Davalının C.Savcılığı ve mahkemedeki beyanı gözetildiğinde, dava konusu bonodaki veriliş nedeni olan nakden kaydını talil ettiği, bir başka deyişle değiştirdiği anlaşıldığından, davalının “davacı yana nakit para verdiğini” usulüne uygun delillerle kanıtlaması gerektiği-
Menfi tespit davasında davalı alacaklı cevap dilekçesinde ‘bononun nakit para karşılığı alındığı’ belirtilmiş ise de daha önce savcılıktaki ifadesinde ‘kendisine yurt dışından bavul ticareti yoluyla mal getireceğini ve bunun karşılığında para verdiğini’ bildirmiş olduğundan, bonoda veriliş nedeni olan nakden kaydının talil edilmiş olduğu ve değişen ispat külfeti gereğince davalının, ‘davacı yana nakit para verdiğini’ usulüne uygun delillerle kanıtlaması gerekeceği-
Kredi kartı sözleşmesinden kaynaklı uyuşmazlıklar ile ilgili açılan menfi tespit davalarında 5464 sayılı Yasanın 44. maddesi gereğince Tüketici Mahkemelerinin görevli olduğu-
Davacı taraf aleyhine başlatılan icra takibine itiraz edilmiş ve bu nedenle takip durmuş ise de, bu davanın açıldığı tarih itibarıyla davalı tarafça henüz itirazın iptali davası açılmamıştır. Bu durum karşısında maddi hukuk yönünden borçlu olmadığının tespitini isteyen davacının somut olay bakımından dava açmakta hukuki yararı bulunduğunun kabulü ile işin esasının incelenmesi gerekirken, somut olaya uygun düşmeyen gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulmasının hükmün bozulmasına neden olacağı-
Mahkemece, “iddia, savunma, toplanan delillere göre çekin bir ödeme vasıtası olduğu, kural olarak mevcut bir borcun tasfiyesine yönelik olarak verildiğinin kabulü gerektiği, BK.’ nun 182/2. maddesi uyarınca aslolan peşin satış olduğu, peşin satışta malın ve bedelin aynı anda verildiğinin kabulü gerektiği, davacının kendisine malların teslim edilmediğini yazılı delil ve taraf yemini yoluyla ispatlayamadığı” gerekçesiyle “davanın reddine” karar verilmiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
İstirdat davasında icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceği-
Mahkemece, “çekin bir ödeme vasıtası olup kural olarak mevcut bir borcun tasfiyesine yönelik olarak verildiğine karine teşkil ettiği, davacının çekleri sipariş edilen mal karşılığı avans olarak verdiğini, ancak malın teslim edilmediğini ispatlamakla yükümlü olduğu, davacının iddiasını usulüne uygun delillerle ispatlayamadığı” gerekçesiyle “davanın reddine, %40 oranında tazminatın davacıdan tahsiline” karar vermiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Davacı, “dava konusu çek karşılığında davalının kendisine mal teslim etmediğini, bu nedenle çekin karşılıksız kaldığını” iddia etmiş, davalı vekili “müvekkilinin davacıya satıp teslim ettiği mallara karşılık dava konusu çekin verildiğini” savunmuştur. Bu durumda somut olay bakımından ispat külfetinin davacıda olduğu yolundaki yerel mahkeme gerekçesinde bir isabetsizlik yoksa da kural olarak çek bir ödeme vasıtası olup, mevcut bir borcun tediyesi amacıyla verildiğinin kabulü gerektiğinden ve BK.’ nun 182. maddesi uyarınca aslolan peşin satış olup, peşin satışta mal ve semenin aynı anda verildiği yönünde yasal karine bulunduğundan, davacının çek ve peşin satışla ilgili yukarda sözü edilen karinelerin aksi yönündeki iddiasını HUMK.’ nun 288 vd. maddeleri uyarınca yazılı delille kanıtlaması gerekir. Mahkemece anılan bu yönler gözetilmeden ve davalının dayandığı irsaliyeler de değerlendirilmeden, sadece ticari defterlerle sınırlı olarak inceleme yapılıp yazılı şekilde hüküm kurulmasının hükmün bozulmasına neden olacağı-
Kural olarak menfi tespit davalarında ispat yükünün davalı alacaklıda olması gerekeceği-