Tanık isminin yanlış gösterilmesinin maddi bir hataya veya kabul edilebilir bir yanılgıya dayandığının anlaşılması halinde, ilgili tanığın dinlenilmesi gerektiği- Mahkemece yapılacak iş, kadının tanık listesinde bildirdiği tanık ile dinletilmek istediği kişinin aynı kişi olup olmadığı araştırılarak, gerekli görülür ise zabıta araştırması da yapılıp aynı kişi olduğunun anlaşılması halinde dinlenilmesi gerektiği-
Hâkimin, somut olayın özelliğine göre, boşanma kararının verildiği zamanda boşanma olgusuna dayalı olarak, eşin yoksulluğa düşeceğini öngörüyorsa yoksulluk nafakasına hükmetmesi gerektiği- Yoksulluğa düşme hâlinin boşanma davası sırasındaki duruma göre belirlenmesi gerektiğinden, mahkemece kadının çalışıp çalışmadığı, çalışıyorsa yoksulluktan kurtaracak düzeyde düzenli ve sürekli bir gelirinin olup olmadığı, işten ayrılmışsa kendi isteği ile mi yoksa zorunlu olarak mı ayrıldığı hususları araştırılarak boşanma yüzünden yoksulluğa düşüp düşmeyeceğinin tespiti ile sonucuna göre yoksulluk nafakası konusunda bir karar verilmesi gerektiği-
Boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olup olmadıkları- Maddi-manevi tazminat ile yoksulluk nafakası koşullarının oluşup oluşmadığı- Erkeğin kusurlu davranışlarının gerçekten de evlilikte ağır ve süreklilik arzeder şekilde gerçekleştiğinden tarafların kusurlu davranışları karşılaştırıldığında erkeğin ağır, buna karşılık kadının az kusurlu olduğu- Tarafların eşit kusurlu olduklarının kabulü ile dosya kapsamına uygun düşmeyen bu kusur belirlemesine bağlı olarak kadın eşin tazminat taleplerinin reddine karar verilmesinin hatalı olduğu- Yoksulluğa düşme hâlinin boşanma davası sırasındaki duruma göre belirlenmesi gerektiğinden, mahkemece kadının çalışıp çalışmadığı, çalışıyorsa yoksulluktan kurtaracak düzeyde düzenli ve sürekli bir gelirinin olup olmadığı, işten ayrılmışsa kendi isteği ile mi yoksa zorunlu olarak mı ayrıldığı hususları araştırılması gerektiği-
Müşterek çocuğa istismar, fiziksel, ekonomik ve psikolojik şiddet, tehdit iddiaları ile evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı olarak boşanma talep edilen davada, mahkemece, daha önce aynı vakıalara dayanarak boşanma davasından feragat edilmiş olması nedeniyle bu eylemlerinin affedildiği veya en azından hoşgörü ile karşılandığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğu- Davalı erkeğin, tarafların ortak kızlarına cinsel istismarda bulunması sebebi ile hükümlü olduğu sabit olduğu, yaşanan bu olayın vehameti, verdiği acı ve ızdırabın süregelen nitelik taşıması ve her daim yenilenmesi nedeni ile aynı vakıaya dayalı olarak açılan ilk davadan feragat edilmiş olması, davalı erkeğin eyleminin davacı kadın tarafından affedildiği sonucunu doğurmayacağı- Davalı erkeğin ceza dosyası ile sabit olan eyleminin ağırlığının süregelen nitelikte sonuçlar doğurması karşısında kadının önceki dava sürecindeki iradesinin hakkın özünden vazgeçme niteliğinde olmadığı, kendisi ve çocuklarını korumaya yönelik olduğunun kabulü gerektiği- Davacı kadının somut eylemi affettiği veya hoşgörü ile karşıladığı şeklinde değerlendirme yapılması hayatın olağan akışına ve hakkaniyet ilkesine aykırı olup; öz çocuğuna cinsel istismarda bulunan biri ile evlilik birliğini devam ettirmesi davacı kadından beklenemeyeceği-
Erkeğin eşine fiziksel şiddet uyguladığı, evlilik süresince eşini aldattığı, hakaret ettiği, evlilik birliğinde olması gereken saygıyı ve sadakati eşine göstermediği, ayrılık döneminde eşine ekonomik şiddet uyguladığı, buna karşılık kadının da fiili ayrılık döneminde sadakat yükümlülüğünü ihlâl ettiği, eşine sürekli ağır hakaretler ettiği, kavgacı ve agresif davranışlarda bulunduğu uyuşmazlıkta, tarafların kusurlu davranışları karşılaştırıldığında, eşlerin "eşit kusurlu" oldukları- "Kusurların sayısı ve niteliği itibarıyla erkek eşin daha fazla kusurlu olduğu, Özel Daire ile mahkeme arasında kusurların neler olduğu ve niteliği konusunda uyuşmazlık bulunmadığı için direnme kararının temyiz incelemesi sırasında vakıalara ilişkin yeni bir delil değerlendirmesi ile yeni bir kusur eklenmesi mümkün olmadığı, kadın eş yararına tazminat ödenmesine karar verilmesi gerektiği" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Uyuşmazlık, açılan boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup bulunmadığı, geçimsizlik var ise kusurun kimden kaynaklandığı, davanın kabulü ile kadın yararına tazminatlara ve nafakalara hükmedilme koşullarının oluşup oluşmadığı ve miktarları, velâyet düzenlemesi ile çocuklar yönünden hükmedilen nafakalar noktasında toplandığı- Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur derecelerine, paranın alım gücüne, ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamına nazaran, davalı kadın yararına hükmolunan maddî ve manevî tazminatların az olduğu- Türk Medeni Kanunu’ndaki hakkaniyet ilkesi ile Türk Borçlar Kanunu‘nun ilgili hükümleri nazara alınarak, daha uygun miktarda maddî ve manevî tazminat takdiri gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirdiği-
Evlilik birliğinin temelinden sarsılma nedeniyle boşanma istemine ilişkin davada tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında kadın yararına takdir edilen maddî ve manevî tazminat ile yoksulluk nafakasının az olduğu ve daha uygun miktarda maddî ve manevî tazminat takdirinin gerektiği-
İlk derece mahkemesince verilen karara karşı erkeğin istinaf talebinde bulunmadığı, taraflara karşılıklı hakaret suçundan ceza verilmesine yer olmadığına dair verilen kararın ise kesinleştiği uyuşmazlıkta, "hakaret eylemi nedeni ile tarafların kusur nispetinin değiştiğinden söz edilemeyeceği belirtilmişse" de, her iki tarafın birbirlerine karşı işledikleri hakaret eylemi ile ilgili hukuka aykırılığın ortadan kalkmadığı, hakaret fiilini önce gerçekleştiren gibi buna karşılık hakaretle cevap verenin de hakaret suçunu işlemiş olacağı- Sadece kadın eş tarafından istinaf başvurusunda bulunulduğu ve "erkeğe hakaret kusurunun yüklenmesi gerektiği" ileri sürüldüğünden ve erkek eşin istinaf başvurusu bulunmadığı gibi istinaf cevap dilekçesinde “kadına hakaret kusurunun yüklenmediği ilk derece mahkemesi kararının” onanmasını talep ettiği anlaşıldığından, erkeğin, kadına hakaret kusurunun yüklenmesine ilişkin vakıasından vazgeçmiş sayılması gerektiği- Erkeğin ceza hukuku yönünden ceza almamasına neden olan ve kesinleşen hakaret eyleminin kendisine yüklenmesinde hukuka aykırı bir yön bulunmadığı-
Boşanmaya sebebiyet veren olaylarda taraflar eşit kusurlu olup, eşit kusurlu eş yararına maddi ve manevî tazminata hükmedilemeyeceği-
Uyuşmazlığın somut olayda, erkek eşin boşanmaya sebep olan olaylardaki kusurlu davranışlarının kadın eşin kişilik haklarına saldırı teşkil edip etmediği, buradan varılacak sonuca göre kadın eş yararına 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 174/2 nci maddesi gereğince manevi tazminata hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplandığı-