Davanın, davacı hakkında başlatılan icra takibinin itirazsız kesinleşmesi üzerine açılan ve davacının 'söz konusu icra dosyasına konu böyle bir borcu olmadığı' iddiasına dayanan menfi tespit davası olduğu- İİK’nun 72/6 maddesi uyarınca; borçlu, menfi tespit davası zımnında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edileceği- Somut olayda ,davanın devamı sırasında 18.07.2014 tarihinde icra dairesine davacı tarafça borç tamamen ödenmiş ve dosya kapatılmıştır- Mahkemece ödenen bu bedelin tespiti ile anılan yasa hükmü gereğince 'ödenen miktar yönünden istirdata karar verilmesi' gerekirken menfi tespit kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı-
Takipten sonra açılan menfi tespit davasında HMK mad. 209 hükmünün uygulanabileceği, takibin durdurulası bakımından yaklaşık ispat ölçütünün dikkate alınacağı-
İcra takibinden sonra açılan yazı veya imza inkarına dayalı menfi tespit davalarında takip dayanağı belgedeki imzaya ve yazıya itiraz bulunduğu takdirde bu konuda özel hüküm olan HMK’nın 209.maddesinin uygulanması gerektiği-
Menfi tespit davasının reddine karar veren mahkemenin, borçluyu tazminata mahkum edebilmesi için, alacaklının borçluya karşı bir icra takibi yapmış olması ve borçlunun bu icra takibinin durdurulması veya icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesi için ihtiyati tedbir kararı almış ve bu ihtiyati tedbir kararının uygulanmış (infaz edilmiş) olması gerektiği- Verilen tedbir kararı bankadan çek bedellerinin ödenmemesine yönelik olduğundan, davalı banka yararına % 20 oranında tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğu-
Yerel mahkemenin yargılamayı sonuçlandırdığı kısa kararda “Davacı tarafın kötü niyet tazminatı talebinin kabulü ile 9.000,00 TL'nin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine” denildiği halde, gerekçeli kararda “Davacı tarafın kötü niyet tazminatı talebinin kabulü ile 3.600,00 TL'nin davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine,” denilmiş olduğu için tefhim edilen kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki yaratılmış olduğu-
Davanın, nafakadan kaynaklanan istirdat istemine ilişkin olduğu, dolayısıyla Aile Hukukuna ilişkin bulunduğu anlaşılmakta olduğundan; talep Aile Hukukundan doğduğuna göre, açılan bu davaya 4787 sayılı yasanın 4.maddesi gereğince, aile mahkemesinde bakılması gerekeceği- Bu nedenle o yerde ayrı bir aile mahkemesi varsa çekişmenin aile mahkemesinde görülmesi, aksi halde davaya aile mahkemesi sıfatıyla bakılması gerekeceği-
Davanın bono nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkin olduğu- Davaya konu bonoda davacı (A) lehtar konumunda olup, kendisinden sonra gelen cirantalara karşı bono bedelinden hukuken sorumlu olması nedeniyle, eldeki davayı açmakta hukuki yararı bulunduğu-
Davanın, İİK'nın 89. maddesi gereğince açılmış menfi tespit davası olduğu- İİK'nın 89/3. maddesine göre, üçüncü şahıs açtığı davayı kaybederse mahkemece dava konusu şeyin % 20’sinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesi gerekeceği-
Genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan icra takibi nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemi-
Davacı aleyhine başlatılan genel haciz yoluyla takipte borçlu olunmadığının tespiti ve kötü niyet tazminatı verilmesi talebine-