Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (nitelikli-vasıflı) muvazaa türü olduğu, söz konusu muvazaa da miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemediği, ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devrettiği, görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 s. Türk Medeni Kanununun 706, 6098 s. Türk Borçlar Kanununun 237 (818 s. Borçlar Kanunun 213) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebileceği- Miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceği-
Satıcı olan davalıların miras bırakanının okuma yazma ve bu nedenle imza atmasını bilmediğini, senedin sahte olduğunu ileri sürdüğü, mahkemece bu yönde bir inceleme yapılmadığı, toplanan delillerden tapu dışı satışa konu edilen taşınmazın zilyetliğinin fiilen uzun zamandır davacı tarafta olduğu anlaşıldığı, bu hususun tapu dışı haricen satışın yapıldığına ilişkin bir karine yarattığı, yine dinlenen davacı tanıkları da tapu dışı harici satışı doğruladıkları, satıcının 2004 yılında ölmüş olduğundan daha önce belge düzenlenmesinde imza kullanıp kullanmadığı konusunda belge sağlanmasının güç olduğu, kaldı ki; bu konuda belirtilen karine nedeniyle davalıların miras bırakanının belge düzenlenmesinde imza kullanmadığına ilişkin ispat hususu davalı tarafa düşeceği, davalıların bu yönde bir belge sunmadığı, bir kısım tanık beyanlarının da murisin okuma yazma bilmediğini bildirildiği görüldüğünden sahte olarak düzenlendiği iddia edilen senette imzası bulunan senet tanıkları olan kişiler ile senedin düzenlendiği tarihteki köy muhtarı ve köy ihtiyar heyeti üyelerinin kimliği ve sağ olup olmadığının, gerektiğinde tarafların bilgisine başvurulmak suretiyle tespit edilerek bu kişilerden sağ olanlarının dinleme giderleri davacı tarafça karşılanmak suretiyle tanık sıfatıyla dinlenmesi, daha önce toplanan diğer delillerle birlikte değerlendirilerek tapu dışı harici satış senedinin sahte olarak düzenlenip düzenlenmediği belirlenerek gerçekleşecek sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Tapu kayıtlarının oluşumundaki illilik prensibi karşısında mülkiyet hakkının illetini teşkil eden nedenin varlığına ya da yokluğuna delâlet edemeyeceği; değişik ifadeyle, ihalenin feshi isteklerinin reddedilmiş olması keyfiyetinin, temelde yolsuz tescil nedenini ortadan kaldırmayacağı-
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (nitelikli-vasıflı) muvazaa türü olduğu, söz konusu muvazaa da miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istediği, ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devrettiği, bu durumda görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun 706, 6098 s. Türk Borçlar Kanununun 237 (818 s. Borçlar Kanunu'nun 213.) ve Tapu Kanununun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebileceği-
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (nitelikli-vasıflı) muvazaa türü olduğu, söz konusu muvazaa da miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemediği, ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devrettiği, görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 s. Türk Medeni Kanununun 706, 6098 s. Türk Borçlar Kanununun 237 (818 s. Borçlar Kanunun 213) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebileceği- Miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceği-
Miras bırakanın başkaca mal varlığının olup olmadığı üzerinde durulmadığı gibi akitlerdeki değerler ile temlik tarihindeki değerler keşfen saptanmamış miras bırakanın ekonomik durumu üzerinde durulmamış, mal satmaya ihtiyacı olup olmadığı duraksamaya yer bırakmayacak şekilde belirlenmediği-
Asgari tarımsal arazi büyüklüklerinin altındaki arazilerde de payın üçüncü şahıslara satışı ve devrinin mümkün hale geldiği-