Şirketin merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerini yetkili kabul eden Kanun’un, acente ve şubeyi denetleyen, üst mercisi olan, genel merkezin emir ve talimatı doğrultusunda çalışan ve yetkisi şubeye göre daha fazla olan bölge müdürlüğünün bulunduğu yer mahkemesinin yetkili olduğu-
Kazanın oluşumunda, kendi kullandığı araçla hayatını kaybeden sigortalının kusurlu olup, kendi dışında 3. bir kişinin kazaya etkisinin bulunmadığı, araç işleteni olan davalının da sürücü belgesi olmayan sigortalıya aracını vermekten Karayolları Trafik Kanunu çerçevesinde sorumluluğunun doğacağı, araç işletenin kazanın oluşumundaki kusur payının bilirkişi marifetiyle araştırılması gerekeceği-
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle ödeme belgelerinin aslı yada onaylı örnekleri ile ilgili resmi kayıt ve belgeler dosyaya getirtilmeden aynı olay nedeni ile ölen sigortalı Ş. Aktan ile ilgili kesinleşen bir başka karara atıf yapılmakla yetinilmesi yeterli görülmediğinden Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekeceği-
Kara Taşıtları Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5.4. maddesi gereğince gerekli sürücü belgesine sahip olmayan kimseler tarafından taşıtın kullanılması sırasında meydana gelen zararların, kasko poliçe teminatı dışında olduğu-
Davacı vekilinin, aracın hasarlanmasına neden olayda davalının % 50 oranında kusurlu olduğunu dava dilekçesinde açıkça belirttiği, bu ifade ile davacı, kusur oranı yönünden talebini sınırlandırmış olup, davalının bu oranı aşan kusur oranı yönünden zımni feragatta bulunduğunun kabulünün gerekli olduğu, zira davacının, dava dilekçesinde belirttiği kusur oranı yönünden fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmadığı gibi ıslah dilekçesinde kusur oranını ıslah ettiği yönünde bir beyanda da bulunmadığı, bu nedenle de, tazminat miktarını artırmak için vermiş olduğu ıslah dilekçesiyle kendi feragatiyle sonlanan bir hakkı talep etme imkânının bulunmadığı-
Davacıların ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtıkları, ölüm nedeniyle doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacılara yansıtılamayacağı; dolayısıyla tam kusurlu araç şoförünün ve onun eylemlerinden sorumlu olan işletenin kusurunun, işletenin ve sürücünün desteğinden yoksun kalan davacıları etkilemeyeceği; 2918 s. Kanun ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’na göre, aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı davalı sigorta şirketi, işletenin ve dolayısıyla sürücünün üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığına ve destekten yoksun kalan davacılar da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduğuna göre, davalı sigorta şirketi zararın tamamından sorumlu olacağından, davacıların davalı sigorta şirketinden destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecekleri-
Alacağın iradi olarak devri-
Taşıma sigorta poliçesine dayalı tazminat alacağının taşımacı ve onun CMR sorumluluk sigortacısından rücuan tazmini istemine ilişkin davada; yüklemenin sorumluluğu gönderene ait olsa da malların sevkıyat sırasında yol, iklim vb. koşulları düşünerek taşıyıcının da ambalajlama ve istiflemede gözetim görevi bulunduğu, taşıyıcının, malın emniyetle taşınmasını sağlamak için tedbirler alması, hatalı ambalaj, istifleme, yükleme vb.ne karşı çıkması, basiretli bir taşıyıcıdan beklenen davranışta bulunması ve durumu gönderene veya alıcıya bildirerek uyarıda bulunması gerekmekte olup, uyarı yapılmadığında zararın ambalaj, yükleme vb.nden sorumlu kimselerle taşıyıcı arasında 818 s. BK. 44 uyarınca paylaştırılması gerekeceği- Yanlış istiflenmeden oluşan hasarlar sigorta poliçesine eklenen CMR 3/v. maddesi gereği teminat dışı bırakılmış olduğundan, bu sebeple oluşan hasarın taşıyıcının CMR sigortacısı olan şirketten talep edilemeyeceği-
Davacının sigortalılığın tespiti talebine ilişkin dava açmakta hukuki yararı bulunduğunun kabul edilebilmesi için, sigortalılık hakkını elde edebilmesi yönünden mahkeme kararına ihtiyacının bulunmasının ve davalının hukuki ilişkinin varlığını inkâr etmesi nedeniyle davacının hakkının tehlike içinde bulunmasının gerekli olduğu, somut uyuşmazlıkta ise, direnme kararına konu dönem yönünden davacının devam etmekte olan sigortalılığının varlığı davalı tarafından inkar edilmediğinden ve davacının anılan dönem yönünden hukuki durumunda bir tereddüt yaratılmadığından davacının sigortalılık haklarından yararlanabilmesi için bir mahkeme kararına ihtiyacının da bulunmadığı-
2002 yılında açılmış bir davada alınan bilirkişi raporunda tespit edilen miktara itiraz etmeyen ve zarar miktarının fazlasını aldığını açıkça kabul eden davacı tarafın, 2008 yılında tekrar destekten yoksun kalma tazminatı istemesinin TMK'nun 2.maddesi anlamında hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu-