Yanlışlıkla veya bile bile çocuğun anası olarak, doğuran kadın yerine başka bir kadının gösterilmesi ve onu doğurmayan kadının üzerine tescil edilmesi durumunda dahi , bu kişiyle çocuk arasında bir soybağı ilişkisinin kurulmuş olmayacağı, bu tür bir durumda nüfus kütüğündeki ana ismine ilişkin kaydın düzeltilmesinin istenebileceği, ancak bu davanın soybağının reddi değil, kişisel durum sicilinin tashihine ilişkin bir dava olacağı ve bu davaların Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerekeceği-
Mahkemece, davanın ergin kişinin haklı sebeple soyadının değiştirilmesi niteliğinde değil, evlilik içinde doğan çocuğun, doğumla kazandığı "aile soyadının" velayet hakkı kapsamında değiştirilmesi talebine ilişkin bulunması ve buna ilişkin değerlendirmenin aile mahkemesi tarafından yapılması gerektiği gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerektiği -
Soybağının, "birbirinin soyundan gelen kişiler arasındaki ilişkiyi" ifade ettiği, bu kavram içerisinde kan bağının yanında hukuki münasebetin de bulunması, diğer bir ifadeyle kan bağının hukuk düzeninin aradığı koşullar içerisinde oluşmasının zorunlu olduğu-Türk Medeni Kanunu'nun 282. maddesinde ''çocuk ile ana arasında soybağı doğumla kurulur. Çocuk ile baba arasında soybağı, ana ile evlilik, tanıma veya hakim hükmüyle kurulur. Soybağı ayrıca evlat edinme yoluyla da kurulur.'' hükmü yer aldığı, ayrıca, kısaca Af Kanunları olarak nitelendirilen “bir evlenme aktine dayanmayan birleşmelerden doğan çocukların neseplerinin düzeltilmesine” ilişkin kanunlara göre de soybağının düzeltilebileceği- Çocuk ile ana arasında soybağının , doğumla kendiliğinden kurulacağı, çocuk ile annesi arasındaki soybağının tesisi için, hükme gerek bulunmadığından, çocuğun annesi ile soybağı ilişkisinin kurulması değil, çocuğu doğuran kadının kim olduğunun tespitinin dava konusu edilebileceği - “Kayıt düzeltilmesinin”, aile kütüğüne düşürülmüş nüfus kaydının bir kısmının "düzeltilmesi” veya “değiştirilmesi” olduğu, nüfus kütüklerindeki “doğru olmayan kayıtların” düzeltilmesi için mahkemeden karar alınmasının zorunlu olduğu, bu noktada, nüfus kütüğünde yer alan “doğru olmayan kayıtların”, ilgilileri veya Cumhuriyet Savcısı tarafından açılacak olan “kayıt düzeltme davası” ile gerçek durumuna uygun hale getirilebilir ki, bu davaya uygulamada “nüfus kaydının düzeltilmesi davası” olarak adlandırıldığı, zamanaşımı ve hak düşürücü süreye bağlı olmayan nüfus kaydının düzeltilmesine ilişkin davalarda, her türlü kanıta başvurulabileceği - "Soybağının reddi davası" ile "kayıt düzeltme davası" nın, sonuçları (hane dışına çıkarmak) bakımından benzerlik göstermekte ise de, içerik ve yargılama kuralları açısından kendi özel hükümlerine bağlı olduğu, soybağının reddinde, kişisel duruma ilişkin nüfus kaydında yer alan bilgi “doğru” olarak doğmuş ve kütüğe tescil edilmiş olduğu, ancak bu doğru daha sonra “soybağının reddi davası” ile teknik anlamda bir yanlışlığa dönüştürülmüş olduğu, nüfus kadının düzeltilmesi davasında ise, nüfus kaydının “gerçek durumu” yansıtmadığı, baştan yanlış olarak kütüğe geçirildiğinden söz edilmesi gerekeceği-
