Taşınmazın, haritasında yol olarak gösterilmesinin, bir kadastro işlemi olup, kadastro tutanağı düzenlenmediği için böyle bir işlemin “tespit dışı bırakma işlemi” niteliğinde olduğu, böyle bir yerin TMK.’nun 713/I ve 3402 sayılı kadastro kanunun 14 ve 17. maddesi hükümlerine göre tapuya tesciline karar verilebilmesi için, haritasında “yol” olarak gösterildiği tarihten itibaren 20 yıldan fazla süre ile koşullarına uygun olarak tasarruf edilmiş olması gerektiği-
Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir...
Medeni Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazların tesciline-
Dayanaksız ya da hukuksal duruma uymayan kayıtlar düzenlemek, taşınmazın niteliğinde yanlışlıklar yapmanın Devletin kusursuz sorumluluğunda olduğu-
Uzman orman bilirkişi tarafından eski tarihli hava fotoğrafları ve memleket haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırmada çekişmeli taşınmazın 3116 ve 6831 sayılı kanunlara göre orman sayılan yerlerden olduğu belirlenerek "orman vasfıyla Hazine adına tespit ve tapuya tesciline, parselin malik hanesinin bu şekilde doldurulmasına" dair verilen kararın isabetli olduğu- Kadastro tespitine itiraza ilişin davanın kabulü halinde, davalılar aleyhine yargılama giderleri ve vekâlet ücretine hükmedilmemesi gerektiği-
Kesinleşen 2-B alanında kalan taşınmazların hazineye ait yerlerden olduğu, 27.01.2009 tarihinde yürürlüğe giren 6831 sayılı yasanın Ek-10.madde hükmü gereğince orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin çıkarma işleminin kesinleştiği tarihten itibaren kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisap edilemeyeceği- Nitelik kaybı sebebiyle orman sınırları dışına çıkarılan taşınmazlardaki kullanım durumlarının belirlenmesi amacıyla yapılan 5831 sayılı yasa ile 3402 sayılı yasaya eklenen Ek-4. madde kapsamında yapılan çalışmalar için yasa koyucu tespitlerin kesinleşmesinden sonra dava açmak için kısıtlayıcı bir süre öngörülmediğinden Kadastro Yasasından kaynaklı çalışmalara ilişkin getirilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin Ek-4 madde gereğince yapılan çalışmalara da uygulanması gerektiği-
5841 sayılı Yasanın yürürlüğü döneminde karara bağlanan davada hak düşürücü süreden reddedilmişse de, anılan yasa Anayasa Mahkemesince iptal edilmiş olduğundan ve henüz anlaşmazlık hali devam ediyorsa iptalin kapsamına gireceğinden, hak düşürücü süreden reddine ilişkin kurulan kararın Anayasa Mahkemesi’nin anılan iptal kararından sonra doğru olduğunun kabul edilemeyeceği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.