Türk Medeni Kanunun 598. maddesinde yer alan mirasçılığa hak ehliyetini, yabancılar bakımından araştırırken, kanunlarda yer alan kısıtlamaları da dikkate almak gerekeceği, gerek Tapu Kanunu’nun 35. maddesi gerekse 5718 sayılı Kanun’unda yer alan hükümler sebebiyle yabancı unsurlu veraset davalarında hak ehliyetini tespit bakımından kanuni tahditler ve mütekabiliyetin (ülkeler arasında karşılıklı işlem) esaslı unsurlardan olduğu, mirasbırakan ya da mirasçıları yabancı ülke uyrukluğunda olduğunda ise içinde yabancılık unsuru, diğer bir anlatımla milletlerarası unsur taşıdığından, terekenin miras bırakanın ölüm günü itibariyle açıldığı tarihte taşınmazların iktisabı yönünden karşılıklılığın aranacağı, o halde 1994 yılında Türkiye ile Avustralya Milletler Topluluğu arasında taşınmazların miras yoluyla intikaline ilişkin olarak hukuki veya fiili karşılıklılık mevcut olup olmadığının Adalet Bakanlığı Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü aracılığıyla Dışişleri Bakanlığından sorulması, gelecek yazı cevabına göre dosyadaki diğer deliller de birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği- Davacı ve çocuklarına ait doğum ve evlilik belgelerinin tercümesinin dava dilekçesi ekinde fotokopi olarak yer aldığının, mahkemece bu belgelerin o ülke makamlarınca usulen onanmış örneği ve onanmış tercümesi ikmal edilmeden hüküm kurulduğunun anlaşıldığı, mahkemece, belirtilen hususlar üzerinde durulmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davalı ... yargılama devam ederken vefat ettiğinden, mahkemece, adı geçen davalının mirasçılık belgesinin teminiyle mirasçılarının davaya dahil edilmesi, bu şekilde taraf koşulu gerçekleştirildikten sonra davanın esasına girilmesi, taraflardan varsa başkaca da delilleri de sorulup saptanması, toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Mirasçılık belgesi verilmesi istemine ilişkin davalarda davacının, mirasçılık belgesi verilmesini isteyebilmek için murisin öldüğünü ve ölüm tarihini, muris ile kendisi arasındaki irs bağını kanıtlamak zorunda olduğu, bu tür davaların reddine karar verilebilmesi için murisin hiçbir şekilde yaşamadığının, böyle bir kişinin mevcut olmadığının belirlenmesi veya davacının murisin mirasçısı olmadığının tespiti gerekeceği-
Noter tarafından verilen mirasçılık belgesinin iptali isteğine ilişkin davada, dosya içerisindeki nüfus kayıtlarından, murisin 2011 yılında vefat ettiği, davacıların ise Yunanistan vatandaşı olduğu anlaşılmakta olup, miras bırakan ya da mirasçıları yabancı ülke uyrukluğunda olduğunda ise içinde yabancılık unsuru, diğer bir anlatımla milletlerarası unsur taşıdığından, terekenin miras bırakanın ölüm günü itibariyle açıldığı tarihte taşınmazların iktisabı yönünden karşılıklılık aranacağı; o halde 2011 yılında Türkiye ile Yunanistan arasında taşınmazların miras yoluyla intikaline ilişkin olarak hukuki veya fiili karşılıklılık mevcut olup olmadığı konusunda Adalet Bakanlığı Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü aracılığıyla Dışişleri Bakanlığından sorulması, gelecek yazı cevabına göre karar verilmesi gerektiği-
Araç üçüncü kişi adına kayıtlı olsa bile, tanık beyanları ve dava konusu aracın kasko ödemesinin davalı tarafından yapılması hususları birlikte değerlendirildiğinde dava konusu aracın evlilik birliği içinde davalı tarafından edinildiğini kanıtlanması halinde davacının katılma alacağının belirlenmesi gerektiği- Tescil edilmiş motorlu araçlar bakımından mülkiyetin devrini öngören sözleşmelerin noterde yapılması zorunluluğunun getirildiği, noterler tarafından yapılmayan satış ve devirlerin geçersiz olduğu- Trafik sicil kayıtları resmî sicillerden olup aksi kanıtlanabilir ise de sicil kaydının doğru olmadığının davacı tarafından ispatlanamamış olduğu- "Araç üçüncü kişi adına kayıtlı olsa bile, gerek birbirini doğrulayan tanık beyanları gerekse dava konusu aracın kasko ödemesinin davalı tarafından yapılması hususları birlikte dikkate alındığında dava konusu aracın evlilik birliği içinde davalı tarafından edinildiğinin kanıtlandığı, mahkemece aracın tam olarak hangi tarihte alındığı belirlendikten sonra dava konusu aracın 01.01.2002 tarihinden önce edinildiğinin belirlenmesi hâlinde, tarafların evlenme tarihinden edinim tarihine kadar gelir bilgilerinin getirtilerek usule uygun şekilde davacının katkı payı alacağının tespiti, aracın 01.01.2002 tarihinden sonra edinildiğinin saptanması hâlinde ise davacının katılma alacağının TMK. 219, 231, 235 ve 236 uyarınca belirlenmesi gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
İradesi sakatlanan tarafın hata veya hileyi öğrendiği andan itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşmeyle bağlı olmadığını bildirmesi veya verdiği şeyi geri istemesi gerektiği- Sözleşme resmî senetle yapılmış olsa dahi hata ve hile olgusu her türlü delille ispatlanabileceği- "Yanılma (hata) ve aldatma (hile) hukuksal nedenlerine dayalı olarak (kira yerine) bağış suretiyle (davacı tarafından davalı bakıcısına) yapılan temlikin (yaklaşık 3 yıl sonra) iptaline yönelik açılan davada, hak düşürücü sürenin, sözleşmenin yapıldığı tarihten itibaren başlayacağı ve resmî senedin aksinin de yine aynı derecede bir belge ile kanıtlanması gerektiği" yönündeki gerekçeyle "davanın reddine" karar verilmesinin isabetli olmadığı-
Borçlunun, yasal yedi günlük süre dolmadan itiraz dilekçesini icra dairesine havale ettirmek suretiyle teslim etmesi ve dilekçenin dosyaya konulduğu hususunda icra tutanağının düzenlenmesini istemesi gerektiği- İtirazın, icra tutanağına geçirildiği tarihte yapılmış sayılacağı, bu tutanakların aksi ancak aynı nitelikte bir belge ile ispatlanabileceği- İcra Dairesince 14.01.2014 tarihli karar ile borçluların itiraz dilekçelerinin 08/04/2013 tarihli oldukları belirtilerek tutanağa geçirilmişse de, 14.01.2014 tarihli karar ile borçluların itiraz dilekçelerinin 08.04.2013 tarihli olduğu konusunu destekleyecek hiçbir delil ve emareye dosyada rastlanmamış olup, mahkemece icra dairesi tarafından tutulan tutanak esas kabul edilerek şikâyetin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğu-
Mirasçılık belgesi aksi sabit oluncaya kadar geçerli olan belgelerden olup maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmeyeceği; koşulları varsa aynı muris hakkında birden fazla mirasçılık belgesi istenebileceği; muris yahut mirasçıların ölüm tarihi belli değilse, ölümün ve ölüm tarihinin ispat edilmesi zorunlu olduğu; ölümün ve tarihinin nüfus kayıtlarından anlaşılamaması halinde her türlü delille kanıtlanmasının mümkün olduğu- Mirası ret hakkından, miras açılmadan vazgeçmenin tespiti de istenemeyeceği-
Mahkemece öncelikle bahse konu doğum, ölüm ve evlilik tarihlerinde bir yanlışlık bulunup bulunmadığı taraflardan sorularak, davacının bu yönde bir iddiada bulunması halinde, ona gerçeğe aykırı olan tarihlere ilişkin kayıtların düzeltilmesi için önel verilmesi, bu hususta dava açılması halinde bekletici sorun yapılarak (HMK.m.165/2) o davada verilecek karara göre bir hüküm oluşturulması; aksi halde ise, resmi belgelerin ispat gücüne karşı tanık beyanlarına itibar edilemeyeceği nazara alınarak, davanın reddine karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmayacağı-
Nüfus kaydında doğum yerinin düzeltilmesi isteminin her türlü delil ile ispat edilebileceği, yerel mahkemenin "davacının, nüfusa kaydı için düzenlenen doğum tutanağının aksinin tanık beyanı ile kanıtlanmasının mümkün olmadığı" yönündeki gerekçesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-