Mahkemece, davacıların adli yardım talebinin değerlendirilerek olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi, adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi halinde yargılamaya harç alınmadan devam edilmesi, adli yardım talebinin reddine karar verilmesi halinde ise nispi peşin harç noksanlığının Harçlar Kanunu'nun 30-32. maddeleri gereğince tamamlattırılması, harcın tamamlanması halinde işin esasının incelenmesi, aksi takdirde Harçlar Kanunu'nun 30. maddesinde gösterilen usul çerçevesinde hareket edilmesi gerekeceği-
Davacı tarafından dosyaya ibraz edilen diploma örneğinden davacının mezun olduğu anlaşıldığı ve öncelikle davacının mezuniyet tarihinin ilgili eğitim kurumundan sorularak buna göre zamanaşımı definin değerlendirilmesi gerektiği-
Adli yardım talebini haklı kılacak belgeleri sunamayan ve ayrıca kendisinin aciz halinde olmadığına dair dava açmak suretiyle adli yardım talebinin dayanaksız olduğunu ortaya koyan tarafın bu yöndeki talebinin reddi gerektiği- Kötü niyet kanıtlanmadığından davalı 5. kişi hakkındaki davanın reddi yerinde ise de bu taşınmazla ilgili olarak hüküm kurulmamış olmasının hatalı olduğu- Tüm tarafları yönününden dava kabul edildiğine göre taşınmaz satışının takip konusu alacak ve ferileri ile sınırlı olarak iptaline karar verilmesi gerekirken, tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğu- Davanın bedele dönüşmesi halinde, davalıların taşınmazları ellerinden çıkardıkları tarihteki taşınmaz bedeli kadar tazminattan sorumlu tutulmaları gerektiği, tazminat miktarı belirtilmeden kararın infaz kabiliyeti olmayacak şekilde hüküm tesisinin hatalı olduğu- Mahkemece bedele karar verilirken, bu bedelden borçlunun sorumluluğu söz konusu olmayacağı-
Davalının, kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin kanun yoluna başvuru giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olduğu kanaatine varıldığından adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerektiği- Davacı kadının ön inceleme aşaması tamamlanana kadar, davalının kendisine fiziksel şiddet uyguladığı vakıasına dayanmadığı, dayanılmayan bu vakıanın davalı erkeğe kusur olarak yüklenemeyeceği, mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen diğer kusurlu davranışlarına göre davalının boşanmaya sebebiyet veren vakılardan tamamen kusurlu bulunduğu- Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre küçüklerin ihtiyaçlarına nazaran takdir edilen iştirak nafakası çok olup, mahkemece hakkaniyet ilkesi (TMK. mad. 4) de dikkate alınarak daha uygun nafakaya hükmedilmesi gerektiği-
Gerçek şahıslar, kamuya yararlı dernek ve vakıfların adli yardım isteminde bulunabileceği, ticari şirketlerin ise adli yardımdan faydalanamayacağı-
Adli yardım talebini haklı gösterecek hiç bir bilgi ve belge sunulmadığından adli yardım talebinin makul ve inandırıcı olmadığı kanısına varılmakla, davalı vekilinin kanun yoluna ilişkin harç ve giderler bakımından adli yardım talebinin HMK’nın 337/2. maddesi uyarınca reddine karar verildiği-
Temyiz aşamasındaki adli yardım talebi hakkında temyiz incelemesi yapmakla görevli bulunan Yargıtay dairesinin karar vermesi gerektiği-
Davacı vekili tarafından yazılı beyanı ile adli yardım talebinde bulunulduğundan ve HMK'nın 336. maddesi gereğince yargılamanın her aşamasında talepte bulunabileceğinden mahkemece öncelikle davacının adli yardım talebi incelenerek olumlu veya olumsuz bir karar verildikten sonra uyuşmazlığın esasına girilmesi gerekeceği-
Islah teminatının yatırılmasının istenmesi mahkeme veya yargı yerine başvurma hakları üzerinde orantısız bir kısıtlama olduğundan ıslah teminatı ile ilgili adli yardım talebinin kabul edilemeyerek ıslah yapılmamış sayılıp, davanın sonuçlandırılmasının, yargıya erişim engellenerek Avurupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6 (1). fıkrasında ifadesini bulan adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde olduğu-
Boşanma davasında velayete ilişkin olarak, çocuğun idrak gücüne sahip olduğunun kabul edildiği durumlarda çocuğa adli merci önündeki kendilerini ilgilendiren davalarda kendi görüşünü ifade etmesine müsaade edilmesini ve yüksek çıkarına açıkça ters düşmediği takdirde, ifade ettiği görüşe gereken önemin verilmesi gerektiği; çocuğa görüşünü ifade etme olanağının tanınmaması ve velayetin düzenlenmesine esas olmak üzere herhangi bir uzman incelemesi de yaptırılmadan hüküm kurulmasının bozmayı gerektirdiği -
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • kayıt gösteriliyor