Kefalet ve garanti sözleşmelerinin temel amaçlarının, esas itibariyle asıl borç ilişkisinin tarafı olmayan üçüncü kişilerce, alacaklıya şahsi teminat (güvence) verilmesi olduğu, ancak kefil, borçluya ait defileri alacaklıya karşı ileri sürebilme, kefaletten doğan borcunu ödedikten sonra asıl borçluya yasadan ötürü dönme (rücu) hakkı bulunduğu halde, garanti akdinde teminat veren kişiye bu hakların tanınmadığı, kefalette, kefilin sorumluluğu asıl borcun geçerli oluşuna ve devamına bağlı iken, bir tür üçüncü kişinin fiilini taahhüt niteliğini taşıyan garanti sözleşmesinin, bağımsızlık ilkesi gereğince bu koşullara tabi tutulmadığı bu nedenlerle her iki sözleşmenin birbirinden ayırt edici kıstaslarının bulunduğu-
Sözleşmenin imzalanması tarihinden sonra 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren TBK' nın 596/4. maddesinde ipotek, kefaletten sonra tesis edilmiş ise, ödenen bedelin kefillerden de istenebileceği düzenlenmişse de, ipotek tarihinde yürürlükte olan 818 S. BK' da bu yönde bir düzenleme bulunmadığından mahkemece, icra dosyasının tahsil harcıyla kapatıldığı da gözetilerek, bedelin ödendiği kabul edilip, davacı tarafından ödenen miktar tespit edilerek, bu miktarın davalı şirketten talep edilebileceği-
Davacının ödediği miktarı ipotek tarihindeki 818 sayılı BK. dikkate alınarak asıl borçlunun yanında kefillerden isteyemeyip, icra dosyasının tahsil harcıyla kapatıldığı da gözetilerek, bedelin ödendiği kabul edilip, davacının ipotek borcu sebebiyle ödediği miktar tespit edilerek, bu miktarın davalı şirketten talep edebileceği-
Kefil tarafından açılan tasarrufun iptali davasında, borcun doğum tarihi olarak kefil tarafından borcun ödendiği tarihin değil, asıl borçlanma tarihi olan kredi sözleşmesi tarihinin esas alınacağı-
Mirasbırakana ait vasiyetname ile mensup mirasçı olarak atandığı anlaşılan kimseye, vasiyetnamenin açılması sırasında dilediği takdirde hazır bulunmak üzere, usulünce tebligat yapılmadığı, talep edilen vasiyetnamenin iş bu mensup mirasçıya açılıp okunmadığı ve yine açılan vasiyetname örneğinin (kararla birlikte) gerek yasal mirasçılara ve gerekse atanmış mirasçıya tebliğ edilmediği, anlaşıldığından, mahkemece murise ait vasiyetnamenin usulüne uygun şekilde, belirtilen eksiklikler giderilmek sureti ile açılıp, ilgililere okunması gerektiği-
Alacaklı bankanın asıl borçlu ve itirazın iptali davasının davalıları aleyhine takip yapmasıyla ve sonrasında yargılama ve takip sırasında yapılan bir kısım işlemlerle asıl borçluya karşı zamanaşımı kesildiğinden, kefil olan davacıya karşı da zamanaşımı kesilmiş olduğu (TBK. mad. 155/2)- Davacı kefilin, zamanaşımı süresi dolmayan borcu kefil sıfatıyla alacaklıya ödemesi nedeniyle alacaklının haklarına halef olacağı ve rücu hakkına ilişkin zamanaşımının davacı kefilin alacaklıya ifada bulunduğu tarihte işlemeye başlayacağı (TBK. mad. 596)-
Rehinli alacaklıya borcu ödeyen kefilin onun haklarına halef olacağı (BK. mad. 496; şimdi; TBK. mad. 596), ayrıca, takip yapmasına gerek kalmadan rehinli malın satılması halinde, kefile satış bedelinden öncelik tanınması gerekeceği—