Kural olarak davalının birden fazla olması halinde dava (takip) bunlardan birinin ikametgâhı mahkemesinde (icra dairesinde) açılır. Şayet alacaklı, takibe borçlulardan birinin ikametgâhı icra dairesinde girişmiş ve bu borçlu takibe de itiraz etmemişse diğeri yönünden de icra dairesinin yetkisi kesinleşecektir. Ne var ki, bu kuralın uygulanabilmesi için alacaklının borçlulardan en az birinin doğru ikametgâh adresinde takip yapması gerekir. Aksi halde yetki konusunda tercih hakkını doğru kullanmayan alacaklının bu hakkı karşı tarafa geçecek ve onun yetki itirazının göz önünde tutulması gerekecektir. Diğer yandan borçlulardan biri için özel yetkili bir icra dairesinde takip yapılması halinde 1086 sayılı HUMK’ nun 9/2 maddesinin 1. cümlesi hükmünün uygulanamayacağı-
Borçlu, alacağın mevcudiyetine veya miktarına itiraz etmemiş, sadece yetki itirazı ile birlikte takip tarihinden itibaren işlemeye başlayan yasal faiz oranına itiraz etmiştir olduğundan, itirazın, icra mahkemesi tarafından inceleneceği, genel mahkemenin, hem yetkiye hem de esasa ilişkin itirazı birlikte inceleyeceğine ilişkin Yargıtay uygulamasına yanlış anlam yüklenerek, borçlunun asıl alacağın %40’ı oranında inkâr tazminatına mahkûm edilmesinin usul ve yasaya aykırı olacağı-
İcra mahkemesince «icra takibinin yapıldığı icra dairesinin yetkisizliğine» dair verdiği kararın kesinleşmesi üzerine, alacaklının on günlük (şimdi HMK. gereğince "iki haftalık" ) hak düşürücü süre geçtikten sonra «icra dosyasının yetkili icra dairesine gönderilmesini» istemiş olması halinde, «önceki (yetkisiz icra dairesindeki takibin) açılmamış sayılacağı»-
Takip konusu borcun birden fazla borçlusu bulunması halinde, alacaklının bunlardan birisinin ikametgâhının bulunduğu yerde -tüm borçlular hakkında- icra takibi yapabileceği, ancak bu hükmün (kuralın), yalnız «borçlulardan birinin ikametgâhındaki (onun için genel yetkili olan) icra dairesinde takip yapılması halinde» geçerli olacağı-
Konusu mal varlığı olan Borçlar Hukukuna ilişkin sözleşmelerden doğan davalarda yetkinin, HMK.’nun 10. maddesinde belirtilen kurallara göre çözümleneceği, bu durumda sözleşmeden doğan davaların “sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesi”nde de açılabileceği (Yeni HMK.’nun 10. maddesi ile daha önce HUMK.’da bulunan “davalı veya vekilinin dava tarihinde orada bulunması koşuluyla sözleşmenin yapıldığı yer mahkemesinde de davaya bakılabileceği”ne dair hükmün yeni kanunda kaldırılmış olduğu)-
İİK. 50 ve HUMK. 12 uyarınca; ihtiyati haciz kararının verildiği yerde de icra takibi yapılabileceği- (Not: HUMK. 12 yeni HMK'ya alınmamış olmasına rağmen, bugün İİK. 261/I, c: 1 gereğince de, ihtiyati haciz kararları bu kararı veren mahkemenin yargı çevresindeki icra dairesi tarafından yerine getirilir.)
İİK.nun 50. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken HUMK.nun 12. maddesi uyarınca alacaklının ihtiyati haciz kararı veren mahkemenin yargı çevresi içindeki icra dairesinde takipte bulunabileceği– İhtiyati haciz kararının verildiği yerdeki icra dairesinde de takip yapılabileceği–
HMK’nun 20. maddesi uyarınca, icra mahkemesince verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki hafta içinde, kararı veren mahkemeye başvurularak, “dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesi”nin talep edilmesi, aksi takdirde bu mahkemece “davanın açılmamış sayılmasına” karar verilmesi gerekeceği-