Paranın alım gücündeki değişiklikler ile taşınır ve taşınmaz değerlerinde oluşan büyük artışlar, 7343 sayılı Kanun ile mahcuz ya da merhun malların cebri satışında başlıca yöntem olan açık artırmanın elektronik ortama taşınması ile beraber muhammen değerin üzerinde sonuçlanan satışların artmış olması da dikkate alınarak, Dairemizce görüş değişikliğine gidilmek suretiyle, ihale edilen mal muhammen bedelin üstünde bir bedelle satılmış olmakla beraber yapılan usulsüzlük malın daha yüksek bedelle satılmasını önlemiş ise (yani ihalenin feshi sebebi olarak dayanılan yolsuzluk yapılmamış olsa idi mal daha yüksek bedelle satılabilecek idi ise) malın daha yüksek bir bedelle satılamamış olmasından zarar görmüş olan ilgilinin ihalenin feshini istemekte hukuki yararı bulunduğunun kabulü gerekeceği görüşünün benimsendiği, asıl olan malın gerçek değerinden ihale edilmesi olup, malın salt muhammen değerin üzerinde satılmış olmasının her zaman zarar unsurunun oluşmayacağı ve malın gerçek değerini bulduğu anlamında yorumlanamayacağı-
Bölünemez büyüklükteki tarım arazilerinin mirasa konu olmaları ve üzerlerinde her ne sebeple gerçekleşmiş olursa olsun birlikte mülkiyetin mevcut olması durumunda bu arazilerin ifraz edilemeyeceği, payların 3. şahıslara satılamayacağı, devredilemeyeceği hükmü mevcutken, 5403 sayılı Kanunun 8. maddesinde 30.04.2014 tarihli ve 6537 sayılı Kanunun 4. maddesi ile yapılan ve 15.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren değişiklikle düzenleme yapıldığından artık asgari tarımsal arazi büyüklüklerinin altındaki arazilerde de payın üçüncü şahıslara satışı ve devrinin mümkün olduğu- Kanun değişikliğinden kaynaklı usuli kazanılmış hak oluşmayacağı-
'Taraflar arasında kira sözleşmesinin bulunmadığı' iddiasının ancak borçlu tarafından yasal süresi içinde ve icra dairesine bildirilebileceği–
Tapu kaydında idari yoldan işlenen vakıf şerhi bulunması, vakıf kaydının yargısal yoldan işlenmesinin dava edilmesine engel teşkil etmediğinden davalı idarenin, şerhin yargısal yoldan tapu kaydına işlenmesi istemiyle dava açmakta hukuki yararı bulunduğu gibi mevcut şerhin dayanağı olan işlem ile dava konusu istemin hukuki sebeplerinin de farklı olduğu-
Boşanma davasında lehine hükmedilen ve tahsil edemediğini iddia ettiği nafaka, maddi ve manevi tazminat vs. hakları yönünden eldeki davayı açmakta hukuki yararının bulunduğu ve bu nedenle davacının dava ve taraf ehliyetine sahip olduğu- Yerel mahkemenin, davacının muvazaa hukuksal nedenine dayalı senet iptali talebini gözardı ederek yazılı şekilde karar vermesinin isabetli olmadığı-
Davacının daha önce aynı kaza nedeniyle, aynı taleple davalı sigorta şirketine karşı Sigorta Tahkim Komisyonuna başvuru yaptığı, yapılan yargılamada Uyuşmazlık Hakem Heyetince davanın reddine karar verildiği, bu karara karşı itiraz edilmeyerek kararın kesinleştiği tespit edildiğinden davanın kesin hüküm nedeniyle dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
Kiracı-borçlunun “kiralananın tahliye ve teslim edildiğini, kira ilişkisinin sona erdiğini” İİK.’ nun 68. maddesinde sayılan belgelerle kanıtlaması gerekeceği-
7. HD. 04.12.2024 T. E: 2023/5834, K: 5453
Birinci haciz ihbarnamesine üçüncü kişi tarafından itiraz edilmiş olması halinde, alacaklının İİK. mad. 89/4 gereğince tazminat davası açması mümkün olduğu ve bu nedenle borçlunun haczedilmezlik şikayetinde bulunmasına engel bir durum olmadığı-
İİK'nun 67/1 nci maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davasının koşullarından birinin de, ödeme emrinin düzenlenip, borçluya tebliği olduğu, ödeme emri tebliğ edilmeden, dolayısıyla ödeme emrine itiraz yapılmadan, itirazın iptalinin talep edilmesinde hukuki yararın bulunmadığı-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.