Asıl işveren davacının, davalı şirket tarafından çalıştırılan işçinin açmış olduğu dava sonrasında ödemek zorunda kaldığı miktarın rücuen tahsili istemi-
Tapuda kayıtlı bir taşınmazın mülkiyetini devir borcu doğuran ve ancak kanunun öngördüğü biçim koşullarına uygun olarak yapılmadığından geçersiz bulunan sözleşmeye dayanılarak açılan bir cebri tescil davasının kural olarak kabul edilemeyeceği, bununla birlikte Kat Mülkiyeti yasasına tabi olmak üzere yapımına başlanan taşınmazdan bağımsız bölüm satımına ilişkin geçerli bir sözleşme olmadan ve satıcının da bağımsız bölümü teslim ederek alıcının onu malik gibi kullanmasına rağmen satıcının tapuda mülkiyetin devrine yanaşmaması durumunda, olayın özelliğine göre 4721 sayılı TMK'nın 3.maddesi gözetilerek açılan tescil davasının kabul edilebileceği-
Davaya konu 29.06.1996 günü imzalanan kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın dayanağını oluşturan teminat mektupları süresiz olup, davacı banka hesabı 15.05.2013 tarihli ihtarname ile kat ettiğinden zamanaşımı süresinin kat tarihinden itibaren başlayacağı, sözleşme tarihinden başlatılmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Taraflar arasında birbirini takip eden dönemlere ilişkin olarak imzalanan “Hizmet Alımları Tip Sözleşmesinin” 24. maddesi ve genel şartnamenin altıncı bölümünün 38. maddesi uyarınca işçilerle ilgili hukuki sorumluluğun davacı yüklenicide olduğu kararlaştırıldığından, açıklanan maddi olaylar ve hukuki durum karşısında davacının kendi bünyesinde çalıştırdığı işçisi için ödediği tazminatı davalı şirketten rücuen talep etmesine olanak olmadığından, mahkemece davanın reddi gerekeceği-
Alacaklı finansal kiralama şirketine borcun tamamını ödeyen temlik alacaklısının, müteselsil kefil konumunda olan diğer borçluya müracaat hakkı olduğu, ancak bu durumda diğer borçlu hakkında genel haciz yolu ile ayrı bir takip yapması gerekirken aynı takibe temlik alacaklısı sıfatı ile devam etmesine yasal imkan bulunmadığı-
Şikayet konusu temliğin, ödeme emri tebliği olduğu ve itiraz süresi içinde gerçekleştirilmediği bilindiğinden İİK. mad.168 'deki sürelerin esas alınamayacağı- Temlikname tebliğinin, ödeme emri tebliğinin sonuçlarını doğurmayacağı- Borcu ödeyerek senedi alan temlik alacaklısının, senetteki diğer keşideci konumunda olan müşteki borçluya 1/2 oranında müracaat hakkı olduğu ve genel haciz yolu ile takip yaparak 1/2 senet bedelini diğer borçludan talep edebileceği-
Borçlar Kanunu'un 146 maddesine göre, borcun mahiyetinden hilafı istidlal olunmadıkça, müteselsil borçlulardan her biri alacaklıya yapılan tediyeden birbirine müsavi birer hisseyi üzerlerine almağa mecburdur ve hissesinden fazla tediyede bulunan, fazla ile diğerlerine rücu hakkını haiz olduğu, birinden tahsili mümkün olmayan miktar, diğerleri arasında mütesaviyen taksim olunacağından, birinin borcun tamamını ödemesi halinde , kendi hissesine düşen miktar mahsup edildikten sonra diğerlerinin bakiye kalan miktardan kendi hisseleri oranında sorumlu tutulmaları gerekirken, davalının borcun tamamından müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmaları doğru olmadığından, mahkemece davalının sorumlu olduğu miktar belirlenerek, bu miktarlar üzerinden hüküm kurulması gerekeceği-
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • kayıt gösteriliyor