Yakın akrabalar arasındaki hukuki işlemlerin tanıkla ispat edilebileceği- Yakın akrabalar arasındaki hukuki işlemlerin tanıkla ispat edilebilmesi için miktar ve değer bakımından bir sınırlandırma getirilmediği gibi, manevi imkansızlığın da ayrıca iddia ve ispat edilmesine de gerek olmadığı-
Kural olarak kiracı anahtar teslimini ispat etmek zorundaysa da, davacı kiraya verenin 18.04.2012 tarihinde taşınmazda tespit yaptırması, davalı kiracının 30.3.2010 da taşınmazı tahliye ettiğini savunması, davacı kiraya verenin dava konusu olmayan daha önceden başlattığı 08.11.2010 tarihli icra takibinde Mart 2010 ayına kadar olan kira bedellerini depozitoyu mahsup ederek istemiş olması hususları hep birlikte değerlendirildiğinde davacı kiraya verenin davalı kiracının taşınmazı 30.03.2010 tarihinde tahliye ettiğini zımnen kabul etmiş olduğu, buna rağmen "kiracının anahtar teslimini ispat edemediği"nin kabul edilemeyeceği-
TTK. mad. 661 uyarınca, zamanaşımına uğramış bir bonoda yazılı alacağın temel ilişkiye dayanılmak suretiyle talep edilebileceği ve bu isteme ilişkin davalarda gerek temel ilişkinin varlığını ve niteliğini, gerekse o ilişkiden doğan bir alacağın bulunduğunu ve alacak miktarını kanıtlama yükümlülüğü davacıya ait olduğu- Dava konusu olan bononların, zamanaşımına uğramış olmaları nedeniyle kambiyo senedi niteliğini kaybettiği, HMK’nın 202/2. maddesinde delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belge olduğu, HMK’nın 202/1. maddesinde ise yazılı delil niteliğinde bir belgenin bulunması halinde, senetle ispatı gereken bir hukuki işlemin tanıkla ispat edilebileceği, adli tıp raporu ile dava konusu bonolardaki imzanın davalıların murisine ait olduğu ve bu haliyle muris tarafından düzenlenen bonoların zamanaşımına uğramış olmakla yazılı delil başlangıcı niteliğinde olduğu, temel ilişki konusunda tanık deliline başvurulduğu, dinlenen tanık beyanlarından davalıların murislerinin davacıya borçlu olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesinin isabetli olduğu-
Anahtarın kiralayana teslimi ,sözleşmenin feshine yönelik bir hukuki sonuç doğurduğundan, yıllık kira bedelinin tutarı senetle ispat sınırının (HMK. mad. 200/1) üzerindeyse ve kiralayanın açık muvafakati yoksa (HMK. mad. 200/2), anahtarı tesliminin, kiracı tarafından ancak yazılı delille ispatlanabileceği- Davalı kiracı, tacir olup, TBK'nun 325. maddesi, 1/7/2012 tarihinden itibaren 8 yıl süreyle tacirler için ertelenmiş olduğundan, sözleşme serbestisi hükümlerine göre tarafların sözleşmeye uymalarının gerektiği, davalı kiracı tarafından anahtar tesliminin ispatlanamadığı ve dava konusu taşınmazın tahliye ve teslim edildiği tarih konusunda tarafların mutabık olmadığının anlaşıldığından, tacir olan davalının dönem sonuna kadar olan kiradan ve sözleşme serbestisi gereği cezai şarttan sorumlu olduğu-
Senede dayalı açılan menfi tespit davasında, senet altındaki imzanın davacıya ait olduğu, davacının senedin bedelini ödediği iddiasında olduğu ancak yazılı bir delil sunamadığı bilinerek, HMK. mad. 201 'de senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler iki bin beş yüz Türk lirasından az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamayacağından davacının davasını ispata yarayan bir delil sunamadığı, davacıya yemin delilinin hatırlatıldığı ancak yemin deliline de başvurulmadığından ispat edilemeyen davanın reddi gerektiği ve davacının % 20 icra inkar tazminatına mahkum edilmesi gerektiği-
HMK. mad. 201 uyarınca, davacının senede yönelik teminat iddiasını yazılı delille ispat yükü altında bulunduğu-
Menfi tespit davasında ispat külfetinin davacıda olup, davacının senede karşı ileri sürdüğü iddiaları HMK. mad. 201 uyarınca yazılı delille kanıtlaması gerektiği- Mahkemece davalının savcılıktaki ifadesinde senet metnini talil ettiği belirtilmekte ise de davalının bu ifadesinde davacıya borç para verildiğinden söz edilmiş olup senedin “nakden” düzenlenmiş olması karşısında somut olayda talil bulunmadığının kabulü gerektiği- Kambiyo senedinin ticari defterlere kaydedilmemiş olmasının senedi hükümden düşürmeyeceği- Ceza mahkemesince hükmün açıklanmasının geri bırakılması yönünde karar tesis edilmiş olup bu şekildeki ceza mahkemesi kararlarının, dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK'nın 53. maddesi kapsamında hukuk hakimini bağlayıcı nitelikte bir karar olarak kabul edilemeyeceği-
