Davacı tapu kayıtlarındaki vakıf şerhinin terkinini istediğine, bu istek hak düşürücü sürenin geçirilmesi nedeniyle reddedildiğine, aleyhine olan bu hükmü davacı temyiz etmediğine göre, eda istemi red olunan davacının talebi içinde bir tesbit isteminin de olduğunun kabulünün olanaklı olmadığı, mahkemece kamu düzenine ilişkin hak düşürücü sürenin varlığı saptanarak, dava bu nedenle reddedildiğinden başka bir incelemenin ve tesbitin yapılma olanağının olmadığı-
Vakıf şerhinin tapu siciline yazılması ya da silinmesi talepli davalarda 3402 SK'nın 12. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanması gerektiği, 5304 SK ile 3402 SK'da değişiklik yapılmış ve bu nevi davalarda 10 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanma olanağının ortadan kaldırıldığı, hak düşürücü süre yasa değişikliğinden önce dolmasına rağmen vakıf şerhinin tapuya yazılarak taviz bedeli talep edilmesinin haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğundan davanın kabulünün gerekeceği-
Vakfın gerçekleştireceği amacının kalmaması ve mal varlığının amacın gerçekleşmesini olanaksız kılacak şekilde azalmış olması, vakfın dağılmış sayılması için yeterli neden olarak kabul edilmekte ise de, bu yetersizliğin araştırılıp belgeleriyle kanıtlanmış olmasının arandığı-
Davanın, tapudaki vakıf şerhinin sicilden silinmesi talebine ilişkin olduğu, bu nevi davalarda harcın, dava konusunun gösterilen değerine bakılmaksızın maktu olarak belirlenmesinin gerektiği, mahkemece bu husus dikkate alınmadan, harcın nispi tarife uyarınca hesaplanmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Davacı dilekçesinde, amacının gerçekleştirilmesi imkansız hale gelen davalı vakfın dağıldığının tespitini istemiş olup, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 116. maddesinde vakfın sona ermesini Tüzüğün 30. maddesinde ise vakfın dağılmasını öngördüğü de gözetilerek koşullarının gerçekleşmesi durumunda vakfın dağılmasına (sona ermesine) hükmedilmesi gerekirken, vakfın iptaline karar verilmesinin, vakfın sona ermesi (dağılması) halinde mahkemece vakfın senedi de gözetilerek tasfiyeden arta kalan mal ve hakların intikalini düzenleyen Türk Medeni Kanunu Hükümlerine Göre Kurulan Vakıflar Hakkında Tüzüğün 33. maddesi hükmü uyarınca bir karar verilmesi gerektiğinin dikkate alınmamasının doğru olmadığı-
Dosya kapsamından ihtilaf konusu taşınmazın kadastro tutanaklarında vakıf şerhinin bulunmadığı, kadastro tutanağının kesinleştiği tarih ile vakıf şerhinin tapuya şerh edildiği tarih arasında on yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği, on yıllık süre geçmekle tapu kayıt maliki davacı yararına tamamlanmış bir hukuki durumun oluştuğu, hakkın özü ortadan kalktıktan sonra idarenin tek taraflı irade ile bu hakkı tesis edemeyeceği, açıklanan nedenlerle vakıf şerhinin silinmesine karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu-
“Vakıf şerhinin silinmesi” istemli davada, dava konusu taşınmazın kadastro tutanaklarında "İnebey Vakfı" şerhi mevcut olmayıp, bu haliyle kadastro tespitinin 23.05.1983 tarihinde kesinleştiği ve sonradan tapu siciline Vakıf Şerhinin işlendiği 22.06.1995 tarihine kadar 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3.fıkrasında öngörülen on yıllık hak düşürücü süre geçmekle; tapu kayıt maliki davacı yararına tamamlanmış bir hukuki durumun oluştuğu-