ezildiğini, dört yıl sonra verilen takipsizlik kararı ile suçsuz olduklarının ortaya çıktığını ileri süren davacının haksız suç isnadı nedeniyle davacıların kişiliklerinin zarar gördüğünü belirterek uğramış oldukları manevi zararının tazminini talep ettiği davaya konusu olayın gelişim biçimi, olay tarihi nazara alındığında her bir davacı lehine hükmedilen manevi tazminat miktarının fazla olduğu-
Dava konusu edilen yayının büyük bölümü davacının yürütücülüğünde hazırlanan raporun eleştirilmesi niteliğinde olmakla birlikte yayında kullanılan “bu rapordan tuvalet kağıdı bile olmaz” şeklindeki ifade ile, eleştiri sınırları aşılarak öz ile biçim arasındaki dengenin bozulduğu, hukuka aykırılığın oluştuğu, yayında kullanılan bu sözler başlı başına kişilik haklarına ağır ve haksız bir saldırı oluşturduğundan manevi tazminata hükmedilmesinin gerekeceği-
Davacının iktidar partisi olması nedeniyle siyasi kimliği gereği eleştiriye açık olması gerektiği hususları birlikte değerlendirildiğinde yayının görünürdeki gerçeğe uygun olduğu-
Yargıtayın düzelterek onama kararına karşı karar düzeltme yoluna gidilmediği ve bu suretle kararın kesinleştiği anlaşıldığından, mahkemece kesinleşen bu karar hakkında yeniden bir inceleme yapması mümkün olmadığı ve direnme kararı verilemeyeceği- Yargıtay bozma kararının birinci bendinde davacı erkek eşin ağır kusurlu olduğu hususu "düzeltilerek onama" kararı verilerek kesinleştiğine göre, TMK. mad. 174/2, 4 ve TBK. mad. 50, 51, 52, 58 dikkate alınarak davalı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, manevi tazminat talebinin reddi yönünde direnme kararı verilmesinin hatalı olduğu-  Boşanma ve ayrılık davalarında eşlerin kusur durumunun, geçici tedbir nafakası takdir edilirken dikkate alınmayacağı- Eşlerin ekonomik güçlerinin birbirine yakın olması durumu söz konusu ise bu durumda geçici tedbir nafakası verme zorunluluğunun ortadan kalkacağı- Tedbir nafakasının geçici önlem niteliği dikkate alındığında, davalı kadın için tedbir nafakası verilmesi gerektiği- Mahkemece tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına ilişkin yapılan araştırma sonucu dosya içine giren bir tutanakta "davalı kadının ev hanımı olduğu" bildirilmesine karşın, diğer bir tutanakta ise "bir peynir fabrikasında aylık asgari ücretle çalıştığının" belirtildiği, bunun yanında bir kısım tanıklar da davalının çalıştığı yönünde beyanlarda bulunduklarından, davalı kadının sürekli ve düzenli bir gelirinin bulunup bulunmadığı hususunun tam olarak açıklığa kavuşmadığı, o hâlde mahkemece, davalı kadının çalışıp çalışmadığı, çalışıyor ise bunun sürekli mahiyette olup olmadığı, gelirinin düzenli ve yeterli olup olmadığı hususu araştırılarak yoksulluk nafakası istemi hakkında bir karar verilmesi gerekeceği-
Dava konusu yayın başkasının söylediği bir sözü nakletmek için yazılmış dahi olsa davacı hakkında yayında yer alan iddiaların tazminatı gerektireceği-
Yayının, güncelliğini koruyan soruşturmalar ve bu soruşturmada adı geçen kişiler arasındaki iddia olunan bağlantıların, Cumhuriyet Savcılığında yürütülen soruşturmalar ilgi gösterilmek suretiyle “...belirtiliyor..”, “...araştırılıyor...” ifadeleriyle ilgi çekici biçimde kamuoyuna sunulmasından ibaret olup bu yönüyle hukuka aykırı bir yayından söz edilemeyeceği, şu halde istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı biçimde kısmen kabul kararı verilmiş olması doğru olmadığından kararın bozulması gerektiği-
İhtiyati haczin haksızlığından söz etmenin mümkün olmadığı durumlarda, borçlunun ‘manevi tazminat’ isteminin kabul edilmemesi gerekeceği–
Sadece ön inceleme aşaması tamamlanana kadar usulüne uygun şekilde bildirilmiş olan vakıaların boşanma davalarının sınırını çizeceği ve mahkemece ancak, bu vakıalar hakkında inceleme ve değerlendirmenin yapılabileceği, aksi halde; davacının dayandığı olguların, dolayısıyla elde etmek istediği nihai talebin dışına çıkılması sonucunu doğuracağı gibi; temyiz ve karar düzeltme süreçleri de dahil, yargılamanın hangi aşamasına kadar gerçekleşecek hukuki ve fiili olguların nazara alınması gerektiği sorununu ortaya çıkaracağı- Davacının açtığı boşanma davası davalının tam kusurlu olduğu, birlik görevlerini yerine getirmediği, ayrı ev açmadığı ve sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı gerekçesi ile kabul edildiği ancak; mahkemece davalının kusurlu davranışları arasında sayılan sadakatsizlik eylemi dava açılmasından sonra meydana geldiği ve her dava açıldığı tarihteki şartlara tabi olduğundan, davadan sonra oluşan vakıaların görülmekte olan boşanma davasında hükme esas alınamayacağı, ancak yeni bir dava konusu yapılabileceği ve ispat edildiği takdirde birleştirilerek görülebileceği-
Tanıklardan biri, tarafların tartıştıkları, ancak davalının davacıyı hırsızlıkla suçladığı konusunda bilgi ve görgüsünün bulunmadığı yönünde beyanda bulunmuştur ve diğer tanık ise, davalının davacıyı hırsızlıkla suçladığı yolunda açıklama yapmış olup tanık ifadeleri çelişkili olduğundan tanık beyanları arasındaki çelişki giderilmeden ve tarafların birbirleri aleyhindeki şikayetler nedeniyle açılan ceza davalarının sonucu beklenmeden eksik araştırma ile hüküm kurulmasının hatalı olacağı-
Boşanma davasında davacı kadının aktif olarak çalıştığı işyerinden düzenli bir gelir elde edip etmediği araştırılmadan eksik inceleme ile hüküm tesisinin usul ve yasaya aykırı olacağı-
Davacı-davalı (kadın) vekili, ziynetlerle ilgili talebi bakımından "yemin" deliline de dayanmış olduğundan davacı-davalı (kadın) vekiline, diğer tarafa yemin teklif etme hakkı olduğu hatırlatılarak, ziynetler hakkında sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Haberde geçen tümcelerin yayının yapıldığı andaki görünürdeki gerçeklik ilkesine uyduğu, haberin güncel, toplumu ilgilendiren bir konu olduğu, bu nedenle kamu yararının da bulunduğu, eleştiri sınırlarının içinde kaldığı, kişilik haklarına saldırı oluşturacak nitelikte abartılı ifadelere yer verilmediği, bu yönü ile, benzer biçimdeki tazminata konu yayınlardan ayrıldığı anlaşılmakla davanın reddine karar vermek gerekeceği-
Yayında ifade edilen sözler, tarafların siyasi konumlan sorumlulukları ve görevleri göz önüne alındığında siyasi eleştiri hudutları içinde kaldığından hukuka aykırılık unsuru oluşmadığı-
Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davacı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşıldığından davacı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekeceği-
Somut olayda bazı belirtilere göre şikayetçi olan davalılar, daha sonra şikayetten vazgeçtiklerinden, şikayetin haksız olduğunun ve davacının kişilik haklarına saldırı oluşturduğunun kabul edilemeyeceği-
Davacı gerçek dışı habere dayandığına göre, haberin görünür gerçekliğe uygun düşüp düşmediğini davalıların ispatlamasının gerekeceği-
Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davacı kadın yararına takdir edilen manevi tazminat miktarının yüksek olduğu- Kadın, ayrıca, kayınpederinin tedavisi nedeniyle harcadığı paranın iadesi için maddi tazminat talebinde de bulunduğundan ve bu konuda genel mahkemeler görevli olduğundan, bu talep yönünden dosya tefrik edilip, aile mahkemesince görevsizlik kararı verilmesi gerektiği-
«Kıyak emeklilik» olarak bilinen yasa tasarısının TBMM plan ve bütçe komisyonunda tartışıldığı gün görüşmelere katılmayan ve TBMM Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında da aleyhte görüş bildiren milletvekilinin «yüksek maaş çıkaran kıyakçılar»dan biri olarak topluma hedef gösterilmesinin kişilik haklarına saldırı teşkil edeceği–
Düşünsel bağ ilkesi bozulan haberin davacının kişilik haklarına saldırı oluşturacağı-
Davacı kadın tarafından istinaf talebinde bulunulmadığı, sadece davalı erkek tarafından istinaf yoluna başvurulduğu halde davalı erkek aleyhine "Eşini aşağılamak, hor görmek, eşine ve ailesine karşı saygısız davranmak" vakıaları kusurlarının erkeğe yüklenemeyeceği ancak yine de mahkemece davalı erkeğe yüklenen ve kesinleşen diğer kusurlu davranışlarına göre boşanmaya sebep olan olaylarda davalı erkeğin tamamen kusurlu olduğunun sabit olduğu- Boşanmaya sebebiyet veren olaylarda davalı erkeğe kusur olarak yüklenilen "birlik görevlerini yerine getirmemek, evde huzursuzluk çıkarmak şeklindeki davranışların kadının kişilik haklarına saldırı teşkil eder nitelikte olmadığı, Türk Medeni Kanunu'nun 174/2. maddesi koşullarının kadın yararına oluşmadığı-
Boşanmaya sebep olan olaylarda maddi tazminat isteyen eşin diğerinden daha ziyade ve eşit kusurlu olmadığı, boşanma sonucu bu eşin, en azından diğerinin maddi desteğini yitirmiş olduğundan, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurları ve hakkaniyet ilkesi ( TMK md.4, TBK madde 50 ve 52 ) dikkate alınarak davacı kadın eş yararına uygun miktarda maddi tazminat verilmesi gerekeceği-
Davacı-karşı davalı kadının, davalı-karşı davacı erkeğe hakaret ettiği ve ortak çocuk ile yeterince ilgilenmediği anlaşılmakla, gerçekleşen bu duruma göre boşanmaya neden olan olaylarda davalı-karşı davacı erkeğe oranla davacı-karşı davalı kadının daha ağır kusurlu olduğunun kabulü gerektiği- Davacı-karşı davalı kadın ağır kusurlu olup, bu kusurlu davranışlar aynı zamanda erkeğin kişilik haklarına saldırı teşkil eder nitelikte olduğundan, erkek yararına tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kusurların ağırlığı ve hakkaniyet ilkesi çerçevesinde manevi tazminat takdiri gerektiği- Davacı-karşı davalı kadın boşanmaya sebebiyet veren vakıalarda erkeğe göre daha ağır kusurlu olup TMK. mad. 175 koşulları yararına oluşmamış olduğundan, kadının yoksulluk nafakası talebinin reddi gerektiği-
Davalı sendika ve sendika disiplin kurulu üyeleri olan davalıların eylemlerinin, Sendikalar Yasası ve sendikalarla ilgili yasal düzenlemeler kapsamında değerlendirilmesi gerektiğine göre eldeki davadaki uyuşmazlığın görüm ve çözüm yerinin iş mahkemesi olduğu-
E.de bulunan hakimin haksızlığının kabul edilmiş olmasının mağdur savcıyı zaten huzura kavuşturduğu, böylece kişinin kısmen tatmin edilmiş olduğu göz önüne alındığında, zarar görenin bir meslektaşının eylemi nedeniyle sarsılan mesleki itibarının her halde para ile ve tüm olarak onarılacağını düşünmenin de bir bakıma onun kişiliğine ve yargı görevine saygısızlık anlamını taşıyacağının da unutulmaması gerekeceği, tazminatın miktarının davacının kişilik değerini artırmayacağı gibi azaltmayacağı, burada menfaatler arasındaki ince dengenin yakalanması, manevi tazminatın amacına uygun değerlendirilmesi, hak ve nesafet kurallarına uygun olması ve daha da önemlisi toplumsal anlamda ve Anayasa karşısında hassas ve apayrı öneme sahip aynı meslek mensupları arasında biri yararına zenginleşme, diğeri zararına da fakirleşme ölçüsüne varacak bir takdirden de kaçınılması gerekeceği-
Boşanma sebebiyle manevi tazminata hükmedilebilmesi için, tazminat talep eden tarafın kusursuz veya az kusurlu olması yeterli olmayıp, bu koşulun yanında boşanmaya sebep olan olayların kişilik haklarına saldırı niteliğinde olması gerektiği-
Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alınarak maddi ve manevi tazminata hükmedileceği-
Manevi zararın, "kişilik değerlerinde oluşan objektif eksilme" olduğu; duyulan acı, çekilen ızdırabın manevi zarar değil, onun görüntüsü olarak ortaya çıkabileceği; acı ve elemin manevi zarar olarak nitelendirilmesi sonucu, tüzel kişileri ve bilinçsizleri; öte yandan, acılarını içlerinde gizleyenleri tazminat isteme haklarından yoksun bırakmamak için yasaların manevi tazminat verilebilecek bazı olguları özel olarak düzenlemiş olduğu (TMK. 24,121,158,174; TBK. 56, 58)- Davalı hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair ceza mahkemesi kararının hukuk hâkimini bağlamayacağı sabit olduğu gibi, olayın oluş şekli, söylenen sözlerin içeriği ("Siz egonuzu tatmin için avukatlık kimliğinde ısrar ediyorsunuz.") ve tarafların durumu birlikte değerlendirildiğinde; Özel Dairece de belirtildiği üzere, davalı tarafından söylenen sözlerin yaşanan olayla ilgili davacıya yöneltilmiş eleştiri ve sitem kapsamında olduğunun, hakaret niteliğinde olmadığının ve davacının kişilik haklarına saldırıda bulunulmadığının kabulü gerektiği-
"Devlet itibarını ve kaymakamlık müessesesini yıpratıcı davranışlar içinde olduğu; bu davranışlarının da hukuki ve etik açından yakışık almadığı.." "... böylesi tutarlılık göstermeyen kaymakam.." biçimindeki sözlerin davacının kişilik haklarına saldın teşkil edeceği-
Davaya konu yazı BDDK tarafından hazırlanan rapora dayalı olarak kamuoyuna aktarılmış olup, bu yönüyle yazı görünen gerçekliğe uygun olduğundan ve konu güncel olup, özle biçim arasındaki denge de bozulmamış olduğundan, kişilik haklarına saldırının kabul edilemeyeceği-
Boşanma davasında; davalı-davacı kocanın mahkemece tespit edilen kusurları yanında eşine salak diyerek "hakaret" ettiği ve düğün fotoğraflarını yırttığı anlaşılmakta ve toplanan delillerden evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davacı-davalı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşıldığından, mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları dikkate alınarak davacı-davalı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekeceği-
Davacı koca tarafından açılan ilk dava öncesinde ve fiili ayrılık döneminde davacı kocadan kaynaklı ve davalı kadının kişilik haklarına saldırı niteliğinde bir eylemin varlığı ispatlanamamışsa davalı kadın lehine manevi tazminata hükmedilemeyeceği-
Bölge adliye mahkemesince kabul edilen ve gerçekleşen kusurlu davranışlara göre, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda erkeğin, kadına göre ağır kusurlu olduğu gözetilmeden tarafların eşit kusurlu olduğunun kabulünün doğru olmadığı- Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminat az olup hakkaniyet ilkesi gereğince daha uygun miktara hükmedilmesi gerektiği-
2. HD. 16.05.2019 T. E: 2018/8009, K: 6180-
Davalının sicil notuna yazdığı bilgilerin sicil amiri olarak davalı hakkındaki kanaatini ve verdiği notların gerekçesini açıklama amacıyla kullandığı anlaşıldığından ve kullanılan ifadeler bu amaca uygun düşmeyen ve doğrudan davacının kişiliğine yönelen bir anlam içermediğinden davalının eyleminde hukuka aykırı bir yön bulunmadığı-
Toplanan delillerden; davacı-davalı kadının güven sarsıcı davranışına karşılık, davalı-davacı kocanın eşine fiziksel şiddet uyguladığı, hakaret ettiği anlaşıldığından, gerçekleşen bu durum karşısında oluşan geçimsizlikte davalı-davacı koca daha fazla kusurlu olduğu; boşanma sonucu bu eş, en azından diğerinin maddi desteğini yitirdiğinden, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurları ve hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak kadın yararına uygun miktarda maddi tazminat verilmesi gerektiği, aynı zamanda boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceği (TMK. mad. 174/2)- 
2. HD. 19.06.2018 T. E: 2016/20147, K: 7585-
Milli futbolcu olan davacının, yayında davalıların reyting kaygısı ile hareket ederek kendisinin sakatlanarak maçlarda forma giyememesinin cinsel yaşamına olan düşkünlüğüne bağlanmasının oldukça onur kırıcı olduğunu, bu durumun kamuoyu nezdindeki imajını zedelediğini, sosyal statüsü nedeniyle verilen zararın ağır olduğunu, tazminat miktarının da buna göre belirlenmesi gerektiğini ileri sürdüğü yayın yoluyla kişilik haklarının ihlaline dayalı manevi tazminat istemine ilişkin davada, (her bir davacı için ayrı ayrı 10.000,00 TL olmak üzere toplam 20.000,00 TL) hükmedilen manevi tazminatın makul olduğu-
Avukatlık mesleğine başvuru üzerine, askı ilanı yapılması yasa hükmü gereği olduğu- Olgulara dayalı olarak değer yargılarında bulunulduğu; kullanılan ifade biçimi itibariyle düşünsel bağlılık korunduğu ve bu durumda, hukuka aykırılıktan söz edilemeyeceği-
2. HD. 05.04.2017 T. E: 2015/25079, K: 3850-
Davalı tarafından söylendiği iddia edilen sözlerin, davacıların vatandaşlık bağı ile bağlı bulundukları Türk Milletine yönelik olması durumunda davacıların aktif dava ehliyetinin bulunduğunun kabulü gerekeceği-
Gerçek kişiler gibi tüzel kişilerin de manevi tazminat talep edebileceklerinde duraksama bulunmadığı-
İdrak çağındaki çocukların kendilerini ilgilendiren konularda görüşünün alınması ve görüşüne gereken önemin verilmesi iç hukukumuz haline gelmiş BM. Çocuk hakları sözleşmesi ile Avrupa sözleşmesinin gereği olup, bu hükümler gözetildiğinde; çocuğun üstün yararı nedeniyle görüşüne değer verilmemesini gerektirecek bir olumsuz durum belirlenmediğine ve çocuk baba yanında kalmak istediğine göre velayetin davacı-davalı babaya verilmesi gerekeceği-
Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında kadın yararına takdir edilen yoksulluk nafakası, maddi ve manevi tazminat miktarının az oldugu ve daha uygun miktarda maddi ve manevi tazminata takdir edilmesi gerektiği-
Kişilik hakları saldırıya uğrayan davacının, «saldırı tehlikesinin önlenmesini», «süren saldırıya son verilmesini», «saldırının hukuka aykırılığının tespitini» isteyebileceği, bunlarla birlikte «düzeltmenin» veya «kararın üçüncü kişilere bildirilmesinin» ya da «yayımlanmasının» da istenebileceği–
Kadının ihtara rağmen, haklı bir sebep bulunmaksızın ortak konuta dönmemiş olmasının; boşanma sebebi olarak kabul edilse de, kişilik haklarına saldırı oluşturmayacağı ve manevi tazminatı gerektirmeyeceği-
Davalının kabulü dayanak yapılarak ve MK. 184/V çerçevesinde hakim tarafından onaylanan sözleşme uyarınca yoksulluk nafakası ile manevi tazminata hükmedilebilir mi?–
HGK. 09.05.2019 T. E: 2017/2-1893 , K: 546-
Davalının açıklamalarının yer aldığı haberde, davacının isim ve sıfatına yer verilmediği, makul (ortalama) okuyucu kitlesi tarafından davacının kastedildiği sonucuna varılamayacağı anlaşıldığından, davalının açıklamalarının bulunduğu haberde yer alan ifadelerin davacıya matuf olmadığının kabulü ile maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
TMK.mad. 185/3 ve 186/3 gereği tarafların ekonomik ve sosyal durumları da gözetilerek dava tarihinden geçerli olmak üzere davalı-davacı kadın yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerektiği- Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek tarafın, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebileceği- Mevcut veya beklenen bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kusursuz ya da daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebileceği- Boşanmaya neden olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceği-
O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basının sorumlu tutulamayacağı-
Dosya kapsamından davacının operasyonlar ile ilgili olarak ifadesine başvurulmadığı ve göz altına alınmadığı anlaşıldığından yapılan haber davacı yönü ile gerçek olmayıp davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu-
Kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimsenin manevi tazminat ödetilmesini isteyebileceği; yargıcın, manevi tazminatın tutarını belirlerken, saldırı oluşturan eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate alması gerekeceği-
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı erkeğin istinaf talebinde bulunmadığı, taraflara karşılıklı hakaret suçundan ceza verilmesine yer olmadığına dair verilen kararın ise kesinleştiği uyuşmazlıkta, "hakaret eylemi nedeni ile tarafların kusur nispetinin değiştiğinden söz edilemeyeceği belirtilmişse" de, her iki tarafın birbirlerine karşı işledikleri hakaret eylemi ile ilgili hukuka aykırılığın ortadan kalkmadığı, hakaret fiilini önce gerçekleştiren gibi buna karşılık hakaretle cevap verenin de hakaret suçunu işlemiş olacağı- Sadece kadın eş tarafından istinaf başvurusunda bulunulduğu ve "erkeğe hakaret kusurunun yüklenmesi gerektiği" ileri sürüldüğünden ve erkek eşin istinaf başvurusu bulunmadığı gibi istinaf cevap dilekçesinde “kadına hakaret kusurunun yüklenmediği ilk derece mahkemesi kararının” onanmasını talep ettiği anlaşıldığından, erkeğin, kadına hakaret kusurunun yüklenmesine ilişkin vakıasından vazgeçmiş sayılması gerektiği- Erkeğin ceza hukuku yönünden ceza almamasına neden olan ve kesinleşen hakaret eyleminin kendisine yüklenmesinde hukuka aykırı bir yön bulunmadığı-
Sadakat yükümlülüğünün evlilik sözleşmesinden kaynaklanan bir yükümlülük olduğu ve ihlal edilmesi halinde yalnızca sözleşmenin taraflarınca yani eşler tarafından birbirlerine karşı ileri sürülebilecek bir hak olduğu- Mutlak bir hak mahiyetinde olmadığı için herkese karşı ileri sürülemeyeceği- Zina fiiline ortak olan evlilik dışı 3. kişiye karşı, birlikte zinayı gerçekleştirdiği kişinin evli olduğunu bilse dahi, haksız fiil sorumluluğu yoluna gidilemeyeceği çünkü haksız fiil sorumluluğundan söz edebilmek için,ayrıca zarara sebep olan fiilin emredici bir hukuk normuna aykırı olması gerektiği- İşbu kişinin, dava dışı eş ile birlikte olmak suretiyle davacıya yönelen davranışının, davacı eş bakımından haksız fiil olarak nitelendirilemeyeceği için müteselsil sorumluluk yoluna da gidilemeyeceği- Davalının, dava dışı eş ile evli olduğunu bilerek beraber olmasının ; aldatılan davacı yönünden ona zarar verme kastı ile hareket edildiğini düşünmek için yeterli olmadığı-
Haksız şikayet nedeni ile manevi tazminat istemi-
Tarafların ekonomik ve sosyal durumları, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre davacı kadın yararına takdir edilen yoksulluk ve iştirak nafakası ile boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında maddi-manevi tazminat miktarının arttırılmasına, davacı kadın ve davacı kadın yanında kalan müşterek çocukları yararına tedbir nafakasına hükmedilmesine karar verilmesi gerekeceği-
Kişilik haklarının, «kişinin doğumla kazandığı bağımsız varlığını ve bütünlüğünü oluşturan; hayat, beden ve ruh tamlığı, vicdan, din, düşünce ve özgürlüğü, onuru, ismi, resmi, sırları ile aile bütünlüğü, sosyal ve duygusal değerlerinin tümü»nü ifade ettiği-
Dava dilekçesinde taraf olmayan birisi hakkında yapılan «soyulma olayını planlayan kişi» nitelendirmesinin savunma sınırlarını aşacağı ve kişilik haklarına saldırı teşkil edeceği–
Dava konusu uyuşmazlık 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası'nın 1. maddesi kapsamındaki eser sahibinin maddi ve manevi haklarının korunmasına ilişkin olmayıp, Medeni Yasa'nın 24 ve 25. maddeleri ile Borçlar Yasası'nın 49. maddesinden kaynaklanan kişilik haklarına saldırıya ilişkin olduğundan uyuşmazlığın çözümünde genel hukuk mahkemeleri ve bu bağlamda eldeki davada asliye hukuk mahkemesinin görevli olacağı-
2. HD. 16.06.2020 T. E: 2019/8026, K: 3042-
Mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları dikkate alınarak davalı kadın yararına uygun miktarda maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerekeceği-
Davalı bir kısım olay ve belgelerden hareketle, davacının bazı seçim vaadlerini yerine getirmediğini, ilçedeki bir kısım kamuya ait yerlerin haksız şekilde birilerine verilmek istendiğini dile getirmiş olup; tarafların siyasi kimlikleri de göz önünde bulundurulduğunda, konunun sadece siyasi eleştiri niteliğinde olduğu- Ceza mahkemesince davalıya hakaretten ceza verilerek hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmişse de, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair ceza kararlarının hukuk hakimini bağlayacak nitelikte olmadığı-
Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur derecelerine, paranın alım gücüne, ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamına nazaran, davacı-karşı davalı kadın yararına hükmolunan maddi tazminatın az olduğu- Mahkemece uyulan bozma kararından da anlaşılacağı üzere davalı-karşı davacı erkeğin eşine hakaret ettiğinin, eşine şiddet uygulayıp evden kovduğunun anlaşıldığı, erkeğin bu tutum ve davranışlarının davacı-karşı davalı kadının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu, gerçekleşen bu durum karşısında davacı-karşı davalı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekeceği-
Eşine şiddet uygulayan, hakaret eden '' çocuğu aldıralım, senden olacak çocuğu istemiyorum" şeklinde sözler sarfeden ve eşinin yakınlarına "kızınızı alın götürün" diyerek birlikte yaşamaktan kaçınan kocanın, eşine şiddet uygulayıp, hakaret eden davalı-karşılık davacı kadına göre daha ağır kusurlu olduğu- Mevcut veya beklenen bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kusursuz ya da daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebileceği(TMK.mad.174/1)-  Boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceği(TMK.mad.174/2)-
