Davacının babası olarak tanınmasına ve soybağının kurularak ilgili birimlere bildirilmesine ve küçüğün velayetinin müvekkiline verilmesini talep ettiği davada, mahkemece duruşma açılmadan dosya üzerinden davanın reddine karar verilmesinin HMK. mad. 27 'ye ve anayasaya ayırı olduğu-
Kayyım tayin edilmesi talebine ilişkin davanın duruşmalı yapılması gerektiği-
Vasi tayinine ilişkin davanın duruşma açılmadan dosya üzerinden inceleme ile karara bağlanmasının isabetsiz olduğu-
Terditli olarak açılan, İİK.mad. 277 vd.na göre "tasarrufun iptali", olmadığı takdirde TBK'nun 19. maddesine dayalı muvazaalı işlemlerin iptali isteğine ilişkin davanın, tasarruf konu mal konusu taşınmaz olsa bile, davalı borçlu veya davalı üçüncü kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesinde açılması gerektiği- Basit yargılama usulüne tabi olan tasarrufun iptali davasında yetki itirazının en geç dava dilekçesinin tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık cevap süresi içerisinde yapılması gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarının basit yargılama usulü ile görülüp hükme bağlanacağı, basit yargılama usulüne tâbi davalarda davaya cevap süresinin, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki hafta olduğu, ancak mahkemenin durum ve koşullara göre cevap dilekçesinin bu süre içinde hazırlanmasının çok zor yahut imkânsız olduğu durumlarda, yine bu süre zarfında mahkemeye başvuran davalıya, bir defaya mahsus ve iki haftayı geçmemek üzere ek bir süre verebileceği, ek cevap süresi talebi hakkında verilen kararın taraflara derhâl bildirileceği-
Davalılar ayrı ayrı aldıkları ek cevap süresi içerisinde yetki itirazında bulunmuş, ancak davalı üçüncü kişi şirket vekili ortak yetkili mahkeme olarak bir mahkeme ismi belirtmemiş olup, bu nedenle ileri sürülen yetki itirazının geçersiz olduğu- Zorunlu dava arkadaşı olan borçlu ve üçüncü kişinin yetki itirazını birlikte ve geçerli olarak yapmaları gerekirken, üçüncü kişinin yetki itirazı geçersiz olduğundan borçlunun yetki itirazının üçüncü kişiye sirayet etmesinin mümkün olmadığı- Davalı üçüncü kişi yargılamaya devam ettiğinden, HMK'nun 60/2 cümlesinin uygulama imkanı da bulunmadığı- Mahkemece, bu halde yetki itirazlarının dikkate alınmaması gerektiği-
İcra emrinin iptali talebiyle yapılan şikâyet başvurusunda icra hukuk mahkemesince şikâyet dilekçesi karşı tarafa tebliğ edilmeden dosya üzerinden karar verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği-
Yabancı mahkeme kararlarının tanınmasına ve tenfize ilişkin davalar basit yargılama usulüne tabi olsa da bu tür davalarda mahkemece duruşma açılarak taraflara iddia, savunma ve ispat hakkı tanınması gerektiği-
Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, 1086 sayılı HUMK hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı def'inin de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade edeceği, ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 317/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı definde bulunulabileceğinin kabul edilmesi gerekeceği-
Davacının, iş sözleşmesinin hiçbir gerekçe gösterilmeksizin feshedildiğini iddia ederek bazı işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini talep ettiği davanın kısmi dava olarak açıldığı; davacının 24.12.2007 tarihinden öncesi için hesaplanan ulusal bayram ve genel tatil ücreti ile hafta sonu çalışması alacakları zamanaşımına uğramış olmasına rağmen, zamanaşımına uğrayan alacak bulunmadığını belirten hatalı bilirkişi raporuna itibarla hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu- Davacı tanıkları .... ve ....' in beyanları ile davacının bütün hafta tatillerinde çalışmış olmasına göre bilirkişi tarafından hesap yapılmış ve mahkemece hükme esas alınmış ise de, bu tanıklar temizlik işçisi olarak çalışmış olup davacının çalışmasını en iyi bilecek kendisi gibi güvenlik görevlisi olan tanığı .... davacının haftada bir gün izin kullandığını beyan ettiği- Davacı ile birlikte aynı işi yapıp işten çıkarılan ....' nun Dairemizden incelemeden geçerek onanan aynı mahkemenin 2010/ 342 E.-2014-263 K. sayılı dosyasında da hafta tatili talebi reddedilmiş olmakla, davacının hafta tatilinde çalışmadığı ve bu nedenle hafta tatili ücreti alacağı talebinin reddedilmesi gerektiği- Davacının banka ödemeleri ile uyumlu 2008 yılı Ekim ayı ve 2009 yılı Nisan ile Mayıs ayları maaş bordrolarında ulusal bayram ve genel tatil ücreti tahakkuku bulunduğu- Tahakkuk bulunan bu günlerin ulusal bayram ve genel tatil alacağı hesabından dışlanması gerekirken davacıya hiç ödeme yapılmamış gibi tüm çalışma süresi için ulusal bayram ve genel tatil ücreti hesaplayan bilirkişi raporuna itibarla hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu-