Davacı tarafından iptali istenen karar kooperatif yönetim kurulu kararı olup, mahkemece maddi hata ile genel kurul kararı ibaresi yazıldığı, kararın bu nedenle bozulması gerekmiş ise de yapılan bu yanlışlığın yeniden yargılamayı gerektirmeyeceği, kararın hüküm kısmının 1. bendindeki "Genel kurul" ibaresinin çıkartılıp yerine "Yönetim kurulu" ibaresi yazılarak hükmün bu şekilde düzeltilerek onanmasına-
İİK'nın da haczin yenilenmesi ve önceki haczin böylelikle devam etmesi şeklinde bir düzenleme olmadığı, şikayetçinin sonraki tarihli haczinin ilk haczi ayakta tutamayacağı, ilk haczin iki yıllık yasal süre içinde satış istenmemekle düştüğü, sonraki haczin ise ayakta olmakla birlikte şikayet olunanın haczinden sonra konulmuş olması nedeniyle sıra cetvelinde şikayetçiye pay ayrılmamasının yasaya uygun olduğu-
Davanın tenfizine karar verilen yabancı mahkeme ilamı gereğince davalıya yapılan fazla ödeme tutarı ile davalının uhdesinde olduğu iddia edilen hisse senetlerinin iadesine ilişkin olduğu - Konya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi ile Konya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce ayrı ayrı görevsizlik kararı verildiği - Bu kararların temyiz edilmeksizin kesinleşmesi üzerine dosyanın merci tayini için Yargıtay 17. Hukuk Dairesine gönderildiği ve Konya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi görevli yargı yeri olarak belirlendiği - Konya 3.Asliye Ticaret Mahkemesinin dosyasının Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin esasına kaydı üzerine Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi'nce esasa ilişkin verilen kararın temyiz edildiği- Dairemizce davanın genel hükümler çerçevesinde açılmış istirdat davası olduğu ve uyuşmazlığın asliye hukuk mahkemesinde çözümlenmesi gerektiği gerekçesiyle kararın resen görev yönünden bozulması üzerine mahkemece bu bozmaya uyularak görevsizlik kararı verildiği, merci tayini kararları kesin olup bu karar davaya daha sonra bakacak olan yerel mahkemeler ve Yargıtay Daireleri bakımından bağlayıcı olduğu- Bu bakımdan, merci tayininden sonra göreve ilişkin bozma yapılamayacağından, 17. Hukuk Dairesi'nin sözü edilen kararında yargı yeri olarak belirlenen ticaret mahkemesince davanın esasının incelenip karar verilmesi gerektiği- Dairemizce maddi hataya dayalı olarak verilen görev yönünden yapılan bozmaya uyulması gerektiği- Temyiz eden yararına usuli müktesep hak oluşmayacağı- Kararın bozulması gerektiği-
Tasarrufun iptali davasının, satış silsilesi içinde yer alan alıcılardan yalnızca iyiniyetli olanlar bakımından reddedilmesi, iyiniyetli olmayanlar hakkında kabul edilmesi gerektiği- Dava konusu taşınmazın, dava dayanağı takip dosyasındaki ihalede dava dışı şahsa satıldığı ve bedelinin davacı alacaklı tarafından tahsil edildiği durumda, borçlu ve davalılar hakkındaki davanın konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği- İyiniyetli davalı hakkındaki dava esastan reddedildiğine göre dava konusu alacak ile taşınmaz değerinden hangisi az ise o değer üzerinden nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
Aynı davada taraflar ancak bir kez ıslah yoluna başvurabileceklerinden, mahkemece, HMK'nun 176/2. maddesi gözetilerek ikinci ıslah talebinin reddi ile hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Davalı işverence ihtarname ile davacının Bölge Müdürüne karşı tehdit ve hakaret suçlarını işlediği, bu hususta Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulunulduğu, iş sözleşmesinin haklı sebeple feshedildiği davada; davacı hakkında tehdit ve hakaret suçlarından açılan ceza davası sonucunda, delil yetersizliği sebebiyle beraat kararı verildiğinden, ceza mahkemesi kararının hukuk hâkimini bağlamayacağının göz önünde bulundurulması gerektiği- Davalı tarafından iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiği ispatlanamadığından, davacının kıdem ve ihbar tazminatlarına hak kazandığı kabul edilerek anılan alacaklarının hüküm altına alınması gerektiği-
Para alacaklarının haczinin, ancak icra dairesince el konulmak suretiyle yapılabileceğinden, hasılat ve kasa haczinin yapılmasını da içeren talep ve buna uygun olarak talimat dosyasına yazılan müzekkere uyarınca borçlunun işyerinde yapılan hasılat haczinin İİK. mad. 88/1’e uygun olduğu-
Davanın, su tüketim bedeli miktarınca borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkin olduğu- Mahkemece, hem delil tespit raporu hem de yargılama sırasında alınan her iki bilirkişi raporunu göz önünde bulundurulmuş ve son tarihli rapor hükme esas almış ise de karar, "yargılamada alınan iki bilirkişi raporunun birbiriyle çeliştiği, çelişki giderilmeden hüküm kurulamayacağı" gerekçesiyle bozulmuş; Özel Daire ve Mahkeme arasındaki uyuşmazlığın da bu yönde bir eksik incelemenin varlığından söz edilip edilemeyeceği hususundan doğduğu- Mahkemenin hükme esas aldığı son tarihli rapor objektif kriterlere dayandığı gibi, somut olayın özellikleri dikkate alınarak hayatın olağan akışı çerçevesinde yapılan değerlendirme sonunda tespit raporuyla benzer sonuca ulaşıldığı anlaşıldığından yeniden bilirkişi incelemesi yapılmasına gerek bulunmadığı-
Anne baba evli değilse, çocuğun annesinin soyadını taşıyacağı ve onun hanesine kaydedileceği– Not: Anayasa Mahkemesi'nin 02.07.2009 T. E:2005/114, K:105 sayılı kararı ile anne ile babanın boşanmaları halinde çocuğun ananın soyadını taşıyacağı hususu iptal edilmiş olmakla, aşağıdaki içtihadın günümüzde bir geçerliliği kalmamıştır.
Mahkemece bilirkişinin maddi hata sonucu bir milyon yerine bir milyar rakamını rapora yazdığı belirtilerek bir milyara göre ödenen ve ödenmeyen miktarları tesbit etmiş ve aradaki fark üzerinden hüküm kurmuş olup; Yerel mahkemenin bilirkişi raporunda belirtilen rakamlardaki maddi hatanın düzeltildiğini ve sonlarına gerçeğe uygun olarak üç sıfır konulmak suretiyle bulunan miktarlar esas alınarak hüküm vermesinin usul ve yasaya uygun olduğu-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.