Dava konusu senet üzerinde "malen" kaydı olup, davalı alacaklının davacı borçluya borç para verdiğini iddia ettiği- Bu şekilde senedin düzenlenme sebebinin davalı alacaklı tarafından talil edilmiş olup ispat yükümlülüğünün alacaklının üzerine geçtiği-
Hukuki uyuşmazlıklarda ispat yükünün doğru tayin edilmesinin sağlıklı karar sürecinde anahtar rol işlevini üstlendiği- Menfi tespit davalarında kural olarak ispat yükünün alacaklı olduğunu iddia eden davalı tarafta olduğu- Ne var ki davaya konu alacak kambiyo senedinde kaynaklanıyorsa HMK 201. madde gereğince senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıran veya azaltan hukuki işlemlerin kesin delillerle ispatının gerektiği- Uygulama ve doktrinde “alonj, poliçenin arkasına eklenen düz kağıt tanımlamasına karşın, şekli konusunda herhangi bir düzenleme ve açıklama bulunmamaktadır. Alonj poliçenin arka yüzünün devamı niteliğinde olması nedeniyle, senet ile alonj arasındaki ilişkinin sadece fiziki bir ilişki olmadığı, alonjun basit bir kağıt parçası olmayıp senedin bir parçası haline geldiği; senedin arka yüzünde yer kalmaması halinde, cironun alonj üzerine yapılarak zincirin devam etmesini sağlayan belgedir.” şeklinde tarif edildiği-
Kızın annesine karşı açtığı davada yazılı delil başlangıcı bulunmasına gerek olmaksızın, tanık dinletilebileceği- Mahkemece, karşı yanın açıkça itiraz etmediği veya yemin edeceğini bildirdiği durumlarda, dilekçede dayanılmamış olsa dahi, yemin teklifinde bulunulabileceği hususunun gözden kaçırılmasının hatalı olduğu-
Bono vasfını haiz senet, davacı tarafından avalist sıfatıyla imzalanmış olup, TTK’nın 702. maddesinin ikinci fıkrasında; “Aval veren kişinin teminat altına aldığı borç, şekle ait noksandan başka bir sebepten dolayı batıl olsa da aval verenin taahhüdü geçerlidir” denildiğinden anılan madde hükmü uyarınca davanın reddi gerektiği-
Kesinleşmiş mahkûmiyet hükmünün temyiz incelemesi sırasında gözden kaçırılıp incelenememiş olduğu anlaşılmakla, ceza mahkemesi kararlarının hukuk davasına etkisinin üzerinde durulması gerektiği- Maddi olgunun tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararının hukuk hâkimini bağlayacağı; ceza mahkemesindeki bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılmasının mümkün olmadığı- Davalı-alacaklının, davacı tarafından mal alınan firmalara verilmek üzere imzalanan senedi davacıya vereceğini söyleyerek çalışanlarından alıp, sonrasında bedel kısmını doldurarak icra takibine koyduğu hususu ceza mahkemesi kararı ile sabit olduğundan, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılmasının olanaklı bulunmadığı; karar düzeltme isteminin kabulü gerektiği-
Hukuki işlemlerde irade bozukluğu ile aşırı yararlanma iddialarının bulunması halinde tanık dinlenebileceği- Takip dayanağı bononun davacı keşidecinin korkutulması sonucunda alındığı iddiasının henüz kanıtlanamaması, ayrıca korkutma iddiasının HMK'nın 209. maddesinde düzenlenen sahtecilik kavramı kapsamında değerlendirilemeyeceği, davalı İlk Derece Mahkemesinin itirazın reddine dair ara kararının kaldırılmasına, davalı vekilinin tedbire itirazının kabulü ile HMK'nın 209/1. maddesi uyarınca verilen tedbirin kaldırılmasına karar vermek gerektiği-
Davacının, davalının davadışı kişiden olan alacağını kendi adına tahsil ettiği halde tahsil edilen parayı kendisine vermediğini iddia ederek alacağın tahsilini istediği, taraflar dayı-yeğen olmakla birlikte davacının iddiasının miktar itibariyle tanıkla ispatının mümkün olmadığı-
Davacının, davalıya "borç para verdiğini" ileri sürdüğü; davalının ise davaya konu paraların kendisine verildiğini ikrar ettiği, ancak, bunların davacı tarafından ileri sürülen nedenle değil, başka bir nedenle verildiğini savunması halinde vasıflı ikrarda bulunduğunun kabul edileceği ve vasıflı ikrarın bölünmeyeceğinden bahisle ispat yükümlülüğünün, ikrar eden tarafa değil, vakıayı ileri süren tarafa ait olduğu- Davacı tarafından delil olarak sunulan belgede, paranın davalıya borç olarak verildiğine ilişkin bir ibare olmadığından, miktar itibariyle tanık dinlenemeyeceği-
Zorlama altında keşide edildiği ceza mahkemesi kararı ile sabit olan bonodan dolayı borçsuzluk iddiasının (beyanın geçersizliğine ilişkin definin) sonraki hamillere karşı ileri sürülebileceği- Önceden menfi tespit davası açan borçlunun, icra takibinin kesinleşmesinden sonra, haciz sırasında, "borçlu olmadığı"na ilişkin iddialarını tutanağa geçirmek suretiyle ödeme taahhüdünde bulunmasının, bu taahhüdün, çekince (ihtirazi kayıt) ileri sürülerek ve cebri icra baskısı altında yapıldığı anlamına geleceği, yani, davacı keşidecinin ödeme taahhüdünde bulunmasının, borçlu olduğunun ikrarı olarak kabul edilemeyeceği- Kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takipte, şikâyete başvurulsa da takibin kesinleşmesinin engellenemediği ve ödeme yapılmaması hâlinde alacaklının, borçluya ait para, mal ve haklar üzerine haciz konulmasını isteyebileceği-
Davacı tarafın belirttiği kişilere teslim yapıldığı hususunu ispat etmesi gerektiği ve bu ispatın da 6100 sayılı HMK'nın 201. maddesi uyarınca tanıkla olamayacağı-