Davacı ve davalı her ne kadar bir dönem siyaset yapmış ise de halen davacının siyasetçi olarak kabul edilmesini gerektirir bir veri bulunmadığından, uyuşmazlığın, davacının şöhret ve haklarının korunması kapsamında değerlendirmesi gerektiği, üzerine atılı suçlardan mahkeme kararı ile beraat etmiş davacının herkesin görüşlerini açıklamaya davet edildiği bir çalıştaya davet edilmesinin eleştirisi yapılırken davalı tarafından sarfedilen ifadelerin eleştiri sınırlarını aşarak, davacının şöhret ve haklarını ihlal etmek suretiyle kişilik hakkına saldırı niteliğinde olup ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmadığı-
Davacı yararına hükmedilen manevi tazminatın yanında, ayrıca kararın yayınına da takdir edilirken, hukuka aykırılığı saptanmış olan haberin verilişinden itibaren ne kadar zaman geçtiğinin ve BK’nun 49/2. maddesindeki ölçülerin esas alınması gerekeceği–
2. HD. 04.06.2018 T. E: 2016/19702, K: 7211-
Haksız şikayetten kaynaklanan maddi ve manevi tazminat, karşı dava ise; kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemi-
Tarafların retle sonuçlanan boşanma davasından sonra bir araya gelmedikleri ve 8-9 yıldan bu yana fiilen ayrı yaşadıkları anlaşıldığından, davacının kişilik haklarına saldırı oluşturan kusurlu tutum ve davranışı sebebiyle davacı yararına uygun miktarda manevi tazminat takdiri gerekeceği (MK. mad. 174/2)-
Davaya konu yayını bir bütün olarak değerlendirildiğinde, güncel olduğu, toplumun bilgi edinme, basının haber verme hakkı kapsamında kaldığı, özle biçim arasındaki dengenin bozulmadığı, davacının kişilik haklarına saldırı amacı taşımadığının anlaşılması halinde basın yoluyla kişilik haklarının ihlalinden kaynaklanan manevi tazminat isteminin tümden reddine karar verilmesi gerektiği-
Basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemi-
Dava konusu olaya bakıldığında, davalı hâkimlerin kasıtlı hareketle yasaya ve adalete aykırı karar verdikleri, kesin bir kanun hükmüne aykırı davrandıkları veya memuriyet görevini savsadıklarını kabule yeterli delil bulunmadığı bu nedenle davanın reddinin gerektiği-
Haksız şikayetten kaynaklanan manevi tazminat-
Erkeğin boşanmaya neden olan kusurlu davranışları kadının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olmadığından adının manevi tazminat talebinin reddi gerektiği-
Maddi ve manevi tazminatın, tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaate göre hakkaniyet ilkesine göre belirlenmesi gerektiği- Boşanma davalarında yoksulluk nafakasının, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre hakkaniyet ilkesi gereğince belirlenmesi gerekeceği-
Kişilik haklarına saldırı nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemi-
Boşanmada manevi tazminatın amacının; boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın, bozulan ruhsal dengesini telafi etmek, manevi değerlerindeki eksilmeyi karşılamak olduğu, kişilik haklarını ihlal eden fiille, tazminat miktarı arasında makul bir oranın bulunması gerektiği-
Boşanma davasının eki niteliğinde olmayan çeyiz eşyalarına yönelik davanın kabul edilen miktarı üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceği-
Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında kadın yararına takdir edilen maddî ve manevî tazminat az olup hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak daha uygun miktarda maddî ve manevî tazminata takdir edilmesi gerektiği- Asgari ücret seviyesindeki gelirin, kişiyi yoksulluktan kurtarmayacağından kadın lehine yoksulluk nafakası takdiri gerektiği-
Davaya konu olayda; olay tarihi, olayın oluş şekli, tarafların konumu dikkate alındığında daha alt düzeyde tazminata hükmedilmesi gerektiği-
Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davacı kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminat az olup, Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile Türk Borçlar Kanunu’nun 50 ve 52. maddesi hükmü dikkate alınarak daha uygun miktarda maddi ve manevi tazminat takdiri gerekirken, bu yönler gözetilmeden hüküm tesisinin doğru olmadığı-
Manevi tazminata karar verilebilmesi için istemde bulunan nişanlının kişisel haklarının fahiş olarak zarara uğramış olması ve  fahiş zararın somut olay ve nedenlere dayanılarak ispat edilmesi gerektiği-  Hediyelerin verildiği ve iade edilmediği hususu her türlü delil ile ispat edilebileceği ve kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlü olduğu (TMK. mad. 6)- Maddi tazminat istenebilmesi için nişan haklı bir sebep olmaksızın ya da nişan taraflardan birine yükletilebilen bir sebeple bozulmuş olup bunun ispatlanması gerektiği ayrıca tazminatın nelere ilişkin olduğu bulunduğunun miktar ve tutarlarıyla birlikte tek tek açıklanması gerektiği- Nişan yüzüğü dışında kalan tüm altın, takı ve ziynet eşyaları mutad dışı hediye olarak kabul edildiği, nişanda takılan ziynetlerin bedelinin ödenmesi amacıyla yerel adet gereği sarrafa geri iade edilip edilmediğinin araştırılması gerektiği- Manevi tazminat davasının tümden reddi halinde maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
Sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışın kişilik haklarına saldırı oluşturacağı-
2. HD. 28.05.2018 T. E: 2016/19211, K: 6742-
Kocanın, eşinin tedavisi sırasında onunla ilgilenmemesinin, kadının kişilik haklarına saldırı niteliğinde bir davranış olacağı ve kadının bu davranış nedeniyle kocasından manevi tazminat talep edebileceği-
Davacı, kat malikleri toplantısı sonrasında çıkan tartışma üzerine davalının kendisine “hayvan herif” diye nitelemede bulunduğunu iddia etmiş olduğundan bu sözlerin davalı tarafından kullanılıp kullanılmadığının kanıtlanmasının ancak tanıkların beyanları ile açıklığa kavuşacağı-
Boşanmaya sebep olan olaylarda davacının eşit veya ağır kusurlu olmayıp eşine karşı şiddet uygulayan davalının ağır kusurlu olduğu anlaşıldığına göre maddi-manevi tazminata ve yoksulluk nafakasına hükmedilmesi gerekeceği-
Boşanma-Mal Paylaşımı
Davacının yer değiştirmelere bağlı olarak ulaşım, iletişim, konaklama ve yemek giderleri adı altında talep ettiği maddi tazminat yönünden belgelerin değerlendirileceği, psikolojik taciz uygulamalarının doğrudan bir sonucu olan ve varsayıma dayanmayan gerçek bir zarar olup olmadığının belirleneceği, davacının görevlendirmelerle ilgili olarak harcırah alıp almadığı da tespit olunarak, bu doğrultuda maddi tazminat yönünden bir karar verilmesi gerekeceği-
Yayının gerçeğe ya da görünür gerçekliğe uygun olduğunu davalı yanın kanıtlaması gerektiği gözetilerek, davalı yana bu konudaki kanıtlarını sunma olanağı verilip bundan sonra varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Davalıdan kaynaklanan davacının kişilik haklarına saldırı teşkil eden maddi bir hadisenin varlığı kanıtlanmadığı ve TMK'nun 174/2. maddesi koşulları oluşmadığından davacının manevi tazminat talebinin reddinin gerektiği-
Bir kimsenin dış görünüşü üzerinde kişilik hakkı bulunduğundan, kural olarak, rızası olmadan kimsenin resminin çekilemeyeceği ancak kamu görevi yapan bir belediye başkanının yanındaki hanımla birlikte- fotoğrafının çekilmesi olayında, kendisinin iznine gerek bulunmadığı–
Boşanma yüzünden mevcut veya beklenen menfaatleri zedelenen kusuru bulunmayan davacı (kadın) yararına Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesi gereğince uygun miktarda maddi tazminat takdir edilmesi gerekirken, bu isteğin reddinin doğru olmadığı-Davacının ev hanımı olduğu, herhangi bir gelir ve malvarlığının bulunmadığı, bu sebeple boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği gerçekleşmiş olup, kadın yararına kocanın mali gücüne göre uygun miktarda yoksulluk nafakası takdir edilmesi gerekirken, bu husus nazara alınmadan yoksulluk nafakası talebinin reddedilmesinin de usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirdiği-
Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davacı-davalı kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminat çok olduğundan, Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile Türk Borçlar Kanununun 50 ve 52. maddesi hükmü dikkate alınarak daha uygun miktarda maddi ve manevi tazminat takdiri gerekirken, bu yönler gözetilmeden hüküm tesisinin doğru olmadığı-
Davacı vekili, iki farklı tarihteki dava dilekçelerinden birinde davalı olarak davalı kurum ve sahibi olarak gösterilmişken, ikinci dilekçede sadece kurumun gösterildiğinin ve mahkemece davalıların her ikisi hakkında müştereken hüküm kurulduğunun anlaşıldığı, bu durumda davacının davalıya yönelik tazminat talebinin olup olmadığı tam olarak anlaşılmadığından, davacı vekilinin .......... tarihli duruşmadaki beyanının HMK 31. maddesi uyarınca açıklattırılması ve oluşacak sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Evli olduğunu bildiği davalıyla kırkbeş yıl gayriresmi evlilik hayatı sürdüren davacının kendisine bakılmaması ve nafaka temin edilmemesi sonucu kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminata hak kazanamayacağı– Ahlaki borcun yerine getirilmesinin manevi tazminat sorumluluğunu gerektirmeyeceği–
Davalının seçim bürosu açılışında basına da yansıyan ifadeleri nedeniyle kişilik haklarına yönelik saldırı nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkin davada, kullanılan ifadelerin eleştiri sınırlarını aştığı, davacıyı toplum nezdinde küçük düşürecek ve kişilik haklarına saldırı teşkil edecek nitelikte olduğunun kabulü gerektiği- Taleo olmadığı halde, davalının eyleminin kınanması ve kararın yayınlanması yönünde karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Evliliğin devamı sırasında affedilen olayların kusur tespiti bakımından maddi ve manevi tazminatın hükmedilmesinde dikkate alınamayacağına- İspat yükünün iddia ile kendi lehine hak tesis edecek tarafa ait olduğu- İspat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden tarafa ait olduğu- Eşler arasında aksine bir anlaşma veya bu konuda yerel bir adet bulunmadıkça; kadına özgü ziynet eşyası niteliğindeki takılar evlilik sırasında kim tarafından takılmış olursa olsun kadın eşe bağışlanmış sayılacağı- Ziynet eşyalarının elinde bulunmadığını ispat yükümlülüğü kadına it olsa da karşı tarafın bu konudaki ikrarının uyuşmazlığı ortadan kaldıracağı-
Davaya konu yayın bir bütün olarak değerlendirildiğinde; ülkemizin beş yılı aşkın süre içinde geçirdiği olaylar ve süreçler nazara alındığında, dava konusu yayın, süreç içerisinde güncellik, görünür gerçeklik, kamu yararı ve özle biçim arasındaki denge unsurlarını taşıdığından, davacının kişilik haklarına saldırının gerçekleşmediği-
Tazminat istemi, cezayı gerektiren bir eylemden doğmuş bulunursa, Borçlar Kanunu'nun 60/1. bendindeki zamanaşımı yerine, daha uzun süreli ceza davası zamanaşımı süresi göz önünde bulundurulacağından iftira suçu ile hakaret suçlarının ceza davası zamanaşımı süreleri sekiz yıl olup, BK'nun 60/1. maddesinde düzenlenen bir yıllık süre gerekçe gösterilerek zamanaşımı nedeniyle davanın reddinin hukuka aykırı olacağı-
Kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimsenin manevi tazminata hükmedilmesini isteyebileceği, hakimin manevi tazminatın miktarını tayin ederken saldırı teşkil eden eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate alması gerekeceği-
Davacı-davalı kocanın eşini baba evine bıraktığı başka kadınla ilişki kurduğu ve birlik görevlerini yerine getirmediği-Boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceği (TMK.mad. 174/2)-
2. HD. 15.05.2018 T. E: 2016/18267, K: 6245-
Yazıda davacının ve kliniğinin adı geçmediğinden yöneliklik (matufiyet) unsurunun gerçekleştiğinden ve davacının kişilik haklarına saldırıda bulunulduğundan söz edilemeyeceği-
Yayın gününde yürürlükte bulunan 5187 sayılı Basın Yasası'nın 13/1. maddesi gereğince, basılmış eserler yolu ile gerçekleştirilen eylem nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararlardan dolayı, süreli yayınlarda eser sahibi ile yayın sahibi ve varsa temsilcisi ortaklaşa ve dayanışmalı olarak (müştereken ve müteselsilen) sorumlu olup hukuki sorumlular arasında sorumlu yazı işleri müdürü bulunmadığı-
Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda, evlilik birliğinden doğan sorumluluklarını yerine getirmeyen ve süregelen şeklide güven sarsıcı davranışlarda bulunan erkeğin tam kusurlu olduğundan erkek tarafından açılan asıl davanın reddine karar verilmesi gerektiği- Evlilik birliğinin sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların onun kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği ve boşanma sonucu bu eşin, en azından diğerinin maddi desteğini yitirdiği göz önüne alındığında tarafların ekonomik ve sosyal durumları, kusurun ağırlığı, hakkaniyet kuralları gözetilerek erkek yararına uygun miktarda maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği-
Kadının, tarlasından kalkan mahsul için tazminat isteğinin boşanmanın eki niteliğinde olmayıp ecrimisil istemini kapsayacağı ve uyuşmazlığın çözümünde genel mahkemelerin görevli olduğu-
Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek tarafın, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebileceği, nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaması gerekeceği-
Davalının şikâyet dilekçesinde davacıların ismi açık olarak ifade edilmemiş olup davacılar da bu olay nedeniyle ifade dahi vermediklerinden, davalının yasal şikayet hakkını kullandığı, davacıların kişilik haklarını ihlal eden bir durumun gerçekleşmediği-
Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davacı kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminat miktarının az olduğu, hakkaniyet ilkesi gereği daha uygun miktarda maddi ve manevi tazminat takdirinin gerektiği, bu yönler gözetilmeden hüküm tesisinin doğru bulunmadığı-
Ceza dosyaları ve tüm dosya kapsamına göre; davalının davacılara yönelik hakaret içerikli sözler söylediği anlaşılmakla, davalı hakkında şikayetten vazgeçilmesi nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına ve ceza verilmesine yer olmadığına dair kararlar verilmiş ise de; bu kararlar hukuk hakimi yönünden bağlayıcı olmayıp, tazminat miktarının belirlenmesinde etkili olabileceğinden, davacılar yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği-
Müşterek evi terk edip başka bir kadınla birlikte yaşayan davacı-karşı davalı kocanın, eşine hakaret eden davalı-karşı davacı kadına nazaran boşanmaya neden olaylarda daha ağır kusurlu olduğu, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davalı-karşı davacı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği, o halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları (TMK. md.4 BK. md. 42,43,44,49) dikkate alınarak davalı-karşı davacı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği-
Kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemi-
Haksız eylem nedeni ile maddi ve manevi tazminat istemi-
Hakim, tazminat miktarını saptarken, bir yandan kişilik hakları zedelenen tarafın, ekonomik ve sosyal durumunu ve boşanmada kusuru bulunup bulunmadığını ve varsa kusur derecesini, fiilin ağırlığını; öbür yandan da, kişilik haklarına saldırıda bulunanın kusur derecesini, ekonomik ve sosyal durumunu göz önünde bulundurmak zorunda olup açıklanan ilkeler gözetildiğinde davacı kadın yararına takdir edilen manevi tazminat miktarının orantısız ve çok olduğu-
Davalı kamu görevlisinin yetkisini kullanırken veya görevini yerine getirirken meydana gelen bir zarardan dolayı tazminat istemine ilişkin olmayıp, davalının, Üniversite tarafından açılan idari tahkikat sırasındaki ifadesinde kullandığı ifadelerin davacının kişilik haklarına saldırı oluşturmasından dolayı tazminat istemine ilişkin olması nedeni ile işin esasının incelenmesi gerekirken, mahkemece, "Anayasanın 129/5. maddesi, 657 s. K.'un 13. maddesi uyarınca kamu görevlisine karşı dava açılamayacağı gerekçesi ile istemin husumet nedeni ile reddedilmesinin isabetsiz olduğu-
Davacı-davalı kocanın boşanma davası yönünden TMK.'nun 166/2.maddesi koşullarının gerçekleştiği- Boşanmaya neden olan olaylarda eşine şiddet uygulayan ve evden kovan davacı-karşı davalı kocanın ağır kusurlu olduğu,  maddi tazminat isteyen eşin diğerinden daha ziyade ve eşit kusurlu olmadığı anlaşıldığından, davalı-karşılık davacı kadın yararına uygun miktarda maddi tazminat ve  bu olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiğinden dolayı manevi tazminat verilmesi gerektiği (TBK 174/1-2)- 
İlk derece mahkemesince ön inceleme duruşmasında uyuşmazlık konusu “Türk Medeni Kanunu'nun 166/1. maddesi uyarınca şiddetli geçimsizlik nedeni ile boşanma ve boşanmanın fer'i niteliğindeki maddi, manevi tazminat taleplerine ilişkin olduğu anlaşılmıştır" şeklinde tespit edilerek; tutanağın hazır bulunanlarca imza altına alındığı, yasaya uygun olarak ön inceleme duruşmasının tamamlandığı, tahkikata geçildiği ve tahkikat için duruşma günü verildiği, tahkikat, ön incelemede saptanan çekişmeli hususlar üzerinden yürütüleceğine göre bölge adliye mahkemesince yapılacak olan işlem; kadın yararına hükmolunan maddi tazminatın esası hakkında olumlu olumsuz bir karar vermekten ibaretken yazılı şekilde hüküm kurulmasının usul ve kanuna aykırı olduğu-
Kişilik haklarının ihlali nedeniyle manevi tazminat istemi-
Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında kadın lehine hükmedilen maddi ve manevi tazminatın düşürülmesi doğru olmayıp, davalı-davacı kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminatın az olduğu-
Boşanma davasında daha az kusurlu eş yararına maddi tazminata hükmedileceği, aynı zamanda kişilik hakları boşanmaya sebebiyet vermiş olaylar yüzünden saldırıya uğrayan tarafın karşı taraftan manevi tazminat alabileceği-
818 sayılı Borçlar Yasası'nın 60/2. maddesi (6098 sayılı TBK m.72) gereğince zarara yol açan eylemin, aynı zamanda suç sayılan bir eylemden doğması durumunda olayda uygulanacak zamanaşımı süresinin, o suçun bağlı olduğu ceza zamanaşımı süresi olması gerektiği- Ceza zamanaşımı süresinin uygulanabilmesi için haksız eylemin suç niteliğinde olmasının yeterli olduğu-
TMK. mad. 174 gereğince istenen maddi ve manevi tazminat ile TMK. mad. 175 uyarınca talep edilen yoksulluk nafakası boşanmanın eki niteliğinde olup ayrıca harca tabi olmadığı- ve bu isteğin karar verilinceye kadar davanın her safhasında yazılı veya sözlü olarak yapılmasının yeterli olduğu- Mevcut veya beklenen bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kusursuz ya da daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebileceği(TMK. mad. 174/1)- Boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceği (TMK. mad. 174/2)- Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebileceği; nafaka yükümlüsünün kusurunun aranmayacağı (TMK. mad. 175)-
Boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceği- Tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları dikkate alınarak davalı-davacı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği- Davalı-davacı kadın, ayrı yaşamakta haklı olduğundan, tedbir nafakası davasının kabulü gerektiği-
Taraf avukatının ağır sözlerle ifade ettiği eleştiriye karşı " hukuk ve nezaket kurallarını aşmıştır... saldırgan beyanlarda bulunmaktadır... büyük çirkinlik göstermektedir" şeklinde açıklamalar içeren ek bilirkişi raporunda kişilik haklarının ihlal edildiğinin kabul edilemeyeceği-
Davacının davalıya yönelik hakaret ve küfür içeren sözleri ve başka kadınla ilişkisi davalının kişilik haklarına saldırı oluşturacak olup, bu durumda boşanmada kusuru bulunmayan davalı yararına, boşanma yüzünden zedelenen mevcut veya beklenen menfaatleri karşılığı uygun miktarda maddi tazminat ve kişilik haklarına saldırı sebebiyle uygun miktarda manevi tazminat takdiri gerekeceği-
Haksız şikayete dayalı manevi tazminat istemi-
Boşanma-Tedbir Nafakasının Arttırılması
Haksız şikayetten kaynaklanan manevi tazminat istemi-
Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre davalı-davacı (kadın) yararına takdir edilen tedbir nafakası çok olup; mahkemece Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekeceği-
Haksız şikayetten kaynaklanan manevi tazminat istemi-
Eşine fiziksel şiddet uygulayan,ona hakaret eden ve birlik görevlerini yerine getirmeyen davacı kocanın boşanmaya neden olan olaylarda, eşine hakaret eden davalı kadına nazaran daha ağır kusurlu olduğu anlaşıldığından, kişilik hakları saldırıya uğrayan davalı kadın yararına uygun miktarda maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği-
Boşanma-Ziynet-Eşya Alacağı
Yayın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat-
Hakaret ve tehdit eylemlerine dayalı manevi tazminat istemi-
Kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimsenin manevi tazminat isteyebileceği, hakimin manevi tazminatın miktarını tayin ederken saldırı teşkil eden eylem ve olayın özelliği yanında, kusur oranını, sıfatı, işgal edilen makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumları da dikkate alması gerekeceği, miktarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hal ve şartların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde göstermesi gerekeceği, tazminatın sınırının onun amacına göre belirlenmesi gerekeceği-
Feragat, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabildiğinden, kesin hükmün sonuçlarını doğurduğu-
2. HD. 19.06.2019 T. E: 1616, K: 7326-
Hüküm altına alınacak tazminata dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi isteminde bulunulduğu durumlarda, hakim tarafların iddia ve savunmaları ile bağlı olduğundan dolayı (HUMK. 74), bu istem dışına çıkılarak hükmedilen tazminata yayın tarihinden itibaren faiz yürütülmesine karar verilemeyeceği–
Davaya konu haberin yayınlandığı tarihte yürürlükte bulunan 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 13. maddesi hükmüne göre; basın yoluyla işlenen haksız eylemlerden dolayı istenen maddi ve manevi zararlardan eser sahibi ile yayın sahibi ve varsa temsilcisi müştereken ve müteselsilen sorumlu olup, yazı işleri müdürüne husumet yöneltilemeyeceği-
Boşanma davasında üç yıllık fiili ayrılık süresinin kesin hükmün sonuçlarını doğuran feragatten itibaren hesaplanması gerekeceği-
Davalının gönderdiği mektuplarda şikâyet hakkı ve hak arama özgürlüğü sınırlarını aşmadığı ve davacının kişilik haklarına saldırı unsurunun gerçekleşmediği-
2. HD. 15.05.2018 T. E: 2016/18168, K: 6222-
Basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemi-
Şikâyeti haklı gösterecek belirtiler bulunduğu anlaşıldığından, hak arama özgürlüğünün sınırları içinde yapılan şikâyetin, davacının kişilik haklarına saldırı oluşturmayacağı; ayrıca, şikayet hakkının yerinde kullanıldığının kabulü için şikayet edilenin cezalandırılması veya sorumlu tutulmuş olmasının da zorunlu olmadığı-
Ret sebebi ayrı olan davalılar yönünden her ret sebebi için ayrı ayrı vekalet ücretine hükmolunması gerekeceği-
Az kusurlu olan davacı yararına, boşanma sebebiyle mevcut ve beklenen yararlarının zedelenmiş olması ve kişilik haklarına saldırı nazara alınarak, uygun miktarda maddi (TMK.md.174/1) ve manevi (TMK.md.174/2) tazminata hükmedilmesinin gerekeceği-
Mevcut durumda elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için manevi tazminata karar verileceğinden, olay tarihi, olayın oluş şekli, tarafların ekonomik ve sosyal durumları değerlendirilerek miktarın belirleneceği-
Kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemi-
Davacı hakkında yapılan disiplin tahkikatı sonunda davalının iddialarının bir kısmının şüpheye yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuştuğu kabul edilerek disiplin cezası uygulanmasının teklif edilmesi nazara alındığından, davalının, davacıyı zarara uğratma kastıyla hareket etmediği ve Anayasal şikayet ve dilekçe hakkını kullandığı-
Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davalı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları (TMK. md.4 TBK. md. 50, 51, 52, 58) dikkate alınarak davalı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekeceği-
Sağlık Bakanlığı'na bağlı olarak görev yapan davacı doktor bir kamu görevlisi olduğundan onun hakkındaki iddiaların haber değeri olduğu-
Kesinleşen boşanma davası sırasında manevi tazminat istemine dayanak yapılan maddi olguların yeniden eldeki davada manevi tazminat istemine dayanak yapılamayacağı-
Yayınlarda kamu yararı bulunduğu, yayının bu anlamda görünür gerçeğe uygun bulunduğu ve eleştirel bir yaklaşım ile haber yapıldığı; konu ile ifade arasında düşünsel bağlılık anlamında, davacının kişilik haklarına saldırının söz konusu olmadığı-
Davacı kadının Kur'an Kursunda temizlik işleri yaptığı, aylık ücretinin 1.300 TL olduğu, davalı erkeğe ait bordrodan İl Sağlık Müdürlüğünde memur olarak çalıştığı ve aylık gelirinin 3.116 TL olduğu anlaşılmış olup, kadın lehine takdir olunan aylık 400 TL yoksulluk nafakasının -davalının aylık geliri de dikkate alındığında- çok olduğu kanaatine varılabilir mi?
Boşanmada davalı-davacı kadın daha ağır kusurlu olup; boşanma yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan davacı-davalı koca yararına tarafların gerçekleşen ekonomik ve sosyal durumları ile kusur dereceleri dikkate alınarak uygun miktarda manevi (TMK.m. 174/2) tazminat takdiri gerekeceği-
Davalının açıklamalarının somut bilgilere dayanması, kullandığı ifade tarzında amacı aşan ve davacıyı küçük düşürmeye yönelik bir anlam bulunmaması, konu ile ifade şekli arasında düşünsel bir bağ bulunması halinde, davalının yaptığı konuşmada hukuka aykırılık unsurunun bulunduğunun kabul edilemeyeceği–
Davalı kadının birden fazla güven sarsıcı davranışlarının, bunu öğrenen davacı erkekte şiddetli elem ve hiddet oluşturduğu, bu duygular içerisinde bulunan ve öncesinde de eşine karşı fiziksel şiddet uyguladığı kanıtlanamayan erkeğin "sadece bu olay sebebiyle" eşine "basit nitelikte" fiziksel şiddet uyguladığı, bu sebeple boşanmaya neden olaylarda her iki tarafın da kusuru olmakla birlikte "davalı kadının, davacı erkeğe nazaran daha ağır kusurlu olduğu", davalı kadının belirlenen kusurlu davranışının davacı erkeğin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu ve bu sebeple davacı erkek yararına manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği- Manevi tazminata hükmedilmesinde tarafların boşanmaya neden olaylardaki kusur durumları ile belirlenen bu kusurun kusuru daha az olan tarafın kişilik haklarına saldırı niteliğinde olup olmadığı dikkate alınacağı- 
3. HD. 16.11.2016 T. E: 15338, K: 12862-
Davacı-davalı kadın daha ağır kusurlu olduğundan boşanma yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan davalı-davacı koca yararına tarafların gerçekleşen ekonomik ve sosyal durumları ile kusur dereceleri dikkate alınarak uygun miktarda manevi tazminat takdiri gerektiği-
Yazarın yazısı yayınlandıktan hemen sonra söz konusu tabelaların kaldırılmış olduğu, dava konusu yazının davacının kişilik haklarına saldırı mahiyetinde değil eleştiri mahiyetinde olduğu-
Mahkemece yapılacak işin davacıya hangi günlü yayından dolayı ne miktarda manevi tazminat istediği açıklattırılarak dava konusu edilen yayınlar ayrı ayrı değerlendirilmek ve hangi yayından dolayı ne kadar manevi tazminata hükmedildiği karar yerinde ayrı ayrı gösterilmek suretiyle hüküm kurmaktan ibaret olduğu-
Davalı-karşı davacının da kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu sonucuna varılıp Borçlar Yasasının 47. ve 49. maddeleri uyarınca, davalı-karşı davacı yararına da uygun bir tutarda manevi tazminat takdir edilmesi gerekeceği-
Manevi tazminata karar verilebilmesi için, istemde bulunan nişanlının kişisel olarak aşırı bir biçimde zarara uğraması ve ayrıca nişanın bozulmasında hiçbir kusurunun bulunmaması gerekeceği-
Her ne kadar davacının boşanması ile davalının hatalı işlemi arasında illiyet bağı bulunmasa da davalının hatalı işlemi nedeni ile davacının şiddet gördüğünün sabit olması ve davacı davalının haksız eylemi nedeni ile cismani zarara uğradığından BK'nun 47 maddesi hükmüne göre davalının manevi tazminat ile sorumlu tutulması gerekeceği-
Haksız olduğu sabit görülen haciz işleminden zarar gören kişiler yararına -tarafların kusur oranına, işgal ettikleri makama ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarına göre- mahkemece maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerekeceği–
Boşanmaya neden olan olaylarda davacı-davalı kadının kişilik hakkının saldırıya uğradığı kanıtlanamadığından, davacı-davalı kadının manevi tazminat isteminin reddi gerekirken kabulü ile yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davacı tanıklarının anlatımlarında geçen olaylardan sonra, evlilik birliğinin uzun süre birlikte sürdürüldüğü ve davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde davalıdan kaynaklanan başka bir olay da kanıtlanmış olup, davacı kadının manevi tazminat isteminin reddedilmesi gerektiği- Velayet kendine verilmeyen eş ile çocuklar arasında kişisel ilişki kurulurken; ana/babalık duygusunun tatmin edilmesi ile çocuğun fikri, bedeni ve ahlaki gelişimini sağlayıcı nitelikte olmasına özen gösterilmesi gerektiğinden; 4 yaşındaki çocuğun baba yanında hafta sonları ve dini bayramlarda kurulan ilişki zamanlarında yatıya da kalacak şekilde uygun kişisel ilişki tesis edilmesi gerektiği- Ziynet alacağına ilişkin dava reddedildiği halde,davada kendisini vekil ile temsil ettiren davalı yararına ziynet alacağına yönelik dava yönünden vekalet ücreti takdir edilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğu- 
Davacının mesleki konumu yönünden yaptığı açıklamanın yakışıksız olduğu, bu konuda yol göstermesinin doğru olmadığı ileri sürülmüş ise de; davalının konuşmanın bütünlüğü göz önünde tutulduğunda, konu ile anlatım arasındaki düşünsel bağlılığın korunduğu, yalnızca sert eleştiri olarak kabul edilebilecek nitelendirmelerde bulunulduğundan, davacının kişilik haklarına saldırıda bulunulmadığı-
2. HD. 11.02.2019 T. E: 2018/6905, K: 824-
Dava dilekçesinde iddiaların ileri sürülüş biçimi itibariyle davacı, TMK. mad. 185/3 fıkrasında belirtilen "sadakat yükümlülüğüne" aykırı davranmaktan dolayı, kişilik haklarının saldırıya uğradığı iddiasıyla davalı eşinden manevi tazminat isteminde bulunmuş olduğundan, davanın yasal dayanağının, bu hâliyle dava aile hukukundan kaynaklandığı ve davaya bakmakla aile mahkemesinin görevli olduğu- "Davanın hukuki dayanağının Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiile ilişkin hükümleri olduğu, boşanmaya sebep olan olay nedeniyle kişilik hakları zedelenen tarafın manevi tazminatı boşanma davasıyla birlikte isteyebileceği gibi, boşanmaya bağlı olmaksızın 'hakların yarışması' çerçevesinde genel hükümlere dayanarak da isteyebileceği, bir kişinin sorumluluğu birden çok sebebe dayandırılabiliyorsa, hâkimin zarar gören aksini istemiş olmadıkça veya kanunda aksi öngörülmedikçe, zarar görene en iyi giderim imkânı sağlayan sorumluluk sebebine göre karar vereceği, somut davada davacının manevi tazminat talebi boşanmadan bağımsız olarak haksız fiile ilişkin hükümlerden kaynaklandığından asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu, bu nedenle direnme kararının bozulması gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Haksız eylemden kaynaklanan manevi tazminat istemi-
Boşanma davasında tazminat miktarı belirlenirken tarafların sosyal ve ekonomik durumunun, kusur derecelerinin, paranın alım gücünün dikkate alınacağı-
Basın yoluyla kişilik haklarına saldırıya dayalı davalarda saldırının kınanması veya kararın yayımı gibi istemler varsa asliye hukuk mahkemesinin görevli olacağı-
Yüklenici olan davacının, davalıya teslim ettiği bağımsız bölümdeki malzemeleri almış olması nedeniyle davalı tarafından şikâyet edildiğine göre, davalının şikayet hakkını ve şikayet üzerine verilen takipsizlik kararına itirazını kötü niyetle, davacıyı zarara sokmak amacıyla kullanarak davacının kişilik haklarına saldırıda bulunduğunun kabul edilemeyeceği-
Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakimin, davanın devamı süresince, gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına (TMK m. 186/1), geçimine (TMK m. 185/3), malların yönetimine (TMK m. 223, 242, 244, 262, 263, 264, 267, 215) ve çocukların bakım ve korunmasına (TMK m. 185/2) ilişkin geçici önlemleri kendiliğinden (re'sen) almak zorunda olduğu- Yine boşanma veya ayrılık vukunda çocuk kendisine tevdi edilmemiş tarafın gücüne göre onun bakım ve eğitim giderlerine katılmakla yükümlü olduğu- Bu hususu hakimin görevi gereği kendiliğinden dikkate alması gerektiği- Tarafların müşterek çocuğunun, 19.10.2017 tarihinde, dava açıldıktan sonra dünyaya gelmiş olduğu- Çocuğun doğduğu tarihten itibaren tedbir nafakasına,boşanma kararının kesinleştiği tarihten itibaren çocuk yararına iştirak nafakasına hükmedilmesi gerektiği- Bu yönler gözetilmeden hüküm tesisinin doğru olmadığı-
Toplanan delillerden davacıdan kaynaklanan davalı kadının kişilik haklarına saldırı teşkil eden maddi bir hadisenin varlığı kanıtlanmamış ve Türk Medeni Kanununun 174/2. maddesi koşulları oluşmadığından, manevi tazminat isteminin reddi gerekeceği-
Davalı şirkete ait gazetenin ilgili sayılarında, Cumhuriyet Başsavcılığı görevini ifa etmekteyken tutuklanan davacı hakkında, görevi gereği yaptığı soruşturmalara atfen haberler yapıldığı, dava konusu haberlerin bir bütün olarak değerlendirilmesinde; haberin yapıldığı tarihte davacı hakkında herhangi bir suç isnadıyla soruşturma tamamlanarak iddianame hazırlanmamış olduğu da dikkate alındığında, davacının görevi gereği yürütmüş olduğu soruşturmalarda yaptığı işlemlerde yasal olmayan yöntemler kullandığı da belirtilmek suretiyle gerçeğe uygun olmayan ithamlarla görevini kötüye kullandığı yönünde intiba uyandırılmak suretiyle hedef gösterildiği, öz ve biçim arasındaki dengenin bozulduğu, basın özgürlüğü sınırlarının aşıldığı ve bu şekilde hukuka aykırılık unsurunun gerçekleştiği açık olup, dava konusu haberlerin davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu-
Dava, davalı kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken veya görevlerini yerine getirirken meydana gelen bir zarardan dolayı tazminat istemine ilişkin olmayıp, davalıların adli makamlara davacı hakkında bulundukları ihbar nedeni ile davacının kişilik haklarına saldırı oluşturmasından dolayı tazminat istemine ilişkin olması nedeni ile işin esası incelenerek varılacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerektiği-
Eleştiri amaç ve sınırını aşan yazıların gerçeği yansıtsa bile yazıda kullanılan dil, ifade ve uslubun davacıyı küçük düşürmek, ona hakaret etmek amacına yönelik bulunması, davacının kişilik değerlerine saldırı niteliğinde bulunması halinde, davacı lehine tazminata hükmedilme gerekeceği–
Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı halinde, bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğunun kabul edileceği, aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılması gerektiği-
2. HD. 05.06.2018 T. E: 2016/19885, K: 7316-
Davacı öğretmenin atama istek dilekçesinin gereklerini yerine getirmeyen okul müdürünün, kişilik haklarına saldırıda bulunduğunun kabulünün gerekeceği–
Davalının tehdit içerikli sözleri nedeniyle kişilik hakları zarar gören davacı lehine daha az miktarda manevi tazminat takdiri gerekeceği-
Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davacı (kadın) yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminat az olduğu, daha uygun miktarda maddi (TMK.md.174/1) ve manevi (TMK .md. 174/2) tazminat takdiri gerekeceği-
Davacının, Anayasa değişikliğinin halk oylamasına sunulması teklifini meclise sunan, bu teklifin komisyon ve genel kurul aşamasında yasalaşması için ve halkın "halk oylaması" sırasında "evet" oyu vermesi için çalışmalar yapan, kampanya yürüten, bu bağlamda açık hava konuşmaları, radyo ve televizyon programları ile halkı "evet" oyu kullanmaya çağıran iktidar partisinin milletvekili olduğu; bu nedenle davalının sözlerinin, direk olarak davacıya yönelik olduğunun kabulü gerekeceği-
Kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği iddia edilen sicil hakkında hüküm kurulmadan önce, sicilin iptali için idari yargıda açılmış olan davanın sonucunun beklenmesi gerekeceği–
Boşanmaya sebep olan fiili ayrılığın tek başına manevi tazminat sorumluluğunu gerektirmeyeceği-
Davalı kocanın eşine yönelik fiziksel şiddet, hakaret ve kovma gibi eylemleri eşinin kişilik haklarına saldırı teşkil ettiğinden, davacı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekeceği-
Haber gerçek bir olaydan kaynaklanmış olup, yayında kullanılan anlatım biçimi de olayın özelliğine uygun olup resmi kayıtlardaki bilgiler dışında davacının kişiliğine yönelik bir iddia veya söze de yer verilmediğinden bu haberin hukuka uygun olduğunun kabulü gerekeceği-
Evlilik birliğinin sarsılmasına neden olan olaylarda her iki tarafın kusurlu davranışları bulunsa da, tarafların birlik görevlerini yerine getirmedikleri davalı kadının kocasına beddua ettiği, davacı kocanın ise eşine hakaret edip, şiddet uyguladığ durumda; davacı kocanın daha ağır kusurlu olduğu- Maddi ve manevi tazminat isteyen eş, boşanmaya sebep olan olaylarda daha az kusurlu olup; en azından diğerinin maddi desteğini yitirdiğinden, maddi tazminata; bu olaylar kişilik haklarına saldırı teşkil ettiğinden; manevi tazminata; mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurları ve hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak davalı kadın yararına hükmedilmesi gerektiği- 
Toplanan delillerden davacı-karşı davalı erkeğin eşinin ameliyatı ile ilgilenmediğinin, sağlık giderleri ile kişisel ihtiyaçlarını karşılamadığının ve eşine harçlık vermeyerek ekonomik şiddet uyguladığının anlaşıldığı, davacı-karşı davalı erkeğin belirlenen kusurlu davranışları davalı-karşı davacı kadının kişilik haklarına saldırı teşkil eder nitelikte olduğundan, Türk Medeni Kanunu'nun 174/2. maddesi koşullarının kadın yararına gerçekleştiği- Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre davalı-karşı davacı kadın yararına hükmedilen yoksulluk nafakasının az olduğu, mahkemece Türk Medeni Kanunu'nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekeceği-
Davacının il içindeki konumu ve yeri, olay tarihinden önce basın ve yayın organlarında dile getirilen iddiaların içerikleri gözetildiğinde dava konusu yayında bu iddialar yeniden gündeme getirilerek eleştirisi yapılmış olduğundan; yayın içeriği ve kullanılan ifade şekli itibarıyla da eleştiri sınırları aşılmamış, konu ile ifade arasında düşünsel bağlılık anlamında davacının kişilik haklarına saldırı söz konusu olmadığı-
Evlilik birliği devam ederken eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olan üçüncü kişiye karşı diğer eşin manevi tazminat isteminde bulunamayacağı-
Kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken veya görevlerini yaparken kişilere zarar vermesi ilgili kamu kurumunun hizmet kusurunu oluşturacağı, sorumlu, kamu görevlisinin emrinde çalışmakta olduğu kamu kurumu olup davanın o kurum aleyhine açılması gerekeceği (T.C. Anayasası 40/III, 129/V, 657 Sy. K.13, HGK 2011/4-592 E., 2012/25 K.)-
Davacının dönemin Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olup siyasetçi olduğu, siyasetle uğraşan kişilerin kendilerine yönelik sert, ağır, hatta incitici eleştirilere dahi katlanması gerektiği fakat "Müslüman kanıyla abdest alan zangoç" sözünde; kamu yararının bulunmadığı, eleştiri sınırlarının aşılarak davacıyı toplum önünde küçük düşürmek için kaleme alındığı anlaşıldığından, davacının manevi tazminat isteminin kabulü gerektiği-
2. HD. 03.05.2018 T. E: 2016/16823, K: 6020-
İddia edilen ve savunulan olguların hukuken irdelenip gerekçeli olarak karara yazılması gerekeceği-
Kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimsenin manevi tazminat ödetilmesini isteyebileceği- Yargıcın manevi tazminatın tutarını belirlerken, saldırı oluşturan eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate alması gerektiği- Tutarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel durum ve koşulların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde nesnel (objektif) olarak göstermesi gerektiği- Tazminatın sınırının onun amacına göre belirlenmesi gerektiği-
2. HD. 21.10.2021 T. E: 7025, K: 7564-
Senette borcun nedeni "mal" ya da "nakit" olarak belirtilmişse, tarafların yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından, ispat yükünün bunun aksini ileri süren tarafa ait olması gerekeceği-
Boşanmada manevi tazminatın amacının, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın, bozulan ruhsal dengesini telafi etmek, manevi değerlerindeki eksilmeyi karşılamak olduğundan, hakimin, tazminat miktarını saptarken, bir yandan kişilik hakları zedelenen tarafın, ekonomik ve sosyal durumunu, boşanmada kusuru bulunup bulunmadığını ve varsa kusur derecesini, fiilin ağırlığını: öbür yandan da, kişilik haklarına saldırıda bulunanın kusur derecesini, ekonomik ve sosyal durumunu göz önünde bulundurmak zorunda olacağı-
Kişilik hakkına saldırı olmaksızın, şikayet ve eleştiri hakkının kullanılmasının engellenemeyeceği-  Davalının internet sitesinde tüketicilerce bildirilen muhtelif şikayetlerin yayınlanmasının haksız rekabet olarak nitelendirilmesi mümkün bulunmadığı- Taraflar arasında üyelik sözleşmesinin yapılma zorunluluğu da bulunmadığından sözleşme ilişkisinin sonlanmasından sonra da söz konusu şikayetlerin bir süre daha yayınlanmasının haksız rekabet olarak nitelendirilmesinin doğru olmadığı, anayasal bir hakkın kullanılması sınırını aşmayan şikayetlerin siteden kaldırılmasına karar verilemeyeceği-
Boşanmaya yol açan olaylar, davacının kişilik haklarına saldırı teşkil etmediğinden davacının manevi tazminat isteğinin reddi gerekeceği-
Yayın içeriği olayların gelişim şekline uygun olup, kullanılan ifade şekli itibarıyla da konu ile ifade arasında düşünsel bağlılık anlamında davacının kişilik haklarına saldırının söz konusu olmadığı-
Toplanan delillerden boşanmaya sebep olan olaylarda maddi tazminat isteyen eşin diğerinden daha ziyade ve eşit kusurlu olmadığının anlaşıldığı, boşanma sonucu bu eşin, en azından diğerinin maddi desteğini yitirdiği, o halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurları ve hakkaniyet ilkesi (TMK.md,4 BK.md.42 ve 44 ) dikkate alınarak davalı-davacı kadın yararına uygun miktarda maddi tazminatın verilmesinin gerekeceği-
İspat olunmamış iddialar sebebi ile davacıların kişilik haklarının ihlal edildiğinin kabulü ile uygun bir manevi tazminata hükmedilmesinin gerekeceği-
2. HD. 20.06.2018 T. E: 2016/20210, K: 7678-
Boşanma davalarında yoksulluk nafakasına hükmedilirken hakimin davayı aydınlatma ödevi çerçevesinde taraflardan bilgi ve açıklama istemesinin gerekeceği, somut olayda ise davalı kadının sabit bir gelirinin olup olmadığının yeterince araştırılması gerekeceği-
Manevi tazminata hükmedilebilmesi için, kişilik haklarına bir saldırı bulunması ve olayda haksız fiil unsurlarından hukuka aykırılığı ortadan kaldıracak bir nedenin mevcut olmamasının şart olduğu-H
Davaya konu haberde, ilçe kaymakamı olan davalının tarafsız davranmadığı ve partizanca tavırlar sergilediği, halkı ve iş sahiplerini azarlayarak küfür ettiği açıkça yer aldığı, davacının kişilik haklarına saldırı bulunmadığına ilişkin gerekçe dosya kapsamına uygun düşmediği, dava konusu ifadelerin dava dışı kişi veya kişilerce söylenmiş olması basının hukuki sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı, davalı taraf, ileri sürülen ve haber yapılan yönlerin doğruluğu bakımından bir kanıt getirmediği, hukuka aykırılığın mevcut olduğunun kabulü gerektiği, davalıları tazminat ile sorumlu tutulması gerektiği-
Hakimin, manevi tazminatın tutarını belirlerken, saldırı oluşturan eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate alması gerektiği- Müteselsilen sorumlu olanlar aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi aynı olan davalılar yararına tek avukatlık ücreti takdir edileceği-
Hakimin, tazminat miktarını saptarken, bir yandan kişilik hakları zedelenen tarafın, ekonomik ve sosyal durumunu ve boşanmada kusuru bulunup bulunmadığını ve varsa kusur derecesini, fiilin ağırlığını; öbür yandan da, kişilik haklarına saldırıda bulunanın kusur derecesini, ekonomik ve sosyal durumunu göz önünde bulundurmak zorunda olması gerekeceği-
Yerleşmiş yayın kurallarına ve hukuksal düzenlemelere göre, baş-kasının yayınından yapılan alıntıların kaynağının belirtilmesi, yayın ilkelerinin bir gereği olduğundan, bu gereğe uymadan uluslararası bir sempozyuma bildiri sunan kişi hakkında “bilim kırsızı” nitelendirmesi yapılmasının, o kişinin (davacının) kişilik haklarına saldırı teşkil etmeyeceği–
Tüzel kişilerin de kişilik değerlerine saldırı nedeniyle manevi tazminat isteminde bulunabileceği ve bu yöndeki iradelerini de organları aracılığı ile açıklayacağı–
Boşanmaya sebep olan olaylarda davacı-karşı davalı erkek eşin tam kusurlu olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre davalı-karşı davacı kadın eş yararına (TMK) 174/1-2 gereğince maddi ve manevi tazminata hükmedilmesinin gerekip gerekmediği-
Kişilik haklarına haksız saldırı nedeniyle manevi tazminat istemi-
Yargıtay ilgili dairesinin tamamen veya kısmen bozma kararı, başvurunun bölge adliye mahkemesi tarafından esastan reddi kararına ilişkin ise bölge adliye mahkemesi kararı kaldırılarak dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine veya uygun görülecek diğer bir ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderileceği- Somut olayda; bozma kararı, ilk derece mahkmesinin kararına ilişkin olduğundan bozma konusunda karar verme yetki ve görevi adı geçen ilk derece mahkemesine ait olup Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yeniden karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
İcra takibinin dayanağı olan ilam, özel hayatın gizliliğinden kaynaklanan manevi tazminat alacağına ilişkin olup, tarafların şahsı ya da ailevi yapılarına ilişkin hukuki durumlarında ve bunlara ilişkin sicil ve kayıtlarında bir değişiklik yaratmamakta, sonuçları itibariyle ancak tarafların mal varlığını etkilediğinden, kanunlarda sayılanlar arasında yer almadığından takibe konulabilmesi için kesinleşmesinin gerekmeyeceği-
Erkeğin eşine fiziksel şiddet uyguladığı, hakaret ettiği anlaşıldığından evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında ve boşanmaya neden olan olaylarda erkeğin tamamen kusurlu olduğunun kabulü gerekip gerçekleşen bu kusurlu davranışlar aynı zamanda kadının kişilik haklarına saldırı niteliğinde de olduğundan kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin kabulü gerektiği-
Kişilik haklarının saldırıya uğraması durumunda zarar görenin, davayı, kendisinin veya davalının oturduğu yer mahkemesinde veya haksız eylemin meydana geldiği yer mahkemesinde açabileceği–
Boşanma-Ziynet Alacağı
Kişilik haklarına saldırının birden fazla yayında oluşması ve davacının bu yayınlara dayanarak tazminat isteminde bulunması ve hangi yayından dolayı ne miktar tazminat istendiğinin açıklanmamış olması halinde, her yayın nedeniyle eşit miktarda tazminat istendiğinin kabulü gerekeceği–
Dava konusu yayın olay tarihinde beliren görünür duruma uygun biçimde verilmiş olduğundan hukuka uygun olduğu-
Resmi makamların bülteninden öğrenilen olayları “haber” olarak yayınlayan basın organının davranışının hukuka aykırı sayılamayacağı ve aleyhine tazminata hükmedilemeyeceği (Emniyet bülteninde yer alan haberin yayınlanmasının davacının kişilik haklarına saldırı niteliğini taşımayacağı)–
HGK. 07.05.2019 T. E: 2017/4-1460 , K: 526-
Basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemi-
Dava dilekçesinde alınan başvurma harcının dava dilekçesinde yer alan bütün istekleri kapsayacağı, ziynet alacağına ilişkin nispi harcın tamamlanmadan işin esası hakkında hüküm kurulmasının mümkün olmadığı-
Davacının isteminin açıkça davalının görevi ihmal veya kötüye kullanma şeklinde ortaya çıkan haksız eyleme dayandığı, bu nedenle uyuşmazlığın avukatlık sözleşmesinden ve ücretinden kaynaklanmadığı, davanın çözümünde avukatlık yasasında tanımlanan avukatlık sözleşmesine ve ücretine ilişkin kuralların uygulanmayacağı, aksine borçlar hukukunun konuya ilişkin genel hükümlerinin uygulanması gerektiği , bunun da yargı yetkisine sahip genel mahkemelerin görev alanı içerisinde olup, görevi yasa ile sınırlı olarak belirlenen hakem yoluyla çözümlenemeyeceği-
Basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemi-
Hüküm davalı erkek tarafından açıkça kusur belirlemesi, nafaka ve tazminatlara ilişkin istinaf edildiğinden ilk derece mahkemesince tespit edilen kusur durumunun yazılı olduğu gerekçe bölümü aleyhine olağan kanun yoluna başvurulmuş olması nedeniyle şekli anlamda kesinleşmediği ve HMK m. 303/1 maddesi gereği şekli anlamda kesinleşmeyen bir hükmün maddi anlamda da kesin hüküm oluşturmadığı dikkate alınmaksızın kesin hükmün varlığına dayalı olarak bölge adliye mahkemesince; davalı erkeğin kusur belirlemesine ilişkin itirazının esası incelenmeksizin reddine karar verilmesinin doğru olmadığı, o halde; bölge adliye mahkemesince yapılacak olan işin; ilk derece mahkemesinin kusur belirlemesine ilişkin tüm deliller değerlendirilerek tarafların kusur durumunun belirlenmesi ve bu belirlemeye bağlı olarak boşanmanın fer'i niteliğinde bulunan yoksulluk nafakası ve tazminatlar yönünden karar vermekten ibaret olduğu-
Kişilik haklarına haksız saldırıdan kaynaklanan tazminat istemi-
HMK. mad. 367/1 gereğince, temyiz kararın icrasını durdurmayacağı, yani kural olarak kararın kesinleşmemiş olmasının, kararın yerine getirilmesini önlemeyeceği- Somut olayda, icra takibinin dayanağı olan ..... Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin .... Esas, ... Karar, ..... tarihli ilamı, "eser niteliğindeki görsellerin izinsiz kullanımlarından kaynaklanan 5846 sayılı Yasa'nın 68. maddesi uyarınca istenen telif hakkı tazminatı alacağı"na ilişkin olduğu, ilam, şahsın hukuku ile ilgili olmakla birlikte tarafların şahsı ile ilgili hukuki durumlarında değişiklik yaratan bir sonuç doğurmayıp, sadece malvarlığını etkilediğinden, takibe konulabilmesi için kesinleşmesi gerekmediği-
Davacının, 8. Ceza Dairesi Başkanı olarak altında imzası bulunan kararın siyasi düşüncelerle verildiği, yargının siyasallaştığı ve 8. Ceza Dairesi`nin taraflı kararlar verdiği biçimindeki nitelemeler sebebiyle davacının kişilik haklarının zarara uğradığı, yüksek mahkeme üyesi olarak tarafsızlığı konusunda kuşkular oluşmasına sebep olunduğundan yayında davalı tarafından söylenen sözlerin hukuka aykırılığının gözetilerek davacı yararına uygun bir tutarda manevi tazminat takdir edilmesi gerekeceği-
Keşif sırasında, davacı avukata hitaben «... bütün doktorlar ve avukatlar böyle yapıyorlar, asgari ücret üzerinden makbuz kesiyorlar, (70) alıp (5) gösteriyorlar...» biçiminde sözler sarfeden hakimin, avukatın kişilik haklarına –olayda «matufiyet» unsurunun bulunmaması nedeniyle– saldırıda bulunmuş olmayacağı–
Davalar, haksız fiilden dolayı uğranılan manevi zararların ödetilmesi davasında, yargıcın, manevi tazminatın tutarını belirlerken, saldırı oluşturan eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate alması gerekeceği-
Eşler birbirlerine karşılıklı olarak hakaret etmişlerse de; davacının ilave olarak eşini dövdüğü ve evden kovduğu, eşini ihmal ettiği, alkol alıp eve geç geldiği anlaşıldığından ve davacı ağır kusurlu olduğundan davalının manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne karar vermek gerekeceği-
Basın yoluyla kişilik haklarının ihlali nedeniyle manevi tazminat istemi-
Manevi tazminat davasında takdir edilecek tutarın, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum (tatmin) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olması gerektiği-
Davalı kadının hakaretlerine karşılık, eşine şiddet uygulayan, sevmediğini ve boşanmak istediğini söyleyen davacı kocanın daha ağır kusurlu olduğu Türk Medeni Kanununun 166/2. maddesi koşullarının oluştuğu-
Ceza davasının kesinleşen kararına göre, çekin davacı adına yapılmış cirodaki imzanın davacının eli ürünü olmadığı, davalının eli ürünü olduğunun tespit edildiği, bu nedenle müşteki sanık olarak yargılanan davacının yargılama sonucunda hem dolandırıcılık, hem de sahtecilik suçlarından ayrı ayrı beraatine karar verildiği, davalı ile dava dışı takip alacaklısının dolandırıcılık suçundan beraatine, resmi belgede sahtecilik suçundan birlikte suç işleme kararı kapsamında çeki davacı adına imzalayarak bankaya ibraz ettikleri gerekçesiyle mahkumiyetleriyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği anlaşıldığından, davalının resmi belgede sahtecilik suçundan mahkum olması, davacının sahte olarak adına cirolanan çek ile alakalı icra takiplerine maruz kalması, ağır ceza mahkemesinde müşteki sanık olarak yargılanması, yargılama sonucunda beraat etmesi hususları bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davalının sahtecilik eylemi nedeniyle davacının ticari itibarında zedelenme meydana geldiğinin kabulü ile yararına uygun bir miktar manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği-
Kamu görevlilerinin, görevlerinden dolayı yapılan eleştirilere karşı daha esnek davranmaları, ağır eleştirilere açık olmaları gerekeceği, bununla birlikte dava konusu yazıların, demokratik toplum düzenlerinde meşru sayılabilecek nitelikte olduğu ve sivil denetim içerdiği, bu haliyle ifade özgürlüğü kapsamında kaldığından davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olmadığı-
Boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davalı-davacı kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminatın az olduğu-
2. HD. 20.06.2019 T. E: 4073, K: 7501-
2. HD. 22.05.2019 T. E: 1020, K: 6511-
Eşine hitaben “onu istemediğini” ısınamadığını, ailesinin zoruyla evlendiğini ve boşanmak istediğini söyleyerek kişilik haklarına saldırıda bulunan eşin, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları dikkate alınarak manevi tazminat ödemekle yükümlü tutulacağı-
Boşanmada manevi tazminatın amacı, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın, bozulan ruhsal dengesini telafi etmek, manevi değerlerindeki eksilmeyi karşılamak olup; bir tarafın zenginleşmesine yol açacak sonuçlar doğurur miktarda manevi tazminat takdirinin, müesseseyi amacından saptıracağından açıklanan ilkeler gözetildiğinde davacı koca yararına takdir edilen manevi tazminat miktarının orantısız ve çok olduğu-
Haksız fiilden dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi isteminde, yargıcın, manevi tazminatın tutarını belirlerken, saldırı oluşturan eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate alması gerekeceği-
Davacının, eşi olan davalıdan boşanma sebebi olmayan bir olaya dayanan manevi tazminat talebinin boşanma davasının ferî mahiyetindeki TMK’nın 174/2. maddesi çerçevesinde incelenmesi hukuken mümkün bulunmadığı, davacı sadakat yükümlülüğünün ihlali olgusuna dayanmış ise de, bu durum manevi tazminat talebini boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkının saldırıya uğraması hususunu düzenleyen TMK’nın 174/2. maddesinin kapsamına dâhil etmeyeceği, davacı ile davalılardan eşi arasında bir boşanma davası bulunmadığından, davacının kişilik hakkı saldırıya uğradığı iddiasıyla açtığı manevi tazminat davasının hukuki dayanağı Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiile ilişkin hükümler olduğu ve bu nedenle davacının eşi olan davalıdan manevi tazminat talebini inceleyip karara bağlamakla aile mahkemesinin değil asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğunun kabulü gerektiği- "Davanın hukuki dayanağının (TMK. mad. 185/3) sadakat yükümlülüğünün ihlali olduğu, bu olguya dayanarak açılacak manevi tazminat davasının boşanma davası ile birlikte açılabileceği gibi müstakilen de açılabileceği, uyuşmazlığın aile hukukundan kaynaklandığı, bu nedenle eşe karşı açılacak manevi tazminat davalarında taraflar arasında boşanma davası bulunup bulunmadığı hususuna bakılmaksızın aile mahkemesinin görevli olduğu, bu nedenle davanın davacı ile davalı eşi arasındaki manevi tazminat istemine ilişkin kısmı yönünden görev nedeniyle bozulması gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından kabul edilmediği- İçtihadı birleştirme kararlarının benzer hukuki konularda Yargıtay Genel Kurullarını, dairelerini ve adliye mahkemelerini bağlayacağı- Davacının dava dilekçesinde manevi tazminat istemine dayanak olarak gösterdiği maddi olgular; evlilik birliğinin devamı sırasında davacının eşi tarafından sadakat yükümlülüğünün ihlali niteliğindeki eylemini birlikte gerçekleştirdiği kişi olan ve evlilik birliğinin tarafı olmaması nedeniyle üçüncü kişi konumunda olan diğer davalının salt evli bir kişiyle birlikte olmak şeklindeki eylemine ilişkin olup davalının evli olduğunu bilerek davalı eşi ile birlikte olmaktan ibaret olduğu anlaşılan eyleminden başka doğrudan doğruya davacıya yönelik olarak bağımsız, özel ve nitelikli bir kişilik hakkı ihlâlinde bulunduğuna dair bir iddia da bulunmadığından, eldeki davanın konusu itibariyle davalının durumunun 06.07.2018 T. 5/7 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği- Dosya kapsamından, davacının resmî nikahın kendisinin üzerinde olması hâlinde çocuklarına bakacağını bildirmesi üzerine davalıların anlaşmalı şekilde boşandıkları ancak fiilen ayrılmadıkları, davacının da bu durumu bilerek anlaşmalı boşanmadan iki gün sonra davacı ile evlendiği, ancak fiilen birlikte yaşamadıkları, davacının davalıların birlikte yaşadığını ve evlendikten sonra davalının kendisi ile birlikte yaşamayacağını bilerek resmî nikahla evlendiği anlaşıldığına göre, davacının açtığı bu davanın dürüstlük kuralına aykırı ve hakkın açıkça kötüye kullanılması niteliğinde olduğunun kabulü gerektiği-
Yayında yapılan değerlendirmelere göre davacı, hastasının tedavisini aksatan ve görevini ihmal eden bir kişi olarak gösterildiğinden, haberin davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde bulunduğu benimsenip davacı yararına uygun bir tutarda manevi tazminat takdir edilmesi gerekeceği-
Haksız şikâyet nedeniyle manevi tazminat istemi-
Dava konusu yapılan sözler bir iş adamının tepkilerini içermekte olup, kişilik haklarına saldırıdan söz edilemeyeceği-
Basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemi-
Maddi tazminat isteyen eşin diğerinden daha ziyade ve eşit kusurlu olmadığı anlaşılarak, boşanma sonucu bu eş, en azından diğerinin maddi desteğini yitirdiğinden davalı kadın yararına uygun miktarda maddi tazminat verilmesi gerektiği- Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davalı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşıldığından davalı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği- Evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuz olup, bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklandığından davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmediğinden isteğin reddi gerektiği-
Ceza yargılaması sırasındaki davalı beyanı, savunma sınırları içinde olup herhangi bir meclis üyesinin ismi açıklanmadığından matufiyet de söz konusu olmadığından savunma sınırları içinde kalan bu sözlerin davacıya yönelik olmadığı ve kişilik hakkına saldırı oluşturmadığı-
Eleştiri sınırları içerisinde olan konuşmaların, siyasi bir kişilik olan davacının hakkında yapılan sert eleştirilere katlanması gerekeceği-
2. HD. 04.06.2018 T. E: 2016/21094, K: 7241-
Hazırlık soruşturması ve ceza yargılaması sırasında, bir kısım davalılar senetteki kişileri araştırdıklarında hayali olduklarını anladıklarını, kendilerinin de dolandırıldığını ifade ettiklerinden, şikâyet hakkının hukuka uygun olarak kullanıldığı ve davacıların kişilik haklarına saldırıda bulunulmadığı-
Elatmanın önlenmesi, ecrimisil ve manevi tazminat istekleri-
Çatışan yararlar dengesi, davacı yararına bozulmamış; davalı bakımından da hukuka uygunluk nedeni gerçekleşmiş olduğundan davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davalı-karşı davacı (kadın) yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminat az olup; Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile Türk Borçlar Kanununun 50 ve 52. maddesi hükmü dikkate alınarak daha uygun miktarda maddi (TMK.md.174/1) ve manevi (TMK .md. 174/2) tazminat takdiri gerekeceği-
Mahkemece belirlenen ve gerçekleşen kusurlu davranışlardan erkeğin eşini habersiz olarak ve harçlık vermeden ortak konutta bırakıp gitmesi sonrasında kadının bir süre ortak konutta yalnız kaldığının, komşularının maddi ve manevi yardımı ile geçinecek hale gelmesine sebebiyet vererek ekonomik şiddet uyguladığının, bu vakıanın kadının kişilik haklarına saldırı niteliği taşıdığının anlaşıldığı, davalı-davacı kadın yararına Türk Medeni Kanunu'nun 174/2. maddesi koşullarının somut olayda gerçekleştiği-
Kullanılan ifadeler davalı-karşı davacının kişilik haklarını ihlal eden hakaret içerikli ifadeler olup manevi tazminatı gerektirir nitelikte olduğu-
Kişilik haklarına saldırı iddiasına dayalı manevi tazminat istemi-
Yoksulluk nafakası yükümlüsünün çalışmasına bedensel veya ruhsal bir engeli bulunmadığı sürece, düzenli bir gelirinin bulunmamasının onu yoksulluk nafakası yükümlülüğünden kurtarmayacağı- Aksi düşüncenin, yoksulluk nafakası alacaklısının haklarını ileriye dönük olarak kaybetmesine sebep olacağı- Yoksulluk nafakası yükümlüsünün ekonomik durumunun ancak nafaka miktarının belirlenmesinde dikkate alınacağı-
2. HD. 16.05.2018 T. E: 2016/18436, K: 6329-
Yayın olayların gelişimi itibariyle görünürdeki gerçeğe uygun, kamu yararı olan ve güncel olduğu gibi öz-biçim dengesi de korunmuş bulunduğundan, hukuka aykırılıktan söz edilemeyip davanın tümden reddi gerekeceği-
Erkeğin boşanma davası açması ve fiili ayrılığı başlatmasının, kadının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olmadığı-
Davalının eşinin hastalığı ile yeterince ilgilenmemesinin ve maddi-manevi destekte bulunmamasının davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu-
Manevi tazminatın tutarı belirlenirken, saldırı oluşturan eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarının da dikkate alınması gerektiği-Dava konusu olayın tarihi, yanlar arasında olayın öncesine ait sorunların bulunması, olay günü tartışmış olmaları gözetildiğinde davacı yararına takdir olunan manevi tazminat fazla olup, mahkemece davacı yararına daha alt düzeyde manevi tazminat takdiri gerekeceği-
Kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemi-
Tarafların aralarında yaptıkları bir anlaşma bulunmadıkça, boşanma kararıyla birlikte ve boşanma kararından sonra da devam edecek şekilde müşterek konutun bir bölümünün veya tamamının eşlerden birine tahsisine karar verilemeyeceği-
Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davacı kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminat değerinin az olduğu-
Siyasi rakibi hakkında, ağır eleştiri sınırlarını aşıp onu yerer ve onurunu zedeler nitelikte afiş hazırlayan kişinin bu eyleminin, karşı tarafın kişilik haklarına saldırı niteliğini taşıyacağı–
Olayın tarihi, gelişimi, atılan mesajların içeriği dikkate alındığında davacı lehine verilen manevi tazminat miktarının az olduğu-
Boşanma sebebiyle manevi tazminata hükmedilebilmesi için, tazminat talep eden tarafın kusursuz veya az kusurlu olması yetmeyeceği, bunun yanında boşanmaya sebep olan olayların kişilik haklarına saldırı niteliğinde de olması gerekeceği-
Manevi tazminata konu olan yayınların yapıldıkları tarihlerdeki görünür gerçeğe uygun oldukları, basının somut gerçeği araştırma yükümlülüğü bulunmadığı, haber niteliğinde olan yayınların yayınlanmasında kamu yararı bulunduğu, güncel nitelikteki askeri soruşturma kapsamında elde edilen bilgilerin toplumun haber alma hakkı kapsamında kamuoyuna sunulduğu anlaşıldığından, bu durumun, davacının kişilik haklarına saldırı teşkil etmediği-
Karşılıklı Boşanma
HUMK’nun değişik 440.maddesi uyarınca,karar düzeltme istemine konu edilen dava değerinin, karar düzeltme incelemesinin sınırı olan(2009 yılı için) 8510 YTL’lik miktardan az olması durumunda karar düzeltme yoluna gidilemeyeceği-
Hükmedilecek manevi tazminat, zarara uğrayanın manevi huzurunu doğurmayı gerçekleştirecek, fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşıdığı- Olay tarihi, olayların gelişim şekli, davacının tutum ve davranışları dikkate alındığında, davacılar yararına hüküm altına alınan tazminat miktarı az olduğu-
2. HD. 30.06.2020 T. E: 631, K: 3444-
Dava konusu haberde kullanılan başlık haberin içeriği ile birlikte bir bütün olarak değerlendirildiğinde; özle biçim arasındaki dengenin korunduğu, yargılamanın dayanağı olan belgelere dayanılarak yayımlanan haberin görünür gerçekliğe uygun olduğu, hukuka aykırılık unsurunun gerçekleşmediği ve davacının kişilik haklarına saldırı oluşturmadığı-
Vekâlet sözleşmesi ile avukat işini doğruluk kurallarına göre özenle yapıp, mesleğinin gerektirdiği biçimde yerine getirdiği takdirde ancak o zaman sorumluluktan kurtulacağı; davalı avukatın süresinde yetkili mahkemeye başvurmaması nedeniyle davacının maddi zarara uğradığı, ancak bu eylemin yalnız başına manevi tazminatı gerektirmeyeceği-
Davacı eş yararına yoksulluk nafakası koşullarının oluşup oluşmadığının tespitinin gerektiği davada, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına ilişkin bilgiler ve toplanan tüm deliller incelendiğinde; davacı kadının asgari ücretle geçimini sağladığı, gelir getirici malvarlığının bulunmadığı ve yardıma muhtaç olduğu, buna karşılık davalı erkeğin ise, emekli olduğu ve aylık 1.100,00 TL gelirinin bulunduğu, davacı kadının sürekli ve düzenli geliri olduğu tespit edildiğinden boşanma sebebiyle yoksulluğa düşmeyeceği anlaşıldığından davacı kadın yararına TMK. m. 175'te düzenlenen yoksulluk nafakası isteme koşullarının oluşmadığı-
Basın yoluyla şahsiyet haklarına saldırı dolayısıyla manevi tazminat istenmesi, yazılı ve görsel basın işlevini yerine getirirken, yayının gerçek olması, kamu yararı bulunması, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözeteceği, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi koruyacağı. Basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapacağı, o anda görünürde var olup sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından basının sorumlu olmayacağı-
Karşılıklı Boşanma
Tüzel kişilerin organlarının işledikleri haksız fiil aynı zamanda suç teşkil ediyorsa ceza zamanaşımı süresinin tüzel kişi aleyhine açılan tazminat davasında da uygulanması gerektiği- Beyanlar nazara alındığında yazı içeriğinin görünür gerçeğe uygun olduğu, yazının içeriği itibarıyla çok sayıda süt üreticisini ilgilendiren bir konuda yazılması nedeniyle kamu yararının gerçekleştiği, yazıda kullanılan ifadeler ve yazılış şeklinin de eleştiri sınırlarını aşmadığı, davacının kişilik haklarının ihlal edilmediğinin kabulü gerekeceği-
Basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemi-
Dava tarihinden sonra, yargılama safhasında barışan tarafların, kendi istekleri ile beraber yaşamaya devam ederken; boşanma davasının, davacının talebi ile vekili tarafından takip edilmediği, fakat dava tarihinden sonra, beraber yaşarlarken taraflar arasında meydana gelen fiziksel şiddet olayı sebebiyle davacının talebi üzerine dava yenilenerek yargılamaya devam edildiği- Boşanma hükmünün ferileri olan maddi ve manevi tazminata hükmedilebilmesi için tazminat yükümlüsünün kusurlu olması gerekmekte olup; davacının, dava tarihinden sonra davalıyla beraber yaşayarak davalıdan kaynaklı kusurları affetmiş olduğu, ancak; her davanın seyri açıldığı tarihteki hukuki ve fiili duruma göre devam edeceği için af olgusu, sadece taraflar arasında yaşanılan son olaydan önceki vakıalarda sonuçlarını doğuracak olup, tarafların dava tarihinden sonra gerçekleşen olaylara dayanarak başka bir boşanma davası açabileceği- 
Yayının yapıldığı günde ortaya çıkan duruma, diğer bir anlatımla, görünür gerçeğe uygun yayın yapıldığı, yayının hukuka uygunluk sınırları içinde kaldığı-
Davacı kocanın boşanma davası kabul edildiğine göre, sadece davacı koca yararına vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, davalı kadın yararına da vekalet ücreti takdirine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Cevap dilekçesinde uyuşmazlığın çözümü ile ilgisi olmayan ve hakaret içeren ifadelere yer verilmesinin kişilik haklarına saldırı teşkil edeceği–
Yazı davacıyı aşağılayıcı ve incitici nitelikte olmadığından davacının kişilik haklarına hukuka aykırı şekilde yapılmış bir saldırının bulunmadığı-
Davalıdan kaynaklanan davacının kişilik haklarına saldırı teşkil eden maddi bir hadisenin varlığı kanıtlanmamış ve Türk Medeni Kanununun 174/2. maddesi koşulları gerçekleşmediğinden, manevi tazminat isteminin reddi gerekeceği-
E. ve söylemlerinin daha uygun bir dil kullanılarak eleştirilebilecekken "yüzsüz" nitelemesi ile eleştirilmiş olmasının davacının kişilik haklarına saldırı oluşturacağı-
Haberin görünür gerçekliğe uygun olduğundan, davacının kişilik haklarına saldırı oluşturmayacağı-
Davacı bir siyasi partinin yöneticilerinden olduğuna göre bu konudaki siyasi açıklamalarının basın tarafından yorumlanmasının (bu bağlamda karşı görüşlerin işbirlikçi ve teslimiyetçilik olarak nitelendirilmesi) eleştiri sınırlarının aşılmadığını göstereceği-
Boşanma davasından önce "eve dön ihtarı" çeken eşin önceki olayları affetmiş sayılacağı-
Taraflar arasında çocuğun gece saatlerinde büyükbaba ve büyükanneye götürülmesi konusunda çıkan son tartışmada davacı kocanın eşine şiddet uyguladığının, çocuğu alarak evi terk ettiğinin anlaşıldığı, bu durumda, oluşan geçimsizlikte kusurun tamamen davacı kocaya ait olduğunun, kadına bir kusur yüklenemeyeceğinin anlaşıldığı, boşanmaya karar verebilmek için davalının az da olsa kusurunun varlığının gerekeceği-
Yazı bir bütün olarak incelendiğinde eleştiri sınırları içinde kaldığı asıl amacın, sağlık hizmetlerindeki aksaklıkları anlatmak olduğu, davacı şirketle ilgili hususların ayrıntı niteliğinde bulunduğu görüldüğünden davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Kadının İstanbul'da 1 adet mesken, “Sosyal tesis ve havuz” niteliğinde bağımsız bölüm, Tekirdağ’da 1 mesken, 2 adet bahçeli kerpiç ev, 3 adet tarla ve 1 adet bağının bulunduğu ve maliki olduğu taşınmazlardan kira gelirleri elde ettiği anlaşıldığından kadının tespit edilen sosyal ve ekonomik durumuna göre boşanma sebebiyle yoksulluğa düşmeyeceği anlaşıldığından yoksulluk nafakası talebinin reddi gerektiği- Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında kadın yararına takdir edilen maddî ve manevî tazminat az olup hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak daha uygun miktarda maddî ve manevî tazminata takdir edilmesi gerektiği- Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre ortak çocuk yararına takdir edilen iştirak nafakasının az olup hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda iştirak nafakasına hükmedilmesi gerektiği-
Davalıların gizlice ses ve görüntü kaydetme ve bunu yayımlama biçiminde gerçekleşen eylemleri davacının şeref ve haysiyetine tecavüz etme amacı güdülmemiş olsa bile, kişilik haklarına saldırı niteliğinde olacağı-
2. HD. 27.06.2018 T. E: 2016/21057, K: 8209-
Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişinin, salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamayacağı-
Davacının kişilik haklarına doğrudan bir saldırı söz konusu olmayıp, dava konusu yayında, basının kamuoyu oluşturma ve toplumsal eleştiri hakkı kullanılmış olduğundan; hukuka uygunluk sınırları içinde kalındığının benimsenmesinin gerekeceği-
Eleştiri amaç ve sınırını aşan yazıların gerçeği yansıtsa bile yazıda kullanılan dil, ifade ve üslubun davacıyı küçük düşürmek, ona hakaret etmek amacına yönelik bulunması, davacının kişilik değerlerine saldırı niteliğinde bulunması halinde, davacı lehine tazminata hükmedilmesi gerekeceği–
Erkeğin tanık olarak bildirdiği tarafların ortak çocuklarının beyanları, evliliğin temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan, yer ve zaman unsuru içermeyen, sebep ve saiki açıklanmayan soyut izahlardan ibaret olup ispatlanamayan "eşine hakaret etme" vakıasının kadına kusur olarak yüklenilmesinin doğru olmadığı- Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminat az olup hakkaniyet ilkesi gereğince daha uygun miktara hükmedilmesi gerektiği-
2. HD. 28.05.2018 T. E: 2016/19023, K: 6819-
a- Davacı ile evlilik birliği devam ederken, davalı le birlikte olan davalı aleyhine boşanma davasında, boşanma kararının özetlenen içeriğine göre eldeki davaya konu edilen eylem nedeniyle tazminata hükmedilmesi karşısında aynı eylem nedeniyle yeniden manevi tazminata hükmedilmesinin mümkün olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre davalı yönünden manevi tazminat isteminin reddine karar verilmesinin gerekip gerekmediği- b- Evlilik birliği devam ederken, davacının eşi ile evli olduğunu bilerek birlikte olan davalının bu eylemi nedeniyle davacının manevi tazminat isteminde bulunup bulunamayacağı-
Davalı erkeğin cevap dilekçesinde "eşinin fiziksel şiddetine maruz kaldığı" savunmasına dayanmadığı anlaşıldığı, ön inceleme aşaması tamamlanana kadar usulüne uygun bir şekilde ileri sürülmeyen ve davalı tarafça dayanılmayan bu vakıanın, mahkemece kendiliğinden hükme esas alınmasına ve davacı kadına kusur olarak yüklenmesine imkân bulunmmadığı, tanıkların, tarafların ileri sürmediği, uyuşmazlık konusu olmayan bir vakıayı doğrulaması da hâkimi bağlamayacağı, tarafların iddia ve savunmaları kapsamında gösterdiği delillerden davalı erkeğin eşine fiziksel şiddet uyguladığı, ailesinin müdahalesine sessiz kaldığı, buna karşılık davacı kadının da eşine hakaret ettiği anlaşıldığından evlilik birliğinin sarsılmasına neden olan olaylarda tarafların her ikisi de kusurlu olmakla birlikte davalı erkeğin kusuru daha ağır olup, belirlenen bu kusur durumuna göre de davacı kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin kabulü gerektiği-
Boşanmadaki maddi tazminatın hükmün kesinleşmesinden sonra muaccel hale geleceği,faize de bu tarihten itibaren hükmedilmesi gerekeceği-
Tarafların kusur durumları, davalının gayri resmi evlenme tarihindeki yaşı, olayın gelişim süreci, tarafların sosyal ve ekonomik durumları gözetildiğinde, davacı yararına hüküm altına alınan manevi tazminat miktarının fazla olduğu, daha alt düzeyde uygun bir manevi tazminata karar verilmesi gerekeceği-
Basın yoluyla kişilik haklarına saldırı iddiasına dayalı manevi tazminat istemi-
Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davacı-davalı kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminatın az olduğu-
Davacının gazetede yer alan ifadeler için gazete yazı işleri müdürüne dava açmasının doğru olmadığı ve sıfat yokluğundan davanın reddedilmesi gerektiği- Haberin görünür gerçeğe uygun olduğu, davalıların bu haberden dolayı sorumlu tutulmaması gerektiği-
Davalı sicil amiri olarak sicil raporunda davacının davranışlarını değerlendirerek kanaat açıklamasında bulunmuş olup; davacı da, davalının kişisel kusurlu (kin, hınç, düşmanlık ve benzeri davranışlar) olduğunu kanıtlayamadığında, istemin tümden reddine karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece belirlenen ve gerçekleşen kusurlu davranışlar yanında, yapılan yargılama ve toplanan delillerden davalı erkeğin eşine "Köpek gibi ayağıma gelecek" şeklinde hakaret ettiği, "Boşanmayacağım, süründüreceğim" diye ailesinin yanında eşini aşağıladığının anlaşıldığı, gerçekleşen bu duruma göre, boşanmaya sebep olan olaylarda her iki taraf da kusurlu olmakla birlikte davalı erkeğin daha fazla kusurlu olduğunun kabulü gerekeceği- Gerçekleşen kusurlu davranışların kadının kişilik haklarına saldırı niteliğini taşıdığı, boşanma sonucu kadının en azından eşinin maddi desteğinden de yoksun kaldığı, kadın yararına TMK m.174/1-2 koşullarının oluştuğu-
Kitabında davacı hakkında yaptığı açıklamalar davacının adil yargılanma hakkını ve masumiyet karinesini zedeler ve adil yargılanma yapıldığına olan inancını sarsar nitelikte olduğundan davacının kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu benimsenip davalılardan …'ın, manevi tazminat ile sorumlu tutulması gerekeceği-
Haksız fiil aynı zamanda suç teşkil eden bir eylem ise ve Ceza Kanunu'nda daha uzun zamanaşımı süresi öngörülmüşse haksız fiil sorumluluğunda da bu (uzamış) ceza zamanaşımı süreleri uygulanacağından kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan tazminat istemine ilişkin davanın zamanaşımı 8 yıl olup geçilmediğinden kabulü gerektiği-
Uyuşmazlığın, 1-Bölge adliye mahkemelerince takdir edilen maddi-manevi tazminat miktarlarına ilişkin temyiz talepleri hakkında, Yargıtayca yapılacak incelemenin niteliği ve tazminat miktarları yönünden Yargıtayın temyiz olunun kararı bozup bozamayacağı,2- Somut olayda, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat ve hakkaniyet ilkesi dikkate alındığında davalı-karşı davacı kadın yararına hükmedilen maddi ve manevi tazminat miktarlarının çok olup olmadığı noktalarında toplandığı-
Toplanan delillerden boşanmaya sebep olan olaylarda maddi tazminat isteyen eşin diğerinden daha ziyade ve eşit kusurlu olmadığının anlaşıldığı, boşanma sonucu bu eşin, en azından diğerinin maddi desteğini yitirdiği, o halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurları ve hakkaniyet ilkesi (TMK.md,4 BK.md.42 ve 44 ) dikkate alınarak davacı kadın yararına uygun miktarda maddi tazminat verilmesinin gerekeceği-
Yayındaki iddiaların gerçekliği kanıtlanmadığından eleştiriden söz edilemeyeceğinden, davacının kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu-
Basın toplantısındaki sözlerden, davacının ihaleye katılacak firmalar üzerinde baskı oluşturduğu, bunun bir firmaya yarar sağlamak amacıyla yapıldığının belirtildiği, diğer yandan yazısı nedeniyle hedef gösterilen davacıya yönelik olarak tepki gösterilmesinin istenildiği anlaşıldığından, davacının kişilik haklarına hukuka aykırı saldırı oluştuğu-
2. HD. 10.04.2017 T. E: 2015/25520, K: 4075-
Kural olarak; yayın yoluyla kişilik haklarına saldırının varlığını kabul için ; haberde gerçeklik,kamu yararı ve toplumsal ilgi, güncellik ve konu ile ifade arasında düşünsel bağlılık sınırlamalarından herhangi birinin bulunmamasının gerekeceği, davacının tazminat istemine konu haber yazılarının maddi olgulara dayandığı, dayanılan olguların doğru olması halinde olayın yorum ve eleştirisinin hukuka aykırılığından söz edilemeyeceği, hatta Cumhuriyet Savcısı olan davalının olayı soruşturma şeklinin eleştirisinin, olayın önemi ve gelişmeler dikkate alındığında eleştiri sınırları içerisinde olduğu, ne var ki, davacıya isnat edilen eylemin haber yazının özüne bakıldığında ölen M. Göktepe’ nin fotoğraflarının saklanması ve ya da en azından kaybından sorumlu olunması olduğu, davacı Cumhuriyet Savcısının habere konu fotoğrafları bizzat çektirerek resmi tutanaklara geçtiği, sanıklar hakkında verilen görevsizlik kararında açıkça belirtip, düzenlenen dizi pusulasına da eklediği dosya kapsamı il
Hakaret eylemine dayalı manevi tazminat isteminde, yargıcın, manevi tazminatın tutarını belirlerken, saldırı oluşturan eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate alması gerekeceği-
Mevcut veya beklenen bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan ve kişilik hakları saldırıya kusursuz ya da daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebileceği(TMK.174/1)- Boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceği (TMK.174/2) -
Davalı-davacı kadına ait gayrimenkullerin ve kira gelirinin bulunduğu, kadının boşanmakla yoksulluğa düşmeyeceği, TMK m. 175'in koşullarının oluşmadığı, kadının yoksulluk nafakası isteğinin reddinin gerektiği-
Basın yoluyla kişilik haklarının ihlalinden kaynaklanan manevi tazminat istemi-
Kooperatif üyesi olan davacıları «yükümlülüklerini yerine getirmeyen» konumuna düşüren ifadelerin, kişilik haklarına saldırı teşkil edeceği–
Kişilik haklarına saldırı nedeni ile uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemi-
Somut bir takım emareler bulunduğuna göre şikayetin olağan kuşku üzerine somut emarelere dayandırılarak yapıldığı sonucuna varılmasının gerekeceği-
Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davalı-karşı davacı kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminatların fazla olduğu- Davalı-karşı davacı kadının dosyadaki delillere göre ev hanımı olduğu ve kendisine yoksulluk nafakası hükmedildiğinin anlaşıldığı, kendisi yoksul olan kişiden ortak çocuk için tedbir ve iştirak nafakası alınamayacağı hususu gözetilmeden davalı-karşı davacı kadının velayeti babaya bırakılan ortak çocuk için tedbir ve iştirak nafakası ile sorumlu tutulmasının doğru bulunmadığı-
Erkeğin kadına fiziksel şiddet uyguladığı, silahla tehdit ettiği ve kadının ailesi ile ilgilenmediği, davalı kadının da erkeğe ve erkeğin annesine aşağılayıcı ve hakaret içeren sözler söylediği nazara alındığında boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin ağır, kadının az kusurlu olduğu anlaşıldığı- Gerçekleşen kusurlu davranışlar aynı zamanda kadının kişilik haklarına saldırı teşkil eder nitelikte olduğundan kadın lehine tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kusurun ağırlığı ve hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak uygun miktarda maddî ve manevî tazminat takdir edilmesi gerektiği-
2. HD. 30.05.2018 T. E: 2016/19219, K: 6971-
Davalının yapmış olduğu şikayete konu olay hakkında dinlenen davacının meslektaşı tanığın ifadesi de dikkate alındığında, davalının sarf ettiği iddia edilen sözlerin tehdit amaçlı söylenmediği, daha önce aralarında geçen olaylardan kaynaklandığı anlaşıldığından, söylenen sözlerin davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Davalı yararına manevi tazminata hükmedilebilmesi için, davacı kocaya yüklenen davranışların, davalının kişilik hakların saldırı niteliğinde olması gerekeceği-
Dava konusu haberin bu olay yeri inceleme tutanağına göre yapıldığı anlaşıldığından davacının kişilik haklarının saldırıya uğradığından söz edilemeyeceği ve korunması gereken üstün kararın basın özgürlüğü olduğunun benimsenmesinin gerekeceği-
Kural olarak bir kimsenin resminin izinsiz yayınlanmasının hukuka aykırı olup kişilik haklarına saldırı teşkil edeceği-
Davacının davalı banka ile imzaladığı kiralık kasa sözleşmesine dayalı maddi ve manevi tazminat istemlerine-
Davalının yapmış olduğu açıklamalarda kamu yararı bulunduğu, tarafların siyasetçi olarak işgal ettikleri konumlar dikkate alınarak açıklamanın ceza dosyasındaki bilgilere dayanılarak yapıldığı ve görünen gerçeğe uygun olup hukuka aykırılık unsuru oluşmadığından davacının kişilik haklarına saldırıdan söz edilemeyeceği-
Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında kadın yararına takdir edilen maddî ve manevî tazminat az olup hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak daha uygun miktarda maddî ve manevî tazminata takdir edilmesi gerektiği- Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre takdir edilen yoksulluk nafakasının az olup hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda hükmedilmesi gerektiği-
Türk Silahlı Kuvvetlerinden takdirname almış ve normal süreçte emekli olmuş bir kimseye istinaden «ordudan emekli olabildiği doğru mudur?» ibaresi kullanılarak normal süreçte emekli olmadığı gibi bir şüphe yaratılmasının, kişilik haklarına saldırı olarak kabul edilmesi gerekeceği–
Evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı, bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmediğinden, boşanma isteğinin reddi gerekeceği- Boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceği (TMK. mad. 174/2)-
Gerçeğe aykırı olarak, evli olan davacının gizli ve yasak aşk yaşadığı biçimde haber yayımlanmasının onun kişilik haklarına saldırı oluşturacağı, haberin başka yayın organlarında yayımlanmış olmasının da davalıların eylemini hukuka uygun hale getirmeyeceği gözetilerek, davacı yararına uygun bir tutarda manevi tazminat takdir edilmesi gerekeceği-
Davacının "altın set" isteği bulunmadığı halde, istek dışına çıkılarak bir adet 22 ayar setin de hüküm altına alınmasının doğru olmadığı-
Karşılıklı Boşanma
Davalı-davacının kusurlu eylemleri davacı-davalı kadının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğundan, davacı- davalı kadın lehine manevi tazminata hükmedileceği- Davacı-davalı kadının müşterek çocuk için 1000 TL. iştirak nafakası talebi olduğu halde istek aşılarak (HMK. md. 26) aylık daha fazla bir miktar iştirak nafakasına hükmedilmesinin hatalı olduğu-
3. HD. 31.10.2018 T. E: 2017/996, K: 10794-
Evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsılmasında tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklandığı, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmediğinden boşanma davasının reddinin gerektiği-
Yayın yolu ile kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemi-
Fiziksel şiddet davranışı aynı zamanda kadının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğundan; davalı kadın yararına Türk Medeni Kanununun 174/2. maddesi koşullarının oluştuğu-
Hakim, tazminat miktarını saptarken, bir yandan kişilik hakları zedelenen tarafın, ekonomik ve sosyal durumunu ve boşanmada kusuru bulunup bulunmadığını ve varsa kusur derecesini, fiilin ağırlığını; öbür yandan da, kişilik haklarına saldırıda bulunanın kusur derecesini, ekonomik ve sosyal durumunu göz önünde bulundurmak zorunda olduğundan davacı yararına takdir edilen manevi tazminat miktarı orantısız ve çok olup; daha uygun miktarda tazminat takdiri gerekeceği-
Dava konusu yayın ile ilgili olduğu ileri sürülen CD'nin niteliği de gözetilerek, tarafların da bulunduğu bir ortamda, bilirkişi ile birlikte CD'yi izleyip incelemeleri, bilirkişinin düzenleyeceği raporu sunmasından sonra tarafların bu konudaki savunmalarını yapmalarının sağlanması gerekirken, savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğuracak biçimde, CD üzerindeki çoğaltılmamaya ilişkin açıklama gerekçe gösterilerek tarafların dayandıkları kanıtların içeriğini öğrenmelerine engel olunmasının usul ve yasaya uygun düşmeyeceği-
Yayın zamanında görünürde var olan, sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınının sorumluluk doğurmayacağı-
Boşanmaya sebep olan olaylarda, taraflar eşit kusurlu değil iken tarafların eşit kusurlu kabul edilmesi ve bu hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak ağır kusurlu eş lehine yoksulluk nafakasına takdir edilemeyeceği-
Hakimin, tazminat miktarını saptarken, bir yandan kişilik hakları zedelenen tarafın, ekonomik ve sosyal durumunu ve boşanmada kusuru bulunup bulunmadığını ve varsa kusur derecesini, fiilin ağırlığını; öbür yandan da, kişilik haklarına saldırıda bulunanın kusur derecesini, ekonomik ve sosyal durumunu göz önünde bulundurmak zorunda olduğu-
Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında kadın yararına takdir edilen maddî ve manevî tazminat az olup hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak daha uygun miktarda maddî ve manevî tazminata takdir edilmesi gerektiği- Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre ortak çocuk yararına takdir edilen iştirak nafakasının az olup hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda iştirak nafakasına hükmedilmesi gerektiği-
Toplanan delillerden davacı kadının babasının vefatı nedeniyle tarafların birlikte taziyeye gitmelerinden sonra kocanın, eşini ve çocuğunu bırakıp gittiğinin ve bir daha ilgilenmediğinin, böylece birlik görevlerini yerine getirmediğinin anlaşıldığı, kocanın boşanma nedeni oluşturan ve davacı kadının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olan kusurlu bir davranışının bulunmadığı, hal böyle olunca; davacı kadının manevi tazminat isteminin (TMK.m.174/2) reddine karar vermek gerekeceği-
Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceği- Evlilik birliğinin sarsılmasına neden olan olaylarda kocasına ve onun ailesine sürekli hakaret eden ve kocanın annesini döven, evden dışarı atan kadının kusuruna karşılık, eşine şiddet uygulayıp evden kovan ve başka bir kadını eve getirip birlikte yaşayan koca daha ziyade kusurlu olup, tazminat isteyen kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı- Mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları dikkate alınarak davacı-davalı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesinin gerektiği-
Davalı erkeğe kusur olarak yüklenen sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı vakıasının, güven sarsıcı davranış niteliğinde olduğu; güven sarsıcı davranış vakıasından sonra evlilik birliğinin uzunca bir süre daha devam etmesi sebebiyle kadın tarafından affedildiğinin kabulü gerekeceğinden davalı erkeğe kusur olarak yüklenemeyeceğinin tabii olduğu, ancak davalı erkeğin mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen diğer kusurlu davranışlarına göre dahi boşanmaya sebep olan olaylarda tamamen kusurlu olduğu- Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davacı kadın yararına takdir edilen manevi tazminatın çok olduğu-
HGK. 08.10.2019 T. E: 4-203 , K: 1002-
Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davalı-davacı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği, o halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları (TMK. md.4 BK. md. 42,43,44,49) dikkate alınarak davalı-davacı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği-
Boşanma istemli davada, hakim, tazminat miktarını saptarken, bir yandan kişilik hakları zedelenen tarafın, ekonomik ve sosyal durumunu ve boşanmada kusur bulunup bulunmadığını ve varsa kusur derecesini, fiilin ağırlığını; öbür yandan da, kişilik haklarına saldırıda bulunanın kusur derecesini, ekonomik ve sosyal durumunu göz önünde bulundurması, bu ilkeler gözetildiğinde davalı kadın yararına takdir edilen manevi tazminat miktarı orantısız ve çok olduğundan, daha uygun miktarda tazminat takdiri gerektiği-
Karşılıklı Boşanma
Dava konusu yayın, davacıların davalılara yönelik ithamları üzerine yapılmış olup, davacıların davranışı nedeniyle yapılan yayın da bir cevap niteliğinde olduğundan yayın habercilik ilkelerine uygun olup eleştiri niteliği bulunduğu ve yayına davacıların eylemi ile neden olduklarının kabulü ile hukuka aykırılık içermediğinden davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Kadının, başka bir kişiyle duygusal ilişki içinde olduğu sabit ise ve erkeğin akrabasının, kadına karşı gerçekleştirdiği yaralama eylemine erkeğin sessiz kaldığı görülüyorsa kadının daha ağır kusurlu olduğunun kabulü gerektiği- Erkek, her ne kadar akrabasının kadına karşı gerçekleştirdiği yaralama eylemine sessiz kalmış, bu durumda kadını savunmamışsa da kadının başka kimse ile duygusal ilişki içerisinde olmasının erkeğin haklarına saldırı olduğu-
Dava kişilik haklarına saldırı iddiasına dayalı manevi tazminat istemine ilişkin olup,tazminat hukuku ilkeleri gereğince, haksız eylemden kaynaklanan zararın ödetilmesi amacıyla açılan davalarda, istek bulunması durumunda, kabul edilecek tazminata olay tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekeceği, dosyadaki bilgi ve belgelere ile ceza mahkemesi dosya içeriğine göre olay tarihinin 10/11/2010 olduğu anlaşıldığı, birleşen dosya davacısı dava dilekçesinde, hükmedilecek tazminata olay tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesini talep etmiş olduğu halde, mahkemece faizle ilgili bir karar verilmemiş olmasının usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bu nedenle bozulması gerekirse de; belirlenen bu yanılgının giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, mahkeme kararının düzeltilerek onanması gerekeceği-
Boşanma davası devam ederken kesinleşen yabancı mahkeme boşanma kararının, tanıma kararı ile kesinleştiği andan itibaren kesin hüküm ifade edeceği; tedbir nafakasına ise boşanma veya ayrılık davasının de­vamı süresince hükmolunabileceği; evliliğin sona ermesinden sonra tedbir nafakasına hükmedilemeyeceği; tarafların yabancı mahkeme kararı ile boşandıkları dikkate alınarak, davacı yararına dava tarihinden bu tarihe kadar geçerli olacak şekilde tedbir nafa­kasına hükmedilmesi gerekeceği-
Davacıya isnat edilen hakaret ve görevi ihmal suçlarının yasal unsurlarının oluşması halinde davalıların eylemleri TCK'nun 285. maddesinde düzenlenen iftira suçun oluşturacağından Borçlar Yasası'nın 60. maddesinin yollaması ile TCK'nun 102. maddesi gözetildiğinde zamanaşımı süresinin 5 yıl olduğu-
Davacıların kızı ve kardeşi olan ölenin balkondan düşerek ölüm haberi verilirken, aynı şahsın ölümü tarihinden yaklaşık 2 yıl önceki denize çıplak girme görüntülerinin de birlikte habere konu edilmesinin davacıların onuruna, kişilik haklarına saldırı niteliğinde olacağı-
2. HD. 03.05.2018 T. E: 2016/15692, K: 6039-
