Davacı vekili tarafından 31/12/2007 tarihli duruşma için mazeret beyan edilmiş olmasına rağmen mahkemece bu hususta olumlu ya da olumsuz bir karar verilmeden yargılamaya devam edilmesinin ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 282. maddesi uyarınca davacı tarafa bilirkişi raporu tebliğ edilmeksizin esasa dair karar verilmiş olmasının usul ve yasaya uygun olmadığı-
Davacının maluliyetine ilişkin raporun usulüne uygun şekilde tebliği ile davalının savunma hakkını kullanması ve rapora karşı varsa itirazlarını bildirmesinin sağlanması, itirazlarının değerlendirilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, usulünce yapılmış tebligat olmadan ve davalının savunma haklarını da kısıtlar biçimde yargılamaya devam edilip yazılı şekilde hüküm tesisinin doğru olmadığı-
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporu davalıya tebliğ edilmeden işin esası hakkında karar verildiğinin anlaşıldığı, mahkemece, bilirkişi raporunun davalıya tebliği sağlanarak, davalı tarafa rapora karşı beyan ve itiraz hakkını kullanma imkanı tanınması gerekirken, bu yön gözetilmeksizin hukuki dinlenilme hakkını kısıtlayacak şeklide karar verilmesinin hatalı olduğu, bu itibarla öncelikle bilirkişi raporunun davalıya tebliğ edilmesi ve oluşacak sonuca göre yeniden değerlendirme yapılması gerekeceği, davalının hukuki dinlenilme hakkı ile savunma hakkı kısıtlanarak karar verilmesinin bozmayı gerektirdiği-
Mahkemece, ek bilirkişi raporu davalı vekiline tebliğ edilmiş ise de, davalı tarafın rapora itiraz etme veya beyanda bulunma süresi dolmadan Anayasa ve HMK ile koruma altına alınan hukuki dinlenilme ve savunma hakkı kısıtlanarak yazılı şekilde karar verilmesinin isabetli olmadığı-
Hükme esas alınan kusur, maluliyet ve hesap bilirkişi raporları mahkemece davalı şirkete tebliğ edilmediği, savunma yapma ve bilirkişi raporlarına itiraz etme veya beyanda bulunma hakkı verilmeden Anayasa ve HMK ile koruma altına alınan hukuki dinlenilme ve savunma hakkı kısıtlanarak davalı şirket aleyhine hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Mahkemece, hesap bilirkişisi raporunun davalı vekiline usule uygun şekilde tebliğ edilmesi sonrasında itiraz süresi beklenerek davalıların itiraz hakkını kullanması sağlanmak suretiyle savunma ve delillerinin toplanması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde davalıların itiraz ve savunma hakkı kısıtlanarak yargılamaya devam edilmek suretiyle hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
T.C. Anayasası'nın 36/1. maddesi ve 6100 sayılı HMK'nun 27. maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkı ile bu düzenlemelerin yansıması olarak HMK'nun 280/1. maddesinde düzenlenen bilirkişi raporlarının taraflara tebliğine ilişkin mevzuat hükümlerine aykırı biçimde, hükme esas alınan ATK raporunun, davalı vekiline tebliğ edilip varsa itiraz ve savunmaları üzerinde durulmadan karar verilmesinin doğru olmadığı-
Mahkemece bilirkişi raporlarının tebliğinin yapılarak, davalı tarafça incelenmesine olanak sağlanması gerekirken, davalı tarafa raporlar tebliğ edilmeden davalı aleyhine hüküm kurulması bozmayı gerektirdiği-
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporlarının ve ıslah dilekçesinin davalı E...'ye tebliğ edilmeden, rapora ve ıslah dilekçesine itiraz etme veya beyanda bulunma hakkı verilmeden Anayasa ve HMK ile koruma altına alınan hukuki dinlenilme ve savunma hakkı kısıtlanarak davalı aleyhine hüküm kurulması doğru görülmediği-
İİK. mad. 89'dan kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkin davada bilirkişi raporunun son celse taraflara okunduğu, öncesinde davalı tarafa usulünce tebliğ edilmediği, davalı vekilinin rapora karşı beyanda bulunmak üzere süre talep etmesine rağmen tahkikat duruşmasına son verilerek sözlü yargılamaya geçildiği ve uyuşmazlığın esası hakkında karar verildiği anlaşıldığından, davalı tarafın hukuki dinlenilme ve savunma hakkını sınırlar mahiyette, bilirkişi raporları tebliğ edilmeden ve itiraz süresi beklenmeksizin yine tahkikatın tümü hakkında açıklama yapma hakkı tanınmaksızın karar verilmesinin hatalı olduğu-
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • kayıt gösteriliyor