Soybağının, "birbirinin soyundan gelen kişiler arasındaki ilişkiyi" ifade ettiği, bu kavram içerisinde kan bağının yanında hukuki münasebetin de bulunması, diğer bir ifadeyle kan bağının hukuk düzeninin aradığı koşullar içerisinde oluşmasının zorunlu olduğu-Türk Medeni Kanunu'nun 282. maddesinde ''çocuk ile ana arasında soybağı doğumla kurulur. Çocuk ile baba arasında soybağı, ana ile evlilik, tanıma veya hakim hükmüyle kurulur. Soybağı ayrıca evlat edinme yoluyla da kurulur.'' hükmü yer aldığı, ayrıca, kısaca Af Kanunları olarak nitelendirilen “bir evlenme aktine dayanmayan birleşmelerden doğan çocukların neseplerinin düzeltilmesine” ilişkin kanunlara göre de soybağının düzeltilebileceği- Çocuk ile ana arasında soybağının , doğumla kendiliğinden kurulacağı, çocuk ile annesi arasındaki soybağının tesisi için, hükme gerek bulunmadığından, çocuğun annesi ile soybağı ilişkisinin kurulması değil, çocuğu doğuran kadının kim olduğunun tespitinin dava konusu edilebileceği - “Kayıt düzeltilmesinin”, aile kütüğüne düşürülmüş nüfus kaydının bir kısmının "düzeltilmesi” veya “değiştirilmesi” olduğu, nüfus kütüklerindeki “doğru olmayan kayıtların” düzeltilmesi için mahkemeden karar alınmasının zorunlu olduğu, bu noktada, nüfus kütüğünde yer alan “doğru olmayan kayıtların”, ilgilileri veya Cumhuriyet Savcısı tarafından açılacak olan “kayıt düzeltme davası” ile gerçek durumuna uygun hale getirilebilir ki, bu davaya uygulamada “nüfus kaydının düzeltilmesi davası” olarak adlandırıldığı, zamanaşımı ve hak düşürücü süreye bağlı olmayan nüfus kaydının düzeltilmesine ilişkin davalarda, her türlü kanıta başvurulabileceği - "Soybağının reddi davası" ile "kayıt düzeltme davası" nın, sonuçları (hane dışına çıkarmak) bakımından benzerlik göstermekte ise de, içerik ve yargılama kuralları açısından kendi özel hükümlerine bağlı olduğu, soybağının reddinde, kişisel duruma ilişkin nüfus kaydında yer alan bilgi “doğru” olarak doğmuş ve kütüğe tescil edilmiş olduğu, ancak bu doğru daha sonra “soybağının reddi davası” ile teknik anlamda bir yanlışlığa dönüştürülmüş olduğu, nüfus kadının düzeltilmesi davasında ise, nüfus kaydının “gerçek durumu” yansıtmadığı, baştan yanlış olarak kütüğe geçirildiğinden söz edilmesi gerekeceği-
Mahkemelerin hiçbir kuşku ve duraksamaya neden olmaksızın doğru sicil oluşturmak zorunda olduğu-
Babalık karinesinden faydalanma söz konusu olmaksızın kocanın nüfus kütüğüne kaydedilen çocukla koca arasında soybağının kurulması söz konusu olmadığı için böyle bir duruma çocuk ile koca arasında soybağının bulunmadığını tespitine yönelik olarak açılacak davanın, soybağının reddi davası değil, yanlış kaydın düzeltilmesi amacına yönelik kayıt düzeltme davası olacağı-
Mahkemece tapu kaydındaki isimle aynı ismi ve kimlik bilgilerini taşıyan ve halen sağ olduğu anlaşılan bir kişinin olduğu tespit edilmekle davada mülkiyet aktarımına sebebiyet verme ihtimali ortaya çıktığından artık bu davanın çekişmesiz yargı usulüne göre Sulh Hukuk Mahkemesinde görülebilmesine imkan olmadığından, davacı tarafından bu kişi aleyhine Asliye Hukuk Mahkemesinde çekişmeli yargı usulüne göre ayrı bir dava açılması gerekeceği-
Davada, önceki malik ile miras bırakanın aynı kişiler olduğunun tespiti istenmekte olup; mülkiyet aktarımına yol açmayacak nitelikteki böyle bir isteğin 6100 sayılı HMK'nun 382. maddesi kapsamında çekişmesiz yargı niteliğinde değerlendirilmesi ve aynı kanunun 383. maddesi uyarınca uyuşmazlığın Sulh Hukuk Mahkemesinin görevi içerisinde yer aldığı-
Davanın, usulsüz tescile dayalı, gerçek durumu göstermeyen nüfus kaydının düzeltilmesine ilişkin olup 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 36. maddesine göre asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu-
Nüfus kayıtlarındaki düzeltme istemine ilişkin davalarda, mahkemelerin hiç bir kuşku ve duraksamaya neden olmaksızın doğru sicil oluşturmak zorunluluğu bulunduğu gözetilerek, somut olayda mahkemece salt taraflar ve tanık beyanları ile yetinilmeyip bu iddia ile ilgili olarak ve gerekirse anne olduğu söylenen kişinin mezarı açılmak suretiyle DNA testi yaptırılıp alınacak rapor da gözetilerek karar verilmesi gerektiği-