Davalının davacılar hakkında görevi kötüye kullanma şüphesi ile şikayetçi olduğu, davalının şikayetine istinaden yapılan soruşturma neticesinde şikayetin yasal şartları taşımadığı değerlendirilerek işleme konulmamasına karar verildiği, davalı hakkında da, görevli memura direnme ve iftira eylemleri nedeniyle kamu davası açıldığı, üzerine atılı suçun şartlarının oluşmaması nedeniyle beraatine karar verildiği ve kararın Yargıtayca onandığı anlaşıldığına göre, davalının vermiş olduğu şikayet dilekçesi de bir bütün olarak değerlendirildiğinde hak arama özgürlüğü sınırlarının aşılmadığı-
Kişilik haklarına saldırının koşul ve kapsamının, M.Y.nın 24. maddesinde belirtildiği, Borçlar Yasasının 49. maddesinde ise saldırının varlığı halinde yaptırımının düzenleme altına alındığı, her iki maddenin temel öğesinin hukuka aykırılık olduğu, eylemin hukuka aykırılığının varlığı için öze ve biçime ilişkin koşulların irdelenmesinin gerekeceği, öze ilişkin koşulların; gerçeklik, güncellik ve kamu yararı olduğu, kamu yararı öğesinin, toplumsal ilgi olarak da tanımlanabileceği, biçime ilişkin koşulun ise, anlatımda ve konunun sergilenişindeki ölçülülük olduğu, davalı aleyhine tanıklık eden kişiler ile davalı arasında çeşitli idari, hukuki ve cezai davaların bulunması nedeni ile husumet olduğu, bu durumda bu tanık beyanlarına dayalı olarak hüküm kurmanın mümkün olmadığı-
Konusu ve içeriği hukuka aykırı olup aynı zamanda suç oluşturan sözlerin, yayın organı tarafından aynen yayımlanmış olmasının o yayını hukuka uygun hale getirmeyeceği ve yayımlayanları sorumluluktan kurtaramayacağı-
Yargı kararlarını uygulamamanın kişisel kusur oluşturacağı ve bu kararları uygulamayan kamu görevlilerinin zararın gerçekleşmesi halinde tazminatla sorumlu olacağı–
Basın yolu ile kişilik haklarına saldırı nedeni ile manevi tazminat istemi-
Kişilik hakları ihlâlinde mahkemece “manevi tazminat”a hükmet-me yanında “karar özeti” nin de –aynı dergide– yayınlanmasına karar verilebileceği fakat “kararın gerekçe ve hüküm fıkrası”nın yayınlanmasına karar verilemeyeceği–
Terk sebebine dayanan boşanma davasında verilen tarafların boşanmalarına ilişkin hüküm, kesinleşmiş ve zina sebebine dayanarak açılan sonraki davadaki boşanma talebinin esası konusuz kalmış olup davanın konusuz kalması sebebiyle esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmasa bile, davacı davanın açıldığı tarih itibarıyla dava açmakta haklı ise, lehine vekalet ücreti dahil yargılama giderleri takdir edilmesi gerekeceği- Ergin olmayan çocuk için, annesinin “zina” eylemine dayanan manevi tazminat isteği ve ergin olan diğer çocuğun aynı gerekçe ve sebebe dayanan manevi tazminat isteğini inceleme görevinin asliye hukuk mahkemesine ait olduğu; davaya esasen asliye mahkemesince “aile mahkemesi” sıfatıyla bakıldığına göre, bu taleple ilgili nispi peşin harç noksanlığının tamamlanması halinde ayırma kararı verilerek ayrı bir esasa kaydedilip, davaya asliye hukuk mahkemesi olarak bakılması gerektiği-
Borçlar Yasası'nın 49. maddesinde belirtilen sorumluluğu genişletmek olanaksız olduğu gibi, yansıma yoluyla da manevi tazminat istenilemeyeceği-
Din Kültürü ve Ahlak B.si dersi öğretmeninin, dersin son 5-10 dakikasında öğrencileri C. namazına gitmeleri için abdest almaya gönderdiği, öğrencilerin dersten çıkmalarına izin verdiği iddiası ve başka iddialar nedeniyle bir öğrenci velisi tarafından verilen dilekçeler üzerine yapılan soruşturmada ve benzer konuda davacı hakkında yapılan başka bir soruşturmada öğrenciler ve öğretmenler tarafından iddiaların doğru olduğu yönünde bilgiler verildiği bu durumda gerçek bir olaydan yola çıkılarak eleştiri sınırlarının aşılmadan güncel bir olayın kamuoyuna açıklandığı, görünür gerçeğe uygun olan yayında kişilik haklarına bir saldırı bulunmadığı-
TMK. 166/2.madde koşullarının gerçekleştiği- TMK. 174/1. maddesi gereği mevcut veya beklenen bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kusursuz ya da daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebileceği , eşlerin evi birlikte seçeceklerini, birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve mal varlıkları ile katılacakları (TMK 186) - TMK. 174/2 maddesi gereği, boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceği-
Davalı kocanın birlik görevlerini yerine getirmediği, eşini ailesiyle birlikte oturmaya zorladığı; bununla birlikte davalı kocanın eşine fiziki şiddet uyguladığı ve hakaret ettiğine ilişkin yeterli delilin mevcut olmadığı, kocanın sabit kabul edilen ve boşanma sebebini oluşturan bu kusurlu davranışların, kadının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olmadığı, bu nedenle davacı kadın yararına manevi tazminata hükmedilemeyeceği-
Tanık beyanlarından, davacı-davalının, eşine zaman zaman hakaret ettiği, aşırı kıskançlık oluşturan davranışlarının olduğu, evlilik birliğinin gerektirdiği bazı görevleri yerine getirmediğinin anlaşıldığı, diğer yandan Sulh Ceza Mahkemesi kararı ile tarafların birbirlerine karşı basit müessir fiilde bulunmaktan dolayı ceza aldıkları da sabit olup, bu deliller çerçevesinde davalı koca yanında davalı kadının da boşanmaya neden olan olaylarda kusurlu olduğu anlaşıldığından; davalı-davacı kocanın davası da kabul edilmek suretiyle karar verilmesi gerektiği-
Karar gününde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 10/3. maddesi gereğince manevi tazminat davalarının tümden reddedildiği durumlarda avukatlık ücreti, Tarife'nin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre belirleneceği-
O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından basının sorumlu tutulamayacağı-
Davacı kadın tarafından açılan boşanma davasının kabulü nedeniyle davada kendini vekil ile temsil ettiren davacı kadın yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca maktu vekalet ücretine hükmedilmemiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Mitinginde söylenen sözlerin eleştiri sınırlarını aşması nedeniyle davacının kişilik haklarına saldırı oluşturduğu ve davalının manevi tazminattan sorumlu tutulması gerektiği-
Bazı delil ve emarelere dayanılarak yapılan bir şikayet ya da açılan ceza davası sonunda verilen beraat kararının, soyut olarak o şikayet veya davanın hukuka aykırı olduğunun delili sayılamayacağı-
Davalı-davacı kadının açmış olduğu ziynet alacağına yönelik dava reddedildiği halde, davacı-davalı koca yararına nisbi vekalet ücreti takdir edilmemiş olmasının doğru olmadığı-
Manevi tazminat davalarında hükmedilecek paranın, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek taz­minata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir ni­telik taşıyacağı, bir ceza olmadığı gibi mamelek huku­kuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edin­mediği, o halde bu tazminatın sınırının onun ama­cına göre belirlenmesi gerekeceği, takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duy­gusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olması gerekeceği-
Davacı-davalı kadın yararına takdir edilen manevi tazminat miktarı orantısız ve çok olduğundan ve daha uygun miktarda tazminat takdiri gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmayacağı-
Erkeğin eşine fiziksel şiddet uyguladığı, evlilik süresince eşini aldattığı, hakaret ettiği, evlilik birliğinde olması gereken saygıyı ve sadakati eşine göstermediği, ayrılık döneminde eşine ekonomik şiddet uyguladığı, buna karşılık kadının da fiili ayrılık döneminde sadakat yükümlülüğünü ihlâl ettiği, eşine sürekli ağır hakaretler ettiği, kavgacı ve agresif davranışlarda bulunduğu uyuşmazlıkta, tarafların kusurlu davranışları karşılaştırıldığında, eşlerin "eşit kusurlu" oldukları- "Kusurların sayısı ve niteliği itibarıyla erkek eşin daha fazla kusurlu olduğu, Özel Daire ile mahkeme arasında kusurların neler olduğu ve niteliği konusunda uyuşmazlık bulunmadığı için direnme kararının temyiz incelemesi sırasında vakıalara ilişkin yeni bir delil değerlendirmesi ile yeni bir kusur eklenmesi mümkün olmadığı, kadın eş yararına tazminat ödenmesine karar verilmesi gerektiği" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Her iki taraf da kusurlu olmakla birlikte erkeğin daha fazla kusurlu olduğunun kabulü gerekmekte olup, bu kusurlu davranışlar aynı zamandan kadının kişilik haklarına saldırı niteliği taşıdığından tarafların eşit kusurlu kabul edilmesi ve bu hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak maddi ve manevi tazminat (TMK mad.174/1-2) taleplerinin reddinin doğru olmadığı-
Birlik görevlerini yerine getirmeyen, çocuğu olmadığı için eşine ilgisiz davranan ve eşinin müşterek evden gitmesini sağladığı anlaşılan davalı koca tamamen kusurlu olup kocanın bu eylemlerinin davacı kadının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu-
Evlilik birliğinin sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların onun kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği ve boşanma sonucu bu eşin, en azından diğerinin maddi desteğini yitirdiği anlaşıldığından tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları dikkate alınarak; kadın yararına uygun miktarda maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği-
Kişilik haklarını ihlal eden fiille, tazminat miktarı arasında makul bir oranın bulunması gerektiğinden, davacı-davalı kadın yararına takdir edilen manevi tazminat miktarının çok olduğu-
Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davalı kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminat az olduğundan, Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile Türk Borçlar Kanununun 50 ve 52. maddesi hükmü dikkate alınarak daha uygun miktarda maddi (TMK.md.174/1) ve manevi (TMK .md. 174/2) tazminat takdiri gerekeceği-
Davacı-davalı kocadan kaynaklanan ve davalı-davacı kadının kişilik haklarına saldırı teşkil eden bir eylemin varlığı kanıtlanamamış Türk Medeni Kanununun 174/2. maddesi koşulları olayda gerçekleşmemiş olduğundan , davalı-davacı kadının manevi tazminat talebinin reddine karar vermek gerekeceği-
Davaya konu edilen yayında yazının içeriği ve veriliş şekline göre konunun güncel, kamuoyunu ilgilendiren, görünür gerçeğe uygun olduğu ve davacının yayının yapıldığı günlerde kamuoyunun gündeminde olan bir şahsiyet olduğu anlaşılmakta olup, dava konusu yazı içeriğinde davacının özel hayatından bahsediliyor ise de yazı bir bütün olarak değerlendirildiğinde saldırı amacı taşımadığı, kamuoyunun gündeminde olan bir kişi hakkında kamuoyunun bilgilendirilmesinin ön planda tutulduğu anlaşıldığından ve yazının bütününe bakıldığında davalı gazetede yayınlanan yazıda davacının basına verdiği demeçlerin eleştirisel açıdan kaleme alındığı anlaşıldığından, davalı gazete de yayınlanan yazısının demokratik bir toplumda “çoğulculuk, hoşgörü ve açık düşünce” kavramları kapsamında kabul edilmesi gerekmekte olup, davacının kişilik haklarına saldırının oluşmadığı-
Ceza mahkemesinin maddi vakıa tespiti hukuk hakimini bağlayacağından somut olayın özelliği itibariyle anılan ceza mahkemesindeki kararın kesinleşmesinin beklenmesi ve sonucuna göre karar verilmesinin gerekeceği-
TMK. mad. 121 gereği manevi tazminat talep edebilmek için nişanın bozulması nedeniyle, fahiş bir zarara uğramış ve bu nedenle kişilik haklarının da saldırıya uğramış olduğunun ispatı gerektiği-
Davacının daha önceki atamalarını davalıların gerçekleştirmedikleri; ayrıca, idari yargının iptal kararından sonra göreve başlatıldığının anlaşılmasına, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekeceği-
2. HD. 12.06.2019 T. E: 1504, K: 7056-
Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alınarak maddi manevi tazminata hükmedileceği-
Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davacı kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminatların az olduğu-
2. HD. 24.05.2018 T. E: 2016/18560, K: 6718-
Davacının yayın sırasında kekelediğinin ve şaşırdığının ileri sürülmesi eleştiri niteliğinde olduğundan; "böğürme" nitelemesinin de davacıya yönelik olmayıp davacı dışında kalan genel bir kitleye yönelik olduğu anlaşıldığından, yapılan yayının tümü gözetildiğinde davacının kişilik haklarına saldırı olgusunun gerçekleşmediği-
Kural olarak sözleşmeye aykırılığın kişilik haklarına saldırı oluşturmayacağı ancak kişinin ruhsal bütünlüğünü bozacak nitelik ve ağırlıktaki aykırılıkların manevi tazminat sorumluluğunu doğuracağı-
Kişisel ilişki sebebiyle çocuğun huzuru tehlikeye girer veya ana ve baba bu haklarını yasada öngörülen yükümlülüklerine aykırı olarak kullanırlar veya çocuk ile ciddi olarak ilgilenmezler yada diğer sebepler varsa hakim tarafından kişisel ilişki kurma hakkı reddedilebilir veya kendilerinden alınabileceği-
Karşılıklı Boşanma -Ziynet Eşyası Alacağı
Haksız eylem nedeniyle manevi tazminat istemi-
Boşanma kararının sadece "kusur belirlemesi ve reddedilen tazminatlar" yönünden temyize konu edildiği, Özel Daire tarafından da temyiz edilen yönlere hasren bozma kararı verildiği anlaşıldığından somut olayda "boşanma kararı"nın kesinleştiği-  Boşanma kararının kesinleşmesinden sonraki bir tarihte beliren ve davacının temyiz aşamasında ileri sürdüğü "sadakat yükümlülüğüne aykırı davranma" vakıasının değerlendirilmesinin ve hükme esas alınmasının bu davada olanaklı olmadığı- Davalı erkeğin, aile birliğini ekonomik yönden sarsacak şekilde borçlandığı, bu şekilde birlik görevlerini yerine getirmediği, buna karşılık davacı kadının eşinin birine kefil olması sonucunda borçlanma hadisesini her fırsatta gündeme getirip tartışma çıkardığı, en son müşterek evden ayrılarak ablasının yanına gittiği ve geri dönmediği, bunun üzerine davalının davacının özel bir takım eşyalarını ablasına götürdüğü, anne yanında bulunan ortak çocuğun da okuluna devam etmesi amacıyla babasıyla birlikte müşterek haneye döndüğü, tarafların bu şekilde ayrıldığı belirlendiğinden tarafların eşit kusurlu olduğu, tazminat taleplerinin reddi gerektiği-
Dava konusu yayında, basının haber verme ve eleştiri yapma sınırları aşılarak; güncel olmayan bir davanın gündeme getirildiği, davacıya yöneltilen suçlamaların gerçek olmayıp sadece davacının kişisel özelliklerini aşağılamak (tahkir) amacına yönelik olarak, anlatılmak istenen konunun amacına uygun olmayan sözcüklere yer verildiği sonucuna varıldığından davacının kişilik haklarının zarara uğradı-
Dava konusu e-mailde davacının kastedildiği ve içeriği itibariyle davacının kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunun kabulü gerekeceği- E-mail'in liste üyelerine yanlışlıkla gönderilmesi tazminat miktarının belirlenmesinde dikkate alınacak bir durum olduğu-
Evli bir erkekle birliktelik yaşayan kadının manevi tazminat sorumluluğu bulunmakta ise de şayet koca boşanma davasında bu eylem nedeniyle eski eşine manevi tazminata mahkum edilmişse eski eşin artık haksız fiil sorumlularından ikinci kez tazminat alamayacağı-
2. HD. 30.05.2018 T. E: 2016/19374, K: 6965-
Haksız eylem nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemi-
Ayakkabıları teslim almayarak zararın artmasında davacının ortak kusurunun bulunmadığı ve haksız haciz nedeniyle oluşan zarar miktarından BK'nin 43 ve 44. maddeleri gereğince uygun miktarda indirim yapılmasına gerek olmadığı-
Basın yoluyla şahsiyet haklarına saldırı dolayısıyla manevi tazminat istenmesi, yazılı ve görsel basın işlevini yerine getirirken, yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliği gözeteceği, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi koruyacağı. Basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapacağı, o anda görünürde var olup sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından basının sorumlu olmayacağı-
Boşanmaya sebep olan olaylarda maddi tazminat isteyen eşin diğerinden daha ziyade ve eşit kusurlu olmadığı ve boşanma sonucu bu eşin maddi desteğini yitireceği anlaşıldığından, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarıyla kusurları ve hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak davacı-davalı (kadın) yararına uygun miktarda maddi tazminata hükmedilmesi gerekeceği-
Karşılıklı Boşanma
Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminat az olup hakkaniyet ilkesi gereğince daha uygun miktara hükmedilmesi gerektiği- Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre kadın yararına hükmolunan yoksulluk nafakasının az olup hakkaniyet ilkesi gereğince daha uygun nafakaya hükmedilmesi gerektiği-
Dava konusu yayın olay tarihinde beliren görünür duruma uygun olup genel anlamda eleştiri sınırları içerisinde kaldığından davacının kişilik haklarına saldırı oluşturmayacağı-
Dava konusu yayının yer aldığı gazete künyesinden, yayın sahibinin … A.Ş., Yönetim Kurulu Başkanının ise … olduğu anlaşıldığından yayın tarihinde yürürlükte bulunan 5187 sayılı Basın Kanununa göre davalı …’ında diğer davalılarla birlikte sorumluluğuna karar verilmesi gerekeceği-
2. HD. 19.10.2021 T. E: 4837, K: 7304-
HGK. 02.05.2019 T. E: 2017/2-3067 , K: 512-
2. HD. 09.11.2021 T. E: 7186, K: 8365-
Davacı, bir parti lideri olması yanında Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı olup, toplumsal ve bireysel taleplere karşı takındığı tutum ve davranışları, kamuoyu nezdinde tartışılabilir ve sert de olsa eleştirilebilir olduğundan; eleştiride bulunmak da, basının Anayasal görevleri arasında olduğundan kişilik haklarına saldırı olmadığı-
2. HD. 05.04.2017 T. E: 2015/26442, K: 4028-
Tarafların birbirlerine şiddet kullanıp hakaret ettikleri, davacı kocanın ayrıca güven sarsıcı davranışlar içerisine girdiği ve daha fazla kusurlu olduğunu anlaşılmasıyla TMK. mad. 174/1 uyarınca mevcut veya beklenen bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kusursuz ya da daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebileceği- Boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceği (TMK. mad. 174/2)- 
Erkek eşin evi terk ederek evlilik birliğini devam ettirmek istemediği, başka kadınlarla yaşayarak sadakatsiz davrandığı, kadını ve çocuğu evden gönderdiği, buna karşılık kadın eşin ise; ortak eşyaları sattığı ve tartışma sırasında eşine hakaret ettiği, gerçekleşen bu kusurlu davranışlar karşılaştırıldığında tarafların kusurlarının birbirine denk olduğundan bahisle, eşit kusurlu sayılamayacakları, boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin ağır, kadının ise az kusurlu olduğunun kabul edilmesi gerektiği-
Karşılıklı Boşanma
"Hükmün açıklanmasının ertelenmesi" yönündeki ceza mahkemesi kararları bağlayıcı nitelikte değilse de, ceza dosyası içindeki taraflar arasında geçen telefon görüşmesinin ses kayıt çözümü içeriğinden cinsel taciz içerikli sözler içeren eylemin sabit olduğu- Taraflar arasındaki olayların gelişim biçimi, davacının konuşmalardaki beyanları, olay tarihi ile ve manevi tazminat takdirinde gözetilmesi gereken ilkeler gereğince, davacılar yararına daha alt düzeyde manevi tazminata takdir edilmesi gerektiği-
Boşanmaya neden olan olaylarda; eşine şiddet uygulamaya kalkışan, kapının kilidini değiştirerek eşini eve almayan, birlik görevlerini yerine getirmeyen davalı kocanın tamamen kusurlu olduğu-
Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davacı kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminat az olup, TMK 4. md ile TBK 50 ve 52. maddesi hükmü dikkate alınarak daha uygun miktarda maddi (TMK.md.174/1) ve manevi (TMK .md. 174/2) tazminat takdiri gerektiği-
Davacı-karşı davalı erkeğin birlik görevlerini yerine getirmediği ve eşine fiziksel şiddet uyguladığı, davalı-karşı davacı kadının da eşini tırnaklamak suretiyle fiziksel şiddete yönelik davranışlarda bulunduğu anlaşıldığından, taraflara yüklenen diğer kusurlu davranışlara ilişkin dinlenen tanık beyanları Türk Medeni Kanunu'nun 166/1. maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmının ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibaret olduğu, tarafların gerçekleşen kusurlu davranışlarına göre de davacı-karşı davalı erkek ağır kusurlu olup, tarafların boşanma davalarının kabulünün bu bakımdan sonucu itibarıyla doğru olduğu- Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davalı-karşı davacı kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminatın çok olduğu-
Yapılan yargılama ve toplanan delillerden; erkeğin kadına ağır hakaretler ettiğinin tanık beyanı ile sabit olduğu, gerçekleşen bu durum karşısında boşanmaya sebep olan olaylarda davalı erkeğin tam kusurlu olduğuna ilişkin ilk derece mahkemesi kararının isabetli olduğu- Boşanmaya neden olan olaylarda davalı erkek tam kusurlu olup, bu kusurlu davranışların aynı zamanda kadının kişilik haklarına saldırı teşkil eder nitelikte olduğu, kadının boşanma sonucu eşin maddî desteğinden yoksun kalacağı, Türk Medeni Kanunu'nun 174/1-2. maddesi koşullarının kadın yararına oluştuğu-
Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davacı-davalı koca yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminat çok olduğundan, Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile Türk Borçlar Kanununun 50 ve 52. maddesi hükmü dikkate alınarak daha uygun miktarda maddi ve manevi tazminat takdiri gerekirken, bu yönler gözetilmeden hüküm tesisinin doğru olmadığı-
Birlik görevlerinin yerine getirilmemesi kişilik haklarına saldırı oluşturmayacağından, Türk Medeni Kanununun 174/2. madde koşulları bulunmamakta olup davacının manevi tazminat isteğinin reddi gerekeceği-
Gerekçeli kararda "davacı ile dava dışı alacaklı arasındaki icra takip dosyası hakkındaki açıklamada kopukluk bulunup bulunmadığı" ve ceza dosyasının yeterince incelenip incelenmediği, buradan varılacak sonuca göre asıl davanın reddine yönelik gerekçenin yeterli olup olmadığı-
TBK. mad. 58'e göre,davalının davacı ile kendisinin evli olduğunu bildiği halde dava dışı eşi ile birlikte olmasının, davacının kişilik değerlerine saldırı oluşturacak nitelikte bir eylem olarak kabul edilemeyeceği- 
Davalı (karşı davacı) hakkında, davacı (karşı davalıya) yönelik cinsel taciz eylemi nedeniyle başlatılan idari soruşturma sonucunda lüzumu muhakeme kararı verildiği ve karara itirazın Danıştay tarafından reddedilerek kesinleştiği; Ceza Mahkemesinin dosyasında davalı hakkında, davacıya yönelik cinsel taciz suçundan açılan ceza davasında yapılan yargılama sonucunda verilen delil yetersizliğinden beraat kararının temyizi üzerine Yargıtay Dairesince zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesi ile kamu davasının düşürülmesine karar verildiği, bu durumdan yasal şikayet hakkının kullandığı anlaşıldığından, mahkemece davanın tümden reddine karar verilmesi gerektiği-
Kişinin yazıda örnek olarak yer almasının kişilik haklarına saldırıyı ortadan kaldırmayacağı–
Uyuşmazlık; somut olayda, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kusur dereceleri, paranın alım gücü ve nafakanın niteliği dikkate alındığında davacı kadın yararına hükmedilen maddi tazminat ile yoksulluk nafakası miktarlarının az olup olmadığı noktasında toplanmaktadır..
2. HD. 15.05.2018 T. E: 2016/17039, K: 6275-
Haksız şikayet nedeniyle manevi tazminat istemi-
Basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemi-
Boşanma dosyası içeriğinden ve eldeki dosyadaki tanık beyanları ile internet üzerinden yapılan yazışmalardan davacının eski eşi ile davalı arasında bir ilişki olduğu ve bunun aile mahkemesince boşanma sebebi olarak kabul edildiği, bu durumda, davacının kişilik haklarına saldırı söz konusu olduğundan, yukarıda anlatılan hususlar gözetilerek, boşanma davasında hüküm altına alınan tazminat ile tahsilde tekerrür olmamak üzere uygun tutarda bir tazminat ödetilmesi gerekeceği-
Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davacının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşılmakta olup, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları (TMK. md.4 TBK. md. 50, 51, 52, 58) dikkate alınarak davacı yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği-
Davanın yargılaması sırasında dinlenen tanıklar, adliye asansör ve otoparkından avukatların yararlandırılmadığını ifade etmiş olduklarından; bu beyanlara göre; şikâyeti haklı kılacak emare ve olguların varlığının kabulü gerekeceği-
Yayın haber niteliği taşımakla birlikte içeriğinde gerçeğe aykırı bilgiler bulunduğundan davacının kişilik haklarına saldırı mevcut olduğu-
Toplanan delillerle, boşanmaya sebep olan olaylarda davalı kadının daha ağır kusurlu olmadığının, her hangi bir geliri ve malvarlığının bulunmadığının, boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceğinin anlaşıldığı, o halde, davalı kadın yararına geçimi için uygun miktarda yoksulluk nafakası takdiri gerekirken isteğin reddinin doğru görülmediği-
Davalı kocanın, eşinin, dava dilekçesinde yer alan ifadeleri nedeniyle kişilik haklarına saldırıda bulunduğuna dair manevi tazminat isteminin, boşanma davasının eki niteliğinde olmayıp, BK. 49 kapsamında olduğu-
Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında kadın yararına takdir edilen manevi tazminat fazla olup hakkaniyet ilkesi ve erkek yararına usuli kazanılmış hak ilkesi gereğince daha uygun miktara hükmedilmesi gerektiği-
Dava konusu yazıda, davacının eski görev yerine iade işlemi dile getirilirken;davacı hakkında olumsuz bilgiler bulunan ve bu sebeple Başbakanlıktaki görevinden uzaklaştırılan bir kimse olarak tanıtılmak istenmiş; bu haliyle yayında , özle biçim arasındaki denge aşıldığından amacı aşan, konu ile ifade arasında düşünsel bağ bulunmayan davaya konu haberin hukuka uygun sayılmasına olanak bulunmadığından; mahkemece davacı yararına manevi tazminata hükmedilmesinin gerekeceği-
Karşılıklı Boşanma
Yerel Mahkemenin gerek Özel Dairece bozulan 28.1.2003 günlü ilk kararındaki ve gerekse Hukuk Genel Kurulu'nun bozmasına konu olan 17.3.2004 günlü önceki direnme kararındaki hüküm fıkralarının, temyize konu 14.6.2005 günlü kararın hüküm fıkrasıyla tamamen farklı içerikte bulunmaları karşısında, temyiz incelemesine konu Yerel Mahkeme kararı gerçekte bir direnme kararı niteliğinde olmayıp, Hukuk Genel Kurulu'nun usule ilişkin bozma ilamına uygun şekilde oluşturulmuş, yeni bir hüküm niteliğinde olduğundan, bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kurulu'na değil, Özel Daireye ait olacağı-
Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişinin salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamayacağı, bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olmasının da zorunlu olmayacağı, şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığının yeterli olacağı, bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğunun kabul edilmesi gerekeceği, aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılması gerekeceği-
Hukuka aykırı eylemde bulunan kişi mağdurun ismini açıkça belirtmemiş veya isnat ettiği fiili üstü kapalı bir biçimde geçiştirmişse, isnadın mahiyetinde ve mağdurun şahsına matufiyetinde tereddüt edilmeyecek derecede karineler varsa, hem isim zikredilmiş, hem de hakaret vaki olmuş sayılacağı- Davalının sosyal paylaşım ağı Twitter hesabı üzerinden yazdığı ifadelerinde; davacı isminin ve sıfatının belirtilmediği, ortalama bir kişinin davalının sözlerinin muhatabının davacı olduğunu anlayamayacağı görüldüğünden, internet yoluyla kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkin davanın, matufiyet unsuru gerçekleşmediğinden reddine karar verilmesi gerektiği-
Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre davacı kadın için takdir edilen yoksulluk nafakasının çok olduğu- Da­valı kocadan kaynaklanan davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde maddi bir olayın varlığı kanıtlanmamış olup, koşulları gerçekleşmediğinden kadın yararına manevi tazminat verilmesinin doğru olmayacağı-
2. HD. 02.05.2018 T. E: 2016/16696, K: 6076-
Dava konusu yayında, basının haber verme ve eleştiri yapma sınırları aşılarak, anlatılmak istenen konu ile ilgili olmayan sözlere yer verilmiş olup; bu sözlerin, davacı derneğin kişilik haklarına saldırı oluşturacağı-
Kişilik haklarına saldırı sebebiyle manevi tazminat istemi-
Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, günün ekonomik koşulları ve hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak yoksulluk nafakasına takdir edileceği- Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre ortak çocuğun ihtiyaçlarına nazaran takdir edilen iştirak nafakası az olduğundan hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun nafakaya hükmedilmesi gerektiği- Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminatlar az olduğundan, hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak maddi tazminat takdir edileceği-
Karşılıklı Boşanma - Ziynet Alacağı
Yerel mahkemece maddi ve manevi tazminat yönünden bozma ilamına uyulduğu ancak nafaka yönünden önceki kararında direndiğini açıklamakla birlikte, bozma ilamından sonra yapılan keşif ile davalı adına kayıtlı dükkanın değeri ve kira gelirini belirlediği ve bu miktarların göz önünde tutularak direnme kararı verildiği; direnme hükmü sırasında yeni belirlenen değerler dikkate alındığına göre nafaka yönünden direnme kararının değil yeni bir hükmün söz konusu olduğu-
Davalıların birden çok gazeteye yansıyan beyanlarına göre haber yaptıklarından, basın özgürlüğü çerçevesinde kamu yararı da esas alındığında, davalıların davacının kişilik haklarına saldırıda bulunmadığı- Ergenekon Davası'' olarak bilinen davada davacı ile ilgili olarak dava açıldığı, dosyadaki konuya ilişkin bölümlerin olup olmadığı araştırılarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Dava konusu yazıda, basının haber verme, eleştiri yapma sınırlan aşılarak, olayla hiç ilgisi olmayan doğrudan davacının şahsını hedef alan, onun kişisel özelliklerini aşağılayıcı, akli dengesi olmayan birisi şeklinde yanlış anlamaya yol açan ve anlatılmak istenen konunun amacına uygun düşmeyen "tedaviye muhtaç" ifadelerine yer verildiğinden davacının kişilik haklarına hukuka aykırı biçimde zarar verildiği-
Davacının isteminin açıkça davalının haksız fiiline dayandığı, bu nedenle uyuşmazlığın avukatlık sözleşmesinden ve ücretinden kaynaklanmadığı, davanın çözümünde avukatlık yasasında tanımlanan avukatlık sözleşmesine ve ücretine ilişkin kuralların uygulanmayacağı, aksine borçlar hukukunun konuya ilişkin genel hükümlerinin uygulanması gerekeceği, bunun da yargı yetkisine sahip genel mahkemelerin görev alanı içerisinde olup, görevi yasa ile sınırlı olarak belirlenen hakem yoluyla çözümlenemeyeceği-
Kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimseye verilecek manevi tazminat miktarında tarafların işgal ettikleri makamın, diğer sosyal ve ekonomik durumlarının dikkate alınacağı, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için yeterli olması gerektiği-
Dava konusu olayda davalının demeci ve gazetedeki yazı, eleştiri düzeyinde kalmamış, iddialar eleştirinin ötesinde isnad ve itham boyutuna ulaşmış olduğundan davacının kişilik haklarının saldırıya uğradığının kabulü ile uygun bir miktar manevi tazminata hükmedilmesinin gerekeceği-
Baroya verdiği savunma yazısında kendisini şikayet eden davacı için «hasta olduğu, tatmin edilemez bir yapıda bulunduğu» şeklinde sözler kullanan avukatın savunma sınırlarını aşmış sayılacağı ve davacının kişilik haklarına saldırıda bulunduğunun kabul edileceği–
Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davalı-davacı kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminat çok olup, daha uygun miktarda maddi - manevi tazminat takdiri gerekeceği-
Davacının rızası ile olsa da bekaretini kaybetmesi, davalının bu olayı annesine anlatıp dedikodulara sebebiyet vermesi, davacıya şiddet uygulaması dikkate alındığında davacının kişilik haklarının zarar gördüğü kabul edilerek, tarafların sosyal ve ekonomik durumuna göre uygun manevi tazminat verilmesi gerektiği-
Yayın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemi-
2. HD. 28.05.2018 T. E: 2016/18909, K: 6776-
Kadın çalıştığı ve bu çalışmasından bir miktar gelir elde ettiğinden, kadının elde ettiği bu gelirin düzenli ve onu yoksulluktan kurtaracak yeterlilikte olup olmadığı konusunda taraflardan açıklama istenerek (HMK md. 32) ve gerektiğinde inceleme yapılarak; düzenli ve yeterli kabul edildiği takdirde yoksulluk nafakası talebinin reddine, bu nitelikte değilse gelirin nafaka miktarının takdirinde indirim nedeni olacağı göz önünde tutulmak suretiyle yoksulluk nafakası takdiri gerekeceği-
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 3/2 maddesi uyarınca; müteselsilen sorumlu olanlar aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmolunacağı-
Kadının telefon kayıtlarına göre başka erkeklerle mutad sayıdan fazla telefonla görüşmeler yapmasının güven sarsıcı davranış olduğu- Velayetin kamu düzenine ilişkin olup re'sen araştırma ilkesine tabi olduğu- Velayet düzenlemesinde çocuğun yararına üstünlük tanınacağı-
Karşı tarafın haksız eylemi nedeniyle malvarlığında zarar meydana gelen kişinin bu yüzden duyduğu üzüntü nedeniyle manevi tazminat isteyemeyeceği-
Kadının, evlilik birliğinin kendisine yüklediği yükümlülükleri ihmali yanında, eşine yönelik hakaret içeren sözler söylediğinin de anlaşılması halinde, kadının boşanmaya neden olan bu kusurlu davranışlarının aynı zamanda kocanın kişilik haklarına saldırı niteliğinde olacağı ve mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığıyla hakkaniyet kuralları dikkate alınarak koca yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekeceği-
Davalının, davacılara yönelik olarak sekiz ayrı suçlamada bulunduğu, savcılık soruşturması sırasında dinlenen tanık beyanları ve diğer kanıtlara göre davalının ileri sürdüğü iddiaların gerçekliği hususunda bazı emarelerin mevcut olduğu anlaşılmış olup, davalı eyleminin Anayasal şikâyet hakkı kapsamında olduğu-
Davalı işverence ihtarname ile davacının Bölge Müdürüne karşı tehdit ve hakaret suçlarını işlediği, bu hususta Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulunulduğu, iş sözleşmesinin haklı sebeple feshedildiği davada; davacı hakkında tehdit ve hakaret suçlarından açılan ceza davası sonucunda, delil yetersizliği sebebiyle beraat kararı verildiğinden, ceza mahkemesi kararının hukuk hâkimini bağlamayacağının göz önünde bulundurulması gerektiği- Davalı tarafından iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiği ispatlanamadığından, davacının kıdem ve ihbar tazminatlarına hak kazandığı kabul edilerek anılan alacaklarının hüküm altına alınması gerektiği-
TBK. mad.58. uyarınca, davalının, davacının dava dışı eşinin evli olduğunu bilmesine rağmen onunla duygusal birliktelik yaşayarak evliliğinin bitmesine neden olmasının, davacının kişilik değerlerine saldırı oluşturacak nitelikte bir eylem olarak kabul edilemeyeceği-
Kocanın açtığı terk hukuki sebebine dayanan davanın kocanın eşini evden kovduğu, ancak kadının terk ihtarına uyarak ortak konuta döndüğü, bu suretle dava koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle reddedildiği anlaşılmış olup,. fiili ayrılık döneminde de davalı kadının bir kusurlu davranışı iddia ve ispat olunmadığından eşini evden kovan kocanın boşanmaya sebep olan olaylarda tamamen kusurlu olduğu- Boşanmaya sebep olan olaylarda maddi tazminat isteyen eşin diğerinden daha ziyade ve eşit kusurlu olmadığı anlaşılarak boşanma sonucu bu eş, en azından diğerinin maddi desteğini yitirdiğinden davalı kadın yararına uygun miktarda maddi tazminat verilmesi gerektiği- Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davalı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşıldığından davalı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği-
Ailenin, kişisel değerler arasında önemli ve üstün bir yeri olduğu ve kişilik hakkı aile ilişkilerini de kapsadığı, ergin bulunmayan kız çocuğuna yönelik eylemin niteliği ve buna bağlı sonuçları ile aile ilişkisi gözetildiğinde, davacı annenin de olay nedeniyle kişilik değerlerinde eksilme duygusu yaşadığı tecrübe kuralları ile sabit olup, bu bakımdan ayrıca bir kanıtlama yükümlülüğü altında bulunmadığı- Manevi tazminat miktarının zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşıdığından, olay tarihi, olayların gelişimi, tarafların konumu ve yukarıda açıklanan ilkeler gözetildiğinde davacı yararına hükmedilen manevi tazminat tutarının az olduğu-
Borçlar Kanununun 53.maddesi uyarınca ceza mahkemesinin kararı hukuk hakimini bağlamaz ise de somut olayın özelliği itibariyle ceza davasının sonucu önem arz ettiğinden mahkemece, ceza yargılamasının sonucu beklenmek suretiyle davalının sorumluluk durumunun değerlendirilmesinin daha uygun olacağı-
Nişanın bozulması yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebileceği-
Kredi kartı üyelik sözleşmesindeki imzanın başkasına ait olması halinde davacının bu kredi kartından dolayı herhangi bir sorumluluğu bulunmamakla birlikte hukuka aykırı olarak kişilik haklarına verilmiş bir zarardan da söz edilemeyeceği-
Manevi tazminat miktarının olay tarihi,olayın gelişimi,davalının eyleminin ağırlık derecesi,davacının eylemine göre belirleneceği-
Direnme kararlarının hukuksal niteliklerinin doğal sonucu ve gereği olarak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun yapacağı inceleme ve değerlendirme sırasında gözeteceği temel unsurlardan birini direnme gerekçesi oluşturacağından, özel olarak bu bakımdan da direnme kararının gerekçeli olarak yazılmasının zorunlu olacağı, Özel Daire bozma ilamına hangi nedenlerle uyulmadığı, niçin yerinde bulunmadığı ve mahkemenin bozulan önceki kararının neden hukuka uygun olduğu hususlarının direnme kararında açıklanmasında kesin bir zorunluluk bulunacağı-
Dava konusu yayın incelendiğinde davacı derneğin tüzel kişiliğine saldırı teşkil eden sözler bulunmadığı, dernek yöneticileri hakkında baston yolsuzluğuna ilişkin olarak açılan davaya yönelik haber yapıldığı anlaşıldığından davacı dernek yönünden matufiyet öğesi oluşmamış olup manevi tazminat takdirinin doğru görülmediği-
Y.li kanıt bulunmadığı gerekçesi ile verilen beraat kararları şikâyetin haksız olduğu anlamına gelmediği gibi davalının şikâyeti yeterli belirtiye (emareye) dayandığından, manevi tazminat isteminin reddi gerekeceği-
Davacının olaya sebebiyet verdiği kabul edilse bile, bunun ancak hükmedilecek tazminattan indirim nedeni olabileceği-
Kişilik haklarına saldırı nedeni ile manevi tazminat ödetilmesi isteminde, yargıcın, manevi tazminatın tutarını belirlerken, saldırı oluşturan eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate alması gerekeceği-
Toplanan delillerden; dava konusu ziynetlerin davalı koca tarafından kadından alınıp iade edilmediğinin kanıtlandığı, davacı kadının talep etmiş olduğu ziynetlerin adetlerine davalı kocanın itiraz ettiği, mahkemece davacı kadının sunmuş olduğu düğün kasetlerinin bilirkişiye incelettirilerek, ziynetlerin dava tarihi itibariyle değerinin belirlenmesinin ve bu bedele hükmedilmesinin gerekeceği-
Anayasanın 129/5.maddesi gereğince memurların ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken meydana gelen zararlara ilişkin davaların idare aleyhine dava açılabilmesinin, eylemin hizmet kusurundan kaynaklanmış olması koşuluna bağlı bulunmasına; dava dilekçesinde sıralanan maddi olguların davalının salt kişisel kusuruna dayanıldığını göstermesi karşısında, öncelikle bu iddia doğrultusunda delillerin toplanıp değerlendirilerek sonuca varılmasının gerekeceği-
Bir kimseye «ingiliz ajanı» denmesinin, onu toplum içinde küçük düşüreceği, çevrenin husumetine maruz bırakacağı ve dolayısı ile kişilik haklarına saldırı teşkil edeceği–
Davalı yanca sitenin ...... isimli şahsa devredildiği ve internet sitesinin dava tarihinden önce erişime kapatıldığı ileri sürüldüğüne göre HMK m. 288 vd. uyarınca çözümü teknik bilirkişi raporunu gerektiren konularda bilirkişi raporu alınarak uyuşmazlığın çözülmesi gerektiği, bu nedenle mahkemece aralarında bilgisayar ve internet siteleri ile telif hakları konusunda uzman bilirkişilerden oluşan heyetten rapor alınarak, sitenin hangi tarihte kimin tarafından oluşturulduğu, sitenin yasal olarak başkalarına devredilip devredilmediği, dava tarihinden önce sitenin erişime kapatılıp kapatılmadığının belirlenmesi, kapatılmış olsa bile gelecekte böyle bir muhtemel saldırının tekrarlanmasının önlenmesi talebi hakkında olumlu/olumsuz karar verilmesi, site erişime kapatılmış olsun ya da olmasın, eylemin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olup olmadığı ve manevi tazminatı gerektirip gerektirmediği hususlarında FSEK 86. maddesi uyarınca değerlendirme yapılması gerekirken, mahkemece bilirkişi raporu alınmaksızın ve mesnetsiz olarak yanlardan birinin beyanına üstünlük tanınarak yazılı gerekçeyle ve eksik incelemeyle davanın reddinin doğru olmadığı-
Evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmediğinden boşanma davasının reddedilmesi gerektiği- Mevcut veya beklenen bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kusursuz ya da daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebileceği(TMK.174/1)-  Boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceği (TMK.174/2)- Kadının daha ağır kusurlu olmadığı, herhangi bir geliri ve malvarlığı bulunmadığı, boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceğinden kadın lehine yoksulluk nafakası takdiri gerektiği-
Soyadına yapılan haksız saldırının hukuka aykırılığının tespiti, soyadının kullanılmasının engellenmesi ve kararın yayınlanması istemi-
Tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları dikkate alınarak davalı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekeceği, tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur derecelerine paranın alım gücüne , ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamına göre davalı kadın yararına maddi tazminata hükmedileceği-
2. HD. 12.02.2019 T. E: 2017/2819, K: 951-
Karşılıklı Boşanma - Ziynet Eşyası Alacağı
Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında, daha uygun miktarda maddi ve manevi tazminat takdiri gerektiği-
Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında kadın yararına takdir edilen maddî ve manevî tazminat az olup hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak daha uygun miktarda maddî ve manevî tazminata takdir edilmesi gerektiği- Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre kadın yararına takdir edilen yoksulluk nafakası ve iştirak nafakası az olup hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda yoksulluk nafakası ve iştirak nafakasına hükmedilmesi gerektiği-
Birlik görevlerinin yerine getirilmemesinin kişilik haklarına saldırı teşkil etmeyeceği-
2. HD. 14.05.2018 T. E: 2016/18362, K: 6177-
Dava konusu yayının eleştiri kapsamında kaldığı, haberin güncel ve görünür gerçekliğe uygun olduğu, toplumun bilgi edinme basının haber verme hakkı kapsamında kaldığı, habere yönelik toplumsal ilginin bulunduğu, özle biçim arasındaki dengenin bozulmadığı, demokratik toplum tarafından meşru sayılabilecek nitelikte, ifade özgürlüğüne getirilmesi gereken bir sınırlamanın gerekli olmadığı, başlık çarpıcı da olsa davacının kişilik haklarına bir saldırı bulunmadığı durumda manevi tazminat isteminin tümden reddine karar verilmesi gerektiği-
Güven sarsıcı davranışlarda bulunan erkeğin, “sevmiyorum” diyen ve birlikte yaşamdan kaçınan kadına oranla daha ağır kusurlu olduğu- Evlilik birliğinin sarsılmasına sebep olan olaylara tazminat isteyen davacı-karşı davalı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların onun kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği ve boşanma sonucu bu eşin, en azından diğerinin maddi desteğini yitirdiği anlaşıldığından, kadın yararına uygun miktarda maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği-
Evli bir erkeğin evli olduğunu bilerek gönül ilişkisine ve giderek cinsel ilişkiye giren kadının evli erkeğin eşinin kişilik haklarına saldırıda bulunduğu kabul edilmeli ve davacı eş lehine manevi tazminata hükmedilmesinin gerekeceği-
Basın yolu ile kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat, yayın ve saldırının önlenmesi istemlerine-
Bir siyasi parti liderinin, PKK’nın başı ile altı yıl önce yaptığı görüşmenin “maske düşürülme” başlığı altında yeni yapılmış bir görüşme gibi gösterilmesinin –ve bu olayla ilgili olarak davacının yargılanıp beraat ettiğinden hiç söz edilmemesinin– davasının kişilik haklarına saldırı teşkil edeceği–
Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda; kocasına hakaretler eden davacıya göre, karısına şiddet uygulayan davalının daha ağır kusurlu olduğu-
Jandarma Haber Bülteni'nden alınarak yayınlanan haberin, yayının yapıldığı gündeki görünen gerçekliğe uygun olması nedeniyle davacıların kişilik haklarına saldırı oluşturmayacağı-
Küçükbaş hayvanların telef edilmesi şeklinde oluşan zarar, malvarlığına ilişkin zarar niteliğinde olduğundan, manevi tazminatın koşullarını düzenleyen TBK mad. 58'e göre, hayvanın uğradığı zarar kişinin sosyal, fiziki ve kişilik değerlerine saldırı oluşturacak nitelikte bir eylem olarak benimsenemeyeceği- Ceza Mahkemesinin dava konusuna ilişkin yargılamasında, davalının mala zarar verme suçundan ceza aldığı ve eylemin haksız tahrik altında işlendiği sabit olduğundan, maddi tazminat talebi yönünden haksız tahrik indirimi yapılması gerektiği-
Manevi tazminat isteminde bulunan davacı şirketin, olağanüstü hal kapsamında çıkarılan 670 sayılı KHK'da belirtilen kuruluşlar arasında yer aldığı ve hak ile alacaklarının Hazineye devredildiği anlaşıldığından, mahkemece bu konuda değerlendirme yapılarak karar verilmek üzere kararın bozulması gerektiği-
2. HD. 25.06.2018 T. E: 2016/17760, K: 7970-
Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davacı kadın yararına takdir edilen maddî ve manevî tazminatın az olduğu ve hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak daha uygun miktarda tazminata takdiri gerektiği-
Davalı-davacı (koca)'nın evlilik birliğine ilişkin görevlerini yerine getirmediği, ayrı bütçe oluşturduğu, cimrilik ölçüsünde tutumlu olduğu, beden temizliğine özen göstermeyerek ter koktuğu; kadına atfedilebilecek bir kusur ise bulunmadığından, evlilik birliğinin sarsılmasında neden olaylarda kocanın kusurlu olduğu- Davalı-davacı (koca) tarafından açılıp birleştirilen boşanma davası, haklı görülmeyerek reddedildiğine göre, davada kendisini vekille temsil ettiren davacı-davalı (kadın) yararına, vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
2. HD. 04.06.2018 T. E: 2016/19814, K: 7260-
Davalı erkeğin, davacı kadının ailesiyle görüşmesine izin vermemesi durumunda, erkeğin bu eyleminin davacı kadının kişilik haklarına saldırı teşkil edeceği ve mahkemece davacı kadın lehine manevi tazminat takdirinin gerekeceği-
Kocanın, dini inancı gereği karısını çarşaf giymeye zorladığının, dışarıda sadece gözleri görünecek şekilde örtünmesini, camları dahi gece silmesini istediğinin, eşi bunu kabul etmeyince onu evden kovduğunun ve tarafları barıştırma için aracı olan kişilere de "bu şekilde bu kız bana yaramaz" şeklinde sözler söylediğinin toplanan delillerle gerçekleştiği, mahkemece de kocanın gerçekleşen bu eylemleri nedeniyle "ağır kusurlu" kabul edildiği, davalının açıklanan eylemlerinin, kadının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu-
Davacı (kadın) yararına daha uygun miktarda maddi ve manevi tazminat takdiri gerekeceği-
Boşanma-Ziynet Alacağı
Davacı avukatların vekil olarak görev almadıkları icra dosyasından akdi ve karşı yan vekalet ücreti talep etmelerinin kanunen mümkün olmadığı- Azleden tarafın, azlin haklı olduğunu ispatlaması gerektiği, davacı avukatların yalnızca kısmi dava açmalarının başlı başına haklı azil sebebi sayılamayacağı- Avukatlık sözleşmesinde ''davanın neticelenmesi sonucu ortaya çıkan değer'' ibaresinden, davacı avukatların, davalı müvekkili adına takip ettiği dava dosyasında dava değeri olarak belirtilen ve mahkemece hüküm altına alınan miktarın anlaşılması gerektiği, dosyada yapılan keşif sonucu belirlenen ancak dava ıslah edilmediği için mahkemece hüküm altına alınmayan meblağ üzerinden akdi vekalet ücretinin hesaplanmasının hatalı olduğu-
Boşanma-Tedbir Nafakası- Yardım Nafakası
Davalının şüpheli gördüğü uygulamaları, çeşitli duyumlara dayanarak ilgili makama şikâyetinde hukuka aykırılık bulunmadığı ve davacının kişilik haklarına saldırının da olmadığı-
Boşanmaya sebep olan olaylarda maddi tazminat isteyen eşin diğerinden daha ziyade ve eşit kusurlu olmadığı anlaşıldığı- Boşanma sonucu bu eş, en azından diğerinin maddi desteğini yitirdiğinden, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurları ve hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak davalı-davacı kadın yararına uygun miktarda maddi tazminat verilmesi gerektiği- Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davalı-davacı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşıldığından, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları dikkate alınarak davalı-davacı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği- 
Giymekle, kullanılmakla eskiyen ve tüketilen (elbise, ayakkabı, kuaför gideri, pasta, meyve suyu vs. gibi) eşyaların iadesine karar verilemeyeceğinden, davacı tarafından karşılanan nişan töreni giderinin (yemek, fotoğraf vs..) davalıdan tahsili yönündeki talebin (maddi tazminat talebinin) kabulüne karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Manevi tazminat miktarı saptanırken kişilik haklarını ihlal eden fiille, tazminat miktarı arasında makul bir oranın bulunması gerektiği-
Boşanma davasından sonraki tehdit ve hakaret eylemlerinin kusur olarak kabul edilemeyeceği ve evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan diğer olayların ise davacı- davalı kadının kişilik haklarına saldırı niteliğinde bulunmadığından manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekeceği-
Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminat az olup hakkaniyet ilkesi gereğince daha uygun miktara hükmedilmesi gerektiği- Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre kadın yararına hükmolunan yoksulluk nafakasının az olup hakkaniyet ilkesi gereğince daha uygun nafakaya hükmedilmesi gerektiği-
Haberde ayrıntı niteliğinde olan iddiaların kişilik haklarına saldırı oluşturmayacağı-
Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı şikayet hakkının kullanımı için yeterli olup, şikayet dilekçesinde olayın akış şekline uygun düşmeyen veya kişinin kişiliğine yönelen aşağılayıcı bir anlatım biçimi mevcut olmayan durumlarda, şikayet hakkının yasal sınırlar içinde kullanıldığının kabul edilmesinin gerekeceği-
Dava konusu "Savcılarla davalaşan, hakimlerden şamar yiyen bilgisiz bakan: Prof. Dr. ................." başlıklı yayının tarihi ve içeriği ile tarafların ekonomik ve sosyal durumları tüm dosya kapsamıyla birlikte değerlendirildiğinde, mahkemece davacı lehine hükmedilen manevi tazminat miktarının fazla olmayıp, uygun olduğu- Davalı yayın tarihinde ............... Gazetesinin yazı işleri müdürü olduğundan kendisine husumet yöneltilebileceği-
Yargılama sırasında dinlenen tanık beyanları bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davalıların şikayet hakkını kullandıklarını gösteren yeterli emare mevcut olduğundan davalı yönünden hukuka uygunluk nedeninin gerçekleşmiş olduğu-
Davacının davalıya karşı söylediği «şerefsiz» sözü ile oluşan hakarete dayanılarak açılmış olan davanın kapsamında olmayan ve başka bir günde sarf edildiği ileri sürülen sözlerden dolayı da manevi tazminata takdir edilemeyeceği–
Kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı; yapılan şikayet can güvenliğinden duyulan endişe üzerine yapılmış olup bazı somut olgu ve olaylara dayanmakta, ortada şikayeti gerektirecek derecede yeterli belirtiler (emareler) bulunduğundan, davalının şikayet hakkını yasal sınırlar içinde kalarak kullandığı-
Davalı-karşı davacının, ziynetlere ilişkin talebi yönünden delil listesinde açıkça "yemin" deliline de dayandığı, bu durumda davalı-davacıya, hasmına yemin teklif etme hakkının bulunduğu hatırlatılarak, sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ile ziynetlere ilişkin talebin reddinin doğru olmadığı-
2. HD. 20.05.2019 T. E: 2018/7770, K: 6297-
Davanın, iki farklı hukuki nedene dayalı olarak açıldığı; mahkemece, davalı tarafından söylendiği ileri sürülen sözler ile ilgili olarak bir değerlendirme yapılmadığı ve bu konuda hüküm kurulmadığı, bu nedenle dava konusu edilen sözler yönünden de uyuşmazlığın irdelenmesi ve sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
İnternet yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istemi-
2. HD. 01.07.2019 T. E: 2018/3251, K: 7806-
Şikayet hakkının, bir diğer deyişle hak arama özgürlüğünün Anayasa’yla güvence alana alınmış bir hak olduğu-
Savunma sırasında -mahkemedeki duruşmalarda veya TBMM’deki konuşmalarda- yapılan açıklamaların, sarfedilen sözlerin «savunma amacıyla ve savunma sınırı içerisinde kaldığı ölçüde» hukuka uygun sayılacağı ve «kişilik haklarını zedelediği» ileri sürülerek manevi tazminata hükmedilemeyeceği–
Dava konusu yazıda, eleştirel bir yaklaşım ile açıklama yapıldığı; konu ile ifade arasında düşünsel bağlılık anlamında, davacının kişilik haklarına saldırının söz konusu olmadığı-
Hakimin, tazminat miktarını saptarken, bir yandan kişilik hakları zedelenen tarafın, ekonomik ve sosyal durumunu ve boşanmada kusur bulunup bulunmadığını ve varsa kusur derecesini, fiilin ağırlığını; öbür yandan da, kişilik haklarına saldırıda bulunanın kusur derecesini, ekonomik ve sosyal durumunu göz önünde bulundurmak zorunda olduğu- Tarafların ayrı şehirlerde yaşadıkları durumda; mahkemece bu duruma uygun çocuğun velayeti kendisinde olmayan taraf ile müşterek çocuk arasında kişisel ilişki tesisinin düzenlenmesi gerektiği-
Boşanmaya neden olan olaylarda, "bağımsız konut temin etmediği, ailesinin müdahalesine ve eşine hakaretlerine sessiz kaldığı, eşini istemediğini söylediği, eşini aşağıladığı" anlaşılan erkeğin, "mahrem konuları etrafta konuştuğu ve eşini aşağıladığı" anlaşılan kadından daha fazla kusurlu olduğu- Tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kusurun ağırlığı ve hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak kadın lehine daha uygun miktarda maddi ve manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği- Varlığı ve erkekte kaldığı ispat edilen 5 adet bileziğin erkeğin ve erkeğin annesi tanığın beyanından da anlaşıldığı üzere her biri 15'er gram olduğu halde mahkemece 5 adet bileziğin 10'ar gr olarak kabul edilmesinin hatalı olduğu, yine aynı tanığın beyanında 3 adet kolyenin kendilerinde olduğu belirtilmesine rağmen mahkemece sadece 1 adet kolyeye yönelik talebin kabul edilmesinin hatalı olduğu-
Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceği-
Karşılıklı Boşanma
Taşıma sözleşmesinden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemi-
Kocanın ayrılık dönemi içerisinde evlilik dışı ilişkilere girerek sadakatsiz davrandığı anlaşıldığından, davacı -davalı kocadan kaynaklanan bu eylemlerin davalı-davacı kadının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu için kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekeceği-
Milli futbolcu olan davacının, kamuya mal olmuş kişilerden olduğu gözetilerek yayın tarihinden önce milli maç sırasında yaşananlar gündeme getirilmiş ve davacının davranışları eleştirilmiş olup, davacının daha sert eleştirilere katlanması konumunun gereği olduğundan eleştiri sınırı içinde kalan yayının kişilik haklarına zarar vermeyeceği-
Hakimin kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse lehine manevi tazminata hükmederken saldırı teşkil eden eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate alması gerektiği-
2. HD. 08.11.2021 T. E: 6702, K: 8242-
Kişinin rızası dâhilinde bir internet sitesinde resminin yayınlanmasının başkaları tarafından da alınıp kullanılmasına izin verildiği anlamına gelmeyeceği-
Boşanmanın eki niteliğinde olan maddi ve manevi tazminat taleplerinin boşanma hükmünün kesinleşmesine kadar yargılamanın her aşamasında istenebileceği-
Çalmak anlamında kullanılan "götürüm" sözcüğünün davacının kişilik haklarına saldırı oluşturduğu benimsenip davacı yararına uygun bir tutarda manevi tazminat takdir edilmesi gerekeceği-
Davalı Bakan’ın, kimi Kuruluşların açılış törenlerinde «... bugün SSK.’da PKK’lılar memur olarak çalışmaktadır... SSK’nun tabii hizmet-lerini görebilmesi için aldığı telsizler, PKK’lıların elinde, onlara hizmet sunuyor. PKK’lıyı başhekim tayin eden bir genel müdürle çalışmam...» şeklinde sarfettiği sözler, davacı SSK. Genel Müdürlüğünün (tüzel kişi-liğinin) kişilik haklarına saldırı teşkil eder mi?–
Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur derecelerine paranın alım gücüne, ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamına göre, Türk Medeni Kanununun 174/2. maddesi uyarınca uygun miktarda manevi tazminat takdiri gerekeceği-
Davacı kocanın başka bir kadınla yaşadığı ve ondan (Ç.İ.) isimli 12.4.2009 doğumlu bir de çocuğunun olduğu anlaşıldığından bu durumun davalı kadının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olup, Türk Medeni Kanununun 174/2. madde koşulları gerçekleşeceği,kusurlu olan diğer tarafın manevi tazminat olarak uygun bir tazminat ödemesi gerekeceği-
Mahkemece davacı kadına kusur olarak yüklenen evin damına çıkarak “ben H.'i bırakıyorum siz alın” şeklinde bağırdığına ilişkin vakıaya davalı erkek tarafından dayanılmadığından kusur belirlemesine esas alınmayacağı, mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen diğer vakıalara göre boşanmaya sebebiyet veren olaylarda erkeğin ağır kusurlu olduğu- Toplanan delillerden evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davacı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığının, bu olayların onun kişilik haklarına saldırı teşkil ettiğinin anlaşıldığı, o halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları dikkate alınarak davacı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekeceği- Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur derecelerine, paranın alım gücüne, ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamına nazaran, davacı kadın yararına hükmolunan maddi tazminatın çok olduğu-
Davalı koca yanında davalı kadının da boşanmaya neden olan olaylarda kusurlu olduğu, kocanın davası yönünden Türk Medeni Kanununun 166/2. maddesi koşulları oluştuğundan bahisle davalı-davacı kocanın boşanma davasının kabulüne karar verileceği-
Davalı erkeğin borçlarını ödemeyerek ortak eve haciz gelmesine sebep olmasına ilişkin kusurlu davranışının davacının kişilik değerlerine saldırı niteliğinde olup, manevi tazminatı gerektireceği-
Basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemi-
Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davacı kadınının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşıldığından mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları (TMK. md.4 TBK. md. 50, 51, 52, 58) dikkate alınarak davacı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekeceği-
Aile ve şahsın hukukuna ilişkin ilamların kesinleşmedikçe infaz edilemeyeceği-
Dava konusu yayında olay anlatılmış ve olayla ilgili tepkilere yer verilmiş olduğundan; yayının bu haliyle habercilik ilkelerine uygun olduğu ve hukuka aykırı bir yönü bulunmadığı-
Evlilik birliğinin sarsılması nedenine ve TMK. m. 166/son hükmüne dayalı olarak açılan boşanma davasında; evliliği temelden sarsan olay, davalı/davacı eşin başka bir kadınla birlikte yaşaması olduğundan ağır kusurlu sayıldığı; bu halin davacı/davalı eşin kişilik haklarına saldırı teşkil edeceği ve ağır yada eşit kusurlu bulunmadığından uygun miktarda maddi ve manevi tazminat isteyebileceği- Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek daha az kusurlu taraf olan eş yararına geçimi için uygun miktarda yoksulluk nafakası takdir edilmesinin gerektiği-
Dava konusu haberde, dava dışı kimse hakkında yürütülen soruşturma kapsamında alınan savunmasına dayanılarak haber yapılması, ortaya konulanın görünür gerçeğe uygun olması, yayının haber verme hürriyeti kapsamında kalması halinde, kişilik haklarının saldırıya uğradığından söz edilemeyeceği ve davalının da manevi tazminat ile sorumlu tutulamayacağı-
Nişanın bozulmasından dolayı kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olan diğer taraftan (nişanlıdan) manevi tazminat olarak uygun bir miktarda bir para ödenmesini isteyebileceği-
Yayın yolu ile kişilik haklarının ihlaline dayalı manevi tazminat istemi-
Taraflar arasındaki aynı olaya ilişkin açılan iş yeri dokunulmazlığının ihlali nedenine dayanan manevi tazminat davasında hükmedilen 10.000,00-TL manevi tazminatın özel dairece onandığı dikkate alındığında, davalının davacıya hitaben sarf ettiği “şerefsiz” sözü nedeniyle davacı yararına takdir edilen 8.000 TL manevi tazminat miktarı fazla mıdır?
Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı dikkate alındığında davalı- karşı davacı erkek yararına takdir edilen manevi tazminatın az olduğu-
Gerekçe ve hüküm fıkralarının birbiri ile çelişkili bir hükmün yaratılamayacağı-
Davalının şikayet dilekçelerindeki, davacının kendi eşi ve katibi ile ilişki içerisinde olduğu iddialarının davacının kişilik haklarına saldırı oluşturacağı-
Hakimin iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamayacağı ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamayacağı-
Yayın tarihinden daha sonraki bir tarihte tahkikatın sonuçlanması ve davacının ihalelere müdahalesinin bulunmadığının belirlenmesinin yayını hukuka aykırı duruma getirmeyeceği-
Bankacılık faaliyetleri ile iştigal eden davacı .................. Bankası Anonim Şirketi hakkında sarf edilen "aslında ilk el konulması gereken banka, o da neyse inşallah bizim iktidarımızda nasip olur bize!" şeklindeki söz ve ifadeler bütün halinde değerlendirildiğinde; kullanılan ifadelerin ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı, yayın tarihi itibariyle toplumsal ilginin bulunduğu bir konuda değerlendirmeler yapıldığı anlaşıldığından davanın tümden reddi gerekeceği-
Davalının eyleminin hakaret niteliğinde olduğunu ileri sürdüğüne göre dava konusu edilen eylemin aynı zamanda suç oluşturduğu ve olayda uygulanması gereken zamanaşımı süresinin de Borçlar Yasasının 60/2. maddesinde düzenlenen (uzamış) ceza zamanaşımı süresi olduğu ve istemin zamanaşımına uğramadığının kabulü gerekeceği-
2. HD. 07.06.2018 T. E: 2016/19787, K: 7450-
2. HD. 08.11.2021 T. E: 6614, K: 8235-
Davalının, davacının resmi nikâhlı eşi ile cinsel ilişkiye girerek 2 çocuk sahibi olduğu ve çocukların babasının kendisi olduğunu gizleyerek, davacının nüfusuna kayıt ettirildiği, soy bağının reddi davası ile nesebin düzeltildiği anlaşıldığından davacının kişilik haklarının zedelendiği-
Evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki sebebine dayalı olarak görülen karşılıklı boşanma davasında; mevcut hastane kayıtları ile uzman raporlarına göre, hasta eşin bu hastalığa yakalanmasında kendi kusurunun bulunmadığı, evlilik öncesinde de bu hastalık nedeniyle bir uzman tanısının bulunmadığı, hastalığı nedeniyle başkasının bakımına muhtaç olmuş bir kişinin, birlik görevlerini yerine getirmemesi kusur olarak yüklenemeyeceği gibi bakım için anne evine bırakılması, aile içinde alınan bir karar sonucunda olduğuna göre de eşe birlikte yaşamaktan kaçınma şeklinde bir kusurun yüklenilmesinin doğru olmadığı; artık diğer eş tamamen kusurlu sayılacağı için, boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği sabit olan hasta eş yararına tedbir ve yoksulluk nafakasına hükmedilmesi ve ayrıca hasta eşin menfaatleri zedelendiği ve kişilik hakları saldırıya uğradığı için uygun miktarda maddi ve manevi tazminatın takdir edilmesi gerektiği-
Dava konusu yazılar bir bütün olarak incelendiğinde; yazılanların eleştiri kapsamında kaldığı, onama bozma sayıları ile ilgili yazıların ise ayrıntı niteliğinde olduğu, davacının davranışlarının eleştirildiği, yazıların davacıya yönelik ağır eleştiriler içerse de davacıyı aşağılama ve küçültme kastıyla yazılmadığı, eleştiri sınırlarının aşılmadığı, bu durumda davacının kişilik haklarına yönelik bir saldırı söz konusu olmadığı-
Boşanmaya sebep olan olaylarda, kişilik haklarını ihlal eden fiille, tazminat miktarı arasında makul bir oranın bulunması gerektiği göz önünde bulundurularak davacı koca yararına daha uygun miktarda bir manevi tazminata hükmedilmesi gerekeceği-
Yayının basının haber verme sınırında kalınarak yapıldığının ve habercilik ölçülerinin aşılmadığının kabulüyle manevi tazminat isteminin reddi gerekeceği-
Dava konusu yazının, eleştirilere olağandan daha fazla katlanabilmesi gereken başbakan olan davacının, kişilik haklarını ihlal etmediği, ifade özgürlüğü çerçevesinde kaldığının kabulü gerekeceği-
Boşanmada manevi tazminatın amacının, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın, bozulan ruhsal dengesini telafi etmek, manevi değerlerindeki eksilmeyi karşılamak olduğu, onun için, kişilik haklarını ihlal eden fiille, tazminat miktarı arasında makul bir oranın bulunmasının gerekeceği, bir tarafın zenginleşmesine yol açacak sonuçlar doğurur miktarda manevi tazminat takdirinin, müesseseyi amacından saptıracağı-
Şikayet hakkının kötüye kullanılmasından kaynaklanan tazminat istemi-
Manevi zararın giderilmesi istemi-
Türban (başörtüsü) ile derse alınmayan öğrencinin, bu eyleme da-yanarak «kişisel haklarına saldırıda bulunulmuş olduğunu» ileri sürerek tazminat davası açamayacağı–
Karşılıklı Boşanma-Tedbir Nafakası

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.

  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • kayıt gösteriliyor