Tanıma davası; yabancı bir mahkemeden bir hukuk davasına ilişkin olarak verilen ve verildiği mahkemenin tabi olduğu hukuk sistemi uyarınca kesinleşmiş olan mahkeme kararlarının Türkiye'de de "kesin delil" ve "kesin hüküm" teşkil etmesini sağlamaya yönelik davalar olduğu- Tenfiz davası ise; icra kabiliyetine sahip olan mahkeme kararlarının Türkiye'de de icra edilebilirliğini sağlamaya yönelik davalar olduğu- Diğer bir deyişle tanıma davaları; yalnızca "kesin delil" ve "kesin hüküm" niteliği kazandıran davalar olup icra kabiliyeti kazandırma gücüne sahip olmadıkları- Oysa tenfiz davaları; tanıma davalarının sağladığı etkilerin yanı sıra icra kabiliyetine de yol açtıkları-
Tarafların Avustralya'da boşandığı ve boşanma kararının kesinleştiği somut olayda, boşanma kararının Türkiye'de de tanınıp, tanıma kararının kesinleştiği- Tarafların yabancı mahkeme kararının kesinleştiği anda boşanmış sayıldığı, boşanmaya ilişkin yabancı mahkeme ilamında davalıya ilişkin bir kusur belirlemesi yapılmadığına ve artık yabancı mahkeme ilamı Türk Mahkemesi bakımından kesin delil ve kesin hüküm gücünü kazandığına göre, eldeki davada yazılı şekilde davalıya kusur yüklenmesi ve buna bağlı olarak davacı yararına maddi ve manevi tazminata karar verilmesinin doğru görülmediği-
Yabancı mahkeme tarafından verilen vasi tayinine ilişkin kararın tanınması ve tenfizi isteminde görevli mahkemenin asliye mahkemeleri olduğu (MÖHUK 51/1.)- Görev hususunun yargılamanın her aşamasında kendiliğinden nazara alınması gerektiği-
Tanıma tenfiz kararı daha sonraki tarihlerde verilse dahi, evlilik birliği yabancı mahkeme ilamının kesinleştiği tarihte sona ermiş kabul edileceği- Eşlerin yabancı mahkeme ilamının kesinleştiği tarihten, tanıma tenfiz kararının verildiği tarihe kadar geçen ara dönemde edindikleri mal varlıkları, evlilik birliği dışında edinilen mal olarak kabul edileceği, bu ara dönemde birbirlerine mirasçı olmayacakları, duruma göre bu dönemde doğan çocuk evlilik dışı doğmuş sayılacağı- Mal rejiminin tasfiyesine ilişkin temyize konu asıl dava ve karşıya ilişkin taleplerin 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu ve dava tarihleri itibariyle anılan zamanaşımı süresi geçmediği halde dava ve karşı davanın zamanaşımı yönünden reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Tarafların boşanmalarına, yabancı (İran) mahkemece karar verilmeyip "üç ay süreyle geçerli olmak üzere, erkeğe notere başvurmak suretiyle tek taraflı irade beyanıyla boşanma yetkisinin" verilerek kadının iradesinin yok sayılması niteliğindeki kararın, Türk kamu düzenine açıkça aykırılık teşkil edeceği ve bu itibarla yabancı mahkeme kararının tanınmasına karar verilmesi olanağının bulunmadığı- Önceki bozma ilamında, davalı kadının açtığı, tanınması istenilen davaya konu yabancı mahkeme kararının iptaline ilişkin davanın sonucunun bekletici mesele yapılması belirtilerek karar usulden bozulmuşsa da, bozma ilamında diğer temyiz itirazlarının incelenmediğine de açıkça yer verildiği görüldüğünden, usuli kazanılmış bir haktan söz edilemeyeceği- Kamu düzenine ilişkin konularda usuli kazanılmış hakkın oluşmasının mümkün olmadığı-
Kesin hüküm niteliğinde bir karar bulunmasa da tanımaya konu davanın, işbu davadan daha önce açıldığı, tanıma davasının neticesinin eldeki davayı etkileme ihtimali bulunduğundan; kesinleşmesinin bekleneceği-Davacının, parayı teslim aldığını belirterek imzaladığı ve imzaya açıkça itirazının bulunmadığı, borcu söndüren ödeme vakıasının yargılamanın her aşamasında ileri sürülmesinin mümkün olduğu- Yabancı para alacağının ödeme tarihindeki TL karşılığını isteme hakkını haiz bulunan davacının tercihini bu yolda kullanmayıp; alacağını TL'ye çevirmek suretiyle talepte bulunduğundan, karşı tarafın izni olmadan bu tercihinden dönemeyeceği-
Yabancı mahkeme kararlarının tanınması istemi-
Kısıtlama kararının tanınmasına ilişkin davaya Türk mahkemelerinde bakılabileceği- Kararının tanınması ve tenfizi istenildiğinden görevli mahkemenin sulh hukuk mahkemesi olduğu-
8. HD. 11.01.2018 T. E: 2017/6657, K: 196-
Yabancı mahkeme kararının tanınması ve tenfizine ilişkin davada, şahıslar kendi başlarına dava ehliyetine sahip olduklarından annenin dava ehliyetinin bulunmadığı ve davanın reşit olan şahısların aleyhine açılması gerektiği-