Taraflar arasında kira ilişkisi bulunmadığından, hizmet alım sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla açılan itirazın iptali davasında, sulh hukuk mahkemesinin görevli olmadığı-
Takip dayanağı çeklerin arka yüzlerinin incelenmesinde; birinci cirantanın kaşe ve imzasının üst kısmında, " .......... Otelcilik ve Turizm AŞ. Tarafından .......... Turizm Seyahat AŞ.’ne çek 27.08.2019 tarihinde imzalanan ‘ Konaklama Sözleşmesine’ istinaden cirolanmıştır" ibarelerinin yazılı olduğunun görüldüğü, anılan ibarelerin çekin teminat senedi olduğunu gösterdiği, ayrıca bir sözleşme bulunması gerekmediği gibi, bu suretle şikayetçi borçlunun sunulan sözleşmede taraf olmamasının da sonuca etkili olmadığının kabulü gerekeceği- Takibe konu belgelerin TTK'nın 780/1-b maddesinde belirtilen kayıtsız şartsız muayyen bir bedeli ödemek vaadini içermediğinden kambiyo senedi vasfında olmadığı, alacağın tahsil edilip edilmeyeceği yargılamayı gerektireceğinden Bölge Adliye Mahkemesince, İİK'nın 170/a maddesinin 2. fıkrası gereğince takibin iptaline karar verilmesi gerekeceği-
Davacı tarafından başlatılan tüketici kredisi sözleşmesinden doğan alacaklara ilişkin takipte ileri sürülen taleplerin hesaplamayı gerektirdiğinden, mahkemece konusunda uzman bir bilirkişi seçilerek denetime elverişli bir rapor alınıp yapılacak inceleme sonucuna uygun karar verilmesi gerekeceği-
HMK'nun 20. maddesinde; görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi halinde, taraflardan birinin, bu karar verildiği anda kesin ise bu tarihten, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak, dava dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerektiği, aksi takdirde, bu mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği- Aynı kuralın takip hukukunda da geçerli olduğu- Alacaklının borçlunun yetkiye ve borca itirazı ile duran takibin devamını sağlamak amacıyla açtığı itirazın iptali davasında kararın taraflarca temyiz edilmemesi üzerine 04/07/2019 tarihinde kesinleştiği, alacaklı vekilinin, icra dosyasının yetkili İcra Müdürlüğü’ne gönderilmesi için icra müdürlüğüne 05/07/2019 günü UYAP sistemi üzerinden talepte bulunduğu ve bu tarih itibarı ile başvurunun yukarıda açıklanan yasa maddesinde öngörülen iki haftalık kesin süre içerisinde olduğu-
Mal beyanı dilekçesinde açıkça “borca, faize, takibe” itiraz ettiğini bildirmiş olan borçlunun bu açıklamasını İİK. nun 62. maddesinde belirtilen “itiraz” niteliğinde olduğu-
İİK'nun 66. maddesinde itirazla takibin duracağı hususunun, aynı yasanın 78. maddesinde de haciz isteme hakkının düzenlenmiş olduğu, haciz isteme hakkının ödeme emrinin tebliğinden itibaren bir sene geçmekle düşeceği, haciz talebinin anılan sürede yapılmaması veya geri alındıktan sonra yenilenmezse dosyanın işlemden kaldırılacağı- İtirazla duran bir takipte,haciz isteme hakkı doğmadığından, icra müdürlüğünce takip dosyasının işlemden kaldırılmasına karar verilemeyeceği-
Tefecilik iddiasının dar yetkili icra mahkemesince incelenmesinin mümkün olmadığı-
Davacı alacağının dayanağı olarak taraflar arasında imzalanan sözleşmeyi göstermiştir. Ancak davalı “bu sözleşmedeki imzanın davalı şirket yetkilisine ait olmadığını ve taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmadığını” ileri sürmüştür. Bu durumda sözleşmede kararlaştırılan yetki kuralının, takip hukuku ve dava açısından ayrıca vade farkı talebinin geçerliliği yönünden öncelikle sözleşmedeki imzanın davalı şirket yetkilisine ait olup olmadığı ve davalıyı bağlayıcılığı üzerinde durulmadan, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesinin hükmün bozulmasına neden olacağı-
“Takip dayanağı belgenin hangi ilişkinin teminatı olduğu”nun yazılı belge ile kanıtlanması gerektiği, İİK.nun 169/a maddesi uyarınca borçlunun ibraz ettiği belgede, takip dayanağı senede açıkça atıf yapılmasının zorunlu olduğu, açıkça atıf yapıldığının kabulü için senedin vade ve tanzim tarihleri ile miktarının belgede açıkça belirtilmiş olması gerektiği-
Dosyada hükme esas alınan raporlar arasında çelişki olup aralarındaki mübayenetin giderilmediğinden, her iki raporun da mahkeme talebi üzerine alındığı ve raporlardan birinin diğerine üstünlüğünün kabul edilemeyeceğinden, Bölge Adliye Mahkemesince; raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi için yeniden ve grafoloji alanında ehil bilirkişilerden oluşturulacak bir kuruldan kuşkudan uzak, Yargıtay denetimine ve hüküm kurmaya elverişli rapor alınarak, oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.