İhtiyati haciz kararının verilebilmesi için alacağın yargılamayı gerektirmemesi şeklinde bir koşul bulunmadığı, davacının Hindistan uyruklu bir şirket olup, Türkiye ile Hindistan arasında "teminattan muafiyeti" öngören iki taraflı adli yardım sözleşmesinin akdedilmiş olduğu-
Borçlunun mahkemeye verdiği dilekçede gecikmiş itiraz deyimini kullanması sonuca etkili olmayacağından, şikayetçinin başvurusunun tebligat usulsüzlüğüne ilişkin şikayet olarak kabulü gerektiği-Tebligat mazbatasında belirtildiği üzere, komşusunun sözlü beyanına göre dışarıda olduğu bildirilen borçlunun, tevziat saatinden sonra adresine dönüp dönmeyeceği belli olmadığı gibi, beyanı alınan komşunun imzadan imtina edip etmediği hususunun da tevsik edilmediği, öte yandan haber bırakılan komşu isminin de tesbit edilmediği görüldüğünden yapılan tebligatın usulsüz olduğu-
İşçinin almakta olduğu ücretlerin ¼’ünden fazlası haczedilemeyeceğinden, “ikramiye” de ücretten sayılacağından, onun da en fazla ¼’ünün haczedilebileceği-
Her ne kadar vekil adı yazılmak suretiyle tebligat çıkarılmış ise de, adresin asile ait olması karşısında borçlu vekiline yapılmış bir tebligattan söz edilemeyeceği- Borçlu vekiline yapılan tebligata göre yapılan temyiz yasal 10 günlük sürede olup, süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesinin hatalı olduğu- Bir yıllık süre içinde haciz istendikten sonra, takibe devam edilmesi için takipsizlik nedeniyle işlemden kaldırılan dosyanın yenilenmesi durumunda “yenileme harcı” alınmayacağı- "İcra dosyası işlemden kaldırılmış olmasına rağmen, icra müdürlüğünce harç alınmaksızın dosyanın yenilenmesine karar verilmesinin usule uygun olmadığından bahisle ihalenin feshine" karar verilmişse de, bu hususun ihalenin feshi nedenleri arasında bulunmadığı-
«Derece kararı» düzenlenmeden önce, haciz edilen malların «ayni mal» olup olmadığının saptanması gerekeceği—
Davacının, yazılı ya da sözlü kira sözleşmesine dayanmaksızın takip talebinde dayandığı belgeler (kooeratif yönetim kurulu kararı) ile davalının İİK.269/a maddesine dayalı olarak tahliyesini isteyemeyeceği-
Davacının davasını, ödeme emrinin 04/02/2015 tarihinde tebliğ edilmesine göre otuz günlük ödeme süresi geçtikten sonra dava açma süresi olan altı aylık sürenin geçirilmesinden sonra 15/09/2015 tarihinde açtığı, bu durumda mahkemece, davanın süre yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile tahliye kararı verilmesinin doğru olmadığı-
İcra emrinin borçlu vekiline tebliğ edilmediği, öğrenme tarihinin 21.08.2020 olduğu, takip kesinleşmeden haciz uygulandığı, paranın iadesi için ise İİK'nın 361. maddesindeki şartların oluşmadığı gerekçesi ile icra emri tebliğ tarihinin 21.08.2020 olarak düzeltilmesine, hacizlerin kaldırılmasına, tahsil edilen paranın iadesine ilişkin talebin reddine karar verilmesinin isabetli olduğu-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.