İlama ilişkin yargılamada mülkiyet iddiası bulunmadığından taşınmazın aynının ihtilaflı olmadığı, mahkemece sicilde değişiklik oluşturacak bir karar verilmediği, bu nedenle ilamın icrası için kesinleşme şartının bulunmadığının kabulü gerekeceği-
İcra takibinin dayanağı olan ilam, özel hayatın gizliliğinden kaynaklanan manevi tazminat alacağına ilişkin olup, tarafların şahsı ya da ailevi yapılarına ilişkin hukuki durumlarında ve bunlara ilişkin sicil ve kayıtlarında bir değişiklik yaratmamakta, sonuçları itibariyle ancak tarafların mal varlığını etkilediğinden, kanunlarda sayılanlar arasında yer almadığından takibe konulabilmesi için kesinleşmesinin gerekmeyeceği-
Davacı tarafından davalıya havale gönderildiği ve dekontlarda açıklama yer aldığı anlaşıldığından, havale konusu miktar bakımından ihtiyati haciz kararı verilmesi için yaklaşık ispat bulunduğu-
Mahkemece; zabıt mümzileri eşliğinde olay yerinde keşif yapılarak yer tespitinin yapılması, ayrıca davacının o yerde tarımsal sulama faaliyetinde bulunup bulunmadığının resmi kurumlardan araştırılarak, dosyanın önceki bilirkişiler dışında oluşturulacak ve aralarında ziraat mühendisinin de bulunduğu üç kişilik uzman bilirkişi kuruluna verilmesi, bilirkişi kurulundan davalının davacı taraftan isteyebileceği dava konusu bedellerin, hesaplanması konusunda denetime elverişli rapor alınarak, davacının sulama birliğinden temin ettiği su miktarı ile suladığı alan yüz ölçümü de gözetilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Uyuşmazlık; 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un (6183 sayılı Kanun) 79 uncu maddesine göre menfi tespit istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki birleşen tazminat, menfi tesbit ve alacak davaları-
Tamamen doldurulmamış açık poliçe düzenlenebileceğinden senedin anlaşmaya aykırı doldurulduğunu iddia eden davacının bu hususta yazılı delil sunamadığı, davacının dava konusu bonodan dolayı davalı bankaya borçlu olduğu gerekçesiyle davanın reddi gerektiği-
Menfi tespit davası-
Davacı borçlu talimatla yapılan haciz sırasında borcu kabul ederek ödeme taahhüdünde bulunmuştur. Davacının, kesinleşen takip nedeniyle uygulanan haciz sırasındaki kabul beyanının cebri icra baskısı altında yapıldığı kabul edilemeyeceği gibi, davacının borcu kabul ettikten sonra “takibin dayanağı çeklerdeki imzanın kendisine ait olmadığını” ileri sürmesi MK.’ nun 2. maddesinde öngörülen iyi niyet kuralına aykırı olduğundan dinlenemeyeceği gözetilmeden, yazılı şekilde “davanın kabulüne” karar verilmesinin hükmün bozulmasına neden olacağı-
Dava konusu çekteki imzanın şirketin önceki yetkilisine ait olması (çekin keşide edildiği tarihte çeki düzenlemiş olan kişinin şirketi temsile yetkili olmaması) halinde, şirketin çekten dolayı sorumlu olmayacağı–

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.