MK’nın 166. maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp, daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi gerekeceği – Tarafların ön inceleme aşamasında, ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia ve savunmalarını genişletebileceği yahut değiştirebileceği ancak somut olayda davacı tarafın açık muvafakatinin olmadığı –
Davalı banka ile dava dışı kredi borçlusu arasında, süresiz ve borçlu cari hesabı şeklinde işleyen bir kredi ilişkisi kurulmuş olup davacı bu ilişkinin kurulduğu sözleşmede müteselsil kefil sıfatıyla yer almakta olup, bankaca talep edilen alacağın hangi tarihte verildiği ve hangi sözleşmeye dayalı olduğunun belirlenip, davacının kefil olduğu sözleşme ile kullandırılan kredinin ödenmiş ve borç doğuran kredi yeni sözleşmeler kapsamında verilmiş ise davacının bu yeni borçtan sorumluluğunun bulunmadığının dikkate alınarak davalı banka kayıtları üzerinde inceleme yapılarak karar verilmesi gerektiği-
Davacının, menfi tespit davasında, daha önce ileri sürmediği ahlaka ve adaba aykırılık ile ilgili yeni bir iddiada bulunmasının (iddiasını genişletmek suretiyle değiştirebilmesinin), karşı tarafın açık muvafakatine bağlı olduğu- Sahtelik iddiası ile ilgili ceza mahkemesince verilen "hükmün açıklanmasının geri bırakılması" kararı, hukuk hakimini bağlayıcı değilse de, ceza yargılaması sırasında savcılıkça alınan ve ceza mahkemesinin kararına gerekçe oluşturan rapor ile mahkemece alınan Adli Tıp Kurumu raporu arasında çelişki bulunduğundan, raporlar arasındaki çelişkinin, Adli Tıp Kurumu raporunun kesin bir tespit içermemesi de gözetilerek konusunda uzman kişilerden oluşturulacak 3 kişilik bilirkişi heyetinden sahtelik iddiası ile ilgili  yeni bir rapor alınıp değerlendirilmesi gerektiği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı bedel isteğine ilişkin davada, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü olduğu- Satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağının kuşkusuz olduğu, semenin bir başka ifade ile malın bedelinin ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet ya da emek de olabileceği-Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 1.4.1974 günlü, 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında miras bırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerekeceği, başka bir ifade ile murisin iradesi önem taşıyacağı-Miras bırakanın satışa ihtiyacı bulunmadığı, Urla'da kendi evinde yaşadığı, tanık beyanları ile sağlık harcamalarını kendisinin karşıladığı, satış bedelinin düşük olduğu, dosya kapsamı ve Dairece temyiz incelemesi yapılan diğer dava dosyası kapsamından, murisin kanser olduğunu öğrendikten sonra tüm mal varlığını, çok sevdiği davalı ve onun annesi kız kardeşi Z.'ya aktardığı, dava konusu taşınmazın temliki bakımından da gerçek irade ve amacının mirasçıdan mal kaçırma olduğu, davalının savunmasını genişletmesine davacının muvafakat etmediği gibi, semen yerine geçebilecek, minnet duygusunu gerektiren bir bakımın yapıldığının da ispat edilemediği sonucuna varıldığı,hal böyle olunca; davacının harcını ikmal ettiği oranda bedel isteği bakımından davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
HMK'nin 141. maddesi hükmü uyarınca taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe; ön inceleme aşamasında ise ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia veya savunmalarını genişletebileceği yahut değiştirebileceği, ön inceleme duruşmasına taraflardan biri mazeretsiz olarak gelmezse, gelen taraf onun muvafakati aranmaksızın iddia veya savunmasını genişletebileceği yahut değiştirebileceği-
Davalı-karşı davacının, dava dilekçesinde yer almayan, ilk defa ön inceleme duruşmasında ileri sürülen maddi ve manevi tazminat isteği, talep sonucunun genişletilmesi niteliğinde olduğundan; bu durumda ıslah da söz konusu olmadığına göre, davacının maddi ve manevi tazminat talebinin incelenemeyeceği-
Davalının, yoksulluk nafakasını ön inceleme duruşmasında, tazminat taleplerini ise ön incelemeden sonra istediği, davacı tarafın da bu talebe açık bir muvafakati olmadığından, bu taleplerin savunmanın genişletilmesi niteliğinde olduğu- Davalı tarafından usulünce yapılmış bir ıslah işlemi bulunmadığından, davalının maddi ve manevi tazminat (TMK. mad. 174/1­, 2) ve yoksulluk nafakası talebi hakkında “karar verilmesine yer olmadığına” şeklinde karar verilmesi gerektiği-
Davalı-karşı davacı vekilince ön inceleme celsesinde tazminat taleplerine ek olarak davacı-karşı davalı adına tescilli faydalı model belgesinin hükümsüzlüğüne karar verilmesinin istenilmesi iddianın genişletilmesi yasağı kapsamında olduğu, bununla birlikte ön inceleme celsesinde hazır bulunan davacı-karşı davalı vekilince iddianın genişletilmesine dair açık muvafakat verilmediği gibi davalı-karşı davacı vekilince davanın ıslahı yoluyla hükümsüzlük talebinde de bulunulmadığından mahkemece, davacı-karşı davalı adına tescilli faydalı model belgesinin hükümsüzlüğüne karar verilmesi istemli usulünce açılmış bir davanın bulunmadığı gözetilmeksizin, davacı-karşı davalı adına tescilli model belgesinin hükümsüzlüğüne karar verilmesi doğru olmadığı-
İlk defa ön inceleme duruşmasında ileri sürülen yoksulluk nafakası isteğinin, talep sonucunun (savunmanın) genişletilmesi niteliğinde olduğu-
Asgari miktar belirtilerek açılan belirsiz alacak davasında mahkemece yapılan araştırma esnasında alacağın miktarının veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacının, iddianın genişletilmesi yasağına ( m.141, 319 ) tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini arttırabileceği, bu arttırımın zamanaşımına tabi olmadığı-