Sıra cetvelinde hem sıraya ve hem de alacağın esas ve miktarına yönelik itirazların birlikte ileri sürülmesi halinde kural olarak, önce sıraya yönelik uyuşmazlığın çözülmesi, bu itirazın yerinde olmadığının anlaşılması halinde ise davalı alacağının varlığının ve miktarının incelenmesi gerektiği ve bu uyuşmazlığın dava yolu ile genel mahkemede çözülmesi gerektiği- Sıraya ilişkin itiraz incelemesi yapılmaksızın esas incelemesine geçilmesinin hatalı olduğu- Senetler ve çekler ancak tarafları ve onların cüz'i ve külli halefleri yönünden delil niteliğinde olduğundan, temel ilişkinin ve kambiyo ilişkisinin dışında kalan davacı üçüncü kişi bakımından bu nitelikte bir ispat vasıtası olarak kabul edilemeyeceği- Taraf takip tarihlerinin ve takiplerine dayanak bono ile faturaların düzenlenmesi sonucunu doğuran asıl borç ilişkilerinin tespiti ile doğum tarihleri belirlenerek muvazaada öncelik durumunun tartışılması gerekirken, salt fatura ve bonolardaki keşide ve vade tarihleri dikkate alınmak suretiyle, davalı alacaklıların alacaklarının davacı alacağından önce doğmuş oldukları ve bu sebeple davacı alacağı bakımından muvazaa oluşturamayacakları kanaatine varılmasının hatalı olduğu- HMK'nın yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonra açılan sıra cetveline itiraz davaları için görevli mahkeme (alacağın sıra cetveline göre düşen hissenin miktarına bakılmaksızın) Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu, davaya "ticaret mahkemesi" sıfatıyla bakılmasının hatalı olduğu-
6102 s. TTK'nın yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden önce açılmış olan muvazaa nedenine dayalı sıra cetveline itiraza ve sıra cetveline şikayete ilişkin davada, davalılar tacir olsalar da davacı ile davalı arasında doğrudan bir ticari ilişki de bulunmadığından, mutlak ve nispi ticari dava niteliğinde olmayan davaya, dava tarihi itibariyle, asliye hukuk mahkemeleri ile asliye ticaret mahkemeleri arasında, işbölümü ilişkisi bulunmadığından ve davalı işbölümü itirazında bulunmadığından, asliye ticaret mahkemesince davalıya ayrılan payın miktarına göre davaya bakılmasının isabetli olduğu- Muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davalarında ispat yükünün, davalı alacaklıda olduğu- Mahkemece, davalının sıra cetvelinde yer alan takip dosyası alacağının dayanağı olan kambiyo senedinin en geç düzenlenebileceğinin kabulü gereken tarih olan takip tarihinin, davacının alacağının dayanağını teşkil eden çekin en geç düzenlenebileceğinin kabulü gereken tarih olan ihtiyati haciz ve takip tarihinden daha önce olduğu, bu nedenle davalı alacağının önce doğduğunun kabulü gerektiği, buna göre de sonraki tarihte davacı alacağı bakımından muvazaa yaratılamayacağı gerekçesiyle, muvazaa nedenine dayalı itirazın reddine karar verilmesi gerektiği-
Muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davalarında ispat yükünün, davalı alacaklıda olduğu, davalı alacaklının alacağının varlığını ve miktarını, takipten önce düzenlenmiş ve üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilecek nitelikte olan usulüne uygun, birbirini doğrulayan yazılı delillerle kanıtlaması gerekeceği, her zaman düzenlenmesi mümkün olan çek ve bononun, alacağın varlığını ispatlamaya tek başına yeterli olmadığı, senetler ve çeklerin ancak tarafları ve onların cüz'i ve külli halefleri yönünden delil niteliğinde olup, temel ilişkinin ve kambiyo ilişkisinin dışında kalan davacı üçüncü kişi bakımından bu nitelikte bir ispat vasıtası olarak kabul edilemeyeceği, öte yandan, alacağın miktarına göre diğer tarafın açık muvafakati bulunmadığı sürece tanık dinlenemeyeceği ve tanık beyanına dayalı olarak hüküm kurulamayacağı- Davanın kabulü halinde bu tür davalarda kıyasen uygulanan İİK'nın 235/3. maddesi uyarınca sıra cetvelinde davalıya ayrılan payın yargılama giderleri ve vekalet ücreti de dahil olmak üzere öncelikle davacıya tahsisine, artan kısım bulunması halinde davalıya verilmesine karar verilmesi, sıranın değiştirilmesine ya da iptaline ya da sıra cetvelinin iptaline karar verilmemesi gerekeceği, sıra cetveline itiraz davaları sonunda verilen hükmün, sadece davanın tarafları bakımından sonuç doğuracağı ve verilen kabul kararı ile durumun tespiti ile yetinilmeyip, eda hükmü kurulması gerekeceği-
Sıra cetveline itiraz eden alacaklının icra takibinin ve buna bağlı olarak geçerli bir haciz işleminin bulunması gerektiği- İİK. mad. 168 uyarınca kambiyo senetlerine özgü takip şeklinde 10 günlük ödeme süresi geçmeden kesin haciz konulamayacağından, henüz kesin haciz yetkisine sahip olmayan alacaklının ihtiyati haczinin 5 günlük itiraz ve şikayet süresinin geçmesiyle değil, İİK'nın 264. maddesi uyarınca 10 günlük ödeme süresinin geçmesiyle kesinleşeceği ve sıra cetveli açısından kesin haczin hüküm ve sonuçlarını doğuracağı- Paylaşıma konu hak ediş bedelinin icra dosyasına girdiği tarih itibariyle ihtiyati haczin kesin hacze dönüşüp dönüşmediğinin araştırılması, hak ediş bedelinin dosyaya girdiği tarih itibariyle ihtiyati haczi kesin hacze dönüşmemiş ise sıra cetveline itirazda bulunmakta hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle, sıra cetveline itiraz davasının HMK. mad. 114/1-h ve 115/2 uyarınca usulden reddine karar verilmesi gerektiği- Muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davalarında ispat yükünün, davalı alacaklıda olduğu- Her zaman düzenlenmesi mümkün olan çek ve bononun, alacağın varlığını ispatlamaya tek başına yeterli olmadığı- Alacağın gerçek olup olmadığının tartışılması, davalı ile borçlu arasındaki hukuki ilişkinin ve davalının alacağının doğum tarihinin değerlendirilmesi gerektiği- Davalı alacağının daha önce doğmuş olup, sonraki tarihte doğan davacı alacağı bakımından muvazaa yaratılamayacağı-
Muvazaa iddiasına dayalı sıra cetvelinin iptali istemine ilişkin davada, takip işlemlerinin hızlandırılmasının, İİK’nın 20. maddesi uyarınca sürelerden feragat ve haczin borçlunun beyanı üzerine konulmasının, tek başına muvazaayı gösteren vakıalar olmadığı, davalı alacaklı alacağının varlığını ve miktarını, takipten önce düzenlenmiş ve üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilecek nitelikte olan usulüne uygun, birbirini doğrulayan yazılı delillerle kanıtlaması gerektiği, her zaman düzenlenmesi mümkün olan çek ve bononun, alacağın varlığını ispatlamaya tek başına yeterli olmadığı, senetler, faturalar ve çekler ancak tarafları ve onların cüz'i ve külli halefleri yönünden kesin delil niteliğinde olup, temel ilişkinin ve kambiyo ilişkisinin dışında kalan davacı üçüncü kişi bakımından bu nitelikte bir ispat vasıtası olarak kabul edilemeyeceği-
Muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davalarında ispat yükünün davalı alacaklıda olduğu- Davalı tarafın dayandığı kira sözleşmesinin her zaman düzenlenebilir nitelikte olduğu, üçüncü kişi olan davacı bakımından ispat vasıtası olmadığı, davalı kiralayan tarafından resmi mercilere sunulmamış olduğu, yani başka bir anlatımla davalının alacağının varlığını ve miktarını takipten önce düzenlenen belgelerle ve usulüne uygun diğer delillerle kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesinin isabetli olduğu; kira sözleşmesinde belirtilen çeklerin ödenip ödenmediği hususlarının tartışılmasına gerek bulunmadığı- Davanın kabulü halinde bu tür davalarda kıyasen uygulanan İİK. mad. 235/3 uyarınca sıra cetvelinde davalıya ayrılan satış bedelinin yargılama giderleri de dahil olmak üzere öncelikle davacıya tahsisine, artan para olması halinde davalıya verilmesine karar verilmesi gerektiği-
Muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davalarında ispat yükünün, davalı alacaklıda olduğu, daha önce doğan alacağın, daha sonra doğan alacak için muvazaa oluşturamayacağı, takip işlemlerinin hızlandırılması, İİK. 20 uyarınca sürelerden feragat ve haczin borçlunun beyanı üzerine konulmasının, tek başına muvazaayı gösteren vakıalar olmadığı- Davalı alacaklının alacağının varlığını ve miktarını, takipten önce düzenlenmiş ve üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilecek nitelikte olan usulüne uygun, birbirini doğrulayan yazılı delillerle kanıtlaması gerektiği, her zaman düzenlenmesi mümkün olan çek ve bononun, alacağın varlığını ispatlamaya tek başına yeterli olmadığı- Üst sınır ipoteğinde limiti aşan alacakların, teminattan faydalanmayacağı ve adi alacak olarak kalacağı- Davalının, ipoteğin lehine verildiği kimselerden olan alacağını banka kayıtları ve kredi sözleşmeleri ile kanıtlayabileceği gözetilerek alacağını ispatlamak üzere davalı bankaya imkân tanınması, bankacılık konusunda uzman başka bir bilirkişiye davalı bankanın defter, kayıt ve belgelerini, kredi sözleşmelerini incelemek üzere yetki verilerek, ipoteğin lehine tesis edildiği kimselerin taşınmazın satış tarihi itibariyle bankaya olan kredi borçlarına ilişkin davalının nakdi asıl alacak ve fer'ileri toplamı ile ilgili ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli bir rapor alınıp, alacağın gerçek olup olmadığı, gerçek ise miktarı belirlenmesi; alacağın gerçek olduğunun tespiti halinde; ipotek akit tablosu uyarınca, davalı bankanın takibine konu kredi kartından doğan asıl alacak ve fer'ileri toplamının üst sınır ipotek limiti içerisinde kalması koşuluyla ipotek teminatı kapsamında bulunduğu anlaşıldığından; mahkemece, davalı bankanın üst sınır ipotek limiti dahilinde kalan asıl alacakları ve fer'ileri toplamı için ayrı bir icra takibi yapıp haciz koydurmasına gerek kalmaksızın, alacağının ilk sırada ödenmesinin mümkün bulunduğunun kabulü ile borçlunun kredi kartı borcu ve fer'ileri toplamı satış tarihi itibariyle bilirkişiye hesaplattırılıp, üst sınır ipotek limiti kapsamında kalan asıl alacak ve fer'ileri toplamı paylaşım miktarının altında ise, davanın kısmen kabulü ile arada farkın davalıya tahsisi, üstünde ise davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece; borçluya ikinci kez ödeme emri çıkartılması ile yeni bir itiraz hakkının tanınmış olduğu, her ne kadar borçluya ikinci kez gönderilen ödeme emri tebliğ edilememiş ise de, tebliğe gönderilmesinin itiraz hakkının doğması için yeterli olacağı-
Sıra cetvelinin ilk kesin (veya ilk kesinleşen ihtiyati) haciz ile bu hacze iştirak edebilecek hacizlerin belirlenerek düzenleneceği, ihtiyati hacizlerin kesinleşmesi için ödeme emrinin tebliği ve (itiraz ya da şikayet değil) ödeme süresinin geçmesi gerekeceği, bu sürelerin hesabında İİK’nun 20 nci maddesinin de dikkate alınacağı-
Şikayetin, sıra cetvelindeki sıraya ilişkin olduğu, şikayetçinin haczi, şikayet olunanın kesinleşen haczinden daha önce kesinleşmiş olmasına göre, şikayet olunan yönünden İİK'nun 268. maddesi koşulları da bulunmadığından, şikayetin kabulüne karar verilmesinin gerekeceği-