Dava açılmasına sebebiyet vermeyen davalı aleyhine yargılama giderine ve vekalet ücretine hükmedilmesinin yerinde görülmeyeceği-
Mahkemece, kooperatif uygulamaları konusunda uzman bilirkişi aracılığıyla kooperatif kayıt ve belgeleri, ödeme makbuzları incelenerek 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 38. maddesi uyarınca davacı kooperatifin yetkilileri dışında şahıslara yapılan ödemeleri benimseyip benimsemediği, bu konuda uygulamalarının ne olduğu hususunda rapor alınıp, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik inceleme ve yanılgılı gerekçeye dayalı olarak hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Menfi tespit davasında, anlaşmazlık delillerin toplanmasına ilişkin ara karar gereğinin yerine getirilmesinden önce giderildiğinden, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 6. maddesi uyarınca davacı lehine tarife hükümleriyle belirlenen vekalet ücretinin "yarısına" hükmedilmesi gerekeceği-
Önceki gerekçeye ilâveten somut olayda  her iki davalı şirketin yetkilisi olan şahsın davacı alacaklıya gönderdiği elektronik postada, bozulan karar gerekçesinde açıklandığı üzere davalı ............. Sigorta Aracılık Hizm. A.Ş.'nin davacıya olan borcunu diğer davalı ........İç Dış Ticaret ve Danışmanlık Hizm. A.Ş.'nin davacı şirketten olan alacaklarından ödenmesini kabul ettiği, bu beyanın  diğer davalı ...... İç Dış Ticaret ve Danışmanlık Hizm. A.Ş. tarafından borcun üstlenilmesi mahiyetinde olduğu, asıl davada davacı şirketin bu talebi kabul ettiğinin dosya kapsamıyla anlaşıldığı, davalı- birleşen dosyada davacı  ......... İç Dış Ticaret ve Danışmanlık Hizm. A.Ş.'nin, davalı ........ Sigorta Aracılık Hizm. A.Ş.'nin borcunu üstlendiği, üstlenmenin borca katılma şeklinde yorumlanması gerektiği, bu nedenle asıl davanın davacısına karşı her iki davalının birlikte sorumlu olduğunun kabulü gerekeceği-
Davaya konu bononun iş ilişkisi sırasında düzenlenmiş olup, fesihten sonra doldurulmak suretiyle işleme konulduğu, bu itibarla sözü edilen hukuka aykırı işlemden fayda sağlayamaya çalışan her iki davalının da menfi tespit davasında birlikte sorumlu tutulmasının gerekeceği-
Davacı kiracının hakkında başlatılan icra takibi nedeniyle yaptığı harici ödemelerin icra dosyasına geç bildirilmesi nedeniyle davacı tarafın zararı olduğu tespit edildiğine göre bu miktar üzerinden itirazın iptaline ve takibin bu miktar üzerinden devamına karar verilmesi gerektiği- Takip talebine itiraz edilen alacaklının, itirazın tebliğ tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağın varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebileceği- İİK. mad. 67/2 uyarınca, bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu, takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı, diğer tarafın talebi üzerine %20'dan aşağı olmamak üzere uygun bir tazminata mahkum edileceği- Davalı kiralayan, bu davanın konusu olan davacı hakkında başlatılan icra takibi üzerine davacı kiracının harici ödemelerini bilebilecek durumda olup, bu ödemeleri icra dosyasına da geç bildirdiğine göre itirazının kötüniyetli olduğunun kabulü ile davacı lehine kabul edilen miktar üzerinden %20 icra tazminatı verilmesi gerektiği-
Direnme kararı verildikten sonra söz konusu karar esas yönünden bozulmadan başka bir karar verilmesinin mümkün olmadığı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12.03.2019 tarihli ve 2017/12-766 Esas 2019/289 Karar sayılı kararında direnme kararının esas yönünden doğru veya yanlış olduğu yönünde bir inceleme yapılmadığı hususu göz önüne alındığında, mahkeme tarafından Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun bozma kararında açıklandığı şekilde bir direnme kararı verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile direnme kararı esastan bozulmuş gibi yorumlanarak Dairemizin bozma kararının gereğini yerine getirecek şekilde araştırma ve inceleme yapıldıktan sonra davanın kabulüne dair karar vermesinin isabetli olmadığı-
Adi kefalette, kefil hakkında takip işlemi başlatılabilmesi için, önce asıl borçluya başvuru yapılması gerektiği, yapılan başvurunun semeresiz kalması halinde kefile başvuru yapılabileceği- Davalı kefil, icra takibine esas su borcuna konu taşınmazı kiralamak suretiyle bahçe olarak istifade ettiği ve kefalet sözleşmesinin varlığı dikkate alındığında, davacının kötüniyetli olarak icra takibi yaptığından söz edilemeyeceği ve itirazın iptali davasındaki kötüniyet tazminatı isteminin reddi gerektiği-
Tacir olan taraflar arasında sözleşme bulunmadığından davacının davalıdan kur farkı talep edemeyeceği belirtilmişse de, taraflar arasındaki ilişkinin yabancı para ile gerçekleştirildiği fatura ve taraf defterlerinin içeriğinden anlaşıldığından, yazılı sözleşme yapılması geçerlilik koşulu olmadığından, davanın reddinin isabetsiz olduğu- Bir tacirin kendi defterleri aleyhine delil teşkil edeceğinden, davalı defterlerindeki kur farkına ilişkin alacak kaydı bulunduğu ve çekle yapılan ödemeler de gözetilerek karar verilmesi gerektiği-
Taşınır rehininin paraya çevrilmesi için ilamsız icra takiplerinde asıl borçlu ve rehinli taşınır maliki bakımından zorunlu takip arkadaşlığı olduğu- Davacı tarafından sadece asıl borçlu hakkında başlatılan icra takibi usulüne uygun addedilemeyeceğinden, davalının münhasıran gemi maliki sıfatına dayalı olarak takibe ve hacze dilekçeyle itirazda bulunmasının haklı nedenlere dayalı olduğunun kabulü ile alacaklı tarafından açılan davanın reddi gerektiği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.