İİK. 72 uyarınca usulüne uygun olarak verilmiş bir «tedbir kararı» bulunmadıkça -takibe konu alacağın tahsili geciktirilmemiş olacağından- davalı alacaklı yararına tazminata hükmedilemeyeceği–
İİK 72/son hükmünün «özel» ve «mutlak yetki» kuralı olduğu- olumsuz tespit (ve geri alma) davalarının mutlaka «icra takibinin yapıldığı yerde» veya «davalının ikametgahının bulunduğu yerde» açılabileceği (bu gibi yerler dışında «yetki sözleşmesinde belirtilen yerde», «haksız fiilin yapıldığı yerde «hata», «hile»nin, «ikrah»ın, «sahtelik»in yapıldığı yerde açılamayacağı gibi, yetkili mahkemenin HUMK. 10’a (şimdi; HMK. 10'a), BK. 73’e (şimdi; TBK. mad. 89) göre de belirlenemeyeceği)- İİK. 72/son hükmünün, icra takibinden önce ya da sonra açılan tüm olumsuz tespit (ve geri alma) davalarını kapsadığı–
Ticari satışlarda; satın alınan malın ayıplı olduğunun teslim sırasında açıkça belli olması halinde alıcının 2 gün içinde; ayıbın açıkça belli olmaması halinde ise alıcının malı teslim aldıktan sonra 8 gün içinde muayene etmeye veya ettirmeye ve bu muayene sonucunda malın ayıplı olduğunun anlaşılması halinde durumu bu süre içinde satıcıya bildirmeye mecbur olduğu–
Davalı/alacaklı tarafın, 'bonoda malen kaydı bulunmasına karşın borçlu ile aralarında mal alışverişi olmadığını' kabulle, 'borcun nedeninin elden nakit olarak verilen para olduğunu' ifade etmiş olması halinde, takibin dayanağını teşkil eden dolayısıyla da alacaklının alacağını ispat aracı durumundaki bonoda bulunan 'malen' kaydının doğru olmadığı yönündeki borçlu iddiası alacaklı yanca da kabul edilmiş, temeldeki hukuki ilişki yönünden bonodaki bu ispat kaydı bizzat alacaklı tarafından değişikliğe uğratılmış olduğundan, alacağın varlığını ve dayandığı temel ilişkinin senettekinden farklı olduğunu iddia eden alacaklının, artık kendi dayandığı ve senetten anlaşılmayan 'elden para verilme olgusunu' ispat yüküyle karşı karşıya oldduğu- Eş söyleyişle; kendi dayanağı olan senetteki sebepten ayrılarak, 'elden para verildiği iddiasını' ortaya atarak, 'bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden' taraf, davalı/alacaklı olduğundan ve bu vakıayı ispat etmeye mecbur bulunduğundan, dolayısıyla ispat yükünün davalı/alacaklıda olduğu- Borçlu, aralarında temel ilişkinin varlığını kabul etmemiş, kendisine ispat yükü getirecek olan ödeme nedeniyle karşılıksız iddiasında bulunmamış, aksine borcun varlığını inkar etmiş olduğundan, alacaklının 'bonodaki malen kaydına karşın, alacak-borç ilişkisinin mal alışverişine dayanmadığı' yönündeki kabulü karşısında, davacı/borçlunun iddiası bu noktada sabit olduğundan, lehdarın yani alacaklının 'bedelin para olarak verildiği' iddiasını ispat yükünün kendisine düştüğü-
Davacı tarafından 1. haciz ihbarnamesine süresi içinde verilen cevabın, icra memurunun hatası sonucu takip dosyası içine konmamış olması ve davanın ilk oturumda kabul edilmiş olması halinde, davacı lehine vekalet ücretine hükmedilemeyeceği–