Uyuşmazlık; vesayet konusunda karar vermenin Türk Mahkemelerinin münhasır yetkisinde olup olmadığı noktasında toplanmakta olup, Alman mahkemesi tarafından Türk milli hukuku ile çatışmayacak ve hatta aynı paralelde verdiği kararın ne milli hukuka ve ne de münhasır yetki ya da kamu düzeni ile bir alakası bulunmadığı, 1905 tarihli 'Kısıtlamaya ve Benzer Tedbirlere İlişkin La Haye Sözleşmesi'nin 3. Ve 7. maddelerine göre; kural olarak milli hukukun ve milli Devlet mahkemelerinin yetkili olmasına karşın hacir altına alınacak şahsın bulunduğu yer ( Almanya ) makamları da, ilgilinin milli hukukuna ( Türk Hukukuna ) veya bulunma yeri hukukuna ( Alman Hukukuna ) göre hacir kararı alabilecekleri öngörüldüğü, açıklanan tüm bu nedenlerle dava, kısıtlama kararının tanınmasına ilişkin olduğuna göre davanın kabulü gerekeceği-
Tenfiz edilmeyen yabancı mahkeme kararının Türk Hukuku açısından henüz ilâm niteliğinden olmadığı; taraflar arasında vadeye bağlanmış bir alacak söz konusu olmadığı, alacağın varlığının kesin olmadığı, yargılamayı gerektirir nitelikte olduğu ve vadesi gelmiş bir alacaktan söz edilemeyeceği, vadesi gelmemiş alacaklarla ilgili ihtiyati haciz koşulları arasında sayılan hususlardan hiçbirisinin varlığı konusunda da kesin delil aranmamakla birlikte haklı ve makul görülebilecek İİK. mad. 257/2 koşullarının gerçekleştiğine ilişkin bir delil de sunulmamış olduğundan, ihtiyati haczin kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği-
Tenfizi istenen mahkeme kararının Türk kamu düzenine aykırı olduğundan mahkemece, tenfiz isteminin reddine karar verilse de, tenfizi talep edilen karar gerekçesiz olmadığından mahkeme kararının Türk kamu düzenine aykırı olmadığının kabulü ile 5718 sayılı MÖHUK'un 54. maddesinde düzenlenen tenfiz kararı verilmesine engel hallerin mevcut olmadığı- Haksız elde edilen kazancın iade edilmesine ilişkin hükmün, Anayasanın ve hukuk sisteminin temel ilkelerine uygun olduğu-
Yabancı mahkemeden hukuk davasına ilişkin olarak alınmış ve kesinleşmiş ilam hakkında, 5718 sayılı Kanun'un 54. maddesi uyarınca yetkili mahkemenin tenfiz kararı verebilmesi için, onaylı aslı veya onaylı sureti ile tercümesinin ibraz edilmesi, devletler arasında karşılıklılık koşulunun sağlanması, dava konusunun Türk Mahkemelerinin münhasır yetkisine girmemesi, kendisine karşı tenfiz istenen kişinin hükmü veren mahkemeye o yer Kanunlarına göre usulünce çağrılması ve temsil edilmesi imkanı sağlanmadan gıyabında karar verilmemiş olması ve o yerin maddi hukuk ve usul hukukuna ilişkin kanunlarına uygun olarak verilmiş olması gerekeceği, Bütün bu şartların yanı sıra tenfiz edilecek hükmün Türk kamu düzenine açıkça aykırı bulunmamasının gerekli olduğu, aynı davanın Türk Mahkemelerinde görülmesi halinde farklı sonuca varılacak olması tek başına tenfiz engeli oluşturmadığı gibi, tenfizi istenen kararın gerekçesiz olmasının da tek başına kararın tenfizine engel olmadığı-
Türk Medeni Kanunu’nun 411 ve 412.maddelerindeki yetkinin kesin ve kamu düzenine ilişkin olduğu kabul edildiği; Alman mahkemesi tarafından verilen vesâyet kararının; vesâyet altına almanın, Almanya’daki hukuki menfaatlerini koruyacağı gibi bu kararın Türk mahkemeleri tarafından tanınması ile de Türkiye'deki menfaatlerini koruyacağı-
İhtiyati haciz kararı verilmesine ve cebri icra kararının tenfizine ilişkin olan dava da, MÖHUK m. 53'de belirtilen ve aynı zamanda dava şartı niteliğinde bulunan ilamın kesinleştiğini gösteren ve o ülke makamlarınca usulen onanmış yazı veya belge ile onanmış tercümesini havi bulunmayan tenfiz dilekçesi ekindeki belgelere göre tenfiz kararı verilemeyeceği-
Hacir altına alınacak şahsın bulunduğu yer (Almanya) makamlarının da, ilgilinin milli hukukuna (Türk Hukukuna) veya bulunma yeri hukukuna (Alman Hukukuna) göre hacir kararı alabileceklerinin kabulü gerekeceği-
Yabancı mahkemece verilen boşanma kararın tanınmasına ilişkin dava açıldığı ve derdest olduğu- Yabancı ilamın tanınması halinde, bu ilamın kesin hüküm etkisi yabancı mahkeme kararının kesinleştiği andan itibaren hüküm ifade edeceğine (5718 s. MÖHUK. mad. 50) göre, tanıma davası sonucunda verilecek hüküm, boşanma davasının neticesini etkileyeceğinden, tanımaya ilşkin davanın, sonucunun bekletici sorun yapılması ve neticesine göre hüküm tesis edilmesi gerektiği-
HUMK. mad. 237'de düzenlenen kesin hüküm, dava şartı olup taraflarca yargılamanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi, taraflarca ileri sürülmese dahi re'sen gözetileceği- Mahkemece Karşıyaka 1.Aile Mahkemesinin 2006/727 esas, 2006/708 karar sayılı dosyası incelenerek. kesin hükmün varlığı halinde, işin esasına girilmeksizin davanın dava şartı noksanlığı nedeniyle reddine kararı verilmesi gerektiği-
Davanın görülebilirlik ön koşulu olan boşanma gerçekleşmediğinden tasfiye yapılamayacağı- Davalının yargılama devam ederken ölümü sebebiyle taraflar arasındaki mal rejimi sona erdiğine göre mahkemenin taraflardan birinin ölümünün mal rejimini sona erdirmediği gerekçesinin yerinde bulunmadığı-