Sırf bedeller arasındaki aşırı nispetsizliğin muvazaa durumunun tek başına delili sayılamayacağı, o halde;davacı tarafından isimleri bildirilen tanıkları da dinlenmek ve tüm deliller bir arada değerlendirilmek sureti ile mirasbırakanın gerçek iradesinin saptanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olmasının doğru olmadığı-
Muris muvazaası iddiasına dayalı dava kural olarak herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye bağlı kalmaksızın her zaman açılabileceğinden, muvazaalı işlemin üzerinden uzun bir süre geçtikten sonra davanın açılmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde değerlendirilmeyeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil davasında, muvazaanın varlığı halinde dava zamanaşımı hükümlerine tabi olmayacağından, muvazaalı işlemin üzerinden uzun süre geçmesinin ardından davanın açılmasının hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilemeyip miras bırakanın asıl iradesinin ortaya çıkarılıp sonuca gidileceği-
Muris muvazaasına dayalı tapu iptal ve tescil davaları kural olarak herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye tâbi olmaksızın her zaman açılabileceğinden, muvazaalı işlemin üzerinden uzun süre geçmesinin ardından davanın açılmasının hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilemeyip, miras bırakanın işlemdeki asıl irade ve amacının ortaya çıkarılıp muvazaa konusunda sonuca gidileceği-
Davada muris muvazaası hukuksal nedenine dayanıldığı; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü olup; söz konusu muvazaada miras bırakanın gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istediği; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlı olduğu- Somut olaya gelince; davalının 3 kişilik tanık listesi verdiği halde tanıklarının dinlenmediği gibi hükme yeterli bir araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağının da olmaması- Hâl böyle olunca; araştırma ve inceleme yapılması,tarafların dayandıkları tüm delillerin eksiksiz toplanması,mirasbırakanın başkaca taşınmazlarının ve banka kayıtlarının araştırılması, mirasbırakanın herhangi bir borcunun bulunup bulunmadığının saptanması, mirasbırakanın mal satmaya ihtiyacının bulunup bulunmadığının buna karşın davalının alım gücünün olup olmadığının ve murisin ölene dek taşınmazları kimin tasarrufunda bulundurduğunun ve de kiminle birlikte yaşadığının tereddüte yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulması, bu kapsamda davalıya 6100 sayılı HMK. nun 240. maddesi gereğince tanıklarını dinletmesi için süre verilmesi, usulüne uygun olarak tanıkların dinlenmesi, bu hususlarda beyanı yeterli ve açık bulunmayan davacı tanıklarının yeniden dinlenmesi yoluna gidilmesi, taşınmazların akit tarihi itibariyle gerçek değeri ile satış bedeli arasında fark olup olmadığının tespit edilmesi, toplanan ve toplanacak delillerin birlikte değerlendirilmesi, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesinin gerektiği-
Miras payları oranında iptal ve tescil isteğinde bulunulduğu halde, istek aşılmak suretiyle, dava dışı bir mirasçı da olduğu gözardı edilerek, tüm mirasçılar adına tescil kararı verilmesinin isabetsiz olduğu-
Mahkemece, vasiyetnamenin açıldığı dava dosyasında davacının vasiyetnamenin iptali için dava açmayacağını bildirdiği, dolayısıyla mahkeme huzurunda hakkın doğumundan sonra hakkından vazgeçtiği gerekçesi ile davanın reddine karar verildiğine göre, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı L. yararına vekalet ücreti takdiri gerekirken bu yönde olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiş olmasının isabetsiz olduğu-
Sahtecilik ve muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal, terekeye iade, olmazsa tenkis istemine ilişkin davada, tenkis (indirim) davası, mirasbırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlararası kazandırmaların yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardan olduğu, tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşulun, mirasbırakanın ölüme bağlı veya sağlararası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olması gerektiği-Ölüme bağlı tüm tasarrufların tenkise tabi olduğu (vasiyetname, miras taksim sözleşmesi vs.), ölüme bağlı tasarruflar yanında tenkise tabi sağlararası tasarruflar bulunduğu gibi ölümden 1 yıl önce yapılan bağışların koşulsuz tenkise tabi olduğu- Ölümden 1 yıl sonra yapılanlarda saklı payı ihlal kastının araştırılması zorunlu olduğu- Somut olayda, temliki tasarruflar mirasbırakanın ölüm tarihinden evvelki bir yıldan daha önce gerçekleştirildiğine göre, öncelikle anılan tasarruflar bakımından saklı payı zedeleme kastının varlığının davacı tarafça ispatlanmasının zorunlu olduğu-
Muvazaa iddiasına dayalı davaların hiçbirinin hak düşürücü süreye ya da zamanaşımına (3402 Sayılı Yasanın 12.maddesinin uygulanması gereken haller hariç) tabi olmayıp, her zaman açılabilecek davalardan olduğu; zira, süre ya da zaman geçmekle muvazaalı işlemin geçerli hale gelebilmesine yasal olanağın olmadığı- Mirasbırakanın davalılara 14.06.1967 tarihinde bağış suretiyle pay temliki işleminde, 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri olmadığı; miras bırakanın ölüm tarihi olan 21.08.1967 tarihinde yürürlükte bulunan 743 Sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin tenkisle ilgili hükümlerinin davada dikkate alınacağı- 743 sayılı yasanın 513. maddesi uyarınca “Tenkis davasının mirasçıların saklı paylarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten itibaren bir sene içinde açılabileceği, diğer tasarruflarda mirasın açılma tarihinden itibaren beş yıl geçmesiyle düşeceği " hükme bağlandığından davalıların süresinde zamanaşımı definde bulunmadıkları; mahkemece, mirasbırakanın ölüm tarihi gözetilmek suretiyle açılan tenkis davasında, zamanaşımı süresinin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karara verilmesinde bir isabetsizlik olmadığı-