Kira sözleşmesinin imzalandığı kabul edildiğine ve ortada yazılı bir kira sözleşmesi bulunduğuna göre kiralananın kira sözleşmesinin imzalanması ile davacı kiracıya teslim edildiğinin kabulü gerektiği ve bu durumda ispat külfeti davacı kiracı tarafta olup, davacı kiracının kiralananın kendisine teslim edilmediği iddiasını aynı kuvvette kesin delille kanıtlamak zorunda olduğu- Dava tarihinde yürürlükte bulunan HMK. mad. 201 gereğince davacı kiracıya kiralananın kendisine teslim edilmediğini kesin delillerle kanıtlamak üzere imkan tanınması ve hasıl olacak sonuca göre, kira sözleşmesinin feshi, peşin ödenen kira parasının iadesi ve teminat senetlerinin iptali ile bu senetler nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemlerine ilişkin davada bir karar verilmesi gerektiği-
Senede karşı ileri sürülebilecek her türlü def'i ve itirazların yazılı delille ispatı gerektiği (HMK. mad. 201) tanık dinlenmesinin hatalı olduğu- Keşideci ve aval veren durumundaki davacıların, lehdar konumundaki kooperatifin cirosu yönünden yetkililerin iki kişi olmasına rağmen geçerli cironun bulunmadığı yönündeki itirazlarının da kambiyo senetlerinde imzaların istiklali ilkesi nedeniyle kabul edilemeyeceği- Davalı kooperatif yetkilileri hazırlık soruşturmasında verdiği ifadelerinde "dava konusu senedin, davacıların davalı kooperatifte hisse devrine ilişkin düzenlenen protokol kapsamında verildiğini" belirterek davacıların "teminat" yönündeki iddialarını benimsediklerinden ve bilirkişi raporunda da "senedin teminat amacıyla verildiği" yönünde görüş bildirilmiş olduğundan, ancak teminatın kapsamı ve teminat altına alınan hususların ne kadarının yerine getirildiği ve senede ciro yoluyla hamil olan kişinin senedi iktisabında kötüniyetli olup olmadığı araştırılmadığından, mahkemece belirtilen hususlar ile ilgili olarak araştırma ve inceleme yapılarak karar verilmesi gerektiği- Davadan tefrik edilen hakkında hüküm kurulamayacağı-
Belirlenecek hukuki tavsifle ilgili olarak tatbik edilecek kanun hükümlerini tesbit ve tayin ederek uygulama görevinin hâkime ait olduğu- Vekilin üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlü olduğu- Üçüncü kişi, vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekâlet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması gerektiği- Senilite ve demans olduğu tespit edilen, yaşlı ve kandırılmaya yatkın bir kadın olan davacının, durup dururken üzerinde malvarlığının büyük bir bölümünü oluşturan taşınmazlarını kardeşi davalıya ve eltisine satış yoluyla devir ve temlik etmesinin olayların akışına ve yaşamın gerçeğine uygun düşen normal bir davranış olarak kabul edilemeyeceği; vesayet dosyasında kötü yönetim nedeniyle vesayet altına alınmış olmasının da davacının hiffet nedeniyle temlik yapmaya müsait olduğunu göstereceği, temlikin iddia edildiği gibi davacının kandırılması ve vekâlet görevinin kötüye kullanılması yolu ile gerçekleştiği- Taşınmazın satış bedeli bakiyesi olarak ödeme savunmasına ilişkin 5.000.000 TL tutarında dekont ibraz edilmiş ise de satış tarihinden 7 ayı aşkın bir süre (ayrıca vesayet davası açıldıktan) sonra yapılan ödemenin taşınmazın satış bedeline karşılık olduğuna ilişkin yapıldığının inandırıcı olduğu söylenemeyeceği, senet metnini talil eden davalının teminat iddiasını HMK. mad 201 uyarınca yazılı delille kanıtlamakla yükümlü olduğu; yapılan ödeme taşınmazların satış bedeli kabul edilse dahi bilirkişi tarafından satış tarihinde belirlenen taşınmazların değeri gözetildiğinde bu paranın temlike konu taşınmazların değerine uzak ve hile ile vekâlet görevinin kötüye kullanılması olgularını gizlemeye yönelik olduğu sonucuna varıldığı- Davalılar ve dava dışı vekil hakkında açılan ceza davası sonucu verilen beraat kararında "... sanıkların davacının algılama yeteneğinin zayıflığından faydalanarak dolandırıcılık suçunun unsurları olan hileli hareketler ile kandırarak dava konusu işlemleri yaptıklarına ve dolayısıyla menfaat temin ettiklerine ilişkin her türlü şüpheden uzak kesin somut delil elde edilemediği ..." değinilmişse de, bu saptamanın hukuk hakimini bağlamayacağı- Davalıların ceza davasındaki beyanlarında, son kayıt malikleri davalıların taşınmazların bedelsiz olarak aktarıldığı bildirildiğine göre; anılan kayıt maliki davalıların TMK.'nun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacağı-