Kira sözleşmesinde yer alan artış hükmü dikkate alındığında alacağın likit olduğu ve davacının da talebi bulunduğuna göre davacı lehine kabul edilen asıl alacak üzerinden yüzde yirmiden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekeceği-
Davalı tarafından gerek ödeme emri tebliğinden sonraki itirazında, gerekse yargılama sırasındaki savunmasında, davacıların dava ehliyetine karşı çıkılmadığı, yeni malik olduklarının bilinmediğine dair herhangi bir itiraz ileri sürülmediği, bu durumda, davacıların yeni malik olduğunun ve kira parasının kendilerine ödenmesi gerektiğinin davalı tarafından bilinmekte olduğunun kabulü gerekeceği, bu nedenle, mahkemece işin esasının incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatını taşıyan kişinin takip konusu borcu ödeyerek aldığı rücu belgesine dayanarak borçlu hakkında yaptığı takipte, borçlunun takibe itiraz etmesi üzerine, alacaklının “itirazın kaldırılmasını” icra mahkemesinden isteyemeyeceği-
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda; asıl alacak miktarına dava tarihinden itibaren yasal faiz işletildiği, hesaplama yapılır iken bir yılın 365 yerine 360 gün olarak kabul edildiği, Kurum tarafından yapılan ödemelere yönelik 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 100 (818 sayılı B.K'nun 84.) maddesinde belirtilen kısmi ödemelerin öncelikle faizden ve masrafdan mahsup edileceği hükmüne riayet edilmediği anlaşıldığından, mahkemece, dayanak ilamda belirtilen ......... İdare Mahkemesi dava tarihinin ilgili mahkemeden sorularak faiz başlangıç tarihinin belirlenmesi, yılı içeren dönemde faiz hesaplamasının 365 gün üzerinden yapılması, borçlu Kurum tarafından yapılan dayanak ilama yönelik ödemeler belirlenip, bu ödemelerden mahsup işlemi yapılır iken 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 100 (818 sayılı B.K'nun 84.) maddesinde belirtilen ilkeler doğrultusunda konusunda uzman bir bilirkişiden yeni bir rapor alınarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Davacı, malik ve kiraya veren sıfatıyla iş bu davayı açmış ise de; taşınmazı satıp devretmiş olduğundan dava hakkını kaybettiğinden, mahkemece davacının dava hakkı bulunmaması sebebiyle tahliye isteminin reddine karar verilmesi gerekeceği-
İmar uygulaması sırasında bedele dönüştürülen davacıların payına takdir edilen karşılığın artırılması istemine ilişkin ilama konu alacağın Kamulaştırma Kanunun kapsamında değerlendirilmesi gereken bir alacak olduğu ve bu ilamın kesinleştiği tarihe kadar geçen dönem için ilam uyarınca "yasal faiz", kesinleşme tarihinden sonraki dönem için ise, 17.10.2001 tarihinde yürürlüğe giren 4709 sayılı Kanunla değişik Anayasa'nın 46/son maddesi hükmü uyarınca, kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz oranının uygulanması gerekeceği-
Kural olarak hasılat kirasında sözleşmeyle kararlaştırılan rödevans bedelinin ödendiğini ispat yükünün rödevanscıya düşeceği-
Çift vadeli olarak düzenlenmiş olan senetlerin bono niteliğinde sayılamayacağı-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.