Davacının, takibe konu bonoda avalist olup T.T.K. 702-2 maddesi uyarınca aval veren kişi şekle ait noksanlıktan dolayı borca itirazda bulunabileceği, keşidecinin bonoda imzasının bulunmaması şekle ait noksanlık olup aval veren davacı bu noksanlığı ileri sürebileceğinden aval şerhinin geçersiz olması nedeniyle bu davalı hakkındaki davanın bu gerekçeyle kabulü gerekirken yanılgılı gerekçeyle reddi ve icra takibi durdurulmadığı halde tazminata hükmedilmesi doğru olmamış ise de davacının temyizi olmadığından aleyhe bozma yasağı gereği bu hususun bozma nedeni yapılmadığı-
Davanın çek nedeniyle borçlu bulunulmadığının tespiti istemine ilişkin olduğu, mahkemece imza inkarı yönünden İcra Hukuk Mahkemesi'nce alınan rapor hükme esas alınarak karar verildiği, İcra Hukuk Mahkemesi'nce yapılan inceleme ve verilen hüküm takip hukukuyla ilgili olduğundan maddi hukuka ilişkin işbu davada hükme dayanak yapılmasının doğru olmadığı, bu durumda mahkemece imza inkarı yönünden yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırılarak iddia ve savunma çerçevesinde deliller değerlendirilip varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekeceği-
Davanın, çekten dolayı borçlu bulunmadığının tespitine ilişkin olduğu, taraflar arasındaki çek teslim protokolünde, dava konusu çekin hatır çeki olarak verildiği açıkça belirtilmiş olup, söz konusu çekin taraflar arasındaki ticari ilişkinin teminatı olarak verildiği, bu durumda ticari ilişki nedeniyle davacının davalıya herhangi bir borcu bulunup bulunmadığı, çekin teminat fonksiyonunun devam edip etmediği, yine dava konusu çekin iptal edilip edilmediği, kimin elinde olduğu hususlarının araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, davacının dava açmakta hukuki yararının bulunduğu gözetilmeksizin eksik inceleme sonucu yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Menfi tespit davası bozma ilamına uyularak-
Somut olayımızda, genel kredi sözleşmesi ve ipotek tesisi aynı gün yapılmış olması nedeniyle, rehin veren 3. kişinin, kefile karşı rücu hakkını kullanabilmesi için kefille arasında bir anlaşma olması gerekeceği-
Celse tarihinde yürürlükte bulunan H.U.M.K. hükümleri uyarınca açıkça iddianın genişletilmesine karşı çıkılmaması nedeniyle davacının imza inkarı konusundaki savunması doğrultusundaki delillerin toplanarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken ,hatta bu konuda bilirkişi incelemesi yaptırılmış iken imza incelemesi konusunda bir karar verilmemesinin doğru olmadığı, mahkemece davaya konu müşterek ve müteselsil borç senedi nedeniyle davacıya Tarım Kredi Kooperatifi tarafından ödeme yapılıp yapılamadığının araştırılarak eğer ödeme yapılmış ise davacının kendisine yapılan bu ödeme nedeniyle ödeme miktarıyla sorumlu olduğunun da dikkate alınarak toplanacak tüm deliller doğrultusunda varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere taraflar arasında işçi ve işveren ilişkisi bulunduğu, dava konusu bononun da davacı işçi tarafından davalı işverene verilen zararın karşılığı teminat olarak düzenlendiği taraflarca ileri sürülmekte olup bu durumda davaya bakma görevinin İş Mahkemelerine ait olması nedeniyle mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekeceği-
Temerrüde düşmeden önce mücbir nedenin gerçekleşmesiyle borcundan kurtulan ve sözleşmenin başında davalıya sözleşme uyarınca verdiği paranın iadesini ve çek bedelinden dolayı borçlu olmadığının tespitini istemekte davacının haklı olduğu ve davalının iptal edilen konser ile ilgili ve iptalden önce olduğunu kanıtlaması koşulu ile yaptığı harcamaların onun işine yaramaması halinde, bu harcamaların mahsubu gerekeceği-
6352 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce başlatılan icra takibi yönünden borçlu olmadığının tespitini isteyen davacı aleyhine davanın reddi halinde %40 oranında tazminata hükmedilmesi gerektiği-
Dava konusu edilen senetler kambiyo senetleri olup, davacı taraf bunların teminat ve hatır amacıyla verildiğini iddia etmiş, davalı taraf ise iddiayı kabul etmemiş olduğundan, 6100 sayılı HMK’nun 201. maddesi hükmüne göre senede karşı ileri sürülen her türlü iddianın ve def’inin yazılı delille kanıtlanması gerektiği; somut olayda ispat külfeti asıl ve birleşen dosya davacılarında olup, dosyaya iddiaların ispatına elverişli yazılı delil sunulamadığı-