Suç eşyası olduğu gerekçesiyle emniyet müdürlüğü tarafından yediemin olarak otoparka teslim edilen aracın otopark ücretinden araç malikinin haklarına halef olan davacı sigorta şirketinin sorumlu olup olmayacağı- Dava konusu aracın davalı tarafça işletilen otoparkta, araç malikinin rızası dışında saklanmış olması karşısında, taraflar arasında bir sözleşme ilişkisinin varlığından söz edilemeyeceği, ayrıca, davalı yedieminin zararının; araç malikinin hukuka aykırı ve kusurlu eylemi sonucu doğmadığı, yine, aracın suç eşyası olarak otoparkta saklanmasının davacı yönünden bir sebepsiz zenginleşme oluşturmadığı, hâl böyle olunca; taraflar arasında araç malikinin haklarına halef olan davacının davalıya karşı edimde bulunmakla yükümlü kılan hukuki bağ bulunmadığından, davacı sigorta şirketinin otopark ücretinden sorumlu olmadığı ve aracın bedelsiz olarak iadesi gerektiği- "Davalı yediemin ile araç maliki arasında vekâletsiz iş görme sonucunda ardiye sözleşmesinin kurulduğu, araç malikinin haklarına halef olan davacı sigorta şirketinin ceza yargılaması kesinleşene kadar oluşan otopark ücretini ödemek suretiyle aracı teslim alabileceği" şeklindeki değişik gerekçenin HGK. çoğunluğunca benimsenmediği-
İhtiyati haczin "muhafazalı" olmaması nedeniyle, davacının kişilik haklarına saldırıdan söz edilemeyeceği- Takibin yapılmasında kötüniyet ve ağır kusurun bulunmadığından bahisle manevi tazminat isteminin tümden reddinin gerekiği-
Davacının ferağ umudunu, kısmi ifanın gerçekleştiği tarihte mi yoksa dava tarihinde mi yitirmiş olacağı; burada varılacak sonuca göre davacının davasını zamanaşımı süresi içinde açıp açmadığı-
Soybağının reddi davası ile çocukların davacıdan olmadığı ve biyolojik babalarının davalı olduğu tespit edilinceye kadarki dönemde, davacının, velâyet hakkına sahip olan baba sıfatıyla çocukların bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderleri karşılamış olmasının hayatın olağan akışına uygun olduğu- Davacının kendinden olduğunu sandığı çocuklar için gelişim süreçleri boyunca yaptığı masrafları çocukların biyolojik babasından isteyebileceği- Davalı tarafından yapılması gereken harcamalar, durumdan haberi olmayan davacı tarafından yapıldığından, davacının maddi zararını kanıtlaması ve miktarın tam olarak tespiti mümkün olmamasına karşın, çocukların yaşı, eğitim durumu ve diğer şartların birlikte değerlendirilip, uygun miktarda maddi tazminata hükmedilmesi gerektiği-
Trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin davada, hakimin takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği- Zarar görenin, gerek kısmi davaya, gerekse sonradan açtığı ek davaya veya ıslaha konu ettiği kısma ilişkin olarak haksız eylem tarihinden itibaren temerrüt faizi isteme hakkına sahip olduğu- Davalı sigorta şirketine davadan önce ihbarda bulunulduğu anlaşılmakla dosya içerisinde hasar dosyası bulunmadığından temerrüt tarihi tespit edilememiş olup her halükarda mahkemece davalı sigorta şirketi yönünden de kaza tarihinden itibaren faiz işletilmesi yerine sigorta şirketi açısından temerrüt tarihi belirlenerek buna göre faize hükmedilmesi gerektiği-
Araç sürücüsünün tam kusurlu olması hâlinin, desteğinden yoksun kalan davacı eşi etkilemeyeceği- Aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı davalı sigorta şirketi, işletenin üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığından ve olayda işleten veya sürücü tam kusurlu olsalar bile, destekten yoksun kalan davacı da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduğundan, davalı sigorta şirketinin sorumlu olacağı- Yapılan görüşmeler sırasında "Karayolları Trafik Kanunu’na göre düzenlenen ZMMS poliçesine istinaden davalı sigorta şirketinin