6100 sayılı HMK'nun yürürlüğe girmesinden sonra dava açıldığından ve uyuşmazlık da kira ilişkisinden kaynaklandığından, görevli mahkemenin Sulh Hukuk Mahkemesi olduğu-
Üçüncü kişi tarafından açılan "istihkak" davasında, menfi tespit davasının sonucunun beklenmesi gerekeceği-
Davaya konu bonoda "malen" ibaresi bulunduğuna göre, böyle bir bonoda malın teslim alındığının, borçlu tarafından ikrar edilmiş olduğu; alacaklının teslim ettiğini kanıtlama yükümlülüğünün olmadığı; yazılı ikrarın aksini diğer bir deyişle, malın teslim edilmediğini kanıtlama yükümlülüğünün borçluya ait olduğu- Kambiyo senedinden dolayı borçlu olunmadığının saptanması istemine ilişkin açılan davada; senede karşı senetle ispat kuralı gereğince, davacı-borçlunun takibe konulan bononun muvazaa nedeniyle verildiğini yazılı delille kanıtlaması gerektiği- Davacı şirket, senedin (bononun) keşidecisi, davalı da lehtarı bulunduğuna göre, senedin tarafı olan davacı üçüncü kişi olmadığından, muvazaa iddiasını tanıkla değil, usulün öngördüğü biçimde yazılı delille ispatlaması gerektiği- Bononun düzenleme ve vade tarihi dikkate alındığında salt bir (1) gün vadeli olmasının, senedin geçersizliği sonucunu doğurmayacağı- Senede karşı senetle ispat kuralı gereğince, menfi tespit davasında, davacı-borçlunun takibe konulan bononun bedelsiz olduğunu yazılı delille kanıtlaması gerekeceği-
Mahkeme gerekçeli kararında; ödenmesi gereken kira bedelinin ... TL ve faizin ...TL olarak hesaplanmasına ve gerekçeli kararda bu bedeller üzerinden icra masrafları ve vekalet ücreti toplamı kadar davacının borcu olduğu belirtilmesine rağmen, bu hesaplamanın yaptırılmadığından, bu durumda davacının ödemesi gereken kira bedeli faiz ve icra masrafları toplamının, davacı tarafından banka yoluyla ödenen ... TL, haciz işlemi sırasında ödenen... TL ve belirtilen tarihte icra dosyasına ödenen ... TL’nin toplamından çıkarılarak fazla ödenen miktarın tespiti ile sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
HMK'nın 4. maddesine göre, ''Dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın; kiralanan taşınmazların, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davalar da görevli mahkemenin Sulh Hukuk Mahkemesi olduğu-
Şirketlerin bilanço ve gelir tablolarında inceleme yapılarak davacı kiracının kâr kaybı olduğu sonucuna ulaşılmasının mümkün olmadığı-Mahkemece dava dışı şirketlerin belirlendiği aynı usulle davacı kiracının da kira sözleşmesinin başlangıç tarihinden dava tarihine kadar olan kâr değişikliği de belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece, ödenmesi gereken 5.900,00 TL aidat borcunun, üyelerin aidatlarını tamamlamalarına karar verilen miktar içerisinde değerlendirilip, davacı tarafından yapılan ödemeleri dikkate alan ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli bir ek rapor alınıp, sonucuna göre karar verilmesinin gerekeceği-
Mahkemece, davanın kabul edilen kısmı üzerinden ödenmesi gereken harç miktarına göre başlangıçta peşin ödenen ve sonradan davalıdan tahsil edilen harç miktarı mahsup edilerek bakiye karar harcının davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekeceği-Dava dosyasında bir kez bilirkişi incelemesi yapılmış olup, ara kararla bilirkişi ücreti takdir edilerek, bilirkişi ücretinin davalı tarafından karşılanmasına karar verildiğinden, bilirkişi ücreti davalı tarafından mahkeme veznesine yatırıldığı, ancak mahkeme kararının 4 nolu bendi ile davacı tarafından yapılan yargılama giderleri arasında bilirkişi ücreti de hesaplanarak, davanın kabul edilen kısmına oranla bilirkişi ücretinden de davalının sorumluluğuna karar verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerektiği-
Somut olayda kötüniyetin ispatlanamamış olması karşısında davalı aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilemeyeceği-
Mahkemece, dava değeri ile sınırlı olarak davalı sigorta şirketi aleyhine açılan davanın erken açıldığı gerekçesiyle reddine karar verilmesi gerekirken, saklı tutulmayan haklarla ilgili ıslah yapılamayacağı da gözetilmeden, ıslah kısmen benimsenerek, davalı aleyhine hüküm kurulmuş ise de, bu hüküm anılan davalı şirketçe temyiz edilmemiş olup, kısmen kabul edilen miktarın kesinleştiği ve davacı yararına bu miktar kadar kazanılmış hakkın oluştuğu, esasen bu miktara dahi hak edilmemiş iken, davacılar vekilinin, kesinleşen bu miktarın üzerinde hak elde etmeyi hedefleyerek, işlemiş faiz, icra harç ve masrafları ile vekalet ücretinin de tahsiline yönelik temyiz itirazlarının bu nedenle reddinin gerekeceği-