İhtiyati hacze itiraz eden, alacaklıyı tanımadığını, bir ticari münasebetinin de bulunmadığını, ayrıca konuyla ilgili olarak Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunduğunu belirterek ihtiyati haczin kaldırılmasını talep etmiş olup, ancak itirazın İİK.nun 265.maddesinin kapsamında bulunmaması nedeniyle ihtiyati haczin kaldırılması isteminin reddine karar verilmesinin gerekeceği-
Davalı Vergi Dairesince, davacıya haciz ihbarnamesi gönderilmiş olup 1 yıl içinde -6183 s K. mad. 79/4 uyarınca- menfi tespit davası açıldığından, işin esasına girilerek davacının haciz ihbarnamesinin tebliğinden sonra dava dışı kamu borçlusunun maaşından ödemesi gereken bir kesinti bulunup bulunmadığının araştırılması gerektiği, davanın tam yargı davası olarak idare mahkemesinde görülmesi gerektiğinden bahisle davanın reddinin isabetsiz olduğu-
Dosyadan yapılan hacizler İİK'nun 105.madde kapsamında olup anılan yasanın 105. maddesi gereğince aciz belgesi niteliğinde olduğundan bu takiple ilgili olarak davanın esasına girilerek taraf delilleri toplandıktan sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği- Davanın borçlu hakkında kesinleşmiş takip bulunmadığı, dolayısı ile davanın ön koşul yokluğundan reddine karar verildiğine göre Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7/2.maddesine göre maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceği-
Aleyhine ihtiyati haciz talep edilen kişi tarafından verildiği anlaşılan senetlerin vadelerinin talep tarihi itibariyle dolduğundan, ihtiyati haczi isteminin kabulüne karar verileceği-
Kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 1.6.1990 gün ¾ sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtay tarafından da "temyiz isteminin reddine" karar verilebileceği-
Bonoya dayalı takip dosyasının işlemden kaldırıldıktan sonra 3 yıl geçmeden yenilenmiş olması halinde, zamanaşımı süresi dolduğundan bahisle icranın geri bırakılmasına karar verilemeyeceği-
Tasarrufun iptali davalarında kural olarak borcun tasarruf tarihinden önce doğması gere­ktiği- Davacı vekilinin dava dilekçesindeki açık beyanına göre borcun kaynağı olan kredi sözleşmesi sonradan ibraz edilen daha önceki tarihli kredi sözleşmeleri ile ilgisiz olduğundan, borcun tasarruf tarihinden sonra doğmuş olduğunun kabulü ile tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece, istemin reddine dair verilen kararın hüküm kısmının, HMK. mad. 297 kapsamında yasal gerekçeyi içermediği anlaşıldığından, kararın bozulması gerektiği-
Haciz sırasında çalışanlar "haciz yapılan işyerinin öncesinde borçluya ait olduğunu, borçludan devralındığını" beyan etmesine karşın, davacı haciz yapılan işyerinin bir başkası tarafından boşaltıldığını beyan ederek bir kısım mahcuzların bu işyerini boşaltan kişiden satın alındığına ilişkin fatura sunmuşsa da , bu kişinin borçlu şirketin eski çalışanı olduğu, aynı yerde yapılan bir diğer haciz de; borçlu adına kredi kartı ekstreleri, tediye makbuzları ve telefon faturasının bulunduğu, borçlu şirketin haciz adresi ile aynı yerde kurulduğu ve ortaklarının ikamet adresi olarak da eldeki davaya konu haciz adresini gösterdikleri, borçlu şirketin buradan taşınmasından kısa süre sonra davacı üçüncü kişi şirketin farklı bir adreste kurulmuş olmakla birlikte, delil olarak sunulan vergi levhasına göre, bu adresinde şube olarak faaliyete başladıkları ve işyerinin mülkiyetinin de borçlu adına kayıtlı olduğu görüldüğünden, davalı borçlu ile üçüncü kişi arasında muvazaalı işlemler yapıldığının kabulü ile davanın reddine karar verilmesi gerektiği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.