Davalıya ait mağazada alışveriş için bulunan davacının avize baktığı sırasında çantasını yanındaki alışveriş arabasına bıraktığı ve çantanın bulunduğu yerden çalındığı, güvenlik zaafiyeti bulunduğu, davacının da çantasını kontrolsüz bir şekilde alışveriş arabası içerisine bıraktığı dolayısı ile çantanın çalınması nedeni ile oluşan zararda tarafların müterafik kusurlarının bulunduğu-
Takibin kesinleşmesi öncesi veya sonrasında takibe konu senedin sahteliğinin iddia edilmesinin, HMK'nın 209. maddesi uyarınca takibin durdurulması sonucunu doğurmayacağı, anılan hükmün icra takibine etkisi olmadığı- İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemeyeceği-
Mahkemece, davacının kendine ait aracının bulunup bulunmadığı hususu araştırılarak, taşıma konusunda uzman bilirkişi aracılığıyla, davalı kooperatifin kayıtları üzerinde inceleme yapılıp, kooperatif hattında çalışan bir ortağın ortalama kazancının belirlenmesi, belirlenen miktardan masrafların ve amortisman giderlerinin düşülmesi, davacının çalışmadığını iddia ettiği süre içinde başka bir işte çalışarak elde etmesi muhtemel gelirlerin gözetilmesi yoluyla yapılacak inceleme ve araştırma sonucunda, gelirin somut verilerle belirlenememesi halinde Borçlar Kanunun 42. vd. ( TBK 50 vd. ) maddelerinden yararlanılarak davacının gerçek zararının belirlenmesi gerektiği-
Enflasyon ve buna bağlı olarak oluşan döviz kuru, mevduat faizi, Hazine bonosu ve devlet tahvili faiz oranlarının sabit yasal ve temerrüt faiz oranlarının çok üstünde gerçekleşmesi, borçlunun yararlanması, alacaklının ise zarara uğraması sonucunu doğurduğundan borçlunun borcunu süresinde ödememekte, yargı yoluna başvurulduğunda da yargı süresini uzatma gayreti göstermekte; böylece yargı mercilerindeki dava ve takipler çoğalmakta, yargıya güven azalmakta, kendiliğinden hak alma düşüncesi yaygınlaşarak kamu düzeni bozulmakta, kişi ve toplum güvenliğini sarstığı- Mülkiyet hakkı kapsamındaki alacağının enflasyon karşısında önemli ölçüde değer kaybına uğratılarak ödendiği anlaşıldığından başvurucuya şahsi olarak aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklendiğinden mahkemelerinin başvurucunun zarara uğradığını ayrıca ispatlaması gerektiği yönündeki katı yorumu nedeniyle somut olay bakımından kamunun yararı ile başvurucunun mülkiyet hakkının korunması arasında kurulması gereken adil dengenin başvurucu aleyhine bozulduğu-
TTK mad. 390/4'e göre davacının imzasının sahte olması ve davacıya yönetim kurulu toplantısı önerisinin yapıldığının kanıtlanamamış olması hallinde, davacının toplantıya katılmadığına ilişkin davalı ikrarı da gözetildiğinde yönetim kurulu kararının geçersiz olduğu-
Erken ödeme komisyonun iadesi talebi yönünden, dava konusu kredinin yüksek montanlı ticari kredi olduğu, bankalar tarafından belirtilen oranlar arasında fahiş fark bulunmakta olup, rekabetçi serbest piyasa kurallarının geçerli olduğu bankacılık sektöründe oranlar arasında bu denli fark olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, bu konuda ayrıca bir araştırma yapılmaksızın belirtilen oranlara itibar edilerek hesap yapılmasının doğru görülmediği, hükmün taraflar yararına bozulması gerektiği-
Uyuşmazlık; dosyadaki mevcut delil durumu itibariyle dava konusu taşınmazların davalıya devrinde davacı ve müteveffa kardeşinin aldatma yoluyla iradelerinin sakatlandığı ve bu suretle aynı devre dair aşırı yararlanma iddialarının ispatlanıp ispatlanamadığı noktasında toplanmaktadır..
Mahkemece, gerekli belgeler toplandıktan sonra, taşıma sektöründe faaliyet gösteren uzmanın da katıldığı bilirkişi kurulu oluşturulup, davalı kooperatif kayıtları üzerinde inceleme yaptırılarak, kooperatifin o dönem içinde kaç ortağı olduğu, hangi ortağa ne kadar iş verildiği, davacıya verilmesi gereken iş belirlendikten sonra davacının aracının çalıştırılmaması nedeniyle uğradığı kazanç kaybının yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde denetime elverişli bir rapor alınarak tespit edilmesi, bilirkişi raporu ile kazanç kaybının gerçek miktarının somut verilerle tam olarak saptanamaması halinde BK'nun 42 nci vd. madde hükümleri uyarınca mahkemece somut olayın özellikleri gözönünde bulundurularak, takdiren bir miktar kazanç kaybına hükmedilmesi gerektiği-
8. HD. 05.07.2018 T. E: 11575, K: 15017-
Davalı borçluların dava dışı şirketin ortakları olduğu, anılan şirketin açtığı dava sonucu iflasına karar verildiği, davalıların gıda sektöründe faali­yette bulundukları, aynı zamanda villa komşuları olduğu, tanık beyanlarının ağırlıklı olarak "dava konusu taşınmazın borçlular tarafından kullanıldığı" yönünde olduğu, dava konusu taşınmazın davalı 3. kişi tarafından kullanılmaması ve kiraya verilmemesine rağmen yapılan keşif sırasındaki mahkeme gözleminde evin eşyalı olduğunun tespit edildiği, yatırım amacıyla alınan lüks villanın sekiz yıl bo­yunca kiraya verilmemesi ticaretle uğraşan davalı 3. kişi açısında hayatın olağan akışı­na uygun olarak değerlendirilemeyeceği gözetildiğinden, davalı 3. kişinin borçlula­rın durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olduğunun kabulü ile dava konusu tasarrufun davacıların alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak İİK. mad. 280/1 madde gereğince iptaline karar verilmesi gerektiği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.