Dava, sonradan evlenmeyle soybağının kurulmasına itiraz davasına ilişkin olup, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun, üçüncü kısmı hariç, ikinci kitabında yer aldığından, davaya “Aile Mahkemesi” sıfatıyla bakılması gerekirken, bu husus düşünülmeden Asliye Hukuk Mahkemesi olarak yargılamaya devam edilip, yazılı şekilde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olacağı-
Babanın soyadı veya çocuk reşit olduktan sonra kendi soyadı usulüne uygun olarak açacağı bir dava sonunda verilecek kararla değişmedikçe, çocuğun da soyadının değişmeyeceği-
Çocuğu doğuran kadının, annesi olduğu, dolayısıyla anne yönünden açılacak davanın soybağı değil, doğuran kadının tespitine ilişkin olacağı, bu yönleri itibariyle istemlerin nüfus davası olduğu- İzmir İl Sağlık Müdürlüğü'nün ihbarı üzerine davalı nüfusa kaydedilmiş ve ihbara konu olay idari yönden düzeltilmiş olup somut olayda, ilgili resmi dairenin gösterdiği bir lüzum bulunmadığından Cumhuriyet Savcısının böyle bir davayı açma yetkisinin olamayacağı-
Soybağına ilişkin hükümler 4721 sayılı Medeni Kanunun 282. ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup bu konuda çıkan uyuşmazlıkların aile mahkemelerinin görevi kapsamında olduğu-
Dava, Türk Medeni Kanununun 282. maddesinden kaynaklanan hatalı anne adının düzeltilmesi davası olup kamu düzenine ilişkin olan bu tür davalarda, hâkimin maddi olguları re’sen araştırıp, kanıtları serbestçe takdir edeceği ve mahkemece açıklanan usul ve şekilde DNA testi yaptırılıp, alınacak rapor da gözetilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Davada babalığa ilişkin talep dışında kalan ve Nüfus Hizmetleri Kanununun 36. maddesinden kaynaklı bölümleri yönünden Aile mahkemelerinin görevli bulunmadığı, bu bölümler yönünden dosyanın tefrik edilip ayrı bir esasa kaydedilerek Asliye Hukuk Mahkemesi Sıfatıyla davaya bakılması gerekeceği-
4727 sayılı "Tescil Edilmeyen Birleşmelerle Bunlardan D. Çocukların Tesciline ve Gizli Kalmış Nüfus Vakıalarının Cezasız Olarak Kaydına Dair Kanun" kabul edilmiş ve 08.05.1945 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe konulan Kanun’un; yayımı tarihine kadar, evlendirme memuru önünde müstenit olmayarak birleşip karı koca halinde yaşayanlardan doğan çocukların, erkeğin evli olmaması şartıyla nesebi sahih olarak kadın ve erkeğe izafesiyle tescilinin yapılmasına imkan tanıdığı, Kanun’un, tescil muameleleri için bir sene zarfında müracaat edilmesini şart kıldığı, veli veya vasi, tescil için müracaat etmedikleri halde; çocuğa, reşit olduktan sonra bu Kanun’a göre tescil talebinde bulunma hakkı verildiği-
Evlilik dışında veya evliliğin sona ermesinden üç yüz gün sonra doğan veya baba tarafından mahkeme kararı ile soy bağı reddedilen çocuğun, anasının bekarlık hanesine, anasının soyadı ve onun bildireceği baba adı ile tescil edileceği, küçüklerin baba adının annenin beyanına göre yazılmasının, küçüklerle annenin boşandığı eski eşi arasında TMK'nun 282. maddesine uygun soy bağı ilişkisi kurulduğunu göstermeyeceği, küçüklere kayyım atanması sağlanıp karar verilmesi gerekirken babanın sağ ve velayetin onda olduğu gerekçesi ile davanın reddedilmesinin hukuka aykırı olacağı-
Çocuk ile ana arasındaki soy bağının doğumla, baba arasındaki soy bağının ise ana ile evlilik, tanıma veya hakimin hükmüyle kurulacağı, mirasın ölümle açılacağı ve mirasçılığın, miras bırakanın ölüm tarihindeki hükümlere göre belirleneceği, yabancılık unsuru içeren mirasçılık belgesi verilebilmesi için miras bırakanın ölüm tarihi itibariyle karşılıklılık koşulunun araştırılmasının zorunlu olduğu-
Soybağı tesis edilmediğinden soybağının hüküm ve sonucu olan bakım yükümlülüğünün davalı için gerçekleşmediği-