zarar görenlere karşı sorumluluğunun sigortalı araç sürücüsünün kusuru nispetinde ve gerçek zararla sınırlı olarak poliçe limitlerine kadar olduğu, sigortalı araç sürücüsünün halefi durumunda olan davacıların desteklerinin ölümü nedeniyle davalı sigorta şirketine karşı destekten yoksun kalan üçüncü kişi olarak kabul edilemeyeceklerini, davacıların esasen mirasçıları olmaları nedeni ile söz konusu poliçeye istinaden hak talep ettikleri, işletenin hukuki sorumluluğunun tehlike sorumluluğu olduğu, tehlike sorumluluğunun da mevcudiyeti için illiyet bağının mevcudiyetinin şart olduğu, zorunlu trafik sigortasının işletenin sorumluluğunu üstlendiği, işletenin sorumlu olmadığı bir konuda aracın sigorta şirketine de başvurulamayacağı, zarar gören sürücünün tam ve ağır kusurlu olduğu hâllerde davacıların zarar gören sürücünün ölümüne dayalı tazminat istediklerinin bu kişinin ağır kusuru illiyet bağını kestiğinden, işletenin kendi ölümü nedeni ile davalı sigorta şirketinin sorumlu tutulması da düşünülemeyeceğinden yerel mahkeme kararının onanması gerektiği" yönünde ileri sürülen görüşlerin Kurul çoğunluğunca benimsenmediği-
İcra dosyasında yapılan tebligatın geçersiz kabul edilerek takibin durdurulduğu ve hacizlerin kaldırıldığı- Haksız yere haciz konulup, mallarının muhafaza altına alınması halinde, alacaklının, uğranılan maddi zarar ile bir kimsenin şeref, haysiyet ve kişilik hakkına haksız saldırı teşkil eden eylemleri tazminle yükümlü olacağı-
Trafik kazasından kaynaklanan tazminat davasında alınan bilirkişi raporunda; aracın hangi tarihteki piyasa rayiç bedeli olduğu anlaşılamadığı ve bu anlamda bilirkişi raporu denetime elverişli bulunmadığı ve bilirkişi raporu ile eksper raporu arasında davaya konu aracın 2. el piyasa fiyatı bakımından çelişki bulunduğu anlaşıldığından, eksik inceleme ile hüküm verilemeyeceği- Mahkemece davacının gerçek zararın belirlenmesi bakımından; konusunda uzman bilirkişiden, hasar dosyası, ekspertiz raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacı aracının kaza tarihindeki piyasa rayiç değeri yönünden, eksper raporu ile hükme esas alınan bilirkişi raporu arasında oluşan çelişkinin de irdelenip giderilecek şekilde ayrıntılı rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Haksız eylem nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin dava da, davacıların dava dilekçesiyle delillerini bildirdikleri, ayrıca tanık deliline de dayandıkları görülmüş olması karşısında, mahkemenin, davacıların delilleri arasında gösterilen tanıkların bildirilmesi hususunda herhangi bir ara karar kurmadan ve davacı tarafa bu hususta kesin süre verilmeden hüküm kurmasının hatalı olduğu-
Davalı koca tarafından diğer davalıya satılarak taşınmazın mülkiyeti bu davalıya geçtikten sonra, bu kişinin borcunun teminatını oluşturmak üzere tesis edilen ipoteğin, davacı-karşı davalı eşin (kadının) “açık rızasına” bağlı bir işlem niteliği bulunmadığı, yani, taşınmazın mülkiyetinin davalıya aktarılmasına ilişkin tasarruf işleminin, hak sahibi erkek eşin tasarruf yetkisindeki eksiklik sebebiyle geçersiz sayılmasının, mülkiyet davalıda iken tesis edilen ipoteği geçersiz hale getirmeyeceği- Davalı-karşı davacı, dava konusu taşınmaz üzerine lehine ipotek tesis edildiğini, ipoteğin paraya çevrilmesi yolu takip yaptığını, ancak ancak verilen tedbir kararı sebebiyle takibin ve satışın durdurulduğunu, satış için yapılan masrafların yeniden yapılmasının gerekeceğini ayrıca taşınmazın alacağa mahsuben satın alınmak ve daha sonra kira geliri elde etmek istendiğinden kira gelirinden yoksun kaldığını belirterek açtığı dava Borçlar Kanunu'na dayandığından, bu konuda asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu-