Davalı mütehhit gibi bir satıcının, üretici konumunda olmayıp gerçek kişi olduğu, Tüketici Kanununda satıcının, kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye mal sunan ya da mal sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişi olarak tanımlandığından, davacı tarafın dava konusu bu hukuki işlem içerisinde tüketici konumunda olmadığı ve taraflar arasındaki hukuki ilişkinin genel bir hukuki işlem olduğunun kabulü gerektiği ve bu itibarla daire satışından kaynaklanan uyuşmazlığın "tüketici" değil, genel mahkemede görülmesi gerektiği-
Borçlunun itirazında kabul ettiği ve icra müdürlüğünce takibin devamına karar verildiği miktar dışında kalan kısım esas alınarak asıl alacak işlemiş faiz ve gecikme tazminatı hesaplanması gerektiği- İtirazın iptali davasına konu takip tarihi, 6352 s. Kanununun yürürlüğünden önce olduğundan, mahkemece asıl alacak üzerinden %40 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesi gerektiği-
Davalı davaya konu bonoda aval veren konumunda olup zamanaşımına uğramış bonodan dolayı avalistin hukuki sorumluluğu bulunmadığından, avalist davalı hakkındaki davanın bu nedenle reddi gerekeceği-
İcra hukuk mahkemesi, kira alacağının tahsili için tahliye istekli olarak yapılan icra takibine itiraz edilmesi nedeni ile itirazın kaldırılması ve temerrüt nedeni ile tahliye istemine ilişkin görevsizlik kararı veremeyeceğinden işin esası incelenerek davalı kiracının icra takibine itirazında kiracılık ilişkisine itiraz etmediği gözetilerek işin esasının incelenmesi gerekeceği-
Duruşma tefhim edilen «kısa karar» ile daha sonra tebliğ edilen «gerekçeli karar» arasında çelişki bulunması halinde, temyiz süresinin gerekçeli kararın tebliği ile başlayacağı–
Kira alacağının tahsili için başlatılan takibe itirazın iptali ve tahliye davasında taraflar arasında yazılı sözleşme bulunmadığından ve davalı kiracı kira ilişkisine karşı çıktığına göre, bu durumda kural olarak kira ilişkisinin varlığını ve kira miktarını davacının kanıtlaması gerektiği (TMK. 6), yıllık kira miktarına göre bu iddianın tanıkla kanıtlanması mümkün olmadığından yemin deliline de dayanan davacıya bu hakkı hatırlatılarak bir karar verilmesi gerekeceği-
Kart çıkaran kuruluşlar(bankalar) tarafından, kart hamilleri aleyhine açılan davalarda 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu m.44/2 uyarınca, HUMK’un görev ve yetkiye ilişkin hükümlerine atıf yapıldığı; HMK’nun 447/2. maddesi uyarınca bu atfın HMK’nun ilgili hükümlerine yapılmış sayılacağı; gerek HUMK’un göreve ilişkin 1-8. maddelerinde, gerekse HMK’nun 1-4. maddelerinde genel mahkemelerin görevlerinin düzenlenmiş olduğu; ticaret mahkemelerinin görevine ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiş olmasına, ticaret mahkemelerinin görevinin TTK'nun 5. maddesinde düzenlenmiş bulunmasına, 5464 sayılı BKKKK’nun 44/2. maddesinde ise TTK’nun göreve ilişkin hükümlerine herhangi bir atıf yapılmamasına göre 01.10.2011 tarihinden önceki davalar bakımından dava değerine göre sulh veya asliye hukuk, bu tarihten sonraki davalarda ise dava değerine bakılmaksızın asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğu-
Taraflar arasındaki itirazın iptali davası-
Takibe konu senetlerden 51.500,00 TL bedelli senedin “teminat senedi” olduğu iddiası ispat edilmediği, davalıya bu konuda yemin de teklif edilmediği, takip sonrası davalıya kısmi ödeme yapmışsa da davacının takibe konu senetler nedeniyle davalıya “borçlu olduğunun kabulüne” dair verilen kararda isabetsizlik bulunmadığı-
11. HD. 24.03.2016 T. E: 2015/9498, K: 3359-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.