İflas davası sırasında tüm savunmalarını ileri sürme imkanı bulunan borçlunun, bu konuda menfi tespit davası açmasında hukuki yararı bulunmadığı-
Dava konusu kredi genel kredi sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, 4077 sayılı Yasanın 3/e maddesi kapsamında değildir. Bu durumda davanın genel mahkemelerde görülmesi gerekirken Tüketici Mahkemesi sıfatıyla görülerek sonuçlandırılmasının doğru görülemeyeceği-
Taraflar arasında mevcut genel kredi sözleşmesinde erken ödeme komisyonu için belirlenmiş bir oran olmadığı, ancak böyle bir oranın belirlenmemiş olmasının MK.'nun 2. maddesi gereğince hakkın kötü niyetle kullanılmasına sebep olamıyacağı, bankalar arası genel teamüllere göre %2 lik bir komisyonun erken ödeme komisyonu olarak alınmasının hakkaniyete uygun olduğu, bu miktarın ise 5.918,91 TL 'ye tekabül ettiği , davacıdan alınan 22.488,90 TL'den alınması gereken 5.918,91 TL düşüldüğünde davalı bankanın 16.569,99 TL'lik fazladan bir kesinti yaptığı kanaatine varıldığından, bu miktarın sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre davalıdan tahsiline, ancak şartları mevcut olmadığından davacı tarafın tazminat taleplerinin ise reddine karar verilmesi gerekeceği-
Lehdar senedin bedelsiz olduğunu kabul etmiş ise de; son hamil olan davalının bu bedelsizliği bile bile, kötü niyetli olarak senedi aldığının ispat edilemediği, sahtecilik olmadığından vade tarihinden itibaren avans talep edilebileceği, davanın son hamil yönünden reddine, verilen tedbir kararı infaz edildiğinden İİK'nun 72/4 maddesine göre belirlenen tazminatın davacıdan alınarak davalı son hamile ödenmesine karar verilmesi gerekeceği-
Senette yer alan “teminattır” ibaresinin karalanmış olduğu, ancak TTK.’nün 660. maddesi gereğince yapılan bu değişikliğin borçlunun imzası yahut parafını taşımaması sebebiyle geçerlilik arz etmediği, ancak “teminattır” biçimindeki açıklamanın, neyin teminatı olduğunu açıkça belirtmediğinden, anılan senedin teminat senedi olduğunun kabulüne yeterli olmadığı, davacının, senedin taraflar arasındaki varlığı iddia edilen sözleşmeye uygun olarak doldurulmadığını yazılı delille ispatlayamadığı, ancak davalı lehdarın, senedin ticari defterlerinde yazılı alacağı karşılamak üzere düzenlendiğini beyan ettiğinden, senedin yalnızca davalının kendi ticari defterlerinde alacaklı olduğu tespit edilen miktarı karşılayacak ölçüde alacak hakkını içerdiğinin kabul edilebileceği gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece, kısa kararda davacı N. Anlıtan yararına İİK'nun 72/5 maddesi hükmü gereğince tazminata hükmedilmediği halde, gerekçeli karar ile bu yönde hüküm tesis edildiği ve böylece kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişkiye yol açıldığı anlaşıldığından, bu halin, HUMK.'nun 381/2 (HMK 298/2) maddesine aykırılık teşkil ettiğinden 10.04.1992 gün ve 1991/7 Esas, 1992/4 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararı uyarınca bir hüküm kurulmak üzere kararın bozulmasına karar verilmesi gerekeceği-
Taraflar arasındaki menfi tespit davası-
SPK mevzuatına ve Bankacılık mevzuat ve teamüllerine aykırı hususların iddiadan öteye gidemediği, davacının hesaplarındaki işlemlerin imzaladığı sözleşmelere uygun olduğu, açığa imza atma veya sözleşmelerdeki boşlukların rıza hilafına ve zararlandırıcı şekilde doldurulduğuna ilişkin belge ve kanıt sunulamadığı gerekçesiyle davanın reddine, ayrıca olayda davacının kişilik haklarını ihlal eden bir eylem ya da işlem bulunmadığı anlaşıldığından manevi tazminat isteminin de reddine karar verilmesi gerekeceği-
Taraflar arasındaki menfi tespit davası-
Alacağın sözleşmeye dayanması nedeni ile Borçlar Kanunu'nun 125. maddesinde belirtilen 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı , davacı şirketin davalı bankadan çek karnesi alması ve kullanmasına ilişkin sözleşmede sadece davacı şirketin ismi ve imzasının bulunduğu , diğer davacıların isim ve imzalarının bulunmadığı, davalı bankanın depo talebinde bulunabilmesi için bu konuda çek hesabı açılmasına ilişkin sözleşmede açık hüküm bulunması gerektiği, davacı Ö. Ş. ve M. Ş. için açık hüküm bulunmadığı gerekçeleriyle davanın davacı şirket yönünden kabulüne , diğer davacılar açısından reddine karar verilmesi gerekeceği-