Konkordato istemine lişkin davada, davacının ön projenin gerçekleşmesi için öngördüğü kaynakların; alacakların tahsili, faaliyet kârı ve taşınmaz satışı olarak belirlendiği, ticari alacakların tahsili ile taşınmaz satışının belirli ve gerçek birer kaynak oldukları belirgin olmakla birlikte geçici mühlet içerisinde gerçekleşen aylık faaliyet kârı miktarı, arz talep dengesi, ön projede öngörülen kur, maliyet ve diğer ekonomik değerlerin kesinlik içermeyip değişkenlik göstermesi dikkate alındığında faaliyet kârının gerçekleşme ihtimali bulunmadığına dair mahkeme gerekçesinde yapılan değerlendirmelerin yerinde olduğu, projenin uygulanma ihtimalinin bulunmadığı, geçici komiser raporundaki konkordato projesinin gerçekleşme ihtimalinin bulunduğu yönündeki değerlendirmenin dosya kapsamı ile uyumsuz olduğu kanaatine varılmakla ve İİK.'nun 292. maddesinde sayılı şartların gerçekleştiği anlaşıldığından davacının istinaf istemlerinin yerinde olmadığı kanaatine varıldığı-
İhalenin gerçekleşmesinden sonra yapılan “KDV ödemesinin iadesi” talepleri hakkında, vergi mahkemelerinin görevli olduğu- Mahkemece yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasının incelenerek yazılı şekilde hüküm kurulmasının, istinaf başvurusu üzerine de Bölge Adliye Mahkemesince, başvurunun esastan reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
İstanbul 13 Asliye Ticaret Mahkemesi'nin kararında, 3 adet hisse senedinin davalıya teslim edildiği ve dava tarihi itibariyle temettü alacağının kalmadığı hüküm altına alındığından ve işbu dosyada ise anılan dava tarihinden sonraya ilişkin temettü alacağı da talep edildiğinden dava konuları farklı olup mahkemece, söz konusu hisse senetleri yönünden önceki kararın kesin hüküm teşkil etmediğinin kabulü ile işin esasına girilmesi gerekeceği-
Davalı borçlunun davacı banka ile yapılan sözleşmede kefil olduğu, tacir sıfatını taşımadığı, bu nedenle sözleşmedeki yetki kuralının borçlu hakkında geçersiz olduğu, borçlu tacir sıfatını taşısa idi dahi borçlu ile yapılan yetki sözleşmesinin sözleşmenin tarafı olmayan diğer iki davalı hakkında hüküm doğurmasının düşünülemeyeceği, birden fazla davalının yer aldığı davalarda davanın davalıların tamamı hakkında ortak yetkiyi taşıyan bir mahkemede bakılması gerektiği-
Her ne kadar bono üzerindeki damga pulunun eski olduğundan bahisle bononun kambiyo niteliğinin bulunmadığını ileri sürülmüş ise de damga pulunun bononun yasal unsurları arasında yer almadığı, bu yöndeki iddiaya hukuki sonuç bağlanamayacağı, usul hukukunda senede karşı senetle ispat zorunluluğu ilkesinin kabul edildiği, senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı def'i (savunma) olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemlerin tanıkla değil ancak senet (kesin delil) ile ispatlanabileceği, bononun nakden kaydını içerdiği, bu kayıt karşısında bedelsizlik bakımından açılan menfi tespit davasında da ispat yükünün davacı borçluda olduğu, davalının senedi talil etmediği, ispat yükünün yer değiştirmediği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı-
Paydaşlardan birisinin payının satılarak paydaşlıktan çıkarılma-sının ancak o paydaşın diğer paydaşların tümüne ya da bir kısmına karşı olan yükümlülüklerini ağır surette ihlal edip, müşterek mülkiyet ilişki-sinin devam etmesini çekilmez duruma getirmesi hâlinde mümkün ola-bileceği -
Taraflar arasındaki kullanım kadastrosuna itiraz davasından dolayı..
7. HD. 02.12.2024 T. E: 71, K: 5389
2004 sayılı İcra İflas Kanununun 281/2. maddesinde tasarrufun iptali davalarına özgü özel bir ihtiyati haciz düzenlemesinin yer almakta olup, buna göre ihtiyati haciz isteyebilme imkanı getirilmiş, buna göre mahkemece alacaklının talebi üzerine iptale tabi tasarrufların konusu olan mallar hakkında ihtiyati haciz kararı verilebileceği, davanın bedele dönüşmesi halinde teminat karşılığı davalı 3.kişinin malvarlığıyla ilgili ihtiyati haciz kararı verilebileceği, teminatın lüzum ve miktarı mahkemece tayin ve takdir olunacağı, ihtiyati haciz talebinin kabulü için tüm dava şartlarının gerçekleşmesine gerek bulunmadığı-
Tasarrufun iptali davasını elinde geçici veya kesin aciz belgesi bulunan alacaklı açabileceği, iflas erteleme talebinde bulunan borçlunun talebi "aktifinin pasifinden fazla olduğu" gerekçesi ile ret edilmiş olduğundan, tasarrufun iptali davasının kabulünün isabetsiz olduğu- Dava konusu bağımsız bölümlerin borçlu tarafından borcun doğumundan çok önce devredildiği anlaşıldığından, mahkemece davanın ön koşul yokluğundan reddi gerektiği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.