Borcun varlığının veya yokluğunun asıl borç tutarının, borçlu olunmadığının tespiti davası ile çözümleneceğinden ve eldeki bu dava çözümlenmeden faiz alacağına ilişkin alacak davasının da sonuca bağlanamayacağından dairenin bozma gerekçesinin yerinde olmayacağı, mahkemece öncelikle taraflar arasındaki borçlu olunmadığının tespiti ve ödenen paranın geri alınmasına ilişkin istemler yönünde inceleme yapılmasının bu şekilde karar verilmesinin gerekeceği-
Davacının kredi kartı hesabından bilgisi dışında yapılan alışverişlerden dolayı davalı bankaya borçlu olmadığının tespitini talep ettiği davada 4077 sayılı yasanın 23.maddesi gereği uyuşmazlığın çözümünde Tüketici Mahkemelerinin görevli olacağı-
Davacı borçluya karşı icra takibi, menfi tespit davası açıldıktan sonra yapılmıştır. Her dava açıldığı tarih itibarıyla değerlendirilip sonuçlandırılır. Dava açıldığında henüz yapılmış bir takip bulunmadığından, davalının tazminatla sorumlu tutulamayacağı gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurulmasının hükmün bozulmasına neden olacağı-
Borçlunun açmış olduğu menfi tespit davası, yine borçlunun alacaklı aleyhine icra inkâr tazminatının tahsili amacıyla takip yapmasına engel oluşturmayacağı- Aleyhine icra inkâr tazminatına karar verilen alacaklı, borçlunun tazminatın tahsili için başlattığı icra takibini durdurmak istiyorsa genel mahkemelerde borçlu aleyhine alacak davası açması gerektiği, yoksa borçlunun açtığı menfi tespit davasına dayanarak, borçlu aleyhine, kendi lehine bir sonuç elde edemeyeceği-
Dava konusu çek üzerinde davacı şirketin hak sahibi olduğu açık olduğundan ve davayı açabilmek için gerekli sıfatın, dava konusu şey üzerinde hak sahibi olan kişiye ait olduğuna göre eldeki davayı da davacı şirketin açmasının gerekli olduğu-
Takibe konu bono nedeniyle borçlu olunmadığının tespitine-
Menfi tespit davasında davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verildiği için, davacı tarafından banka yoluyla davalıya gönderilen paranın davalı tarafından davacıya iadesin gerekeceği-
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; “davalı factoring şirketi tarafından takibe konulan çeke ilişkin verilen faturanın davacı defterinde yer almadığı ve çekle farklı miktarlar taşıdığı, ayrıca bu faturanın altı imzalanan kapalı fatura olduğu, davalı ‘tarafın faturaya ilişkin satışın peşin yapılmadığını’ ispatlayamadığı, dolayısıyla takibe konu çekin bedelsiz olduğu” gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
İİK.’ nun 72/4 maddesinin üçüncü cümlesinde alacaklı(davalı) yararına verilen haksız ihtiyati tedbir nedeniyle doğan zararın karşılanması ve hükmedilecek tazminat için herhangi bir talepte bulunulması gerekmez. Davalının tedbir nedeniyle alacağına kavuşması geciktirilmesi halinde tazminat yönünden bir talebi bulunmasa dahi, mahkemece açıklanan yasa hükmü gereğince re’sen tazminata hükmedilmesi gerekeceği-
Davacı şirket yetkilisinin ihtiyati haciz sırasındaki “bir diyeceğim yoktur’' şeklindeki beyanı borcu kabul iradesini taşımadığı gibi, ihtiyati haciz aşamasındaki borcu kabul beyanının haciz baskısı altında verildiğinin kabulü gerekeceği-