Taraflar arasındaki itirazın iptali davasında; taraflar arasındaki ‘Hazır Beton Satış Protokolü’ başlıklı sözleşmenin süresiz olduğu, usulüne uygun fesih de bulunmadığından, dava konusu dönemi de kapsadığı yolundaki yerel mahkeme kararı yerinde ise de; borçlu davalı 3.kişi durumundaki idarede bulunan hak ediş alacağını davacıya temlik etmiş olup, davacı, idarede istihkak alacağı bulunduğu müddetçe, önceki borçluya yani davalıya B.K. nun 191. maddesini ileri sürerek istekte bulunamayacağı, böyle bir dönüş davalının idarede hak ediş alacağının bulunmamasına bağlı olup, dosyaya göre davalının idarede istihkak alacağının olmadığı yönünde bir sonuca varılamayacağına göre, yerel mahkemenin bu yön üzerinde durup tartışmadan “davanın kabulüne” karar vermesinin bozmayı gerektireceği-
Takip dayanağı senetteki imzanın tüm borçlular tarafından inkar edilmesi ve yapılan inceleme sonucunda icra mahkemesince “itirazın kabulüne” karar verilmesi halinde her borçlu lehine ayrı ayrı değil, tüm borçlular lehine tek bir icra inkar tazminatına (ve hazine lehine tek bir para cezasına) hükmedilmesi gerekeceği-
Tazmin edilen teminat mektubu için temerrüt tazmin tarihinden başladığından, bu tarihten itibaren faize hükmedilmesi ve alacağa uygulanacak temerrüt faizinin alacağın tahsili sürecinde değişen faiz oranının da uygulanmasına olanak sağlayacak şekilde hesaplama yapılması gerekeceği-
Direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için, mahkemenin bozmadan esinlenerek, yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermesi gerekeceği- Bozmaya konu ilk kararda dayanılmayan ve hüküm tarihinde yürürlüğe girmiş bulunan 6100 s. HMK.’nun Kanunun 193/2. maddesinin “...taraflardan birinin ispat hakkının kullanılmasını imkansız kılan veya fevkalade güçleştiren delil sözleşmelerinin geçersiz olacağına...” dair hükmü dayanak alınarak verilen bu yeni yeni hükmün temyizen incelenmesi görevinin H.G.K.’na değil, Özel Daireye ait olacağı-
Nakliyat sigorta poliçesine dayalı rücuan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemi-
İtirazın kaldırılması isteminde, kefil hakkında kesinleşen karara rağmen kefilin sorumlu tutulmaması gerekeceği-
İtirazın iptali davası bozma ilamına uyularak-
İtirazın iptali davası-
Emsal Yargıtay kararlarında belirtildiği üzere 6098 sayılı Kanun'un 392 nci maddesinde yer alan ''Ödünç alan, ilk istemden başlayarak altı hafta geçmedikçe ödüncü geri vermekle yükümlü değildir.'' ibaresinden, alacaklının ödünç verdiği şey için dava açması ya da takip başlatması için ilk istemden başlayarak altı hafta beklemesi gerektiği, alacağın bu süre sonunda muaccel olacağı, muaccel olmayan bir alacak için dava ve takip başlatılmasının mümkün olmadığı, muaccel olmayan bir alacak için açılan davada 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 114 üncü maddesinin 1 inci fıkrasının (h) bendi kapsamında hukuki yararın bulunmadığı ve kanunda yer alan bu ibarenin dava şartına ilişkin olduğu ve Mahkemece verilen red kararının usul ve yasaya uygun olduğu-
Dava konusu bonoyu davacı ve davalı borçlu sıfatı ile birlikte imza etmişlerdir. TTK.’ nun 690 ve 636. maddeleri gereğince senette yazılı borçtan taraflar müteselsilen sorumludurlar. BK.’ nun 146. maddesinde “...müteselsil borçlulardan her biri alacaklıya yapılan tediyattan birbirine müsavi birer hisseyi üzerine almaya mecburdurlar ve hisseden fazla tediyata bulunan fazla ile diğerlerine rücu hakkına haizdir...” hükmü yer almıştır. Alacaklı dava dışı kişinin imzaladığı ibraname gözetildiğinde davacının takipten önce ve sonra ödeme yaptığı tespit edildiğine göre müteselsil borçlu davalının ½ oranında sorumlu olduğu dikkate alınarak karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinin hükmün bozulmasına neden olacağı-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.