TMK m. 1007 uyarınca tazminat istemi-
Davalı borçlu dava konusu edilen taşınmazı devrettikten sonra taşınmazda oturmaya devam etmişse de, 17.08.2018 tarihinde taşınmazı devralan 3. kişi davalı H. O. ile davalı borçlunun eşi S. S.arasında kira sözleşmesinin düzenlendiğinin, 18.07.2018 tarihinde S.S.' nin H. A.Ş. hesabından davalı H. O.'nun hesabına 13.200,00 TL 1 yıllık kira açıklamasıyla ödeme yaptığının ve ödeme tarihinin davacının icra takibinde 16.08.2018 tarihinde yaptığı hacizden önce olduğu anlaşıldığından "davanın reddine" ilişkin kararda usul ve kanuna aykırılık bulunmadığı-
4. HD. 19.06.2023 T. E: 2022/3551, K: 8106
Dava, bağıştan rücu hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescili istemine ilişkindir...
Alacaklı bankanın, alacağına karşılık borçlu ve kefilinin borçları ile ilgili olarak onlara ait taşınmazları cebri icra yolu ile aldığı takdirde KDV'den muaf olduğu-
4. HD. 21.06.2023 T. E: 2022/2190, K: 8283
Korunmaya ihtiyacı olan çocuklar hakkında koruyucu ve destekleyici tedbirler, çocuğun menfaatleri bakımından kendisinin bulunduğu yerdeki hakim tarafından da alınması gerekeceği-
4. HD. 07.06.2023 T. E: 2022/2839, K: 7585
Somut olayda mahkemece yargılama aşamasında aldırılan makine mühendisi bilirkişi raporunda dosya üzerinden yapılan inceleme tarihi itibariyle araçta herhangi bir arızanın mevcut olmadığının tespit edildiği ve mahkemece de malın ayıpsız misli ile değişimine ilişkin talebinin hakkaniyete aykırı olduğu kabul edilerek dava reddedilmişse de; dava konusu aracın, henüz 2 yıllık garanti süresi dolmadan araçta ilk kez 09.12.2020 tarihinde aracın akü ve mekanizmasında ortaya çıkan arızanın 25.02.2021 tarihinde giderildiği, buna göre dava konusu otomobilin azami tamir süresi içerisinde aracın ücretsiz tamirinin yerine getirilemediği, aracın tamir edilip davacı tüketiciye tesliminden sonra aynı arıza nedeniyle tamir edilmesi için yetkili servise başvurulduğu, bu bağlamda garanti süresi içerisinde birden fazla kez arıza aynı arızanın tekrarlandığı, arızaların üretim kaynaklı gizli ayıp niteliğinde olduğu, arıza sayısı dikkate alındığında süreklilik arz ettiği ve kendinden beklenen faydayı sağlamayacağı, bu bağlamda ilgilli kanun maddesinde yer alan seçimlik haklarını kullanabileceği açık olmakla, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile davanın reddedilmiş olmasının usul ve kanuna aykırı olduğu-
Taraflar arasında daha önce görülen boşanma davasında, davanın kabulüne dair verilmiş bulunan 18.12.1990 tarihli gerekçeli kararın, hukuki mahiyeti itibariyle davaya son veren, hakimin işten elini çekmesini gerektiren nihai bir karar olduğu, o halde; bu karar usulen temyiz merciince bozulmadan, mahkemece ortadan kaldırılarak başka bir karar verilemeyeceğine göre; temyiz süresi içerisinde o davanın davacısı tarafından feragat dilekçesi verilmesi üzerine, boşanmaya ilişkin ilk kararın ortadan kaldırılması ile davanın reddine dair verilen 01.05.1991 tarihli ek kararın yok hükmünde olacağı, böyle bir kararın kesinleşmesinden de söz edilemeyeceği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.